Saturday, 23 May 2009

MÜZİK İÇİN YAŞAYANLAR: 2 (KÜZECİOĞLU ve KERKÜK KIZI)





( Araştırma )
Bu defa birbirini tamamlayan iki sanatçıdan söz edeceğiz, erkek dünyasında Abdulvahit Küzecioğlu ve kadın dünyasında Kerkük Kızı, ikisini de yakın zamanlarda ne yazık ki kaybettik, Küzeçıoğlu’nu 29 Haziran 2007, Kerkük kızı da 16 Mayıs 2008, Allah ruhlarını şad eylesin..
Abdulvahit Küzecioğlu’na gelince o belki de gelmiş geçmiş en büyük sanatçıdır. Kerkük kızı da işlenmemiş toprağı işletti, yeni haritalar müzik hayatımızda çizdi ….

Küzecioğlu - 1925’de Kerkük’ün Çay mahallesinde doğdu. O çağda her çocuk gibi Molla’da ( hocada ) okudu, sonra ilkokula girdi. Sesli okuma yeteneği Molla’dayken fark edildi. İlkokulda Kur’an okurken öğretmenleri tarafından sesi beğenilip teşvik edilmişti. Ortaokuldayken öğretim hayatından ayrılıp, 1944’te Irak petrol Şirketinde işe başlamıştı. Küczecioğlu, çocuk yaşlarındayken Diyarbakırlı Celal Beg’in taş plakta şarkılarını dinleyip onun etkisi altında kalmıştı, daha sonra yerli havaları öğrenip sanat hayatına atılmıştı, kendisi bu bölümü şöyle anlatıyor ( Ben sanat seven bir aile içinde büyüdüm, rahmetli babam Ahmet Rıza Küzeci , çömlekçiliği meslek edinerek ekmeğini kazanıyordu, boş zamanlarında özellikle öğle paydosunda bir şeyler mırıldanırdı, hoyrat osun, mani olsun, sesi çok güzeldi, Müçalla, Kesik ve Nöbetçi hoyratları çok iyi okurdu. İşte bu atmosfer içinde gözüm dünyaya açtım. İlkokulu Kalede Muhemmediye okulunda müzik hocası olan Namık efendi bizzat benimle ilgilenmişti, onun kemanı eşliğinde, okuldaki bütün Türkçe Maraşlarını seslendirirdim. Artı camii, tekkelerde yapılan dini mevlitlere katılarak, bazen kuran okuyarak, bazen de tenzile, hoyratları dinleyerek müzik repertuarımı zenginleştirdim, özellikle Kerkük’ün tanınmış makamşinası Molla Sabır’dan makam, hoyrat usullerini dinleyerek ve kardeşi Molla Taha’nın taş plaklarını dinleyerek kendimi müzik bakımında geliştirdim ).

Küzecioğlu denildiği zaman akla ilk olarak Modernizm kavramı gelir. Çünkü o bir yenilikçiydi ve aynı anda yaşadığı çağa da sadık kalmıştı. Bu Sanatçının Hayatında ilkler hayli çoktur. İlk olarak 1952’de Londra Radyosunda Kerkük’ün birçok havalarını ( Hoyrat ve Maniler )okumuştu. Aslında onun Londra gidişinin nedeni çalıştığı Petrol Şirketin onu altı aylık Londra’da kursa göndermesiydi, o da bunu fırsat bilerek Londra Radyosu ile irtibat kurmuş, Radyonun Türkçe bölümünde Kur’an okumuş, şu hoyrat ve türküleri okumuştu: Muhalif hoyratı, Muçalla hoyratı, Kale’nin dibinde bir taş olaydım, çıkmağı çak çırağı yandırmamışım, kar etmez ahım, ay dolanaydı, altın yüzük yeşil kaş, bu bakımda şöyle diyor sanatçı ( Benin sanata gerçek başlangıcım İ.P.C denen petrol şirketine atandığım gün olmuştu, nitekim ünlü kemancı İlham Merdan ve tanınmış sanat seven Dayı Kadir aynı yılda 1944’de atanmışlar. Bizden sonra sanatçılar Mehmet Kalayı ve Sati Köprülü gelmişlerdi. Biz beraber şirkette bir müzik topluğu kurduk ve birçok konser verdik. 1952”de şirket beni İngiltere’nin başkenti Londra’ya mesleği eğitim kursuna gönderdiler. Benim orada olduğumu B.B.C radyosunun Arapça Servisinin Müdürü olan Sayın Naim El basri duyunca beni B.B.C radyosuna davet eder, benim sesimden birkaç eser kayıt etmeğimi teklif eder. Ben de ister Arap bölümünde olsun, Arapça Kuran Kerim okudum, ister Türkçe bölümünde olsun, Türkmen folklorundan birkaç eser kayıt ettim, yakın zamanlara kadar bu eserler radyodan yayınlanırdır ).

1954’de Bağdat Radyosun kasetten hoyrat ve türküler ilk olarak ve aralıklı olarak yayınlanmış, bu yayınlar Bağdat Radyosunda Türkçe yayın olmadığından dolayı Kürtçe yayınlar arasında yayına girmiştir. Aynı yılda Muhalif, Muçala hoyratlar ile ay dolanaydı, altın yüzük yeşil kaş türkülerini içeren plakları, halk tarafından büyük ilgi görmüş kısa zamanda tükenmişti…..

1957 yılında Beşiri, Mallalah hoyratları ile Bayat Gazel ve evlerinin önü yonca, Kale’nin dibinde bir taş olaydım, o yana dönder meni türkülerini içeren plakları satılmağa başlamıştı, hemen tükenmişti….
Ağam Süleyman, selevin seyit kızına ve güzellerde üç güzel var sevilir türküleri ve Kerkük divanı banda alınmıştır. Abdurrahman Kızılay ile birlikte Muhalif ûsulünde karşılıklı hoyratlar okumuştu…..
2 şubat 1959’de Bağdat Radyosunda Türkmence bölümü açılınca ilk sanatçı olarak orada oğlan yağlığıv hani durmaz parmağımın kanı türküsünü ilk olarak okumuştu…

Hoyrat usullerinin çoğunda usta olan Küzeçioğlu, Kerkük türkülerinin yayılıp tanıtmasında en çok çaba gösteren ve bu alanda en çok başarılı olan bir sanatçı olmuştu. Küzecioğlu, okuduğu parçaları ( Küzecioğlu’dan Hoyrat ve Besteler ) adlı bir kitapta toplatmış ve 1966’de ilk defa olarak yayınlamıştır ( bu kitabın genişleşmiş ikinci baskısı 2006’de çıkmıştır )…

Küzecioğlu Türkiye’ye yaptığı sık sık ziyaretlerinde Ankara ve İstanbul radyolarına gittiğinde ünlü müzisyen Nida Tüfekçi eşliğinde birçok hoyrat ve türküler kayıt etmişti. Onun burada okuduğu Kerkük türküleri genel halk musikisi repertuarına alınmış olup, Türk sanatçılar tarafından okunmağa başlanmıştır. Bugüne kadar da birçok Kerkük havalarının Türkiye’de geçek kaynağı olarak o gösterilmektir, bu bakımda Prof. Dr Suphi Saatçi şöyle diyor “ Abdülvahit Küzeçcioğlu derken biraz durmak gerekir. Çünkü Küzecioğlu gerçekten Kerkük’ün son yıllarda ( 1960’den sonraki yıllarda ) yetiştirdiği ustalardan biridir ve aynı zamanda, Kerkük musikisinin büyük bir elçisi sayılır. Bugün Türkiye’de duyulan türkülerin hemen hemen yüzde sekseni Küzecioğlu’nun yorumuyla alınmıştır “ …
Küzecioğlu’nun Irak Türkmen Müziğine yaptığı yeniliklere hiçbir zaman gözerdi edilmez, Örneğin Muhalif hoyratını okunduğunda, ona başka bir renk katmıştı. Bu okuyuş tarzı birçok sanatçı tarafından benimseyerek okunmuştu, özellikle Türkiye’de bir icra örneği olarak tutulmuştur. Nitekim bu hoyratın aynısını Mehmet Özbek ve İclal Akkaplan okumuşlardır.

Dağlar yeşil boyandı
Kim yattı kim uyandı
Kalbime ateş düştü
İçinde yar da yandı
Su septim ateş sönsün
Septiğim su da yandı ( Muhayyer – Segah )
Beşiri hoyratını okurken onu iyi okuyanlardan birisi sayılmıştır, nitekim Türk ses sanatçısı Neriman Altındağ ( Tüfekçi ) aynısını plaka almıştır, sonra İclal Akkaplan da okumuştur…
Oyan yeri
Seherden oyan yeri
Yüz yıl sel gelse oymaz
Bir gün gam oyan yeri ( Rast )
Muçalla hoyratını farklı bir şekilde okumuştu, bu icra biçimi bir yenilik sayılır. Bu hoyratı zalim zalim kelimeleri ile başlayışı ve Segah nağme istikametinde gedişi bir yenilik icrası sayılır. Bu bakımda araştırmacı Ata Terzibaşı şöyle diyor “ Küzecioğlu dört kanatlı hoyratlarını müstakil olarak söylenmesi yerine, daha çok kanatlı hoyratların, makam ve arı biçimde ve hoyrat üslup ile düzenli olarak söylenmesini gerçekleştirmesi bir nevi yenilik sayılır. Bu yenilikle 1950’den bu yana ilk kez Küzecioğlu’nun seslendirmesinde rastlıyoruz “. Nitekim bu icra biçimi hızla yayılmıştı. Türkmen ses sanatçısı Kerkük Kızı Ve Türk ses sanatçıları Saniye Can, Neriman Tifekçi, Mehmet Özbek ve İclal Akkaplan da okumuşlardı.

Böyle bağlar
Dost başını böyle bağlar
Bülbül ağlar gül açmaz
Verendi(r) böyle bağlar
Tabip gedsin yar gelsin
Yar yahşi yaram bağlar
Gel çek bu ayrılığı
Gör nece yürek dağlar
Tutaydım yer elin
Çıkaydım sene dağlar ( Hicaz )
Küzecioğlu Deli Hasan hoyratını tamamıyla Hicaz çeşnisiyle okumuştu
( Söz: Mehmet İzzet Hattat ) ( Hicaz )
Kebabın közü yanar
Sürmenin gözü yanar
Dostunu yada veren
Akıbet özü yanar
Küzecioğlu Ömergele, Yolcu, Mazan, Nöbetci, İskender, Kesik, Yetimi, Darmangah hoyratların en iyi icra etmişti. Kürdü hoyratına ilk defa olarak bu ûsulü Divan ezgisi bağlı olarak okumuştu, bu da bir yenilik sayılır.. Divan havasını ( diğer adıyla Urfa ) en iyi icra etmişti, yanında Gazel havası da gelir…
Küzecioğlunun getirdiği yeniliklerden en önemlisi konserlerinde, özellikle Televizyon konserlerinde Makamla başlayışı, hoyrata gedişi ve ayni nağme içinde şarkıyla bitirmesi bizce o bir müzik ziyafetidir, başka deyişle o çok sesli müziğin tâ kendisi ama Türkmen şivesiyle, ama ne yazık ki bu kimsenin dikkatini çekmemişti ve onun açtığı çığırı izlenmemişti….

Kerkük türkülerine gelince Küzecioğlu bu bakımda bir hazine sayılır. Üstünden yılların tozunu alarak onlara yeni bir hayat vermişti ve aynı zamanda modern şarkılar yapmıştı. Irak Türkmen müziği denildiği zaman Küzecioğlu öncesi ve Küzecioğlu sonrası iki ayrı döneme ayrılır. O güzel sesiyle ortalığı harekeletmişti ve Irak Türkmen müziğin yeni bir döneme girmesine neden olmuştu. İşte onun canlandırdığı türkü ve şarkılar:
1- Altın yüzük yeşil kaş
Salana salana
Bir çift abalı dostum
Gel gideğ seyrana ( Segah )
Bu türküyü Türkiye’de sanatçı Muazzez Türünk ve Saniye Can Radyoda banda almışlar
2- Ay dolanaydı(r) gün dolanaydı(r)
Yarın tek tek yerişi
Mende olaydı(r) ( Bayat )
Bu türküyü Türkiye’de sanatçı Mustafa Geceyatmaz, Neriman Altındağ ( Tüfekçi ) ve topluluk şeklinde Aliye Akkılıc Radyoda banda doldurmuşlar
3- Oğlan yağlığıv hani
Durmaz parmağım kanı
Menim sevdiğim sensin
Senin sevdiğiv hani ( Çargah )
Bu türküyü Türkiye’de ilk olarak Nurten İnnap Radyoda banda almıştır.
4- O yana dönder meni
Bu yana dönder meni
Sol yanım yaralıdır
Sağ yana dönder meni ( Hicaz )
Türkiye’de batı terziyle Selda Bağcan okumuştur.
5- Bu hal ne haldı
Güzel ne haldı
Yanakta dügdürüpsün ( Hicaz )
Bu türkü Türkiye’de ilk defa olarak Mustafa Geceyatmaz, Neriman Altındağ (Tüfekçi ) ve Muzaffer Akgün tarafından okunmuştu.
6- Kale’nin dibinde bir taş olaydım
Gelene gidene yoldaş olaydım ( Rast )
Bu şarkı Türkiye’de ünlenmiş, birçok sanatçı tarafından okumuştu, hatta sanatçı Zara okuduğu zaman 2002 yılında süper şarkısı seçilmişti ve ödüllenmişti. Bu Şarkını ilk okuyan Mustafa Geceyatmaz ve Neriman Altındağ ( Tüfekçi ) okumuşlar, sonra Selda Bağcan okumuştu….
Küzecioğlu bugüne kadar Irak Televizyonlarında ve Irak Türkmen Radyosunda yaklaşık 1000 üzerinde şarkısı vardı ve TRT müzik bölümün repertuarında yaklaşık 100,e yakın notasıyla birlikte şark adına kayıtlıdır. Bunların göz önüne alırsak TRT olsun başka korum olsun Küzecioğlu’na hiçbir maddi değer vermemişti. Bugüne kadar türküleri yüz binlerce defa TRT, özel kanalarda ve Türkiye Radyolarında çalınmıştı anacak Küzeci’ye telif hakkı, hiçbir manevi değer bile, hatta bir onurluk bile sunulmamıştır.
Hayatının son yıllarında yatağa hasta düşerek hem savaşın kızdığı ve kargaşanın her şeyi altüst ettiği yıllarda sanatçı Kerkük’te evinde yalnız, hasta ve yatalak olarak kalmış , emekli maşıyla kıt geçiniyordu… aynı bu hoyrattaki gibi :
Biz üç kardeştik bir ana
Sıkılmıştık bir hana
Felek bir tepme çaldı
Attı her birimizi bir yana ( Ömergele hoyratı… Çargah-Segah )
Sonunda acılar içinde 29 – 6 - 2007 tarihinde bu dünyadan göç etti, olduğu ortamda hem garip hem de yabancı:

Gurbet illerde oldum yaralı ( Bayat )
Söz ve müzik: Küzecioğlu

Gurbet illerde oldum yaralı
Bir mektup yazdım gözü karalı
Bir yarım vardı başı belalı
Ağlama annem tez de gelirem
Ölüm olmazsa seni görürem

Kolumu bağladılar demire
Hiç kimsem yoktu meni kayıra
Korkarım var felek bizi ayıra
Ağlama……………………

Oldum piyade duştum yollara
Çanta bağladım ince bellere
Heyl kuvvet verdim uzun yollara
Ağlama……………………

Çöllerde pişer çoban aşı
Çoban oturup karşı be karşı
Şat kimin akar gözümün yaşı
Ağlama………………….
Netice itibarıyla bu sanatçının ömrüne sığdırdığı eserler ve yarattığı yeni icra yollar takdiri şayan ile her zaman karşılanacak, bizim müziğimizi nerden nereye getirdi. Bir zamanlar dar bir ortamda ve küçük bir gurup içinde söylenen eserler bugün bütün dünyanın dillerindedir. Gerçekten nereden nereye…

Kerkük Kızı’ya - gelince o bir sanatçı, bir kadın, bir insan olarak çok sıkıntılar içinde yaşamıştı.
Kadının asıl rolü evdedir diyen, onu kapıdan dışarı çıkartmayan ve kadını ikinci derecede insan sayan bir toplumda bir kadının sanatçı olmak ne kadar zor ve yolları ne kadar çetindir. Zaten erkek sanatçıların çektikleri ortadır, ona hor gözle bakmak, bazen de onu bir günahkâr olarak saymak ve sonunda tövbe edecek diye düşünmek. Hem de 1950’lerin sonunda Selime Hanım, bir kadın olarak çıkıp Radyo’ya gitmesi büyük bir cesaretlik ve topluma meydan okumaktır. Bundan sonra toplumdan gelen tepkilere karşı hep o sessizce kaldı ve direndi. Çünkü o bir çığır açmak zorundaydı, kadının asıl yeri yaratıcılık meydanlarıdır diye o yola koyulmuştur.

Asıl adı Selime Ahmet Kırdar olan ve Kerkük Kızı adıyla tanılan sanatçı 1928 yılında Kerkük’ün Avcılar mahallesinde doğmuştur. Çocukluğunu oksuz olarak, anasızlık, babasızlık özlemi çekerek geçirdi. Doğrusu o sıcak aile ortamından mahrum kalarak yaşadı ve büyüdü. Nitekim evlendiği zaman canla dişiyle kendi ailesini ayakta tutmağa çalıştı ve başarı oldu. Kerkük’ün emekli belediye muhasebecisi Salih efendinin eşi olan bu değerli hanım ve ses sanatçısı, üçü kız ikisi erkek, beş çocuk anasıdır. Eşine ve çocuklarına çok bağlıdır, yüzünde daima derin, anlamlı bir tebessüm vardır. O Türkmen halkın dertleriyle, özellikle Türkmen hanımları dertlerini dile getirmek için dopdoluydu. İçi bir sanat fışkırışı ile saklıydı, bundan dolayı gözleri hep Radyoya giden yollara dalardı. Bu arzuyu değerli sanatçı Küzecioğlu’ya açıkladığında, o elinden hemen tuttu, Radyoya götürdü ve onun yardımıyla birkaç hoyrat ve türkü Radyoda kaydetti ve kaydetmeğe devam etti. Bağdat Radyosunun Türkmence bölümünde okuduğu şarkı ve türküler Irak Türkmen müziğine yeni bir soluk getirmişti. Hoyrat usullerden Muçalla ve Muhalif’i ustaca okumuştu. Kerkük kızı Kerkük’te kadınlara mahsus birkaç konser vermiştir. Bir sohbette kendisini anlatırken, müziğe küçük yaşta ilgi duyduğunu ve Türkmen sanatçıları dinlemiş olduğu türkü ve hoyratlar ezberlediğini söylemişti. Gizlilik perdesinden çıkmayan ve sesiyle diğerlerine örnek olan sanatçı bu alanda çok başarılı adımlar atmıştı, bu adımlar takdirle karşılaşmıştır. Geçekten Selime Hanım 1959 yılında karşımıza bir kadın ses sanatçısı olarak çıkmış; o tarihlerde Türk ve İslam dünyasında bu alanda ender görülen öncü kadın sanatçıların listesine hem Kerkük kızı adını altın harflerle yazdırmış, hem de Irak Türkmen müziğin kadın sesiyle dünyaya duyurmuştur. Uzun Yıllar geçmesine rağmen türküleri ve hoyratları Irak Türkmen halkınca hala haz olarak dinlenen, narin sesiyle, hoyrat okuma ustalığıyla Türkmen klasiklerinde yer edinmiştir. Başarıyla okuduğu bazı eserler:

1. Kerkük’ün etrafı dumanlı dağlar
2. Sönmez aşk ateşi- söz: Mehmet İzzet Hattat
3. Bir güzel sevdim
4. Oy gelin gelin
5. Arakçiniv çin çini
6. Abdulvahit Küzecüoğlu’nun bestelediği O yârin ala gözleri
7. İzettin Abdi Bayati’nin yazmış olduğu Güldür meni güldür
8. Ali Marufoğlu’nun yazmış olduğu Müçalla hoyratları
9. Muhalif Hoyratlar
10. Hasta düştüm
11. Olaştım Köprüye
Ve diğerleri…
Türkmenlerin seçkin evladı olan Kerkük kızını Irak Türkmen ses sanatında kadınların da yer alması gerekliğini kendisi bize bilfiil bu görevi üstlenerek göstermişti, Irak Türkmen müziğin önemli bir boşluğunu doldurmuştu ve kendinden sonra gelen kadın sanatçılara yol açmıştır. Nitekim sonradan büyük ses sanatçısı Zeynep Demirci çıkmıştı ve onun izinde yürümüştü..

Ne yazık ki birkaç yıl sanatını icra ettikten sonra kendi kabuğuna çekildi ve bir daha onun sesini duymadık. Doğrusu Kerkük kızı’dan sonra gelen kadın ses sanatçılar aynı şeyi yapmışlar. Örnek olarak Zeynep Demirci 1970’lerin sonunda çıktı, birkaç yıl sanatla haşir neşir olduktan sonra o da aynı akıbete uğradı. Nedeni pek bilenmez. Ya toplumun tepkisinden dolayı, ya da devlet baskısından dolayı, veya ambargo yılların acımasızlığından dolayı veya da hepsi birden. Sebepler çoktur ama netice aynıdır. Irak Türkmen Müziğin kadın sesinden yoksul kalması söz konusu olması..

1- Muhalif hoyratı :
Baba bu gün
Sürme meni
Çek göze sürme meni
Gözlerim ağam
Eskiden emektarım
Kapuvdan sürme meni
Aman aman aman aman aman
Aman aman eliveden
Hiç bilmem hara gidem

Baba bu gün
Göze daim
Çek sürme göze daim
Nahsı yoldan gelisen
O yola göz edeyim
Aman aman aman aman aman
Aman aman elivden
Hiç bilmem hara gidim
2- Muçala hoyratı :
Zalim zalim zalim zalim
Harap adım
Dost atar harap adım
Rakipler yığnağ eder
Koydular harap adım
Ah men yoh sen
Düşkünüvem bu günde men zalim

Zalim zalim zalim zalim
Harap adım
Dost demez harap adım
Avcını dağdan eder
Bir yanlış harap adım
Ah men yoh sen
Mahsünüvem zalim

3- Ulaştım köprüye :
Ulaştım köprüye geçe bilmedim
Şarabıv eccidi güzel içebilmedim
Yar bize gelipti nice bilmedim
Dolanım başıva güzel olum pervana
Derduvden kül oldum güzel oldum divana

Her yana bak her yana taştı kelekti-r
Kız başıv üstünde çarkı felekti-r
Nenesi huridi kızı melekti-r
Dolanım başıva………….

Dere kenarında bir sürü kızlar
Boynunu uzadıp gider dereye
Meni yandırpdı gelinler kızlar
Dolanım başıva……………..
Sonuç
Birbirini tamamlayan iki büyük sanatçıdan söz ettik. Biri erkek dünyasını fetheden, 19.YL’ deki
Sanatçılar gibi Hoyratta yeniliklere araç olan, 1950’lerden önceki sanatçılara özenerek, ama onlardan farklı olarak kendini ortaya koydu. Çünkü okunan hoyratın sözleri hiçbir sanatçının ağzından anlaşılmazdı ama küzecioğlu’nun ağızdan inci gibi dizilirdi, keza Kerkük Kızı.


Kerkük Kızı’na gelince o bir öncülük yaptı, bin yıllarca kilitlenen Kadın dünyasının kapılarını bize açtı, dertlerini dile getirdi. İkisi de Türkmen Müzik semasında sonsuza dek parlayan yıldızlar gibi kalacaklar..

No comments: