Sunday 30 August 2009

Ne Mutlu Türk'üm Diyene...

Ne Mutlu Türk'üm Diyene...
http://www.belturk.be/go.php?go=3421e3b&do=details&return=last_news&pg=1


Bugün 30 Ağustos zafer bayramı. Büyük zaferin 87. yıldönümü...

DOĞU TÜRKİSTAN VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ (7)

Ümit KÖPRÜLÜ

Yedinci Bölüm

Kadir Gecesi ayaklanması

Doğu Türkistanlı Türkler, kendilerine işgalcı Çin Komünistleri’nin yaptığı zulüm, baskı ve sinsi planlarına karşı ayaklanmalarını devam ettirmekten başka bir çare bulmamaktalardır. Sayısı 400’ün üstünde olan bu silahlı ayaklanmaları bastırmak için, her seferinde diktatör Çin rejimi, diğer kentlerden askerlerini getirerek, yüzlerce insanı acımasızcasına kurşuna dizip diğer binlercesini de tutuklayarak yapmış olduğu cezaevlerini onlarla doldurmaktan geri kalmamıştır. Bir gün Doğu Türkistanlılar’ın kendi topraklarında bağımsızlıklarına sahip olmada haklarının olduğunu düşünmeyen ırıkçı Çin lider ve rejimleri, aksine bu topraklarda yaşıyan Türklere, uyguldıkları yasa dışı haksızlık, yasal haklarından mahrumiyet ve bu insanların kendi yararlnma hakları olan önemli madeni mevcudat ve tarımsal arazilerine el koymaları yanında bir de, bu bölgelerde tüm dünya ve insanlığa aykırı ederek, nükleer denemelerinde de bulunarak, bu toprakların bir çok masum insanını sakat bırakıp diğerlerinin de çeşitli hastalıklara yakalanmalarına sebep olmuşlardır.

Birleşmiş Milletler Örgütü’ne bağlı, İnsan Hakları Komiserliği ve diğer insani kuruluş ve örgütlerin bu önlem, baskı ve haksızlıklar karşısında sesiz kalmaları yanında, Doğu Türkistanlı Türkler de bağımsızlıkların elde etmek için 1,5 milyar nüfusu olan Büyük Çin İmparatorluğu’na karşı silahlı ayaklanmalarını sürdürmeye terk edilmişlerdir. Birgün gelir bu ayaklanmaların birisi onları gönül arzuları olan, bağımsızlıklarına kavuşturur diye ümitlerle yaşıyan Doğu Türkistanlı Türkler’in Çin zulüm ve haksızlıkları karşısında bir sabırları da 5 Şubat 1997 tarihine rastlayan Kadir Gecesi’nde taşarak, ayaklanmışlardır. Sincang’ın Yining kentinin bir mescidinde yalnız Cenab-i Hakka ibadet ve namaz kılmak için toplananlardan 30 kadar Uygurlu kadınına Çin askerlerinin vahşicesine saldırarak, tekme tokatla onları tutuklayıp Emniyet Müdürlüğü’ne götürüp, onlara orada en son metodlarla işkence yapmaları, halkın sabrını taşırıp sokağa dökülmelerine sebep olmuştur. Önceleri Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan 100’e yakın Uygur’un olayı protesto etmeleri sırasında, 3 Türk kadınının cesedini dışarı çıkararak halkın önüne seri vermeleri gözleri korkutmamıştı, aksine onların ayaklanmalarına ve bu ayaklanmanın kısa bir süre de büyümesine neden olmuştur.

Doğu Türkistan İslam Partisi ve Doğu Türkistan Halk Partisi adında bulunan iki parti de bu ayaklanmayı silahlı çatışmalara çevirerek, 100’den fazla Çin askerini öldürmüşlerdir. Doğu Türkistanlı Mücahitlerinin ateşlerine misilleştirmede bulunan Kızıl Çinliler ise, halkı kurşuna dizerek yüzlerce masum insanları acımasızcasına katledip veya yaralamışlardır. 3 gün devam eden bu ayaklanmayı da bastırmak için, Çin rejimi her defasındaki gibi diğer illerden askeri güçleri getirerek, ayaklanma alanların döküp, binlerce insanları tutuklayıp, tutukevlerine götürmüştür, Doğu Türkistan’daki en güçlü askeri birlikleriyle güney kentlerini kuşatmıştır ve halkın ayaklanmalarına son vermek için kuşkulandıkları tüm kişileri birer birer yakalayıp gizli tutukevlerine atmaya başlamışlardır. Ancak Çin rejmine öfkelerle coşan bu halkı öyle kolayca susturmanın mümkün olmadığını Çinliler iyice bilmelidirler ve bu ayaklanma ve silahlı çatışmalara bir son vermek istiyorlarsa, kendilerine yakın bir yol olan Doğu Türkistan’dan ellerini çekip oradaki halka bağımsızlıklarını tanımalılardır.


Hacı Barat bir Türk mücahididir

1993 yılında çocuklarıyla birlikte çeşitli yolları denedikten sonra kaçmayı başarıp, anavatan Türkiye’ya sığınan Hacı Barat, Doğu Türkistan Milli Ordusu’na mensup tutuklanan 28 bin kişiden biridir. 22 yıl Çin işkencesine dayandıktan sonra, kurtulan 300 şanslı kişiden birisi olarak gördüğü zulüm ve işkencelere rağmen çocuklarıyla birlikte yurtlarına dönmek hasretiyle yaşamaktaydı. Şubat 2003’de Mekke’de Tanrı’nın rahmetine kavuşan Hacı Barat’ın halkına olan haksızlık ve mazalimleri kınamak için kendisini İstanbul’un Çin Başkonsolusu kapısını demirlerine kelepçeliyerek ağladığını, İstanbul’da olduğumda kendi gözlerimle görmüştüm. Hacı Barat’ın anlattığına göre 22 yıl boyunca 80-150 sentimetre ebadındaki odada kalmıştır. Kışın iliklerine kadar donduğu gibi, yazın da bunalıyormuş. Sabahları bir bardak suyun yanısıra 100 gramlık mısır unundan yapılmış ekmekle akşama kadar idare etmek zorundaymış. Akşamları ise, 50 gramlık sebze suyuna hamdeden Hacı Barat, 1982 yılında nedenini bilmediği sebeple odasından çıkarılarak, 3 yıl boyunca beyaz elbiseler giydirilerek, önüne ‘‘ Pan Türkist – Pan İslamist ’’ sırtına da ‘‘ Vatan Haini ’’ yazısını yazarak onu sokaklarda gezdirmişlerdir ve kendisine laubaları temizlemişlerdir. Hacı Barat 1933 yılında tüm bu işkencelerden kurtulmak için, eline geçirdiği sahte bir pasaportla Türkiye’ye kaçmıştır.


Doğu Türkistan

Hilalın simgeler şanlı tarihi
Kanımdan bir parçasın sen
Tarih boğacaktır Kızıl Çin’i
Sen özüm Doğu Türkistan.

Hanı Cengiz Hanlarla Ulu Hakan
Dinleyin beyler Türk kanıdır akan
Komünizmin uşaklığını yapan
Çin’i de dize getirir Doğu Türkistan.

Ay yıldız semboludur şanlı Türk’ün
Vatan için verilmez Çin’e ödün
Şehitler bizim baş tacımız bunu bilin
Şehitler dıyarıdır Doğu Türkistan.

Her zaman kahpece fitne fesatla
Esir aldın Türk’ü bunu unutma
Bir bütündür Türklük ülkü gelir yanına
Güneş doğacaktır elbet Doğu Türkistan’ıma.

Seninle övünür bu cengaver nefer
Eğer gerekirse tekrar girerim miğfer
Vatan toprakları için göksümü
Siper ederim Doğu Türkistan.

Bağımsızlık Mücadelene oluruz destek
Sizin ektiğiniz fidan yeşerir elbet
Kızıl Çin’e de vurarız kötek
Sen Türk’ün ilk yurdu Doğu Türkistan.

Şairim yazarım Türkistanıma
Mazlumun ahı kalmaz yerde unutma
Nice Cengizhanlar yetişir dah
Gazan da mübarek olur Doğu Türkistan.
( Lütfi Küpeli )


Devam edecek

Türkmenşanı Medya Merkezi
ITTBM

www.turkmensani.com

Thursday 20 August 2009

Mübarek Ramazan Ayı Hoş Geldin


Mübarek Ramazan Ayı Hoş Geldin

Happy Ramadhan Kareem

Bon mois beni du Ramadan

As salamu'aleykom wa rahmatulah wa barakatuh, Ramadhan kareem aleykom

Fi amanillah

Tuesday 18 August 2009

Türkiye'de Yaşayan Iraklılara Duyurulur.

18 Ağustos 2009, Salı .

Türkiye'de Yaşayan Iraklılara Önemle Duyurulur.

Türkiye'de Yaşayan Iraklılara Önemle Duyurulur. Türkiye'de yaşayan Irak'lı Türkmenler; 16.01.2010 tarihinde yapılacak olan parlemato seçimlerine katılabilmeleri için en kısa zamanda Ankara'da bulunan, Irak Türkmen Cephesine, başvuru yaparak veya telefonla görüşerek isim ve adreslerini bildirmeleri gerekmektedir.

İletişim Bilgileri
Irak Türkmen Cephesi
Türkiye Temsilciliği
Adres: Abidin Daver Sk. No:12 Çankaya / ANKARA
Tel: 0090 312 442 92 77-78
Fax: 0090 312 442 92 80
E-mail: ankara@kerkuk.net
ITC TT
Enformasyon ve Halkla İlişkiler Şubesi

Monday 17 August 2009

Ahlat: a living witness to Turk's first arrival in Anatolia

President Abdullah Gül’s recent visit to Ahlat has revived interest in the location, which boasts historical mosques, tombs, graves, bridges, baths and aqueducts


Ahlat, a city used by Alp Arslan, who opened the doors of Anatolia for the Turks, as a base before his famous victory in Malazgirt, can be considered an outdoor museum with its unique tombstones.


http://www.todayszaman.com/tz-web/news-184184-ahlat-a-living-witness-to-turks-first-arrival-in-anatolia.html


Having recently been visited by President Abdullah Gül, Ahlat came to public attention once again, exhibiting its historic heritage of mosques, tombs, graves, bridges, baths and aqueducts. The city has numerous structures that have witnessed the passage of time, such as a Seljuk graveyard, a castle, Hasan Padişah's tomb, Emir Bayındır's tomb, Sheik Necmettin's tomb, Erzen Hatun's tomb, the İskender Pasha Mosque and Bayındır Bridge.

While it is named after Urartian King Lat, Ahlat contains numerous works of art and architecture from the Seljuk and Ottoman empires. Legend has it that King Lat, ruling the territory near Lake Van, was badly wounded during an attack against the city by the Med. The king's daughter cried for her father, mourning and shouting: "Ah! Lat. Oh, dear Lat!” until the Med conquered the city. When the Urartian king died, this city he loved very much was named after him. The legend also claims that the Urartian people, the oldest inhabitants of the city, called it "Halads" while Armenians referred to it as “Shaleat," Syriacs "Kelath," Arabs "Hil'at" and the Persians and Turks called it "Ahlat."

The city's inhabitants were introduced to Islam during the time of Omar, the second caliph. Eyad bin Ghanem, who conquered Jazira, also conquered Ahlat, making it part of the Islamic state. The tombs located at the entrance of the city, particularly that of Abdurrahman Gazi, are among the prominent works of architecture that stand out as symbols of the city's Muslim identity. Abdurrahman Gazi's tomb and the historic mosque near it are located on a green patch of land covered with roses on a hilltop with a vantage point over Lake Van, hinting at the richness of civilization in the district.

Starting in 1040, Ahlat served as a place of call for Turkmens arriving in Anatolia. The conquest of Anatolia started in Ahlat. In 1054, arriving from Ahlat, Tuğrul Bey blockaded Malazgirt but failed to conquer it.
Under the rule of Sultan Alp Arslan, Ahlat served as a military outpost for the Seljuk military campaigns into Anatolia. Sultan Alp Arslan conquered Malazgirt with the help of Ahlat. According to historian Ibn al-Azraq, the inhabitants of Ahlat who lent support to Alp Arslan in the Malazgirt war returned from the war with rich war spoils, and the city was ruled by governors appointed by Alp Arslan from that time.

Tombstones that stopped the Russian army
History textbooks write that more than 2,000 people from Ahlat died during World War I. During and after the war, the people of Ahlat were frequently attacked by Russians or Armenians, and in dire straits, they migrated to other cities. At a time when World War I was being fought fiercely, the Russian army proceeded toward Ahlat. One evening, the Russian troops came close to the city and took up positions at the entrance of Ahlat. However, they were stunned by what they saw in the darkness of that evening. A large army was standing in front of the Russians without feeling the need to hide themselves. At the order of the Russian commander, Russian soldiers started a fusillade. But not a single soldier from the Turkish army moved to seek shelter. Despite the shower of bullets, they stood their ground. The Russian commander repeated his order to attack, with no visible effect. As night fell, the Russian army decided to stop firing and wait for the morning, but they were shocked by what they saw the next day. What stopped the big Russian army was nothing but tombstones, each taller than an ordinary person.

The tombstones, about 3 meters in height, are still there, as if the symbols of a seal impressed on the stones from a grandiose culture and civilization. In the graveyard of Ahlat, one gets the impression that the souls of the people who once had their name heard throughout the world with their works and services have haunted these tombstones.
The Arabic inscriptions on these stones, each a wonderful work of art, are still vivid.

Bitlis Governor Nurettin Yılmaz stresses that Ahlat was the first Turkish outpost, opening the doors of Anatolia to the Turks. "The mosques, tombs, the Seljuk graveyard, the bridges, the baths and the aqueducts in the city were built by our ancestors. They still stand erect, even in our time. Ahlat is the living witness to the civilization Turkey established in Anatolia at least 1,000 years ago. A museum will be built in Ahlat, and a cultural center building will soon be commissioned," he says.

Ahlat District Governor Bilal Şentürk notes that Ahlat is an important district both in terms of its past and its natural assets. Ahlat Mayor A. Mümtaz Çoban describes Ahlat as the door of Anatolia and the seal of Turkishness. Çoban adds that large-scale projects should be implemented in order to promote Ahlat and the rich civilization of this city to the world.


17 August 2009, Monday

Sunday 16 August 2009

Suriye'de Türkmen ve Aşuri Heyeti Görüştü


15 Ağustos 2009 tarihinde Irak Türkmen Cephesi Suriye temsilci yardımcısı Aydın Maruf, Aşuri Demokrat Hareketi Suriye sorumlusu Yunan İşo Kilyana ve Aşuri Hareketin Bağdat büro sorumlusu Bavul Şamşun Bavul'dan oluşan bir heyeti ITC Şam temsilciliğinde karşıladı.

Görüşmede her iki tarafın ikili ilişkileri ve bu ilişkilerin güçlendirilmesi, Irak'ın son siyasi durumu, son günlerde Musul ve Kerkük bölgelerinde cerayan eden terör saldırıları ve Kuzey Irak'ın parlamento seçimi konu olarak ele alındı.

Ayrıca görüşmede Kuzey Irak parlamento seçiminde bazı Kürt siyasi grupları tarafından Türkmen ve Aşurilere karşı yaptıkları sahte ve siyasi oyunlarını değerlendirildi. Ayrıca bu son zamanlarda Kerkük ve Musul bölgelerinde Türkmenlere karşı yapılan terör saldırıları görüşmede şiddetle kınandı.

Irak Türkmen Cephesi
Suriye Temsilciliği
Basın Bürosu
15. 08. 2009

KARABAĞ, GÜNGÖR YAVUZASLAN



KARABAĞ


Sen sus can Azerbaycan ben yanayım
Karalar bağlasın şanlı hilal tutsaktır bu diyar
Çırpınmasın Karadeniz

Tuna nehri yıksın etrafını
Sen sus can Azerbaycan ben yanayım
Şen yuvalarda kurulmasın sofralar
Vurulursa alaca gecede düğün davullar
Bir çadırdaysa göçer Azeri analar
Alınan nefes haram, yaşanan güne yanayım
Ah Baku gene bekler Nuri Paşayla neferleri
Bir konak yolda olsa gene laleler
Gence de düze çıksa kırmızı kalpaklar
Bir bayram günü gene yaşansa Karabağ’da
Şehitler sarsa bu toprakları Tenha Mezarlarda
Gene bir Vahabzade gelse şiirler yazsa
Bin atlı akıncılar koşsa gelse Mohaç Meydanından
Çocuklar gibi şen olsalar Kafkas dağlarında
Bir gece Genç Osman gelse kapılara
Allah Allah deyip açsa tutsak diyarları
Sen sus can Azerbaycan ben yanayım
Bir Şubat akşamı Hocalı da ağıtlar yükselirken
Uzaklardan bakan biz utanalım sen sus
Bir küçük göçmen Azeri oğul tutsun yakamdan
Sorsun bana yetim kalmasının hesabını
Sen Karabağ toprağı kara, dağı yeşil tutsak yanım
Dörtyüz milyonluk bir Türk Dünyasıyım
Tam sinemde yarasın sen kanarsın sen
Gece sussun, gün sussun, her şey anlamsız
Şehitlerim nöbete durmuş ayakta kefensiz
Haydi, çok sustun koca çınar ayaklan
Kurtulsun Karabağ bozkurtlarım dikilsin
Türk’e Türk dosttur tek böyle bilinsin
Çok ağladın şen olasın Azerbaycan
Karabağ kalasına ay-yıldız çekilsin



GÜNGÖR YAVUZASLAN

Saturday 15 August 2009

Mikael Tekin's death in Belgian prison

Belgium in spotlight for torture claims
The relatives of the Turkish man, who died in a Belgian jail, grieve during his funeral. AA photo

Friday, August 14, 2009
FULYA ÖZERKAN
ANKARA – Hürriyet Daily News
The death of a Turkish citizen in the Belgian prison puts the country under the spotlight with some saying the conditions in the jails are heart-breaking. This is a scandal, but it does target our citizens, says Turkey’s chief consul in Brussels


Two years ago when a German teenager was jailed in Turkey on charges of harassing a British girl, the country came under heavy criticism with claims of torture in prisons that evoked scenes from the controversial movie Midnight Express.

Now, however, the death of a Turkish-born prisoner in a European country has resulted in EU-aspirant Turkey sending Belgium a diplomatic note of protest.
“This is a scandal,” Turkey’s chief consul in Brussels Mehmet Poroy told the Hürriyet Daily News & Economic Review on Friday. He said the situation in Belgian prisons, often addressed in international human rights reports, was heart breaking.
“But this is not racism, nor does it target our citizens. This is the situation of the Belgian prisons,” said Poroy.

The Turkish Foreign Ministry has demanded that Belgian authorities investigate the death of 31-year-old Mikail Tekin at Jamioulx Prison near Charleroi in southern Belgium. Foreign Minister Ahmet Davutoğlu called his Belgian counterpart, Yves Leterme, on Thursday, to suggest the probe be carried out shortly and in a way that satisfies all parties concerned, according to diplomatic sources.

Earlier, the head of Turkish Parliament’s Human Rights Commission, Zafer Üskül, wrote a letter to the Belgian parliament asking for details regarding the circumstances surrounding Tekin’s death.
“We have requested information from Belgian authorities through both our embassy and the consulate in Brussels,” said Poroy.
A prosecutor said Wednesday that the death was caused at the hands of prison guards. “An autopsy showed that the death was a result of the intervention of prison staff,” Charleroi public prosecutor Christian De Valkeneer was quoted as saying in Belgian media.

“I recently met with the lawyers. There is an ongoing investigation,” said Poroy, adding that the investigation was expected to take a few months and would show if whatever force used was proportional or not.
Prison officials had at first denied that the death was linked to the guards’ actions but his relatives said Tekin’s body showed signs of having been beaten.

Poroy said there were around 90 Turkish citizens in Belgian prisons, excluding the number of those with dual citizenship.
A Turkish citizen also died in a Belgian prison in 2001 from a drug overdose, the diplomat said, adding it was not clear if the death was a result of torture but that it had been recorded as suspicious. In 2003, another foreign citizen jailed in a Belgian prison was beaten to death, he said.
Tekin’s body was flown to Turkey last week for burial in his hometown of Sivas in Central Anatolia.
http://www.hurriyetdailynews.com/n.php?n=belgium-under-spotlight-for-torture-claims-2009-08-14

Thursday 13 August 2009

DOĞU TÜRKİSTAN VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ (4)



DOĞU TÜRKİSTAN VE BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ (4)
Ümit KÖPRÜLÜ

Dörtüncü Bölüm

Doğu Türkistan’a Çin İşgali

1947 yılında Zhung Zhi Zhung’un Doğu Türkistan’dan ayrılmasından sonra, yerine Mesut Sabir Beykoz Başkan ve İsa Yusuf Alptekin Hükümet Genel Sekreteri olmuşlardır. Bu atamalara karşı çıkan Doğu Türkistan Cumhuriyet temsilcileri hükümetten çekilince, 1948 yılında Çin Hükümeti Mesut Sabir’la İsa Yusuf Alptekin’i görevlerinden alarak Doğu Türkistanlılar’ın milli hainleri Burhan Şeidin’i Hükümet Reisi yapmıştır. Ağustos 1948’de Urumçi’de Çin Komünist Partisi’nin Merkezi Komite Temsilcisi sıfatıyla, Milliyetçi Çin Ordusu Komutanı Korgeneral Taosiyo’yla Eyalet Hükümet Reisi Burhan Şeidin’le görüşerek, onları Komünist Partisi’ne itaat etmeye kandırır ve 25 Eylül 1948 tarihinde Mao Zedang’a, kendisine Taosiyo’yla Burhan Şeidin’in telgraf göndererek komünist rehberliğini kabul ettiklerini bildirir.

20 Ekim 1949 tarihinde Çin’in General Gopin Wang’un komutanlığındaki 2. Kolordusu’nun Tanka Alay Birliği Urumçi’ye girer ve 12 Aralık 1949 tarihinde Doğu Türkistan’ın güneyindeki önemli yerleşim merkelerini işgal eder. Loyuenfa Zhang Shenyue komutanlığındaki 6. Kkolordusu da Doğu Türkistan’ın kuzey ve batısınaki önemli kentleri işgal ettikten sonra, Çin Komünist Partisi hiç karşılık görmeden Doğu Türkistan’a ship olur. Ardından Çin Komünist Partisi Genel Başkanı Mao Zedang, Doğu Türkistan Cumhuriyeti Başkanı Ahmet Can Kasımi, İçişleri Bakanı Abdulkerim Abbasof, Başkomutan İsah Bey ve General Dalil Han’ı Çin Halkı’nın yapılacak olan istişare konseyi toplantılarına katılmak için Pekin’e davet eder.Ancak Sovyetler Birliği üzerinden Pekin’e gitmek isteyen heyet Stalin’in çizdiği sinsi bir pilanla suikasta uğratılarak katledilir. Böylece Doğu Türkistan’daki Milliyetçi Çin Eyaleti Hükümeti Pekin’de kurulmuş olan Komünist iktidara teslim olarak Doğu Türkistan’ı tamamen Çin işgalına bırakır.

Komünist Partisine karşı olan Eyalet Valisi Osman Batur, Eyalet Hükümeti’nin Maliye Naziri olan Canım Han, Kumul Valisi ve Asayış Komutanı Yalvaz Han ve Ubeydullah Ertürk önderliğinde silahlı bir ayaklanma olur. 1951 yılında bu ayaklanmayı başarıyla bastıran Komünist Partisi, Osman Batur’la Canım Han’ı da ktletmeyi başarır. Yalvaz Han’la Ubeydullah Ertürk’lerse Tibet yoluyla önce Hindistan’a ve sonrası Tayvan’a geçmeyi başarırlar. Ubeydullah Ertürk bir süre üyeliğini yaptığı Milliyetçi Çin Palamentosuna devamettikten sonra, Türkiye’ye iltica edip, 1970 yılında Türk Vatandaşlığına girer. Çin Komünist Partisi Doğu Türkistanı istila ettikten sonra, Türk aydınlarının çoğunu tutuklayıp hapishanelere kapatır. Rusya’ya kaçmayı başaranlar bu tutuklamalardan paçayı kurtarırlar. Komünist Partisi’nin ikinci adımı ise, Doğu Türkistan’ın Milli Ordusunu Çin Halk Ordusuna katmak, 5. Kolordu diye yeni bir ordu oluşturmak ve Türk Subayları arasındaki muhalefetçilerden kurtulmak idi.

1966 yılında Çin’de Kültür Devrimi patlak verince, Doğu Türkistan’ın güneyinde de halk Mecit Bey Efendi önderliğinde ayaklanarak, Çin Ordusuna karşı silahlı çatışmalar başlatırlar. 3 sene devam eden bu ayaklanma, ayaklananların Sovyetler Birliği sınırlrına çekilerek tutsak edilmeleriyle sona erir. Bu ayaklanmanın siyasi önderliğini yapan Çin Ordusunda Tümgeneral olan Doğu Türkistan’ın Başkan Birinci Yardımcısı Nuryov da tutuklanarak, 1972 yılında Urumçi Cezaevinde dili kesilerek gizlice katledilir.

Bu ayaklanmayı bastırdıktan sonra, Çin Ordusu büyük sayıda göçmenleri getirerek Doğu Türkistan’ın çeşitli kent ve ilçelerine yerleştirir ve bölgedeki Çin Ordusunu Tarım Ordusu adı altında sivilleştirir. Bu Tarım Ordusu Doğu Türkistan’da genel hükümetten başka, kendisine 2’inci bir hakimiyyet kurar. Bir yandan 3 milyon Çinli’den oluşan ve 170 bin silahlısı olan bu ordunun unsurları tarımla uğraşır ve diğer yandan da asayış görevlerini yaparlar. Böylece onlar yerleştikleri Doğu Türkistan’ın en önemli yerlerini ekip meyvesini yemeye başlarlar. Çin Ordusu bununla da yetinmeyerek, İşgalettiği Doğu Türkistan’ın Tarım ve Conğar hvzalarında bir çok cezaevleri de yapmaya kalkar. O sırada Büyük Peylo ve Karadön Cezaevleri inşa edilir. Onlara ilave Doğu Türkistan’ın 1’inci cezaevi ise Başkent Urumçi’de yapıverilir. Bu cezaevlerine tutuklanan Türkler’in yanı sıra birde Çin’de çeşitli suçlardan yargılanan mahpuslar da doldurulur ve o çinli mahpusların hapislerini tamamladıktan sonra Doğu Türkistan’dan dönmeleri yasaklanıp, kendilerine tarım arazileri verilip her türlü kolaylıklar sağlanır.

1980 yılına kadar Çin rejimi, Çinlilerin Doğu Türkistan’daki nüfuslarını büyük sayıda artırarak, en çok sınırda bulunan Türkleri iç köylere göçettirerek yerlerine Doğu Türkistan’ın dışından getirdikleri Çinlileri yerleştirirler ve bununla da yetinmeyerek, büyük kentlerde yaşayan Türkleri kentlerinden uzak köylere göçettirirler. 1980 yılından sonra Çin Yönetimi dışa açılınca, Doğu Türkistanlılar da yurtdışındaki akraba ve dostlarıyla ilşkilerini kurarak biribirlerine karşılıklı ziyaretler başlatırlar. Ancak bu ziyareter Çin rejiminin sıkı denetim ve baskıları altında gerçekleşmekteydi. O dönemde bir de din özgürliği ilanedilmişti ve bu din özgürliği de Aralık 1980 de Kargalık İlçesinde bir ayaklanmanın vuku bulmasına sebepolmuştu. 25 bin Mücahidin katıldığı bu ayaklanma, Kargalık’ta yapılan bir caminin ilk Cumasında, Çinlilerce camide çıkarılan yangın nedeniyle patlak vermişti. Çinliler yangınla da yetinmeyerek caminin yakılmasını istiyorlardı. Ancak Çin rejimi bu isteğe yanaşmayarak askeri birliklerini ilçeye gönderip halk ayaklanmasını bastırır ve 760 mücahidi de tutuklayarak, cezaevine gönderir. Bu ayaklamada 12 mücahit şehit edilirken, 3 Çin askeri de Türk Mücahitlerince öldürülür.

Temmuz 1983’de Kaşgar Vilayeti’nin Peyzivat İlçesinde Çin rejimine karşı yapılan silahlı ayaklanma ise, bir hafta devam etmişti. 70’den fazla mücahidin şehit edilmesine ve 360 diğerlerinin de tutuklanmalarına sebep olmuştu. Bu ayaklanmada ölen Kızıl Çinlilerin sayısı ise, 20’yi aşmaktaydı. Bu ayaklanmayı bastıranlaın başında Uygur Türkleri’nin haini General Ulatayev vardı. Bu general Çin ordusunun Güney Türkistan’da Siyasi Komiser Yardımcısı idi. Ayaklanmayı bastırdıktan sonra, Doğu Türkistan’da ‘‘Çinlilerle Türkler biri birlerinden ayrılmazlar’’diye bir slogan çıkararak, Çin’in büyük diktatörü Danişopin’in takdirini kazanmıştı. Bu slogan sonradan Çin rejimi merkezi hükümetinin milli poltikası olmuştu ve bunun yüzünden de Ulutayev’e 3 askeri rütbe verilerek Korgneral olarak Doğu Türkistan’daki Çin Ordusu’nun Siyasi Komutan Yardımcısı göervine atanmıştı.


Devam edecek


Türkmenşanı Medya Merkezi
ITTBM

www.turkmensani.com

Monday 10 August 2009

ITC Başkanı Dr. Saadettin Ergeç, Ankara'da Türkmenler ile Bir araya Geldi

10 Ağustos 2009, Pazartesi .

Irak Türkmen Cephesi Başkanı Dr. Saadettin Ergeç, Ankara'da yaşayan Türkmenlerle bir araya geldi. Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Ankara Şubesinde gerçekleşen toplantıya ITC Türkiye Temsilcisi Sadun Köprülü, ITKYD Başkanı Mahmut Kasapoğlu ve çok sayıda Türkmen Katıldı. Ergeç, toplantıda bölgedeki son gelişmeler ve güncel konular hakkında bilgi verdi. Konuşmasının son bölümünde katılımcıların sorularını cevapladı.

Toplantı, Akşam geç saatlere kadar devam etti.

ITC TTEnformasyon ve Halkla İlişkiler Şubesi

Yaralı 39 Türkmen tevadi için Ankara`ya getirildi


Yaralı 39 Türkmen tevadi için Ankara`ya getirildi

7 Ağustos günü Musul`un kuzeyinde Şerihan köyünde Cuma namazı sonrası bomba yüklü bir araçla Şii camiine düzenlenen saldırıda 37 kişi hayatını kaybetmiş, 276 kişi de yaralanmıştı... Meydana gelen bombalı saldırıda yaralanan 39 kişi Dışişleri Bakanlığı`nın talebiyle Ankara`ya getirildi. Yaralılar, Numune, Dışkapı, Atatürk, Ankara, Onkoloji ve Keçiören hastanelerine kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralıları Dışkapı hastanesinde karşılayan Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Sadun Köprülü, kendilerine her zaman Türkiye Cumhuriyetinin sahip çıktığını belirtti. 8`i çocuk 3`ünün ise kadın olduğu öğrenilen yaralılardan yaklaşık 20`sinin sağlık durumlarının ciddi olduğu belirtiliyor. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı, ihtiyaç olduğu sürece Iraklı vatandaşların yaralarının sarılmasına yardımcı olmaya devam edeceklerini belirterek, tarafları ülkenin huzur ve refahına katkıda bulunmaya ve terör eylemlerinden uzak durmaya çağırdı.
Kaynak: www.tgrthaber.com.tr

Musul'da (Şerihan) Yaralanan 40 Kişi Ankara'da Tedavi Edilecek





Musul'da Yaralanan 40 Kişi Ankara'da Tedavi Edilecek


09 Ağustos 2009, Pazar .


Musul'daki bombalı saldırı sonucu yaralananlardan 40'ı tedavi için Ankara'ya getirilecek.



Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğünün konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Irak'ın Musul kentinin kuzeyinde Türkmenler'in yoğun olarak yaşadığı Şerihan köyünde dün meydana gelen bombalı saldırıda 37 kişinin hayatını kaybettiği, 276 kişinin de yaralandığı hatırlatıldı. Açıklamada, yaralananlardan bir kısmının tedavisinin Türkiye'de yapılmasının talep edildiği belirtildi. Bu çerçevede Genel Müdürlüğün, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Kızılay ile yapılan koordinasyon sonucu yarın sabah saat 09.00 dolayında Ankara Etimesgut Askeri Havaalanı'ndan, Genelkurmay Başkanlığı tarafından tahsis edilen bir uçağın Musul'a hareket etmesinin planlandığı bildirildi.



Gönderilecek uçakla 40 yaralı ve refakatçilerinin aralarında bulunduğu yaklaşık 70 kişinin Türkiye'ye getirileceği ve yaralıların Sağlık Bakanlığına bağlı Ankara'daki hastanelerde tedavi altına alınacağı ifade edildi.



Ayrıca, patlamanın gerçekleştiği köy halkına dağıtılmak üzere Kızılay tarafından hazırlanan 200 koliden oluşan kuru gıda malzemesinin de aynı uçakla Musul'a gönderileceği kaydedildi.



(Anadolu Ajansı)

Sunday 9 August 2009

İSRAİL K.IRAK’TA KÜRTÇE DERGİ ÇIKARTIYOR



İSRAİL K.IRAK’TA KÜRTÇE DERGİ ÇIKARTIYOR


KDP desteğiyle Kuzey Irak'ta Kürtçe İsrail dergisi çıkıyor, Kuzey Irak Duhok bölgesinde ikamet eden ve PKK yanlısı Suriyeli Kürt kökenli Davut Bağıstani , Kuzey Irak'ta çıkan (İsrail Kürt) başlığı altında dergisine ilgili yaptığı açıklamada: bu derginin resmi izini Kuzey Irak yönetiminden alındığı, ayda 1500 nusha çıkıyor, 50 sayfadan oluşan Dergi Kürtçe çıkıyor ve ek olarak iki sayfa İngilizce kapsıyor ve Kuzey Irak'ın her üç vilayetinde dağıtılıyor.

Ayrıca Bağıstani, Dergi Kuzey Irak Basınlar Sendikasından izin alındığını da söyledi. İsrail'de bir çok kökenli Kürt yahutların olmasından dolay bu derginin çıkarılması uygun ve önemli olduğunu söyleyen Bağıstanı, kaç defa İsraili ziyaret ettiğini ve bu nedenle İsrail'deki Kürt yahutların Kuzey Irak bölgesine geri dönderilmesini desteklediğini açıkladı. Ayrıca İsrail'de 150 bin yahut Kürtleri olduğunu söyledi.

Haber-Yavuzaslan

Friday 7 August 2009

KERKÜK VUSLATI*



KERKÜK VUSLATI*

Bir vuslat hikâyesidir bu aslında
İçimi sızım sızım sızlatan
İyi değilim dostlar bu aralar
Bir Kerkük akşamında tutsak kaldım
Kulağımda Telaferden Tuz dan patlalamalar
Kaldıramadım başımı Kafkaslara
Bir Karabağ feryadı yıktı ezdi beni
Kayıp çocuğunun yerini soran analarda
İyi değilim bu aralar dostlar
Ata yurdumdan Uygur haykırdı bana
Ölüyorum kavim kardeş yetiş diye
Atalarım Çin seddini aşardı da
Elime bayrak alıp haykıramadım
Milyonlarca meydanlarda olamadım
Ah bu acı dayanılmaz canlar
Akdeniz de bir ceylan yavrusu Kıbrıs
Beşparmaklarda şehitlerim durur da
Masada imza atanlara hesap soramadım
Bin atlı geldi sardı etrafımı Balkanlardan da
Hep elveda dedim Üsküp ve dahi ötesine
Ve unutulmuş nazlı gelindir Kırım
Sürgünden feryat etti bir Tatar bebeside
Başımı kaldırıp varamadım acılara
Dört yan Üç kıta da Türkçe sesler
Bir hilal rüzgâr bekler
Ağlayan analar ölen bebekler
Huzuru mahşerde hesabını bekler
Bir unutulan destanların hikâyesidir bu
Ergenekon’da demirin örs de sesi
Manas ta gerilen bir yaydır bu ses
Unutulan unutturulan Orhun yazıtlarındaki mana
Şimdi uzaklardan atlılar koşar
Çanakkale’den feyiz almış yiğitler
Dumlupınar’da fırtına süvariler
Hesap sorar bize şimdi şehitler
Vurulsa ah yenide Mehterler
Cenke tutulsa şanlı yiğitler
Ne yazık mazide artık o zamanlar
Vuslat akşamlarındayız uyutulmuşuz
Yıkılırken Türkün kaleleri tek tek
Sıcak yataklarımızdan bakmışız
Şimdi bir Kerkük akşamındayız
Uzaklardan sesler var Doğu Türkistan dan
Ve Dedem Korkut geldi söz söyler gene
Uyan ey Oğuz boylum uyan
Bastığın şehit toprağı aşkına
Vermem bu canı namerde
Ya sen gel al canımı dindir acımı
Ya da yetiş kan kardaşının imdadına..

GÜNGÖR YAVUZASLAN
Bartın Gazeteciler Dernek Başkanı

Monday 3 August 2009

DIŞ TÜRKMENLERDEN TÜRKMEN MİLLETVEKİLLERİNE VE YÜKSEK DEVLET DANIŞMANLARINA ÇAĞRI




DIŞ TÜRKMENLERDEN TÜRKMEN MİLLETVEKİLLERİNE VE YÜKSEK DEVLET DANIŞMANLARINA ÇAĞRI


IRAK PARLAMENTOSUNDAKİ SAYGIDEĞER TÜRKMEN MİLLETVEKİLLERİNDEN

VE IRAK DEVLETİNDEKİ SAYGIDEĞER TÜRKMEN YETKİLİLERİNDEN İSTEK

Milletvekillerimiz:
Sayın Şeyh Muhammed Taqi Mevla- Irak Yüksek İslam Meclisi
Sayın Abbas Bayatlı-Irak Türkmenleri İslamcı Birliği Başkanı
Sayın Sadettin Ergeç-Irak Türkmen Cephesi Başkanı
Sayın Fevzi Ekrem- Sadr Hareketi
Sayın Feryat Tuzlu- Irak Türkmenlerine Vefa Hareketi Başkanı
Sayın Muhammet Mehdi Bayatlı-Irak Yüksek İslam Meclisi
Sayın İzzettin Devlet-Bağımsız
Sayın Hüseyin Şerif- Sadr Hareketi

Bakanımız:
Sayın Casim Muhammed Cafer- Gençlik ve Spor Bakanı

Devlet Danışmanlarımız:
Sayın Muzaffer Arslan-Cumhurbaşkanı Danışmanı
Sayın Faruk Abdullah-Başbakan Danışmanı
Sayın Hüseyin Avni- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Danışmanı
Sayın Avni Ömer Lütfi- Parlamento Başkanı Danışmanı

Konu: Türkmen bölgelerini koruyacak hükümet güçleri içine yerli Türkmenlerin yerleştirilmesi

Kendini savunma hakkı her insanın ve her toplumun en doğal hakkıdır. Bu güne kadar, Irakta, Türkmenlerin dışında, her toplum bu hakka sahip olmuştur. Telafer, Kerkük, Tuz Hurmatu, Dakuk, Yengice, Amirli ve Kara Tepe’den sonra, Taze Hurmatu kentinde meydana gelen patlama, savunmasız Türkmenlere karşı yapılan saldırı zincirinin en son örneğidir.

Bu durumdan tek bir sonuç çıkıyor o da “Türkmenlerin can güvenliği kalmamıştır”. Can güvenliği olmayan yerde, insanca yaşama imkanı kalmaz

Nitekim Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani ve Başbakan Sayın Nuri El Maliki ve devletin diğer yüksek makamdaki yetkilleri, Türkmenlerin mağdur olduklarını kabul etmişlerdir.
Ancak inanıyoruz ki, saldırıları kınamak çözüm getiremez, Bu konuda ciddi ve etkin önlemlerin alınması gerekir.

He şeyden önce Türkmenlerin can güvenliği sağlanması gerekir.Bu tür saldırıları önlemenin tek yolu, her bölgede bulunan, güvenlik güçlerinin (polis, ordu) yerli Türkmenlerden oluşmasıdır.

Her Türkmen siyasetçinin başlıca görevi, bu amacı gerçekleştirmek olmalıdır. Gücüne ve konumuna göre, herkesin, elinden geleni yapması, öncelikli bir milli görevdir. Bu çözümde tüm Türkmenler oybirliğiyle anlaşmaktadırlar.

Bizler, yurt dışındaki, Türkmen parti temsilcileri ve örgütleri, sözbirliğiyle diyoruz ki:Bu düşüncenin uygulamaya geçmesi için, siz siyasetçilerimizin, baş öncelikli olarak, bu isteği, Irak devletinden ve hükümetinden resmen istemenizi ve bu isteği, tam uygulanana kadar, takip etmenizi bekliyoruz ve istiyoruz.

Tuz Hurmatu ve Taze Hurmatuda bu yönde olumlu adımlar atılmıştır ancak bu uygulamanın tüm Türkmen bölgelerine yayılmasını arzuluyoruz.

Bu isteğin yerine getirilmesinde emeği geçen tüm siyasetçiler, Türkmen tarihinde şan ve şerefle yerlerini alacaklardır. Milletimiz, yapılan bu yüce hizmeti sonsuza kadar anacaktır.

Türkmenlerin can güvenliği sağlandıktan sonradır ki, Türkmenler arası her türlü işbirliği ve geliştirme sağlanabilecektir.

Saygılarımızla,.

İmzalayanlar:
1- Irak Türkmen Cephesi Londra Temsilcisi- Sündüs Abbas
2- Irak Türkmen Cephesi Brüksel Temsilcisi- Dr. Hasan Aydınlı
3- Irak Türkmen Cephesi Ankara Temsilcisi- Sadun Köprülü
4- Irak Türkmen Cephesi Şam Temsilcisi- Aydın Selim Maruf
5- Irak Türkmen Cephesi Berlin Temsilcisi-Ganim Osman
6- Türkmeneli Partisi Fransa Temsilcisi-Murat Sarıkehye
7- Türkmeneli Partisi İsveç Temsilcisi-Yılmaz Towfiq
Dış Türkmen Örgütleri:
Amerika:
1- Bir Ocak Türkmen Kültür Derneği- Yılmaz Ali-Chicago
2- Newyork Türkmen Enstitüsü- Ali Koçak-Newyork
3- Musul Federasyonu Hareketi-Orhan Ketene-Seattle
Kanada:
4- Kanada Irak Türkleri Derneği-İsmet Necat Şükrü-Hamilton
5- Türkmen Baba Gürgür Merkezi-Halil Mahmut-Hamilton
6- Türkmen Enformasyon Merkezi-Usame Özkan- London
7- London Türkmen Derneği- Halit Sarı Kehye- London
8- Irak Türkmen Örgütü-Salih Çavuşoğlu-Ottawa
9- Türkmen Halk Partisi- Nihad İlhanlı- Ottawa
10- Kerkük Medya Gurubu-Burhan Bayatlı-Toronto
11- Kanada Türkmen Evi-Heyecan Salih-Toronto
12- Kanada Türkmen Merkezi-Kemal Dağıstanlı-Toronto
13- Türkmen Kardaşlık Ocağı-Şahin Özkan-Toronto
14- Windsor Türkmen Dernegi-Faysal Hürmüzlü-Windsor
İngiltere:
15- Irak Türkmen Hakları Savunma Komitesi-Necati Kılıncı-Londra
Hollanda:
16- Irak Türkmenleri İnsan Hakları Araştırma Vakfı-Şit Cercis-Nijmegen
Belçika:
17- Irak Türkmen Hakları Savunma Komitesi-Merry Fitzgerald-Brüksel
Danimarka:
18- Aarhus Türkmen Derneği-Cengiz Şevki-Aarhus
19- Biz Türkmeniz Gurubu-Şükran Kayacı-Kopenhagen
20- Tekaful Hayır Cemiyeti-Yurtan Kervancı-Kopenhagen
Almanya:
21- Hamburg Türkmen Derneği-Remzi Casim-Hamburg
22- Munich Türkmen Kültür Derneği-İsam Nureddin-Munich
23- Stutgart Türkmen Kültür Derneği-Necmeddin Kara-Stutgart
İsviçre:
24- Irak Türkmen Basın Konseyi-Dr.Nusret Merdan-Cenevre
İsveç:
25- Irak Türkmen Kültür Derneği-Fazıl Nasır-Goteborg
26- Irak Türkmen İnsan Hakları Örgütü-Muhammed Bayatlı-Goteborg
27- Irak Türkmen Kadınlar Derneği-Deniz Türkmen-Goteborg
28- Türkmen Adalet Derneği-Abdulgani-Hakkı-Goteborg
29- Irak Türkmen Derneği-Ali Salah-Stockholm
30- Irak Türkmen Derneği- Hüseyin Şükür-Vasteros
31- Tuz Hurmatu Gurubu-Abbas Hüseyin-Vasteros
Türkiye:
32- Kerkük Feneri Sitesi Gurubu-Dr. Ertan Beyatlı-Adapazarı
33- Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı-Fatih Türkcan-Ankara
34- Türkmen Aydınları Derneği-Fuat Tigin-Ankara
35- Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği-Mahmut Kasap-Ankara
36- Türkmeneli Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Derneği-Aydın Beyatlı-Konya
37- Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği-Dr. İlham Bayatlı-Konya
38- Türkmeneli Konya Öğrenci Birliği-Ahmet Kerküklü-Konya
39- Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği-Mehmet Tütüncü-İstanbul
40- Irak Türkmen Basın Konseyi-Kemal Beyatlı-İstanbul
41- Musul Türkleri Gurubu-Mehmet Tahir Çam-Yalova

Türkmen Eşgüdüm Merkezi