Ümit KÖPRÜLÜ
Yedinci Bölüm
Kadir Gecesi ayaklanması
Doğu Türkistanlı Türkler, kendilerine işgalcı Çin Komünistleri’nin yaptığı zulüm, baskı ve sinsi planlarına karşı ayaklanmalarını devam ettirmekten başka bir çare bulmamaktalardır. Sayısı 400’ün üstünde olan bu silahlı ayaklanmaları bastırmak için, her seferinde diktatör Çin rejimi, diğer kentlerden askerlerini getirerek, yüzlerce insanı acımasızcasına kurşuna dizip diğer binlercesini de tutuklayarak yapmış olduğu cezaevlerini onlarla doldurmaktan geri kalmamıştır. Bir gün Doğu Türkistanlılar’ın kendi topraklarında bağımsızlıklarına sahip olmada haklarının olduğunu düşünmeyen ırıkçı Çin lider ve rejimleri, aksine bu topraklarda yaşıyan Türklere, uyguldıkları yasa dışı haksızlık, yasal haklarından mahrumiyet ve bu insanların kendi yararlnma hakları olan önemli madeni mevcudat ve tarımsal arazilerine el koymaları yanında bir de, bu bölgelerde tüm dünya ve insanlığa aykırı ederek, nükleer denemelerinde de bulunarak, bu toprakların bir çok masum insanını sakat bırakıp diğerlerinin de çeşitli hastalıklara yakalanmalarına sebep olmuşlardır.
Birleşmiş Milletler Örgütü’ne bağlı, İnsan Hakları Komiserliği ve diğer insani kuruluş ve örgütlerin bu önlem, baskı ve haksızlıklar karşısında sesiz kalmaları yanında, Doğu Türkistanlı Türkler de bağımsızlıkların elde etmek için 1,5 milyar nüfusu olan Büyük Çin İmparatorluğu’na karşı silahlı ayaklanmalarını sürdürmeye terk edilmişlerdir. Birgün gelir bu ayaklanmaların birisi onları gönül arzuları olan, bağımsızlıklarına kavuşturur diye ümitlerle yaşıyan Doğu Türkistanlı Türkler’in Çin zulüm ve haksızlıkları karşısında bir sabırları da 5 Şubat 1997 tarihine rastlayan Kadir Gecesi’nde taşarak, ayaklanmışlardır. Sincang’ın Yining kentinin bir mescidinde yalnız Cenab-i Hakka ibadet ve namaz kılmak için toplananlardan 30 kadar Uygurlu kadınına Çin askerlerinin vahşicesine saldırarak, tekme tokatla onları tutuklayıp Emniyet Müdürlüğü’ne götürüp, onlara orada en son metodlarla işkence yapmaları, halkın sabrını taşırıp sokağa dökülmelerine sebep olmuştur. Önceleri Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan 100’e yakın Uygur’un olayı protesto etmeleri sırasında, 3 Türk kadınının cesedini dışarı çıkararak halkın önüne seri vermeleri gözleri korkutmamıştı, aksine onların ayaklanmalarına ve bu ayaklanmanın kısa bir süre de büyümesine neden olmuştur.
Doğu Türkistan İslam Partisi ve Doğu Türkistan Halk Partisi adında bulunan iki parti de bu ayaklanmayı silahlı çatışmalara çevirerek, 100’den fazla Çin askerini öldürmüşlerdir. Doğu Türkistanlı Mücahitlerinin ateşlerine misilleştirmede bulunan Kızıl Çinliler ise, halkı kurşuna dizerek yüzlerce masum insanları acımasızcasına katledip veya yaralamışlardır. 3 gün devam eden bu ayaklanmayı da bastırmak için, Çin rejimi her defasındaki gibi diğer illerden askeri güçleri getirerek, ayaklanma alanların döküp, binlerce insanları tutuklayıp, tutukevlerine götürmüştür, Doğu Türkistan’daki en güçlü askeri birlikleriyle güney kentlerini kuşatmıştır ve halkın ayaklanmalarına son vermek için kuşkulandıkları tüm kişileri birer birer yakalayıp gizli tutukevlerine atmaya başlamışlardır. Ancak Çin rejmine öfkelerle coşan bu halkı öyle kolayca susturmanın mümkün olmadığını Çinliler iyice bilmelidirler ve bu ayaklanma ve silahlı çatışmalara bir son vermek istiyorlarsa, kendilerine yakın bir yol olan Doğu Türkistan’dan ellerini çekip oradaki halka bağımsızlıklarını tanımalılardır.
Hacı Barat bir Türk mücahididir
1993 yılında çocuklarıyla birlikte çeşitli yolları denedikten sonra kaçmayı başarıp, anavatan Türkiye’ya sığınan Hacı Barat, Doğu Türkistan Milli Ordusu’na mensup tutuklanan 28 bin kişiden biridir. 22 yıl Çin işkencesine dayandıktan sonra, kurtulan 300 şanslı kişiden birisi olarak gördüğü zulüm ve işkencelere rağmen çocuklarıyla birlikte yurtlarına dönmek hasretiyle yaşamaktaydı. Şubat 2003’de Mekke’de Tanrı’nın rahmetine kavuşan Hacı Barat’ın halkına olan haksızlık ve mazalimleri kınamak için kendisini İstanbul’un Çin Başkonsolusu kapısını demirlerine kelepçeliyerek ağladığını, İstanbul’da olduğumda kendi gözlerimle görmüştüm. Hacı Barat’ın anlattığına göre 22 yıl boyunca 80-150 sentimetre ebadındaki odada kalmıştır. Kışın iliklerine kadar donduğu gibi, yazın da bunalıyormuş. Sabahları bir bardak suyun yanısıra 100 gramlık mısır unundan yapılmış ekmekle akşama kadar idare etmek zorundaymış. Akşamları ise, 50 gramlık sebze suyuna hamdeden Hacı Barat, 1982 yılında nedenini bilmediği sebeple odasından çıkarılarak, 3 yıl boyunca beyaz elbiseler giydirilerek, önüne ‘‘ Pan Türkist – Pan İslamist ’’ sırtına da ‘‘ Vatan Haini ’’ yazısını yazarak onu sokaklarda gezdirmişlerdir ve kendisine laubaları temizlemişlerdir. Hacı Barat 1933 yılında tüm bu işkencelerden kurtulmak için, eline geçirdiği sahte bir pasaportla Türkiye’ye kaçmıştır.
Doğu Türkistan
Hilalın simgeler şanlı tarihi
Kanımdan bir parçasın sen
Tarih boğacaktır Kızıl Çin’i
Sen özüm Doğu Türkistan.
Hanı Cengiz Hanlarla Ulu Hakan
Dinleyin beyler Türk kanıdır akan
Komünizmin uşaklığını yapan
Çin’i de dize getirir Doğu Türkistan.
Ay yıldız semboludur şanlı Türk’ün
Vatan için verilmez Çin’e ödün
Şehitler bizim baş tacımız bunu bilin
Şehitler dıyarıdır Doğu Türkistan.
Her zaman kahpece fitne fesatla
Esir aldın Türk’ü bunu unutma
Bir bütündür Türklük ülkü gelir yanına
Güneş doğacaktır elbet Doğu Türkistan’ıma.
Seninle övünür bu cengaver nefer
Eğer gerekirse tekrar girerim miğfer
Vatan toprakları için göksümü
Siper ederim Doğu Türkistan.
Bağımsızlık Mücadelene oluruz destek
Sizin ektiğiniz fidan yeşerir elbet
Kızıl Çin’e de vurarız kötek
Sen Türk’ün ilk yurdu Doğu Türkistan.
Şairim yazarım Türkistanıma
Mazlumun ahı kalmaz yerde unutma
Nice Cengizhanlar yetişir dah
Gazan da mübarek olur Doğu Türkistan.
( Lütfi Küpeli )
Devam edecek
Türkmenşanı Medya Merkezi
ITTBM
www.turkmensani.com
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment