Thursday 23 December 2010

Irak Türkmen Adalet Partisi ve Kerkük İl Meclisi Üyesi Hasan Turan ile Röportaj



ORSAM: Hasan Bey, bize Kerkük’teki arazi anlaşmazlığının tarihini anlatabilir misiniz? Bu süreç nasıl ve ne zaman başladı?

Hasan Turan: Aslında Türkmenlerin Arazi sorunu 1959 tarihinden itibaren başlamıştır ve günümüze kadar da devam etmektedir. Bu tarihte Irak Hükümeti ziraat alanında düzenleme/ıslah kanunları çıkartarak mülkiyeti sınırlamıştır. Bu karar ile büyük ailelere ait geniş araziler ellerinden alındı ve hükümetin eline geçti. 1959 yılında alınan bu ıslah kararları, arazi anlaşmazlığı çözümü için hazırlanan 2004, 2006 ve 2010 yasalarının içeriği içerisinde değildir. 1959 yılında devletin mülkiyetine geçen bu arazilerin geri dönüşü mümkün görünmemektedir.

Bu ıslah kararları Irak’ın tamamını kapsayan ve tamamında uygulanan bir kanundu. Türkmenler hedef alınarak çıkarılmış bir yasa değildi. Ancak Kerkük’te mağdur olan Türkmenler oldu. Öte yandan 1968 tarihinden sonra alınan kararlar siyasi nitelik taşımaktadır. 1968 Baas rejiminin iktidara gelmesi ile birlikte “Araplaştırma” politikası başlamıştır.

Belli bir plan içinde Türkmenlerin ellerinden arazilerini almak ve benim şahsi görüşüme göre de, ekonomik güçlerini zayıflatmak amacıyla çeşitli kararlara alınmıştır. Her zaman arazi büyük bir güç kaynağıdır. Bu arazilerde ziraat yapılmaktaydı ve bu sayede o zamanlar Türkmenler, Kerkük’ün en zengin topluluğuydular.

Araplar ve Kürtler ise Türkmenlerin yanında çiftçi olarak çalışmaktaydılar. Bu tarihten sonra bu gruplar toprak sahibi olmaya başladılar. Saddam rejimi döneminde bu durum fark edildi. Müdahale etmek amacıyla kararlar alındı; istimlakler e terhiller başladı. Bazı yerlerde çok düşük istimlak bedelleri ödendi, bazı yerlerde de ise hiç ödeme yapılmadı. Dönümüne 2,5 dinar istimlak bedeli ödendiğini bilmekteyiz.

Biliyorsunuz burada 1 dönüm 2500 metredir. 2,5 dinar 7,5 dolar yapıyordu o zaman. Diktatör rejim yüzünden kimse bu duruma karşı çıkamadı. Kanun dava açmaya veya itiraz etmeye müsait değildi. Böyle bir olanak da o tarihte mümkün değildi. Vatandaş ya verilen 7,5 doları almak zorundaydı yada hiçbir şey elde edemezdi.

İlk yıkılan köyümüz Bulova Köyüydü. 1970’lerin ortasında yıkım gerçekleştirildi. Ondan sonra 70’lerin sonunda Tisin bölgesi tamamen imha edildi. Ardından Yayçi ve Beşir’deki arazilerimiz elimizden alındı. Buralar istimlak edilirken genel menfaat bahane edildi. Ama bu doğru değildir. Daha sonra bu araziler Arap çiftçilere parsellenip dağıtıldı. Onlarda bu arazileri 2003 tarihine kadar ekip biçtiler. Örneğin 1975’te Leylan askeri amaçla istimlak edilmiştir. Ancak bu araziler 60 dönümlük halde yeniden parsellenip Arap çiftçilere dağıtıldı. Aynı durum Yayçi de Beşir’de de geçerlidir. Bu politika tüm Türkmen bölgelerinde uygulandı.

Şehir merkezi içinde benzer yasalar çıkarılmıştır. O kanunlara göre de en fazla eziyet çeken, mağdur edilen Türkmenler oldu. Çok büyük araziler istimlak edildi. Özellikle Tisin bölgesini söylemek istiyorum. Burası şehir merkezindedir ve Tisin bölgesi istimlak olmuştur. Buradaki araziler çok pahalı ve verimli arazilerdi. Bu arazileri aldılar ve dağıttılar. 1979-82 arasında başlayan yoğun Araplaştırma politikası kapsamında Araplara dağıttılar.

Tisin zirai arazi değildir, yerleşim yeridir. Bu yerlerin bir kısmı bu dönemde tabi boş kaldı. 2003 tarihinden sonra boş kalan bu yerlere Kürtler gelip yerleşmeye ve ev yapmaya başladılar. Kürtlerin gelişi daha fazla zarar verdi bize. Çünkü gelenler müthiş paralarla geldiler. Evler yapmaya başladılar, apartmanlar yapmaya başladılar. Yedi yıl içinde iki büyük Kürt partisinin desteği ile boş arazimiz kalmadı.

2003 tarihinden sonra arazi anlaşmazlığı sorunlarının çözümü için neler yapıldı? Bu konuda bize bilgi verir misiniz?

Tabi, 2004 tarihinde CPA(Coalition Provisional Authority) arazi anlaşmazlıklarını çözmek için bir kanun çıkardı. Bu kanun kapsamında Baas rejimi döneminde istimlak edilen ve el konulan yerler için bir heyet kuruldu. Tüm Irak’ta 1968-2003 arası istimlak edilen arazilerle ilgili sorunların çözümü de bu heyeti yetki içine alındı. Vatandaşlara arazilerinin ve mülklerinin iade edilmesi amacıyla, Arazi Anlaşmazlığı Dairesi ve Mahkemesi kuruldu. Sonra bu kanun 2006 yılında tadilat edildi. 2009 yılında bu kanun tekrar tadilata uğradı. Bu tadilat ile birlikte, kanun devlete istimlak ile araziyi iade etmemesi hakkını yeni bedelin ödenmesi şartıyla tanımaktadır. BM’nin hazırladığı rapora göre bu hızla mahkeme çalışmaya devam ederse, arazi anlaşmazlıkları ile ilgili davalar 45 yıl içinde ancak çözülebilir.

2003 tarihinden sonra bu arazi anlaşmazlığı meselesi nasıl bir boyut kazanmıştır?

Burada en önemli husus, hazırlanan bu kanunların 2003’ ten sonra gerçekleşen işgalleri dışında bırakmasıdır. Vatandaş bu noktada yerel mahkemelere başvuruda bulunup hakkını arayabilir. Bu konuyla ilgili olarak pek çok vatandaş mahkemeye başvuruda bulunmuştur ve hak kazanmıştır. Kararlar alınmıştır. Ama maalesef polis bu güne kadar bir tek vatandaşın arazisini iade etmemiştir.

Elimde BM tarafından işgal edilmiş okullarda yapılmış bir rapor var. 209 aile ile yapılmış bir çalışmadır. Bu ailelerin % 19’u Süleymaniye’den %10’u ise Erbil’den Kerkük’e geldiklerini BM yetkililerine beyan etmiştir. Bu 209 ailenin 1079 kişiden oluşmaktadır. Bir ailelerden 121’i Kürt, 85’i Sünni Arap, 1’i Hıristiyan Arap, 1’i Sünni Türkmen ve 1’i de Şia Türkmen’dir. Bu aileler Kerkük’te okul binalarını işgal etmiştir, buralarda yaşamaktadırlar. İşgallerin nasıl yapıldığı ile ilgili genel bir tablo çizdiğinden bu rapor önemlidir.

Öte yandan, kanunla anayasamız arasında sorun yaşanmaktadır. Anayasaya göre, Baas rejimi tarafından mallarına mülklerine el konulan vatandaşların haklarının geri iade edilmesi ya da bedelinin ödenmesi zorunluluğu vardır. Ancak yeni yasa her devlet dairesine kaybettiği arazisi için Temyiz Mahkemesi’ne başvurulması yönünde talimat vermektedir. 2007 Mayıs ayında benim şahsi davam mahkemede sonuçlandı. Mahkemem arazimin şahsıma iade edilmesine karar verdi. Ancak Maliye Bakanlığı bu kararı Bağdat’taki Temyiz Mahkemesi’ne gönderdi. Karar Temyiz Mahkemesi’nden hala dönmedi. Zaten bu Temyiz Mahkemesi ayrı bir sorundur. Kanunlar maalesef birbiri ile çelişmektedir.

Hasan Bey siz bu sürecin geleceğini nasıl değerlendirmektesiniz?

Arazilerin iadesi ile ilgili sıkıntılar ciddi boyuttadır.Kürt ve Arap yetkililer, arazilerin iadesini engellemektedirler. Mesela Türkalan Köyü’nde 6500 dönüm arazi, 2003 tarihinden önce Baas rejimi zamanında, araştırma merkezi yapılması gerekçesi ile istimlak edilmiştir. Saddam’ın karısı ile Saddam’ın yardımcısı Rizettin Duri bu dönemde bu araziyi ekip biçiyorlar. Bu araziler de oldukça verimlidir. Şimdi onların davası var. Kerkük’te Ziraat Daire Başkanı Kürt’tür. Bu Daire Başkanı Bağdat’a yazdığı dilekçede bu arazilerin genel menfaat için kullanılabileceği gerekçesi ile geri verilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Bu arazilerin Bakanlık’ta kalması, kalamıyorsa da ziraat mühendislerine dağıtılması önerisinde bulunmuştur. Bu durum Anayasaya aykırıdır.

Aynı zamanda Bağdat’ta araziye bakan bir dairemiz daha vardır, bu daire de, , bu araziler 2003’ten önce siyasi kararlarla istimlak edilmemiştir, bu nedenle şahısların talebi yasal değildir diye Arazi Anlaşmazlığı Dairesi’ne bir yazı gönderiyor. Bu arazilerin iade edilmemesi yönünde fikir beyan etmiştir. Eğer bu topraklar Türkmenlere geri dönerse Türkmenlerin ekonomik güçleri eskisi gibi olacaktır. Gençlerimiz için yatırım yapma fırsatları doğacak, tarım yapma fırsatımız olacaktır. Öte yandan, bu süreç çözülmediği için bu araziler boş kalmaktadır. Bu ekonomik kayıptır. Ayrıca bu yerlerin tecavüzünü de beraberinde getirmiştir.

Kürtler gelip buralara ev yapıyorlar, bu sizin araziniz değildir, ben devletin arazisine ev yapmaktayım diye savunmaktadırlar. Bunu söyleyen de biliyor ki mahkemede sorun vardır. Bu yerleşenleri buralardan çıkarmak mümkün değildir, geri dönüşü olmayan bir süreçtir. Zaten bu şahıslar siyasi amaçlarla geldikleri için çıkarmak zordur, biz bunu siyasetten ayıramayız. Bu demografik değişim, siyasi amaçlarla yapılmaktadır. Tüm bunlarda Türkmenlere zarar vermiştir, vermeye de devam edecek gibi görünmektedir.

Hasan Bey bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Rica ederim.



Röportaj: Nebahat Tanrıverdi O, Sercan Doğan; ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcıları

Kaynak: www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgoster.aspx?ID=219

No comments: