Sunday 8 June 2008

Dilde Birliğin Yolu... Suphi Saatçi

Dilde Birliğin Yolu...
Cumartesi 07/06/2008
Suphi Saatçi


Millî kimliğin en önemli öğesi hiç kuşkusuz dildir. Dil bir milletin kimliğinin hem rengi, hem de bayrağıdır. Değişik ülkelerde yaşayan ve sayıları 200 milyona dayanan Türk milletinin de birleştirici harcı Türk dilidir; yani Türkçe’dir. Bugün Balkanlardan Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarına kadar uzanan coğrafya üzerinde, dünyanın en eski kavimlerinden biri olan Türkler yaşamaktadır. Türkçe konuşan ve zengin bir dile sahip olan bu topluluk, ne yazık ki değişik alfabeler kullanmaktadır.

İşin en tuhaf yanı, hiçbir dilde iki alfabe yokken, Türkçede 30’u Kiril, 8’i Latin ve 3’ü de Arap olmak üzere 41 dolayında alfabe kullanılmaktadır. Bu neden böyle olmuştur ve bu durum ne zamana kadar devam edecektir? İsmail Gaspıralı’nın Dilde, Fikirde ve İşte Birlik idealinin gerçekleşmesinin birinci koşulu alfabe birliğidir. Tek alfabenin kullanılması sağlanmadıkça, Türk dünyasındaki bölünmüşlüğün önüne geçilemeyecektir. Türk nüfusunun yaşadığı devletler, bu topluluğun diğer Türklerle ilişkisini kesmek için baskı yaparak, kullanılan alfabeyi kendi çıkarlarına göre uyguladılar.

Sovyet Rusya ve Çin hâkim oldukları topraklardaki Türklere değişik alfabeler uyguladılar. Rusya Kiril alfabesini Azerbaycan’da ayrı, Türkmenistan’da ayrı, Kırgızistan’da ayrı ve diğer Türk boylarında da ayrı ayrı ses dizileri vererek uyguladı. Böylece her bölge kendi alfabesini öğrenirken, diğer Türklerin alfabesini okuyamaz oldu. Çin ise, Türkçe eğitimi yasaklamakla birlikte Uygur ve diğer Türk boylarına Arap alfabesini Osmanlı dönemindeki imlayı değiştirerek uyguladı. İran’da da Türkçe eğitim yasaklandı ve ancak Türklerin Arap alfabesi kullanmasına izin verildi.

Irak’taki Türkmenler de Türkçe eğitimden uzun yıllar mahrum bırakıldı. Matbuatta ise sadece Arap alfabesi kullanılması uygulandı. Irak İhtilal Komuta Konseyi tarafından 24 Ocak 1970’te Türkmenlere tanınan haklar önemli bir fırsat doğurmuştu.

Özellikle eğitimde alfabe konusunda radikal bir karar alınabilirdi. Nitekim bu konuda oluşturulan komisyon eğitimin Latin alfabesinde gerçekleştirilmesi hakkında görüş beyan etmişti. Ancak daha sonra Türkçe eğitimin, ilericilerin (!) isteği doğrultusunda Arap alfabesi ile yapılacağını, gericilerin (!) istediği Latin alfabesinin kabul edilmediği açıklandı.

Bununla da yetinmeyen Bağdat yönetimi Arap alfabesinin imlasını da yozlaştırdı. Türkmenlere tanınan Türkçe eğitim ve kültürel haklar, ehil olmayan ellere tevdi edilerek amacından saptırıldı. Irak’ta Arap alfabesi ile uygulanan Türkçenin eski imlası da değiştirilerek yozlaştırıldı.

Böylece Irak’taki Türkmenlerin de Türk dünyası ile olan kültürel bağları zayıflatıldı. Kısacası her topluluğa ayrı ayrı alfabeler verilerek Türklerin birbirlerini okumalarına ve yazı dilinde birbirleriyle anlaşmalarına engel olunmuştur. Özellikle alfabe yolu ile kasıtlı biçimde bölücülük yapılmış ve tek milletten çeşitli milletler oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu sinsi uygulamada üzülerek ifade edelim ki nispeten başarılı da olunmuştur.

Geçen yüzyılın sonlarına doğru Sovyetlerin dağılması ve Türk cumhuriyetlerinin bağımsız hâle gelmesi, bütün bir Türk dünyasında yeniden alfabe birliğinin sağlanması umutlarını arttırmıştır. Nitekim Latin alfabesinde bütün Türkleri birleştirmek için kuruluşlar büyük çabalar harcamışlardır.

Bu amaçla bir milyon alfabenin bastırılmasını sağlanmış ve böylece Türkiye Türkçesi alfabesinin kolaylıkla benimsenebilecek bir alfabe olduğu kanaatini yaygınlaştırılmak için her yere dağıtılmıştır. Ayrıca Türkiye’de düzenlenen kurultaylarda ortak alfabe kabul edilmiştir. Ancak bu hususta radikal adımlar her nedense atılamamıştır.

Bu konuda Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Başkan Prof. Dr. Turan Yazgan, dönemin devlet başkanlarına yaptığı müracaatlarda şu prensipleri ortaya koymuştu:

“1. Hiçbir dilin iki alfabesi yoktur.

2. Alfabe “İlim” işi değildir. İlmin alfabesi transkripsiyon alfabesidir. İlim adamları diledikleri kadar harf ve işaret kullanabilirler.

3. Alfabe siyasi bir iştir. Kendine mahsus tek alfabe ile okuyup yazan topluluklar, konuşma dilinde anlaşamasalar bile (Araplar gibi), yazı dilinde birliği sağlarlar.

4. Alfabe teknik bir iştir. Basit olmalı, kolay öğrenilmelidir.

5. Alfabe iktisadi bir iştir. Değiştirmenin maliyeti çok ağırdır. Ayrıca kültürel maliyeti de hesaplanamayacak kadar yüksektir. Bu sebeple bir defada ve kesin olarak halledilmelidir. Tek alfabenin sağladığı iktisat da hesaplanamayacak kadar çok yüksektir. Çünkü Yakutistan’da basılan bir kitap İstanbul’da da okunursa baskı miktarı yüksek tutulur ve birim maliyet çok düşer. Sözlükler yardımıyla herkes, zamanla, aynı kitabı okuyabilir hâle gelir.

6. Türkiye Türkçesinin alfabesi yukarıdaki prensiplere uygundur. Türkçenin gelişme seyri dikkate alınarak ve Türk boylarının bazılarının temsilcileri ile birlikte hazırlanmıştır. Arap’ın ve Fars’ın seslerine yer vermez. Türkçeden de bazı sesleri içine almaz. Ama bunlar öğretilir. İngilizce’de (c) harfi yeri gelir (s) okunur, yeri gelir (k) okunur. Ayrıca Türkiye Türkçesi’nin yeni alfabesi ile meydana getirilmiş edebiyat, tarih boyunca, Proto-Türkçe dâhil, meydana getirilmiş yazılı edebiyattan kat kat fazladır ve 70 milyonluk en büyük Türk topluluğunun alfabesidir.

7. Buna rağmen eksik seslere rağbette ısrar mantıksızlığı devam edecek ve bu husus yazı dilinde birleşme engeli olacaksa, Arap’ın ve Farsın sesleri ve eksik sesler için yeni harfler (x, q, é w, ə... gibi) yerine uygun harflerin altına veya üstüne işaretler [ķ, ĥ, ė…] konulabilir. Türkiye Türkleri bugünkü alfabeyi kullanmaya devam eder. Başka coğrafyadaki Türkler ise işaretli olanları kullanırlar. Bizim çocuklarımız hiç güçlük çekmeksizin bizim ve onların yazılarını okurlar, onların çocukları da imlâ hatası kabul etmelerine rağmen bizim yazılarımızı doğru okurlar. Zamanla da bu yabancı seslerden vazgeçerler. Çünkü bunları Türkçe zaten Türkçeleştirmektedir veya yerlerine Türkçelerini koymaktadır.

Geçen yüzyıl içinde alfabe birliğini bozma planları Türk topluluklarına zorla uygulanmıştı. Ancak günümüzde biz kendi irademizle alfabe birliğini gerçekleştiremiyorsak, bunun suçunu artık başkalarına yükleyemeyiz. Unutulmamalıdır ki dil birliğini gerçekleştirmenin birinci koşulu alfabe birliğidir. Türkleri tek alfabeye kavuşturacak siyasi iradeyi ortaya koyacak liderin, altından heykeli dikilecek ve adı tarihte unutulmayanlar arasında olacaktır.

TÜRK lehçeleri yeni yıl kutlaması
Türkiye: Yeni yılınız kutlu olsun
Azerbaycan: Yeni iliniz mübarek olsun
Kazak: Canga cılıngız kuttı bolsın
Kırgız: Canga cılıngız kutu bolsın
Özbek: Yengi yılıngız mübarek olsun
Türkmen: Teze yılınızı gutlayaarın
Y.Uygur: Yengi yılıngızğa mübarek bolsun
Karakalpak: Canga cılıngız kuttı bolsın
Tataristan: Sezne yanga yıl belen teabrik item
Kırım: Yanı ılınız kaırlı olsun
Başkurt: Hezze yangı yıl menen kotlayım
Karaçay-Balkar: Cangngı cılğıznı alğışlayma
Nogay: Yana yılınız men
Kumuk: Yangı yılınız kutlu bolsun
Gagauz: Yeni yılınızı kutlerim
Karay/Karaim: Sizni yanhı yıl bıla kutleyymın
Hakas: Naa çılnanga alğıstapçam şirerni
Tuva: Caa çıl-bile bayır çedirip or men
Altay: Slardi cangı cılla utkup turum
Şor: Naa çıl çakşı pozlun
Çuvaşça: Senel sul yaçepe salamlatap
Yakutça: Ehingi şanga cılınan ağardeliibin
Irak Türkmencesi (v grubu): Yengi iliviz mumbarek ossın
Irak Türkmencesi (y grubu): Yengi iliyiz mumbarek ossın

* Bu listeyi Rafet Murat (rafetm@hotmail.com)'dan aldık.
En yaygın söylem olan yılbaşı kutlamasının Türk lehcelerinde bu kadar değişik biçimlerde ifade ediliyor olması, Türkçenin dil birliği konusundaki parçalanmışlığı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

(Editörün notu)
suphisaatci@hotmail.com
Kardaşlık dergisi, Sayı 37, Ocak-Mart 2008

No comments: