Bir Türkmen şehri olan Kerkük’ün, 2003 yılından itibaren işgalci ABD ve İngiltere’nin göz yummasıyla bölgedeki Kürtler tarafından demografik yapısı hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışılmaktadır. Türkmenleri, Irak’ın siyasi sahnesinden silmek isteyen Kürtler, Türkmenlerin yaşadıkları bölgeleri Kürtleştirmek ve ele geçirmek, Musul ve Kerkük petrollerine sahip olmak gayreti içerisindeler. Aynı zamanda dış güçlerin desteği ve yardımıy la Kürt ler bütün Irak’a sahip olmak amacıy la Türk menlere, Saddam zulmünü aratmayacak muameleleri dünyanın gözü önünde yapmaktadırlar. Yıllardır dış güçlerle içli-dışlı olan Kürt grupları, iki yüzlü dünyanın gözü önünde mazlum toplum rolünü ustaca oynuyorlar. Dünün mazlumları(!), bugün zalim kesiliyorlar.
ARAPLAŞTIRMADAN KÜRTLEŞTİRMEYE :
1930'lu yıllardan itibaren Irak hükümetleri tarafından bölgeye yönelik olarak sistematik bir şekilde "Araplaştırma" politikası başladı. Bu politika Saddam Hüseyin'in iktidarı döneminde büyük yoğunluk kazandı. Saddam Hüseyin, Irak'taki Türklerin merkezi durumunda olan Kerkük'te, "Araplaştırma politikasını büyük bir hızla uygulamaya koydu. Bir tarafta güneyde yaşayan Arapları Kerkük'e yerleştirirken, Kerkük'te yaşayan Türkmenleri de göçe zorladı. Kerkük'ün adı Al-Tamim olarak değiştirildi. Saddam Hüseyin, kentin Türk kimliğini ortadan kaldırmak istedi.1960'lı yılların başlarına kadar Kerkük nüfusunun %95’i Türk iken, bu rakam sistemli göç hareketleri ile ve Kerkük ilinin sınırlarının daraltılması nedenleriyle 1980’li yıllarda %75’e düştü.
Başlangıçta, Araplaştırma politikası ile Türk kimliğini eritme çabaları, günümüzde, yani ABD'nin Irak'ı işgali ile "Kürtleştirme" politikasına dönüştü. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürt peşmergelerin (10 NİSAN 2003 ) Kerkük'e girmeleri, Irak'taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı oldu. Peşmergeler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yağmaladılar(17 MART 1991’de aynısını yapmışlardı). Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızlabölgeye/Kerkük'e göç etmeye başladılar. Aslında, bu göçler bir anlamda teşvik edildi. Boş buldukları arsalarda ev yapmaları için bu göçler, o kadar düzensiz ve acele gerçekleştirilmeye çalışılıyor ki, bu kadar göçü kaldıramayan Kerkük'te Saddam Hüseyin döneminde, Araplar ve Kerkük petrol şirketi çalışanları için yapılan konutlara ve hatta Kerkük Stadyumu'nun soyunma odalarına bile Kürtler yerleştirildi. Toplam Kürt göçü 600 bin civarındadır. Hızlı bir şekilde Kürtleştirilmeye çalışılan Kerkük şehrinin Türklerin yaşadığı şehir olduğunu belgeleyen/kanıtlayan bir çok kanıt bulunuyor.
Bunlardan en dikkat çekeni, BM İnsan Hakları Komisyonu Özel Raportörü Hollandalı Diplomat Max Van Der Stoel'in 74/1991 ve 74/1993 sayılı BM Genel Kurulu kararlan doğrultusunda hazırladığı "Irak'ta İnsan Haklan İhlalleri" başlığını taşıyan raporun 5. bölümüdür. Söz konusu raporda, Türkmenlerin karşılaştıkları insanlık dışı eylemler vurgulanırken, bunların çoğunluklu olarak yaşadıkları bölgelerin de altı çizilmektedir. Raporun 114. maddesinde yer alan bir paragrafa göre;"Türkmenler, Irak'ta üçüncü büyük etnik grubu oluşturmaktadır. Kökeni Orta Asya'ya dayanan bu toplumun Irak'a yerleştiği tarihin üzerinden bin yıl geçmiştir. Halen Irak'ın kuzey ve orta bölgelerinde oturan Türkmenlerin yoğunlaştıkları yerler ise, Musul, Erbil , Kerkük, Selahaddin ve Diyala vilayetleridir. Nüfusları 2,5 milyonu aşmaktadır.."Bu rapor, birçok eserden/belgeden sadece bir tanesidir. Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarların bu konuyu yani Kerkük'ün Türklüğünü teyit eden birçok eseri mevcuttur.
TÜRK ŞEHRİ KERKÜK :
Kürtler, Kerkük konusunda siyasi çalışmalarının yanı sıra, yazar çizerleri ile de, bölgenin yani Türkmeneli topraklarının Kürt bölgesi olduğu, nüfusunun da Kürt olduğu iddiasını yazarlar ve dünyayı yanıltmaya çalışırlar.Onlarca yazarın eserlerinde ve resmi devlet kayıtlarındaki mevcut bilgilerle Kerkük’ün Türk, nüfusunun çoğunluğunun Türk, konuşulan dilin de Türkçe olduğu belgelenmektedir.
Irak’ı Kuran,Sınırlarını Cetvelle Çizen Ve Kralını Tayin Eden “Gertrude Bell”:
Gertrude Bell, 1. Dünya Savaşı sonrasının Irak’ını kurmuş, sınırlarını cetvelle kendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin etmiş bir İngiliz ajanıdır. Bell , 1868’de zengin bir İngiliz ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Oxford’un Modern Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji Bölümünü iyi bir dereceyle birtiren ilk kadın olur.İngiliz istihbaratı saflarına katılır. Gertrude Bell ve Thomas Edward Lawrence’ın (Arabistanlı Lawrance) İngiltere’nin menfaatleri için birlikte üzerinde çalıştıkları önemli konu, Mekke Şerifi Hüseyin İbn Ali’nin oğlu Faysal’ı Irak Kralı yapmaktır.
Gertrude Bell, bugünkü Irak’ın oluşması ve sınırlarının çizilmesinde belirleyici isim olmuştur. İsmi Arap dünyasında efsane halini alan Gertrude Bell, Araplar arasında “Çölün Kızı” yahut “Irak’ın taçsız kraliçesi” diye biliniyordu.Nisan 2003 tarihinde Bağdat’ta işgal sırasında yağmalanan Irak müzesinin kurucusu (1923) Gertrude Bell’dir. Irak’ın ilk Eski Eserler Genel Müdürü odur. Bu görevde üç yıl çalışmış ve bugün Mezopotamya medeniyetinin en önemli ve eski eserleri merkezlerinden sayılan Bağdat Müzesini kurup başına geçmiştir. Ölümü sonrası (1926) bıraktığı vasiyetinde 50 bin Sterlin tutarındaki parasını Bağdat Müzesinin geliştirilmesi için bağışlamıştır.
Irak’ın Manda yönetimi Doğu sekreteri bayan Gertude Bell “El-Irak Fi Resaili Miss Bell” tercüme ve yorum. Cafer El-Hayyat, s.383, 14 Ağustos 1921 tarihinde babasına yazdığı mektubunda “Referandum yapıldı ve Kral Faysal oy birliği ile seçildi, ama Kerkük, Kralın lehine oy kullanmadı. Kerkük’ün içi ve ilçeleri Türkmenlerden oluştuğu, bazı köylerin ise Kürtlerden sakin olduğunu yazmaktadır.Irak’ın kurucusu Gertrude Bell’in mektuplarında Kerkük’ün Türkmen şehri olduğu açık bir şekilde belirtmektedir.
Fransız araştırmacı ve yazar Chris KUTSCHERA’nın "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında : " Kerkük’ün çok özel bir statüsü vardı. Teorik olarak Irak’a bağlıydı. Bağdat’la ilişkilerinde resmi dil olarak TÜRKÇE kullanılıyordu. Kerkük, danışmanları İngiliz olan bir Türk mutasarrıfı tarafından yönetiliyordu.
İngiliz yetkililer (Faysal’ın 23 ekim 1922 tarihli genelgesi çerçevesinde) Kerkük eşrafını kendi bölgelerinde bir kurucu meclis seçimi yapılacağından haberdar etmişlerdi".1890'lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye gelen Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D'Asia" isimli eserinde, Kerkük şehrinin nüfusunu 30 bin olarak verirken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.
Kerkük’ün Türkmen şehri olduğunu gösteren önemli belgelerden birisi de, Irak liselerinde okutulan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından seçilen “Irak Coğrafyası”adlı ders kitabında Kerkük nüfusuna dair verilen bilgilerdir. 1929 tarihinde Irak eski Başbakanı ve Savunma Bakanı General Taha El-Haşimi tarafından yazılan ve Bağdat’ta Dar El-Selam yayınevinde basılan bu kitap; Irak Coğrafyası 1929Irak Coğrafyası - Lise OkullarıYazar: Zaim Taha El Haşimi (Maarif Bakanlığı tarafından Liselerde okutulmasına karar verilmiştir)Darulselam Matbaası - Bağdat 1929-1348sayfa : 242.
Kerkük Livası :
Bu liva Irak`ın kuzeyinde bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu 4:8/km2 (Çemçemal ve Kifri ) ila 16:32/km2 (Kerkük ilçeleri).1920 yılının verilerine göre bu livanın toplam nüfusu 92.000 kişi, nüfusun çoğunluğu ise Türktür , daha sonra kürt ve arap . Yapılan son sayıma göre Kerkük kazası 59216, Kifri kazası 32789 ve Çemçemal ve Kifri 35054 kişi olarak tespit edildi.Kerkük : Kerkük şehri Kara Hasan dağının doğu eteklerinde yer almaktadır.
Hasa Su ırmağının iki tarafına bölünmüş bir şekildedir. Hasa Su`nun doğu cephesinde kale yer almaktadır. Doğu cephesine kale tarafı, batı cephesinede Korya olarak adlandırılmaktadır. Korya tarafında çok sayıda bağ ve bostan bulunmaktadır. Şehrin kuzeyinde Şaturlu mahallesi yer almaktadır. Konut sayısı yaklaşık 40.000 dir. Evler taş ile yapılmıştır. Son sayımda Kerkük merkezinin toplam nüfusu 32191 olarak tespit edilmiştir. Nüfusun çoğu Türktür.
Bağdat -Kerkük demir yolları bu şehirden geçmektedir. Kerkük Irak`ın çok önemli merkezlerinden biridir.Bu önemli belge, Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunun Irak resmi makamlarınca tescil edildiğini göstermektedir. Hem de Kerkük ve civarının Türk olduğunu belirten bu belgenin yazarı, o dönemin Irak Başbakanı ve Savunma Bakanıdır. Kerkük’ün Türkmen şehri olduğuna dair en küçük bir şüphesi olanlara bu belge ithaf olunur. Aslı Arap olan ancak Amerika'da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserinde bir gerçeği aydınlatmak istiyor"Saddam, Kerkük'ü Araplaştırmaya çalışıyordu.
Saddam Kerkük'ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri olduğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehridir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük'e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır": Microsoft Ansiklopedisinde ise Kerkük Irak’ın petrol sanayisinin merkezidir. Akdeniz’e ham petrol taşınması için petrol boru hattıyla bağlıdır.
Kerkük nüfus çoğunluğu Türkmendir. Ayrıca Kürt, Arap, Asuri ve Ermenilerde bulunmaktadır.
Kerkük’le ilgili bütün resmi belgeler, açıkça gösteriyor ki,1958 yılına kadar Kerkük’te Kürtlerin nüfus oranı kesinlikle %10’u geçmiyordu. Yalnız üç mahallede Kürtler yoğun olarak yaşıyorlardı: Ahi Hüseyin, İmam Kasım ve Şorca. Şorca mahallesinde sadece 126 hane bulunmaktaydı. Buna karşılık 38 semt ve mahalle Türkmenlere ait idi. Arapların oturduğu tek bir mahalle vardı, o da Araplar mahallesi diye biliniyordu. Bir mahallede ise (Elmas mahallesi) Hıristiyanlar (Asuri, Keldani, Ermeni) ve Türkmenler karışık halde yaşıyorlardı. Kerkük Kalesinde oturanların tamamı Türkmen idi ve burada dört mahalle bulunuyordu: Meydan, Ağalık, Zindan ve Hamam mahalleleri.
Yalnız kale içinde yaşayan Türkmen nüfusu, 3 Kürt mahallesinin nüfusuna eşitti. 1957 nüfus sayımı ise Kerkük’ün kesin olarak bir Türk şehri olduğunu göstermekteydi. 1970’de Kürtlere özerklik verilmesine ilişkin görüşmeler esnasında Irak Hükümeti, 1957 nüfus sayımına dayanarak, Kerkük’ün hüviyetini belirlemek istemişti ama Mesud Barzani’nin babası Mol la Mus tafa Barzani Kerkük’ün demografik yapısını çok iyi bildiği için bu isteği kesin bir dil ile reddetmişti. Şayet Kerkük gerçekten iddia ettikleri gibi bir Kürt şehri olsaydı reddeder miydi? İngiliz Yazar David McDowall A Modern History of The Kurds, eserinde şöyle demektedir:"Molla Mustafa (Barzani) Bağdat hükümetini Kerkük, Hanekin ve Sincar gibi bölgelere Arapları yerleştirmekle suçladı ve Arapları çoğunlukta gösteren nüfus sayımı sonuçlarını kabul etmeyeceğini hükümete bildirdi. Ayrıca üzerinde sahtekarlık yapıldığı için, 1965 yılı nüfus sayımının verilerini de kabul etmedi.
Hükümet, Kerkük için 1957 sayım sonuçlarının dikkate alınmasını önerdi; ancak Barzani ise, Kerkük kentinde çoğunluğu hâlâ Türkmenlerin oluşturduğu gerekçesiyle bu öneriyi de reddetti." Ve bugün bu şehir Kürt şehri olarak gösterilmek istenmekte ve yapılması düşünülen referandumda petrol zengini Kerkük'ün Kuzey oluşumuna dahil edilmesi hedeflenmektedir.
Mesud Barzani’nin babası molla Mustafa Barzani petrolden dolayı Kerkük’ü Kürt bölgesi ilan edip Kürtlere,Kerkük’ü ele geçirilmesi gereken hedef olarak göstermiştir.
Kürtler Türkmen şehri Kerkük’ü ne pahsına olursa olsun kuzey oluşumuna katmak istemektedirler. Kürtler işgalci ABD ve İngiltere ile iş birliği yaparak Irak’ın işgalinde rol oynadı.
İşgalci ABD ve İngiltere bu ihanetin karşılığı olarak Kerkük’ün idaresini Kürtlere altın tepside sundu.Ayrıca Irak’ın anayasasını ABD ve İngiltere hazırlarken Kürtleri memnun etmek için 140. maddeyi koydu.
Bu madde yalnız Kerkük’te bir referandum yapılmasını ön görüyor.
Dünyanın gözü önünde 750 bin nüfuslu Kerkük’e işgalcilerin göz yummasıyla 600 bin Kürt getirildi.Şimdi ise Kürtler utanmadan ve ısrarla bu referandumun yapılmasını istiyorlar.
Sizce 600 bin Kürt’ün Kerkük’e yerleştirilmesinden sonra sonuç şimdiden belli değil mi ? Aslında Kürtlerin hedefi petrol zengini Kerkük’ü hile ve düzenbazlıkla ele geçirmek ardından da hayal ettikleri sözde bağımsız bir Kürt devletini kurmaktır.Petrolsüz bunu gerçekleştiremeyecekleri için hedef Türkmen şehri Kerkük olmuştur.
ABD Irak Kürtlerine Kerkük’ü savaş ganimeti olarak sunmuştur ama petrol hariç.Türkmen şehri Kerkük’ün bir oldu bitti ile kuzey oluşumuna dahil edilmesi halinde ise,İran, Türkiye, Suriye ve diğer bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit teşkil edeceği gibi, bölge bir kaosa sürüklenecektir.
KÜRTLERiN KERKÜK POLiTiKASI :
Irak’taki Kürt grupların Kerkük politikasını anlayabilmek için söz konusu grupların medya ve yetkililerinin tutumlarına değinmek gerekiyor. Genel olarak Irak Kürtleri Kerkük’ün Kürt bölgesinin bir parçası olduğunu iddia edegelmişlerdir.
Onların ifadelerine göre, Kerkük Irak devletine ait bir şehir değildir, bu kent zor la Irak ’a ilhak edilmiştir. Güya Kürtlerin ataları tarafından kurulan Kerkük(Kürtlerin Kerkük’te bir tane dahi tarihi eserleri yoktur), Irak Kürtlerinin başkenti olmalıdır. Sözde Kerkük’te yaşayan Türkmenleri ise azınlık konumundadırlar. Kerkük olmadan Kürt Devleti kurmak fikri bir anlam ifade etmiyor.
Kuracakları devleti yaşatabilmek için bölgenin kalbi tüm hayat damarlarına mutlaka sahip olmak gerekiyor.Bunun bilincinde olan Kürtler, Kerkük’ü ele geçirmek, Kerkük’ü Kürtleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kerkük konusunda planlarını uygulayabilmek için bölgenin ezici bir çoğunlukla hakim unsuru olan Türkmenleri etkisiz hale getirmek gerekliliğinin farkındalar. Bu nedenle Türkmenlerin hiçbir siyasal hakka sahip olamamaları için efendilerinin önlerine koyduğu planı harfi harfine uygulamaya çalışıyorlar. Kürtlerin, Kerkük ile ilgili Türkmenlere yönelik izledikleri politikanın argümanları, Irak hükümetlerinin geçmişte uyguladıklarının adeta tıpatıp benzerleri.
Saddam Hüseyin sonrasında Kerkük’ü hedef alan Kürtlerin hareketlerinin temel hedefi, şehirdeki demografik yapıyı değiştirmekti. Kürt grupları Kerkük’teki emellerine ulaşabilmek için sözde Kerkük’ten göç ettirildiklerini ileri sürdükleri kişileri, bu kente yerleştirebilmek için binlerce sahte belge hazırladıkları bilinmektedir. Bunun haricinde Irak’ın işgalinden sonra kullanılan Kürtleştirme argümanlarından biri de, Kerkük’teki demografik yapıyı değiştirme amacıyla diğer Kürt yerleşim birimlerinde doğan çocukların Kerkük’te kayıt edilmelerini sağlamak ve bu konuda özendirici maddi teşvikler vermek olmuştur.
Kürt gruplarının işbirliğiyle de Irak’ın işgali öncesinde ve işgal sırasında yaptıkları işbirliğinin ödülü olarak ilk adımda kendilerine vaat edilen Kürt federasyonunu kurmak konusunda umdukları desteği Bush yönetiminin fazlasıyla sağlayacağını anlayınca tarihlerinin en büyük sevincini yaşamışlar ve 2003 Mart ayından itibaren Allahın her günü Kürtler için bayram olmuştur. Bush’un federal bir Kürt devleti kurulacağına ilişkin demecini şaşkınlık ve sevinçle karşılayan Kürt grupları, nihayet muradlarına erdiklerini düşünerek yeni efendileri Jay Garner’in (ABD’nin ilk Irak Valisi) federasyon ve Kürt tecrübesinin bütün Irak için örnek alınması gerekliliğine dair açıklamasıyla adeta coşmuş ve kendilerinden geçmişlerdir. Durumun her geçen gün lehlerine gelişmekte olduğunu düşünen Kürt grupları, Kerkük ve Musul konusunda daha tutucu bir tavır takınmaya başlamışlardır.
Mesud Barzani ve Celal Talabani savaşın sonlarına doğru peşmergelerinin Musul ve Kerkük’e girmesiyle bu konudaki yayılmacı beklentilerini pervasızca dile getirmeye başlamışlardır. Onların ağzından şu sözler sıkça duyulur olmuştur: “Bizler Kerkük ve Musul topraklarını tarih, coğrafya ve sosyal olarak Kürt toprakları saymaktayız.” Özellikle üzerinde durduğumuz Kerkük’teki demografik yapının değiştirilmek istenmesinin nedeni, aynı politika daha önce Türkmen Şehri Erbil’de uygulandığı için biliniyordu. Amaç, gelecekte yapılacak olan herhangi bir nüfus sayımında üstünlüğü sağlayarak avantajlı bir durumu yakalamaktı. Böylece rahatlık la Ker kük’ün bir Kürt kenti olduğunu iddia edebileceklerdi. Nitekim 1. Körfez Savaşı’ndan sonra Kürt grupların kontrolüne geçen Türkmen Şehri Erbil’de de aynı planı başarıyla uygulamışlardı. 1991’den beri Erbil şehrini Kürtleştirmek amacıyla yürütülen demografik yapıyı değiştirme politikaları semeresini vermiş ve bugün gelinen noktada Kürt nüfusu Türkmenlere yaklaşmaktadır.
KERKÜK’TE YAĞMA VE TALAN :
10 Nisan 2003 tarihinde Irak askerlerinin şehri boşaltıp güneye doğru çekilmeleri üzerine Kürt peşmergeleri Kerkük’e saldırdılar. Türkmen şehrine girmekle kalmadılar, şehirdeki resmi daire binalarını, hastane, işyeri, evleri, özel araçları yağma ve talan ettiler.
İlk yağmalanan yerlerin Tapu Ve Nüfus Dairelerinin olması, Kürtlerin maksadının Kerkük’teki Türkmen nüfus kayıtlarını yok ederek, Irak Türklerini azınlık durumuna düşürmek olduğu açıkca anlaşılıyordu. Kürt peşmergeleri, 11 Nisan 2003 tarihinde, Musul’a girerek Kerkük’tekine benzer yağma ve talan olaylarını gerçekleştirdiler. Bu tahrip, talan ve yağmaların meydana gelmesi, Irak ordusunun Kerkük’ten güneye doğru çekilmesinden sonra olmuştur. Herhangi bir savaş veya çatışmanın yaşanmadığı bir ortamda Kürtler, devlet dairelerini ve insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini yağmalamışlardır.
ABD’nin işbirlikçileri KDP ve KYB(Mesud Barzani ve Celal Talabani), Türkmen şehri Kerkük’ün Kürtlere ait olduğunu iddia ediyorlardı.
Ellerinde bu asılsız iddiayı doğrulayacak bir belge, Kerkük’te yaşadıklarına dair tapuları olmadığı için kentin Türk kimliğini yok etmek gayesiyle nüfus ve tapu kayıtlarını imhaya kalkıştılar. Kürtler Kerkük'ün kendilerine ait olduğu iddiasında bulunuyorlar. Sayın Okuyucular Allah aşkına insan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Ayrıca bu talan ve yağmalama Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye ve Dohuk şehirleri ile Çamçamal, Akra, Selahaddin, Zaho gibi kentler ve kasabalar da olmamıştır. Kürtler tarafından bu yağma ve talanın yanlızca Kerkük ve Musul’da olması bir anlam taşımıyor mu sizce?
KERKÜK’E YERLEŞTİRİLEN İTHAL KÜRTLER :
Tüm bilgi ve belgeler Kerkük'ün demografik yapısının nasıl değiştirildiğini, bu konuda bugüne kadar yapılanları açıkça ifade ediyor.
Kürt kentlerinden, Türkiye, İran ve Suriye’den 600 bin Kürt, 20 bin Dolar para, aylık maaş ve arazi vaadi ile Kerkük’e getirildi. 300 bin kişi de seçmen olarak kaydedildi.
Kerkük’le ilgisi olmayanlar buraya taşındı. Onlara ev, arazi, çadır verildi. Yerleşmeleri teşvik edildi.Bu evler ve araziler Devlete ve Türkmenlere aitti.
Kürtler bu ev, konut ve arazileri gasp ettiler.Kürtler istila ettikleri Kerkük’te hemen hemen buldukları bütün boş arazilere ev ve konut yaptılar.
Bu ithal Kürtler Kerkük'ü, Leylan, Süleymaniye ve Erbil'e bağlayan kuzey güzergahındaki yollar üzerinde bulunan Rahimova, İskan ve Şorca mahallelerinde yapılmış veya yapımı başlayan konutlara yerleştirildi ve Kerkük’ün etrafına Kürt Güvenlik Hattı oluşturuldu.
Irak’ın kuzeyindeki varoşlardan, Suriye-Türkiye-İran’dan getirilen Kürt aileler, Kerkük stadyumu içine veya stadyum kenarına yapılan evlerde barındırılıyor.
Saddam döneminden kalma Kerkük'teki askeri garnizon (Feylak) içinde bulunan lojmanlara ve yapılan evlere de getirilen Kürtler aileleriyle birlikte yerleştirildi.Kerkük'te okul, nüfus ve tapu müdürlüklerinin büyük çoğunluğu da Kürtlerin eline geçti.
Kürtler sadece demografik yapının bu raporda ifade edildiği gibi değiştirilmesiyle yetinmiyor. On binlerce Kürd’ün Kerkük'ün etrafını çevirmiş durumda.
Bu ithal Kürtleri (Kerkük’e ilgisi olmayanlar) yerleştirmek için Kerkük’ün girişinde hem Süleymaniye hem de Erbil’in kontrol noktalarını geçtikten sonra yolun iki tarafında iki katlı toplu konutlar yapıldı. Bu konutlar,Kerkük’e ithal edilen, çadır, stadyum, devlet binaları, askeri garnizonlar, evsiz, barksız onbinlerce Kürt’e verilecek.
Konutların finansörlerini soracak olursanız işbirlikçilerin “Efendileri”dir (ABD,İNGİLTERE;İSRAİL……..).
Abu Greyb işkence skandalını dünyaya duyuran Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci yazar Seymour Hersh; “Kerkük’ün demografisini değiştirmek için kente her gün 50 Kürt aile gönderiliyor.” Bölgenin uzmanı ve araştırmacısı “Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ” son zamanlarda Kerkük’te ABD-Kürt işbirliğini su yüzüne çıkarmaktadır.
“ABD’nin Irak ve Kürt operasyonunun sürdüğü anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Kerkük’te 8.000 evin yapılması için ABD, Barzani’ye kredi açmıştır. Bu Kerkük’te yapılan etnik temizliğin bir uzantısı ve Kerkük’ün Kürtlere teslim edilmesinin yeni bir aşamasıdır. 8.000 ev için kredi demek en az 100.000 Kürdün Kerkük’e yerleştirilmesinin finansmanının sağlanmasıdır.
Kerkük’ü Kuzey oluşumuna bağlamak için yapılacak olan referandum, Irak’ta oynanan oyunun parçasıdır.
Yani Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) bir parçası ve Kürt devletine (İkinci İsrail’e) giden yol... Mesud Barzani’nin Kerkük Hakkındaki DüşünceleriMesud Barzani; “ Türkmenlerin Kerkük’te ve Kerkük’e bağlı bazı ilçelerde çoğunluğu oluşturduklarına dair sözleri işitiyor ya da okuyoruz. Bu noktayı tartışmak istemiyorum. Diyelim ki bu iddia doğrudur, o zaman Kerkük’ün Kürt topraklarında yer aldığı, Türk toprağı olmadığı gerçeği açık bir şekilde kabul edilmelidir. “Türkmen şehri Kerkük’ün, kuzey oluşumuna dahil edilmesini isteyen Irak Kürtlerinin, bu ısrarlarının altında yatan neden nedir acaba? Tabii ki sebep, duygusaldır, bir diğer ifade ile ekonomiktir ve bunun adı da petroldür.
Kürt gruplarının Türkmenlere verdiği en büyük zarar, ısrar la Ker kük’ün kuzey oluşumuna dahil edilmesi talebidir. Saddam Hüseyin ise güneyden getirdiği onbinlerce Arap’ı Kerkük’e yerleştirdi, Araplaştırma ve asimilasyon politikası başlamış oldu. Türkmenlerin mahalleleri, evleri, Kerkük kalesini, Türkmen köylerini çeşitli bahanelerle yıkmaya başladılar. Yerleştirilmek için getirilen Araplara arazi ve 10 bin Dinar, (33 bin dolar) maddi yardım yapıldı. Türkmenler zorla göç ettirildi. Bu politika 2003’e kadar devam etti. 9 Nisan 2003’den sonra da Kerkük ve diğer Türkmen kentleri Kürt istilasına uğradı. ABD ile birlikte Kerkük’ü işgal ettiler. 600 bin Kürt Kerkük’e yerleştirildi.
Kürt grupları eski huylarından vazgeçmemişlerdi. Kerkük’ün bütün devlet daireleri silah zoruy la Kürt grupları tarafından yağmalanıp talan edildi. Haklı olarak şunu sormak gerekir ; Kerkük Kürtlerin ise neden yağmalayıp, yıkıp, talan ediyorlar?
Kardeşlikten bahsediyorlar, ne biçim kardeşliktir bu, böyle kardeşliğe kargalar bile güler. Şimdi ise Kerkük bizim diyorlar. Yani dağdan gelen bağdakini kovar misali. Saddam gitti, yerine Saddamlar geldi, ama adeta Saddam’ın kopyaları.
Yıllardır devam eden Kürt isyan hareketi, Irak’a milyarlarca dolar zarara neden olmuş, Irak’ın gelişmesini, refaha ulaşmasını ve güçlenmesini engellemişti. "Türkmen mi, o da kim? Buralarda sadece Kürtler var..." rolüne bürünüyorlar, bir taraftan da Türkmen kentleri ve ilçeleri de Kerkük ve Telafer örneğinde olduğu gibi Türkmenler bazen toplu, bazen de tek tek ortadan kaldırılıyor. Bu da yetmiyor, Türkmenlhere ait ne varsa, tarihi eserleri, hatta mezar taşlarını bile yok ediyorlar.
Kerkük’ü Kürtleştirme Yarışı :
Oysa ki, ABD ve Kürtlerin iddialarının aksine Kerkük'teki gerçek durumu 30 Aralık 2004 tarihli Mark McDonald imzalı Mercury News'in haberi gayet açık olarak özetlemektedir. Kerkük'te bir asimilasyon ve sürgün programı Kürt peşmergelerce yürürlüğe konmuştur:"Baskın ve iyi silahlanmış Kürt grupları ve memurları Kerkük'teki pek çok hükümet binalarına, telekom binalarına, TV istasyonlarına, askeri ve polis kurumlarına ve eski Baas rejimine ait çalışma mekanlarına yerleşmiştir.
Yüzlerce Kürt polis (peşmerge) memuru Kürt bölgelerinin değişik yerlerinden şehre getirilmiştir. Kürtler aynı zamanda örtülü, fakat agresif bir kampanyayla şehri Kürt doktorlar mühendisler, öğretmenler ve avukatlarla doldurarak Kerkük'ün sosyal ve kültürel yaşamına hükmetmeye çalışmaktadırlar. Örneğin Selahaddin Üniversitesi'nden Kerkük Üniversitesi'ne Kürt profesörler ve Öğretim üyeleri nakledilmektedir.
Selahaddin Üniversitesinin Dekanı bunun bir etnik görev olarak benimsenmesini istenmiştir.Kerkük, bu kültürel ve siyasi taarruzların yanı sıra, demografik yapısının hızla değiştirildiği hızlı bir Kürtleştirme sürecine girmiştir. Bu süreç henüz başladığında Kerkük'ten sorumlu 2. Tümen komutanı Mark Davey'in beyanatıyla, Kerkük'e giren Kürt sayısı günlük ortalama 500 olmuş ve sadece Ağustos ayı itibariyle şehre 20 bin Kürt yerleşmiştir.
Savaşın bitişini takip eden 18 ayda bu rakam 70,000'lere ulaşmıştır. Kürtlerin yaşadığı kentlerden 3 bin 987 Kürt ailesinin (21 bin 517 kişi) Kerkük'e geldiği , bu ailelerden 1146'sının boş olan evlere, diğerlerinin ise kiraladıkları veya kullanılmayan kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirildiği" basına bu hususta yansıyan bilgilerden bir tanesidir.
İşgalleriyle beraber ilk iş olarak nüfus ve tapu dairelerini yağmalayan Kürt peşmergeler, Türkmenleri sadece askeri ve kültürel bir baskı altına almakla da yetinmemişler. Bölgeye giden Mısırlı gazeteci Nermin El Mufti de “Al Ahram Weekly” dergisinde izlenimlerini aktarırken, Kerkük’e Kürt göçmen yığıldığını, bunların futbol sahaları ve izci kampları dahil boş buldukları her yere yerleştiklerini yazdı.”Kelimenin tam anlamıy la Türk kenti olan Kerkük şimdi hız la Kürt leştiriliyor” ifadesini kullandı.9 Aralık 2007 tarihinde araştırmacı gazeteci Stephen Farrell’in Amerikan’ın önde gelen gazetelerden The NewYork Times’te Türkmen şehri Kerkük’ün Demografik yapısının değiştirilmesini “ Kerkük Petrol Mücadelesinde Kullanılan Piyon Kürtler” başlığıyla her şeyi gözler önüne seriyor.
Irak’ın petrol yönünden en zengin rezervlerinin yanı başındaki bu varoşlarda, kurak futbol sahasının tam girişinde idrar deresi akıyor. Stadyumda kalan 2,200 Kürt stadyumdaki boşlukları, stantları ve otoparkları briket gecekondulardan mürekkep bir mülteci şehrine dönüştürmüş; stadyumda bu Kürtlerden başka kimse yok.
Bu evsiz Kürtler( Haklı olarak şu soruyu sormak gerekiyor bu Kürtler Kerküklü ise yaşadıkları evleri , okudukları okulları, yakınları ve akrabaları nerededir?)futbol için değil siyaset için orada bulunuyor. Petrolün bol olduğu kuzeydeki Tamim Eyaleti’nin ve başkenti Kerkük’ün, Kürt Bölgesel Yönetimi idaresine mi gireceğini yoksa Bağdat yönetiminde mi kalacağını belirleyecek referandumda oynaması gereken gönülsüz oyuncular onlar. Bu istikrarsız şehir, gecikmelerden ve belirsizlikten çok çekeceğe benziyor.
Petrol, siyaset ve etnik kargaşanın birleşimi Kerkük’ü potansiyel olarak ülkede patlamaya en hazır yer haline getiriyor. Kürtlerin şikayet ettikleri nokta ise referandumdan önce şehri Kürt oylarıyla doldurmak için kendilerini buraya zorla göç ettirenlerin kendi Kürt yetkilileri olması. Bu durumdan şikayetçi olan 67 yaşındaki taksi şoförü Hacı Velid Muhammed 2003 işgalinden sonra, Kürt yetkililerinin Çamçamal yakınlarında yaşayan bir grup Kürt’e dediği, “orada bir çadıra dahi sahip olsanız, oraya gitmek zorundasınız” şeklindeki cümleyi aktarıyor.
Reddetmesi durumunda ne olacağını kendine sorduğumuzda, şöyle diyor Muhammed: Allah şahit, yemeğimizi keserler aylığımızı ödemezlerdi, bize hiçbir şey vermez geri dönmeye mecbur bırakırlardı. Başka bir Kürt, Necat Cesim Muhammed ise yetkililerin :“Dediler ki, eğer dönmezseniz Kerkük’ü kaybedeceğiz. Siz Kürtsünüz ve Kerkük Kürdistan’ın ocağına yeniden dönmeli”. ( Acaba daha önce bizim ve tarihçilerin bilmediği sözde kürdistan diye bir devlet veya oluşum mu vardı orada ?
Görünen o ki Kürtler kendilerine tarih dayanağı olmayan yeni bir tarih yaratmaya çalışıyorlar.) “ Fakat gitmek istemeyenlere hiçbir maddi destek sağlanmayacak ve bu şekilde bastırılacaktı. Kabul etmeseydim işime son vereceklerdi” diye ekliyor Muhammed. Yıllar boyunca yapılan hileli seçimler ve zorunlu yerleşim sebebiyle nüfusun çarpıtıldığı bir eyalet olan Kerkük’te sorunun çözümüne yönelik Irak anayasası üç aşamalı bir çözüm sürecinden bahsediyor.
Kerkük Eyalet Konseyi başkan yardımcısı olan Faik El Talabani ise : “Kerkük’te sürekli patlamalarla ölümlere şahit oluyorsunuz, nasıl olur da birini orada yaşamaya ikna edebilirsiniz ki? Kerkük’ün şartları iyi olmadığından, kendim ailelere Kerkük’e gelmemelerini söylüyorum.” diyen Talabani, Kürtlerin kendi insanlarını göç ettirdiği yönündeki iddiaları ise reddediyor. (Bütün dünyanın gözü önünde 600 bin Kürt Kerkük’e yerleştiriliyor ve utanmadan hale yalan söylüyorlar )
Bir zamanlar Arapların ikamet ettiği Subay Bölgesi ( Saddam Hüseyin’in Kerkük’ü Araplaştırma politikası döneminde inşa edilen bir bölgedir.
Dün Kerkük Araplaştırılıyordu bugün ise Kürtleştiriliyor. Nedenini sorarsanız bölgeye felaketi getiren petroldür) olarak adı geçen bölgenin adının Kürtçede yeni gün manasına gelen “Nevruz” olarak değiştirilmiş olduğunu fark ediyorsunuz.
Saddam Hüseyin yönetiminde Hava Kuvvetleri Tuğgenerali Vafak Aziz El Ubeydi, kendinin ve tüm komşularının bölgeyi terk ettiğini, eski mallarını kontrol etmek için zaman zaman buraya döndüğünü ifade ediyor: “Araplara karşı saldırgan bir tavır takınan peşmergelerin nefretinden korunabilmek için, binlerce Arabın yaptığı gibi ben de evimi terk ettim. 20 gün sonra Kerkük’e döndüğümde evimin sahiplenildiğini ve eşyalarımın çalındığını gördüm, ayrıca eve Kürtçe bir de yazı bırakılmıştı.
Daha sonra Kürt üniformaları giyen kişiler bana gelerek ‘Canını seviyorsan evi hemen terk et’ dedi ve evimi terk etmek zorunda kaldım.Saddam Hüseyin döneminde Kerkük’ten çıkarılan Türkmen, Kürt, Asuri ve Keldani’lerin sayısı, belgelere ve istatistiklere göre 11.878 kişidir. Irak Ticaret Bakanlığı Gıda Karnesine göre; 30 Nisan 2003 e kadar tüm etnik gruplardan 11865 kişi göçe zorlanmıştır.
Kürtlerin kaynağına göre; Kasım 2003 Tarihinde KYB (Celal Talabani’nin Partisi) adına yayınlanan El-İttihat gazetesine göre göçe zorlanan Kürtlerin toplam sayısı 11.700. 2206 sayılı ve 24 Temmuz 2003 Tarihli Kürdistan-i Nwe Gazetesine göre “15839 Kürt ve Türkmen’in göçe zorlandığı” belirtilmektedir. 2000 Yılında İnsan hakları temsilcisi Max Van Der STOEL’in Kerkük’ü ziyaret ederek hazırlayıp, Birleşmiş Milletlere sunduğu uluslar arası rapora göre 25.000 Türkmen, 11.700 Kürt göçe zorlanmıştır.
Göçe zorlanan 15839 kişinin hepsinin Kürt olduğunu düşünsek bile (ki çoğu Türkmen dir), Kerkük’e dışarıdan yerleştirilen 600.000’i aşkın Kürt için nasıl bir açıklama yapılabilir? Kürt grupları 17 Mart 1991 ve 10 Nisan 2003’te Kerkük’ü yağmalayarak, şehirdeki devlet dairelerini talan ettiler. Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmenin yolunu açmak için nüfusve tapu kayıtlarını imha ettiler. Size soruyorum, bu tesadüf mü dür?
Kerkük’ ü Önemli Kılan Petrold’ür :
Ortadoğuda Kürt ayrılıkçığı her geçen gün büyük ve büyüyen bir tehdit haline geliyor. Kerkük şehrini de Kürt oluşumuna dahil ederek Kürt Devleti kurmak hayalleri peşinde koşuyorlar. Onlar için Kerkük’ü önemli kılan zengin petrol kaynaklarıdır. William Safire, 14 Ocak 2004 tarihli The NewYork Times’daki köşesinde aynı yönde mesajlar verdi:“ KYB’li Kürt Berham Salih (Irak Başbakan Yardımcısı), Irak’lı Kürtlerin başkentleri olarak gördükleri Kerkük’ün kilit önem taşıdığnı söylüyor, şu var ki kentin Türkmen yerlileri ile Arap yerleşimcileri ise şiddetle bu fikre karşı çıkıyorlar.
Kerkük Irak’ın devasa petrol rezervlerinin %40’ı üzerinde kurulu bir kent. Berham Salih “Kerkük bir petrol meselesi değildir.” diyordu. Bu bana senatör Dale Bumpers’in Clinton savunmasında sarfettiği şu sözleri aklıma getiriyor. “Biri bunun seksle bir ilgisi yok diyorsa bilin ki seksle ilgilidir…
Kerkük’te Türkmenler, Hıristiyanlar (Asuri ve Keldaniler) ve diğer azınlıkların hak ve statülerinin yasal koruma altına alınmasına ve Irak’ın ulusal komutanlığında peşmergelerin yerinin belirlenmesini de içermelidir. Yahudi asıllı William Safire, dünyaca tanınan bir gazetecidir. Kürtlere yakınlığı ile bilinmektedir.
Berham Salih ise Celal Talabani’nin sağ koludur, dilinin altındaki baklayı çıkarıyor. Kürtlerin, Türkmen şehri Kerkük ile ilgilerinin başlıca sebebi petroldür. İleri de hayal ettikleri bir devletin ekonomik olarak temel dayanağını oluşturacaktır. 600 bin Kürdün Kerkük’e kanunsuz olarak kaydırılması bu planın bir parçasıdır.
Kürtler; İsrail, ABD ve İngiltere’nin desteğiyle Kerkük’ü ele geçirmek istiyorlar. Irak Türklerinin mücadelesini haksızca eleştirenlerin, Kerkük’te ve bölgede olup bitenlerle ilgili yeterli bilgileri olduğunu sanmıyoruz. Irak Türklerini yıldırmak ve sindirmek isteyen yalnızca peşmergeler değildir, dış güçlerdir.
Irak'ın Geleceğinde Pazarlık Konusu Kozu: Kerkük
9 Şubat 2005 tarihli The New York Times'ta yayınlanan makalede Sandra Mackey şöyle diyor: Kerkük Irak'ın bilinen petrol kaynaklarının %40'ını oluşturan petrol kuyuları açısından anahtar konumunda. Bu kuyular en kötü ihtimalle Irak'ın geleceğine dair pazarlıklarda önemli bir koz olacak. En iyi ihtimalle de müstakbel bir Kürt devletinin ekonomik temelini teşkil edecek." Gerçekten Kerkük'te olanları sadece Ankara değil, Tahran ve Şam da dikkatle izlemektedir.
Halen Irak'ta devam eden iç savaşın dışında kalan Kürt bölgelerinde başlayabilecek çatışmalar, Kerkük petrollerinin paylaşımından kaynaklanacaktır. Çünkü Kerkük'e yönelik Kürt nüfus kaydırması, seçimlerden sonra da devam etti. "Kendilerine ait olmayan yerleri parselleyip, el koyarak oralarda binalar yapıyorlar. Hatta devlet dairelerini bile Parsellediler. Şimdiye kadar 500 bin kişi geldi." diyor.Bölgede ABD ve Kürtler arasındaki işbirliğinin açık bir göstergesi, Amerikan “Herald Tribune” gazetesinde Diane E.King imzalı yazı ile kanıtlanmıştır.
Yazar 2003'den bu yana Irak'a birçok kez gittiğini, yaptığı gözlemlerde Kürt peşmergelerle Amerikan askerleri arasında sıcak ve işbirlikçi bir ilişkinin varlığına dair çok güçlü kanıtlar gördüğünü belirtmiştir. Ayrıca 2005 sonunda Irak ordusunun yapısına dair yapılan istatistikler de ordunun büyük oranda etnik Kürtlerden oluştuğu vurgulamıştır.
ABD'nin Irak'taki tek müttefiki hâline gelen Kürtlere, Irak "Petrol Yasası"nda da olumlu yaklaşılması hâlinde, bölgedeki Kürtlerin Irak petrolünün 1/4'nden fazlasına sahip olması mümkün olabilecektir. 11 Ocak 2007'de İngiliz "The Independent" gazetesinde yer alan haber de, Irak'ın yeni Petrol yasa tasarısı ABD ve İngiliz petrol şirketlerine 30 yıl boyunca üretimi paylaşma hakkı tanımaktadır.
Yasa taslağının son şeklini almasında Irak Petrol Komitesi Başkanı ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Kürt Berham Salih'in rol oynaması.çeşitli şüpheleri de beraberinde getirmektedir.Şayet, yeni Petrol Yasası, petrol yataklarını işletme hakkını bölgesel yönetimlerin inisiyatifine bırakacak şekilde çıkarılırsa, bundan Kürtlerin yararlı çıkacağı açıktır.
Bu nedenledir ki, Kürtler Kerkük için her şeyi göze alacaklarını ifade edecek kadar cesur ya da "kör" olabilmektedirler. Bu tasarı, EXXON, SHELL, BP gibi şirketlerin Irak'a girip petrol çıkarmalarına imkân sağlayacaktırABD, Irak petrollerini 30 yıl boyunca elinde tutarak, Çin ve Rusya gibi diğer iki rakibin de bölgeye nüfuzunu engelleyerek, ekonomik olarak açık ara fark yaratıp, küresel hegemonyasını daha güçlendirecektir.Unutmayalım ki; Kerkük bu büyük oyunda kilit noktadadır ve Kerkük'ü elinde tutan, Irak'taki dengeleri de elinde tutacaktır.
Amerika ve İngiltere, Irak’ın işgali ve Petrolü ele geçirilmesi operasyonuna koydukları ad (Kod) Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’nun İngilizcesi olan “Operation Iraqi Liberation” sözlerinin baş harflerinin kısaltılmasından meydana gelen “OIL” kelimesinin anlamı petrol dür.
Zaten Amaçlarıda bu değilmiydi ? Yoksa mazlum Irak halkının zalim ve diktatör Saddam’dan kurtarmaya mı geldiler zannettiniz ? ABD ve İngiltere’nin petrol zengini Irak’a getirdikleri özgürklük, demokrasi ve refah değil, kan , ölüm, gözyaşı, yıkım, huzursuzluk ve kargaşadır. Kalleşce bir ülkenin topraklarında “Korkut ve dehşete düşür” stratejisi, kuşatmanın yegane yoludur. Yiyecek ve su yolunu kapat, okulları, hastaneleri yak, evleri ve dükkanları bombala, insanların hayatını cehenneme çevir, korku ve dehşete düşmüş gözleri keyifle seyret ve iştahlan kara altın (Petrol) için. Adınada Özgürlük ve Demokrasi deyin.
Bölge üzerindeki çekişmelerin başlıca konusu,bugün yine petroldür.Bölge üzerinde,hiçbir tarihi veya kültürel hakka sahip olmayan batılı devletler tarafından çeşitli planlar tezgahlanmaktadır ABD Eski Dışişleri Bakanı James Baker, 2003 Haziran'ında Mısırlı gazeteci-yazar Cihan El-Tahri'ye verdiği demeçte şöyle diyordu:"Körfez'in enerji rezervlerine ulaşmayı güvence altına alacak bir politika benimsedik. Çünkü bu olmazsa, Amerikan ekonomisi sarsılır. Ekonomi sarsılırsa insanlar işlerini kaybeder, insanlar işsiz kalırsa, yönetimler de siyasal desteklerini yitirirler.
Saddam'ın Körfez'deki enerji kaynaklarını ele geçirmesine seyirci kalsaydık, bu dediklerimin hepsi olacaktı. Birinci Körfez Savaşı'nın da gerçek nedeni bu. ikincisinin de!" Bölgede felaketlerin nedeni petrol değil midir? ABD ve İngiltere Irak’ı özgürleştirmek için mi geldiler zannettiniz.
Ayrıca Kürtlerin Türkmen şehri Kerkük’ü ele geçirme nedenleri de petrol değil midir zaten. Petrol olmasaydı Kerkük bu kadar kıymete biner miydi? Keşke petrol çıkmasaydı da insanlar da huzur içinde yaşasaydı. Petrolün bölge insanlarına refah getirmesi gerekirken felaket getirdi ki ne felaket; Kan, ölüm, gözyaşı...
TÜRKMEN ŞEHRİ OLAN KERKÜK’TE VE TÜRKMENELİNDE SON YILLARDA YAŞANAN BAZI OLAYLAR:
Kerkük'e yerleşmek isteyen Kürtlere ciddi maddi destek yapılmakta, doğumunu Kerkük'te yapanlara ayrıca para verilmekte, böylece şehirde Kürt nüfusunun yükseltilmesi amaçlanmaktadır.
Kerkük’e ithal edilen bu Kürtlere Kerkükte kalmaları için kuzey oluşumundan aylık maaş bağlanmaktadır. • Devlet dairelerinin tamamına yakının Müdürlüklerine Erbil, Süleymaniye, Dohuk gibi şehirlerden getirilen, işle ilgisi ve eğitimi olmayan Kürt Müdürler atanmakta, personelin de benzer şekilde seçimine özen gösterilmektedir.
Bu şekilde yapılandırılan Devlet dairelerinde Türkmenlere sürekli güçlük çıkarılmaktadır. Bu Kürt müdür ve personeller hem Irak Devletinden hem de kuzey oluşumundan ve bunun yanında birkaç kuruluştan maaş almaktadırlar. Aynı zamanda Kürt Polis ve Askerlere de (Peşmergelere) birkaç maaş bağlanmaktadır.
• Kerkük'te bulunan Devlet binalarına "Göçmen" adı verilen Kürtler yerleştirilmekte, bunlara aylık düzenli maddi destek verilerek göç teşvik edilmektedir.
• Türkmenlerin mallarını ele geçirmek ve fidye istemek için, kaçırılmaları sıkça yaşanmaktadır. Kürtler Türkmen ve Devlet arazisine el koyup konut yapmaktadırlar.
• Türkmenlerin iş yerlerine yönelik baskı ve yıldırma politikaları uygulanmakta, zaman zaman şiddete varan, baskı ve yağmalamalarla Türkmenlerin iş yerlerini kapatmaları sağlanmaya çalışılmaktadır.
• Gece yarısından sonra Türkmen'lere ait evlerde aramalar yapılmaktadır. Arama bahanesiyle eve giren kişiler, evdeki bazı kişileri seçip, meçhul yerlere götürüyorlar. Bir çoğundan tekrar haber alınamamaktadır.
Bu aramalar sırasında evlerden para,ziynet eşya, cep telefonları gibi eşyalar çalınmaktadır. Irak Türklerine Yapılan İnsan Hakları İhlalleri Kerkük'te durum, Irak'ın başka bölgelerinden çok daha karmaşık. Burada insanlar kaçırılıyor ve öldürülüyorlar. Kurbanlar varlıklı Türkmenler oluyor.
Türkmenlere karşı artan şiddet, esrarengiz bir unsur içeriyor. Her gün Kerkük'te vuku bulan ve insan haklarını çiğneme kapsamına giren, zorla göçe tâbi tutma, demografik yapıyı değiştirme, adam kaçırma, adam öldürme ve haklara tecavüz eylemleri sürüyor. Türkmen kuruluşlarında görev yapanlara, yerel yönetimler tarafından asimilasyon boyutlarındaki düzenli sıkıştırma politikası uygulanıyor.
Dahası zaman zaman peşmergeler Türkmen kuruluşlarına silahlı saldırılar düzenleyerek binalarını tahrip ediyorlar. Türkmenleri Erbil’de sayımlarla ilgili dağıtılan formlarda Kürt, Arap, Keldani, Asuri, Yezidi gibi her türlü seçeneğin yer almasına rağmen Türkmenler için kimliklerini beyan edebilecekleri bir seçeneğe yer verilmemesi bu yok etme siyasetini apaçık ortaya çıkarmaktadır.
Saddam döneminde nüfus kayıtları tespit edilirken ya Kürt ya da Arap olarak yazılmak zorunda bırakılan Türkmenler için bugün ihtimaller arttırıldı ancak hala Türk olduklarını beyan edebilecekleri seçenek belgelere eklenemedi. Böylesi baskı ve yasaklama altında ne Türkmenlerin gerçek sayısına ne de onların gelecek perspektifinin yönetime yansıtılması mümkün olmayacaktır. Gerek Saddam döneminde ve gerekse daha sonraki dönemde bölgede yaşayan Türkmenler'e yönelik baskılar giderek artmış, yapılan terör saldırıları sonucu onlara yönelik baskı, sindirme ve yıldırma politikası ile bölgeden göçe zorlama çabaları yoğunlaşmıştır.
BM Irak'a Yardım Misyonu'nun (UN Assistance Mission For lraq) 1 Kasım-31 Aralık tarihli raporu ile İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch ) 2006 raporunda, Kerkük'te Kürtler'in uygulamalarına yönelik dehşet verici bilgi ve tespitler yer alıyor. Rapora göre:
■ Kerkük'te Türkmenler en temel haklarından yoksun bırakılıyor.
■ Türkmenler'in kentin siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmasına katılmalarına Kürt güvenlik güçleri (peşmergeler) tarafından imkan tanınmıyor.Kürt güvenlik güçleri (peşmergeler) , Türkmenler'in kentin kaderinde ciddi bir rol oynamalarına mani olmak ve onları yıldırmak ve sindirmek amacıyla özellikle keyfi tutuklamalar yapıyor.
■ Halkın güvenliğini sağlaması gereken ve peşmergelerden oluşan güvenlik güçlerinin sözüm ona terör şüphesiyle yüzlerce Türkmen'i tehdit, korkutma ve tutuklamaya devam ettiği ve tutukluların hiçbir şekilde savcılarca sorgulanmadığı, çoğunun yargılama da olmadan yıllarca hapishanelerde tutulduğu, avukat ve aileleriyle görüşmelerine izin verilmediği ve insan hakları ihlallerinin Kerkük’te yaklaşmakta olan korkunç krizin habercileri olduğu tespiti yapıldı.
Dünyanın gözü önünde Kürtler, kanunsuz nüfus kaydırması yapıyor ve silah zoruy la Ker kük’ün demografik yapısını değiştiriyorlar. Bu durum, modern dünyanın tüm insan hakları kuruluşlarına dikkatine sunulur. Çünkü Irak’ta faaliyet gösteren insan hakları kuruluşları sanki Kürtlerin haklarını savunmak için özel olarak kurulmuş gibi gözlerinin önünde cereyan eden haksızlığı, baskıyı ve zulmü yalnızca seyrediyorlar, yoksa biz yanılıyor muyuz?
İnsan hakları adına Barzani ve Talabani’nin, Irak’ın büyük bölümüne sahip olmak için attıkları bütün hak ve hukuka aykırı adımlar destekleniyor. Onların “İnsan Hakları” anlayışı, eğer Türklere karşı yapılıyorsa seçim hilelerine bile izin veriyor. Mesela, Kerkük’te on binlerce sahte Kürt seçmeninin oy kullanması karşısında sessiz ve seyirci kalabiliyorlar. Onların nazarında Kürtler, Irak’ta ayrı bir halktır. Türkmenleri ise hep görmezlikten gelirler. Kürtler halktır ama Türkmenler hiçbir şey! Niye böyle davranıyorlar acaba? Cevap verebilir misiniz?
Bugün Kerkük’te ithal Kürtlerin sayısı 600 bini aşmıştır. Kürtler yoğun bir şekilde Kerkük’e göç ederek etnik nüfus yapısı ile oynuyorlar. Bugün Kerkük’te uygulanan politikalar sonucunda ABD Kerkük yönetimini fiilen Kuzey oluşumuna bağlamaktadır. İdari atamaların tamamına yakını merkezi hükümetçe değil, Kuzey oluşumu tarafından yapılırken, güvenlik güçleri dahil resmi birimler Kuzey oluşumundan talimat almayı sürdürüyor ve Kerkük’teki adli sistem de Kürt idaresi denetiminde bulunuyor. Kerkük’te tutuklanan kişiler, Kuzey oluşumundaki kentlerde yargılanıyor. Kerkük’te sayıları 25-27’yi bulan Genel Müdürlüklerin hemen hemen tamamı Kürt’lerin denetimindedir. Sadece bir müdürlük (Milli Eğitim Müdürlüğü) Türkmenlerin elindedir.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment