Saturday, 29 January 2011

Milli Mücadele yolunda (22) Şehit Zehra Bektaş TİSİNLİ




Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ

Irak Türklerini kahraman, yiğit, atılgan korku, ölüme karşı, milletini toprağını satmayarak, bırakıp gitmeyerek, kadınlarımız, kızlarımız bu milli mücadeleyi başardılar ve başarmaktadırlar.
Saddam rejiminin döneminde Irak Türklerine karşı 35 yıl süren asimilasyon politikası, çok sayıda insanları evlerinden sürgün ederek uzaklaştırarak, evlerini ellerinden alarak ve başlarına yıkarak, genç yaşta onları ve yaşlıları bile idam ederek Abu Garip hapishanesine atmıştır.

Birçok Türkmen köyleri gibi, Tisin Türkleri evlerinden atılarak, uzaklaştırılarak, Irak’ın güneyine yoksa Kuzey Erbil şehrine gönderilmişlerdir, kıyıcı Saddam dikta rejimi her evden üç, dört Tisin Türkünü idam ederek işkence her türlü baskı uygulamıştır.
Irak Türklerinin günümüze kadar sürekli olarak acıları, çileleri daha bitmemiştir. Hiç bir zaman Irak iktidarları dikta rejimleri Türklere göz açtırmadı, milli haklarının ve can güveliğinin olmadığı durumda Irak’ta daha acı, baskılı günler Türkleri beklemektedir. Türkler baskılardan dolayı Kendi topraklarını, istemeyerek bırakmaktadırlar, acı insanlık dramı, Irak’ta insan haklarına saygının, demokrasinin, huzur ve istikrarın sağlanmadığı için Irak Türklerinin acı durumu sürecektir.

İşte Irak Türklerinin simgesi sayılan Zehra Bektaş Tisinli, Baas rejimi diktatör Saddam’a karşı, Kerkük Türk şehrini bırakmalarını istediler, her türlü kendisine ve ailesine işkence uyguladılar, direndiler mücadele ettiler, ama bir türlü Kerkük’ü bırakmadılar.

Bununla yetmeyen kıyıcı rejim, zorla uzaklaştırma kararını uygulayarak, bu mücadeleci aileyi Kerkük’ten, Irak’ın kuzeyine göndermek isteyerek, Türk kızı Zehra ölümü, şehitliği, aklına koyarak gözüne koyarak mücadelesini sürdürerek, direnerek, en son şiirin canını, temiz kanını Kerkük, Türkçülük için verdi, kanını döktü ama Kerkük’ü bırakmadı. Bu kutsal Türkçülük kokan Kerkük’e kendisini adayarak. Kendisini, yaktı ilkesinden dönmeden. Bir simge ışık olarak, bugün öteki şehitlerimiz gibi, milli mücadele yollarımız aydınlatmaktadır.

Zehra Tisinli Saddam Irak Emniyet güçleri önünde, 16- Ekim 1995 tarihinde Baas rejiminin uzaklaştırma kararını protesto ederek ve Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunu ilk genç yaşlarında Kerkük için, Türklük için Zehra gaz bidonunu üzerine döktükten sonra, kibrit yandırarak, kendini yakarak, baba gür, gür gibi yanarak, Irak Türklerinin yüzünü aklaştırarak, Irak Türklerinin sonsuza tek bir meşalesi olarak, Kerkük, Türkmen bölgelerinde ve tüm Türk dünyası üstüne sonsuza dek yanacaktır.

Yollarımızı aydınlatarak haklarımızı almaya kadar, kanımızın son damlasına kadar, bu milli mücadele yolumuz Zehra gibi, çok kızlarımız, kadınlarımız aydınlatmaya ön sırada beklemektedirler.

Şehit Zehra Küçük yaşlarından ilkokul yazıldığı günden dinine, Milletine toprağına bağlı bir Türkmen çalışkan milli mücadeleci olan Zehra Bektaş TİSİNLİ Saddam rejimi döneminde toprağı Kerkük için kendisini yakan, bir Türkmen kızı destan olarak tarihimize geçmiştir.

Kıyıcı Saddam rejiminin Irak Türklerine karşı 35 yıl yapmış olduğu işkence, zulüm, uzaklaştırma, göç, köy ve ilçelerimizin yıkılması ile Araplaştırma asimilasyon politikası, insanları ölümle yargılandırmıştır.

Şehidimizin Babası, Bektaş Ali Feyzullah 70 yaşlarında, önce Kerkük’ün eski köprü mahallesin de yaşayarak ve 27 yıl Kerkük’ün petrol, IPC Irak Petrol Ofisinde çalışarak ve emekliye ayrılmıştı. Bektaş Ali Zehra’dan başka dört kız ve iki erkek çocuğu ile birlikte uzun yıllardan beri bu Türk topraklarda yaşayarak büyümüşlerdir, Kerkük’te yaşıyorlardı. İran, Irak savaşında şehit olan Damadının dört öksüz torunlarıyla zor günlerde yaşamasına rağmen Saddam rejiminin gizli servisi emniyetle birlikte akşam tüm ailenin yaşamış olduğu evin kapısını şiddetle vurarak ve kapının açılışını beklemeden Saddamcılar içeriye girerek ve Bektaş Ali dayını eşi ve çocuklarının gözü önünde birkaç kişiyle döverek zorla evinden alarak götürmüşlerdir.

Uzun bir süre tutuk evinde her türlü işkencelerden sonra Saddam istihbarat tarafından evine gönderilmişti.
Suçsuz olan Bektaş Ali dayı suçunun nedeni oğlunun savaş tutsağı olduğundan dolayı söylemişlerdir ve görmüş olduğu işkenceler ile yaraları iyileşmeden 14 Ekim 1995 tarihinde tekrar kapı vurularak, yine bu defa Saddam kıyıcıları dayı Bektaş ile ailesinin 24 saat içinde evlerini ve Kerkük şehrini bırakmalarını istemişlerdi.

Bektaş dayı ile çocuklarını vurarak dayaklar atarak bu yaşta Saddam’ın istihbarat emniyeti tarafından yapılan işkenceye zorla dayanan aile ve dayı Bektaş bu defa işkencenin daha acısı Zehra için bu kez doğduğu ve büyüdüğü anayurdu, canından fazla sevdiği güzelim Kerkük’ü nasıl bırakacak, aile her türlü acılarını işkenceleri babasının bu yaşta dayak vurmasını kan içinde olduğunu bile unutarak, bu defa Kerkük ana vatanı nasıl bırakacaklar, ve başka bir yere göçecekler Kerkük’ü ve Türkmen milletini bırakmak ölümden beter olduğu Zehra düşünmeye başlıyordu.

Tüm ailenin yalvarma, yakarma, bağırıp çağırma figan etmeleri hiçbir sonuç getirmedi, artık karar alınmış Zehra ve ailesi Kerkük’ten uzaklaşacaklar yerlerini, topraklarını komşu tanışlarını, dostlarını bırakacaklar bu çok kıyıcı acı bir durum, sabrı biten bu haksızlığa ve Kerkük’ün ayrılığına dayanmayan Zehra ölürsem, şehit olursam ben bu toprağımı sizlere bırakmayacağım Allah hakkımızı Bir gün nasıl olursa alacaktır, Bir gün sizlerde yok olacaksınız, Saddam’ın gizli servisi Zehra’ya Tokat atarak dövmeye başlarlar, artık bu duruma dayanmayarak ve eline almış olduğu petrol bidonunu başına, üstüne dökerek, bu acı olayı ve Irak Baas yönetimini Türkmen milletin uzaklaştırma ve göç edilmesini protesto ederek, yüce sesiyle dağları taşları inleterek, Kerkük Türk’tür Türk kalacaktır, Kerkük bizimdir ölürüz vermeyeceğiz, yok olsun baascı Saadam’cılar sloganları atarak kendini büyük Türk milletine özveri, Adak vererek tüm milletin ve Saddamcıların karşısında kendisini milli mücadele yolunda yandırarak, yakmıştır.

Zehra bir ilkbahar çiçeği gibi tüm Türk dünyasında açılarak, temiz kokusunu saçarak, bir ışık gibi karanlık günlerimizi aydınlatarak, milli dava yolumuzda Al bayrağımız gibi gökyüzünüzde sonsuza dek dalgalanarak kahramanlık, yiğitlikle Mücadele tarihimize geçmiştir.

Şehit Zehra’nın kefeni sarılmadan bile. Babası Bektaş dayının acıları bitmeden, yaraları sarılmadan 19 Ekim 1995 tarihinde kapıda bekleyen Saddam kıyıcıları uzaklaşma göç emrini babasına vererek evlerinden zorla vura, vura arabaya bindirilerek, bırakarak Kerkük şehrinden çıkarılarak, bu acı çileye dayanmayan aile kızlarını kutsal Kerkük toprağına gömdükten sonra son bakışla Türkmenlere ve yaralı, kimsesiz Kerkük’e komşulara baktıktan sonra gözlerinden yaşlar yerine kanlar akarak, dökülerek, ağlayarak artık hainlerden kıyıcı Saddamcılardan haklar alınmadan bu ailenin gözyaşları mahşer gününe kadar kurumayacaktır.

Artık bu aile ne kadar Kerkük’ü canla zorla, baskıyla bıraksalar da ama ruhları Kerkük’te yaşamaktadır, çünkü onlar Kerkük şehrini bıraksalar da orada ölmeyen şehit Zehra yaşamaktadır.

Nasıl olursa bu Aile Türkmen olan Erbil şehrine sürgün, uzaklaştırıldılar ve Erbil Türkmenleri onlara evlerini, kucakları açarak, dertlerine, acılarına ortak oldular yanlarında oldular.

Şehit Zehra’nın Türkmen tarihinin milli mücadele yolunda adı temiz kanla yazılarak, kuşaktan, kuşağa yolumuzu aydınlatacaktır. Ve bu genç şehit için yüce Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar ve kendine cennete özgürcesine yaşamasını bu acı yaşamış olduğu günlerinden sonsuz olan kutsal yerinde mutlu olmasını Yüce Tanrıdan dileriz. Artık onu bizler büyük Türk milleti olarak unutmayacağız, gökyüzümüzde parlak yıldızlar ve on dört gününde doğan ay yıldız ile bir arada Türk dünyasında umutlar veren parlak, aydınlık saçan, sönmeyen bir ışık gibi yaşantımızda canlanmaktır.

No comments: