Saturday 29 January 2011

HABUR SINIR KAPISI İŞKENCE KAPISI



HABUR SINIR KAPISI İŞKENCE KAPISI
ALİ KERKÜKLÜ

Türkiye"yi Orta Doğu, Asya ve Avrupa ya bağlayan tek sınır kapısı konumunda bulunan Habur sınır kapısı İhracatın her geçen yıl katlanarak arttığı Irak ve Irak’a komşu ülkelere sırf Habur'daki zaman kaybından ötürü gitmeye çekinen işadamları ve yolcular kapıda saatlerce ve günlerce kuyrukta bekletilmekten şikayet ediyorlar.

Habur'da problem kronikleşmiş durumdadır, çay ve sigara gibi küçük ölçekli ticareti yüzünden işadamlarının,yolcuların,araçların (ticari taksi,araba,otobüs…), kamyon, tanker, ve TIR’ların saatlerce ve günlerce kuyrukta beklediği ve geçişlerdeki probleme ciddi olarak el atılmadığı görülmektedir. zaman zaman sınır geçişlerinde düzelme olsa da istikrarlı bir iyileşme sağlanamadığını ve çözümün uzun vadeli olmadığı görülmektedir. Son günlerde Habur’dan Irak'a geçişlerde birkaç saatte geçilebildiğini, Habur'da gerekli kolaylıkların sağlanması ve alternatif kapıların açılmasıyla geçişlerin kolaylaşacağı aşikardır. Türkiye’ye giriş ise büyük bir felakettir çünkü yolcular 6-9 saatte sınırdan geçebiliyorlar.

TIR, tanker ve kamyonlar saatlerce ve günlerce kuyrukta bekliyorlar. Habur sınır kapısını sadece ticaretle uğraşanlar değil aynı zamanda giriş ve çıkışlarda yaşlı, genç, çocuk ve hasta insanlar da kullanmaktadır. Bu geçişlerde işlemlerin sadece 10-15 dakikalık bir süre olması gerekirken 6-9 saat bekletilmektedir. Yazın cehennem sıcağında, kışın dondurucu soğuk da saatlerce bekleyen insanlar, bu kapı işkence kapısı değil de nedir? Akıllı olmaya gerek yok yetkililer zahmet edipte normal bir vatandaş gibi sınırı geçip geri gelsinler ne kastedildiğini anlayacaklardır.

18 Ocak 2011 tarihinde Habur Sınır Kapısı'nın başmüdürü Rifat Bolat Zaman Gazetesine verdiği demeçte “Asayiş berkemal!”: “ kapıda personel yetersizliği yaşanmadığını, geçen yıl gerçekleştirilen atamalarla yüzde otuz personel artışı sağlandığını, çıkış işlemlerinin on iki (12), giriş işlemlerinin ise sekiz (8) peronda yirmi dört saat kesintisiz yürütüldüğünü. İşlemler yavaş değil, olağanüstü sayılabilecek bir hızla on beş dakikada sonuçlandırılmaktadır. Yoğun iş yükü ve çalışma temposuna rağmen müsteşarlığımız misyonuna uygun olarak yasal ticaret olağanüstü kolaylaştırılmıştır." İyide bu uzun kuyrukların, saatlerce ve günlerce bekletilmenin sebebi nedir, İnsan gördüklerine mi, yoksa duyduklarına mı inanır?

12 Aralık 2010 tarihinde Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Habur Sınır Kapısı'nda incelemelerde bulundu. Bakan Yazıcı: “Araç bekleme sürelerini asgariye indirdik. Birkaç ay önce bu yolda, ticaretin akışıyla ilgili şikâyetler almıştık, bu şikâyetlerin çoğunluğunun da araçların bekletilmesi yönünde olduğunu gördük. Oysa bu şikâyetlerle ilgili daha önce ağustos ayının başında bir müfettiş gönderdik. Buradaki sorunları çok iyi tespit etmişti. Burada incelemeler yaptık. Görüldüğü gibi buradaki şikâyet konuları ifade edildiği gibi değil ( yani yığılma, tıkanıklık, kuyruk, yolcu ve araçların bekletilmesi yok!). İki peronun çalıştığı belirtilmişti (belirtilen bu iki peron sadece yolcu, ticari taksi, araba, otobüs vs geçişleri içindir. Diğer peronlar ise TIR, tanker, kamyon ve kamyonetlerin geçişine ayrılmıştır. Habur Sınır Kapısı'nın başmüdürü Rifat Bolat: “İşlemler yavaş değil, olağanüstü sayılabilecek bir hızla on beş (15) dakikada sonuçlandırılmaktadır”, diyelim ki sırada 100 araç var ve her araç için işlem 15 dakikadır, 100’cü araca sıra gelmesi için sizce kaç saat beklemelidir, ki bu araçlarda yaşlı, genç, çocuk ve hasta insanlar da olabiliyor.

Buna ek olarak nöbet değişimi ve yemek molası de eklenirse durumu siz takdir edin, lütfen kendinizi bu insanların yerine koyun. Şimdi soruyorum yolcuların ve araçların(ticari taksi, araba, otobüs..) geçişi için iki peron yeterli mi?).

Gidişte de 4 peron çalışıyor. Türkiye'ye girişte, güvenlik kontrolü yapılıyor. Ancak gümrük olarak buradaki en büyük sıkıntılarımızdan birisi, bu yörede yaşayan vatandaşlarımızın günlük, birkaç kez Irak’ın Kuzeyine gidiş ve dönüş yapıyor olmalarından kaynaklanıyor ( saatlerce süren giriş ve çıkışlar, nasıl oluyor da vatandaşlar bir günde birkaç kez giriş ve çıkış yapabiliyor?!!).” Devlet Bakanı Hayati Yazıcı gidişte (çıkışta) 4 peron çalışıyor, Habur Sınır Kapısı'nın başmüdürü Rifat Bolat ise çıkışta 12 peron ve girişte ise 8 peronun çalıştığını söylüyor, şimdi kim doğruyu söylüyor? Her şey güllük gülistanlık ise o zaman bu insanlar neden şikayet ediyor?

Gerçekten 24 peronlu Habur sınır kapısının kaçında işlem yapılıyor, 24 saat giriş-çıkış işlemlerinin yapılmaması ve tam kapasite ile çalışmaması, ayrıca yolculara özel peron veya peronların ayrılmamasına ne denir. Biz o bölgenin insanlarıyız ve bu yaşananları açık ve net olarak görüp yaşamaktayız, Medya, Milletvekilleri ve devlet yetkililerini Habur sınır kapısına davet ediyoruz, ki bu rezaleti gözleri ile görsünler ve bu kapının ne durumda olduğunu anlasınlar.


16 Ekim 2009 tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dokuz bakan, çok sayıda bürokrat ve işadamıyla birlikte ziyaret ettiği Irak’ta iki ülkeyi yakınlaştıracak 48 mutabakat zaptına imza atıldı. Bunlardan birisi Irak’a yeni sınır kapıları açılması ve Habur’un yanı sıra iki sınır kapısı daha (Ovaköy ve Şinova sınır kapıları) açma imzaları atıldı. Ekim 2009 sonunda Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan: “Türkiye ve Irak sınır kapılarında görülen yoğunluğun işlerde gecikmeye yol açtığını ve 2 yeni sınır kapısı (Ovaköy ve Şinova) açılması için iki ülke arasında mutabakat zaptı imzalandığını belirtti.”

Türkiye ve Irak arasında bir buçuk sene önce iki sınır kapısının açılması için mutabakat zaptı imzalandı, bu mutabakat zaptı bugüne kadar neden yerine getirilmedi bir bilen var mı? Türkiye, Irak’a ikinci kapıyı bir türlü açamıyor. Yani Ovaköy sınır kapısı sadece kağıt üstünde kaldı. Kürt Yönetiminin kontrolünde olan Habur’un paralellerinde İbrahim Halil’den tüm gümrük gelirini elde ediyor, dolayısı ile Habur sınır kapısı kontrolünü ve gelir kaynaklarını kaybetmemek için Ovaköy sınır kapısının açılmasını engelliyor.Gazeteci araştırmacı yazar Saygı Öztürk’ün “KÜRTLER İKİNCİ KAPIYI AÇTIRMIYOR” yazısında: “Silopi’nin Ovaköy’ünde açılması öngörülen Ali Rıza Bey Sınır Kapısı hiçbir zaman açılmadı. Çünkü, Mesud Barzani ve Celal Talabani, böyle bir kapının açılmasına izin vermiyordu.

Ayrıca, Amerika’da Türkiye’den Irak’a ikinci bir kapı açılmasını istemiyordu. Amerika, “kapı açılsa bile geçişlerin mutlaka Kürt bölgesinden yapılmasını da ısrar ediyordu. Habur Sınır Kapısı tamam ama, Türkiye, Irak’a ikinci kapıyı bir türlü açamıyor. Yani Ovaköy Ali Rıza Bey Sınır Kapısı sadece kağıt üstünde kaldı. Türkiye, Güneydoğu’daki vatandaşlarımız için Kürt yönetimine hep muhtaç olmaya devam edecek. Acı da olan bu… Yoksa “yap-işlet-devret” diye görkemli kapılar açmışsın neye yarar?”

Ovaköy sınır kapısı 90’lerden beri Türk Hükümetleri tarafından gündeme getiriliyor ama sonuç yok. Habur sınır kapısının kapasitesi yetersiz ve bu kapı günümüz şartlarına cevap veremiyor, bunu da sağır sultan bile biliyor. Bölge Milletvekilleri bu kanayan yarayı görmüyorlar mı, neden bu olayı Türkiye Büyük Millet Meclisi’de (TBMM) gündeme getirmiyorlar. Düşünün Türkiye’nin Suriye ile 13 ve İran ile 3 sınır kapısı var, ama ihracatın yüksek olduğu Ortadoğu ve Irak ile sadece tek bir sınır kapısı bulunmaktadır, sizce nedeni ne olabilir. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Irak ile yeni sınır kapısı (Ovaköy) açtıramıyor mu?

Yorumu sizlere bırakıyorum. Türkiye ile Irak ve Ortadoğu arasında gelişen ekonomik ve ticari ilişkiler, Türkiye'nin Irak'ın yeniden imar ve kalkınmasına katkılarının Irak’a açılan tek kapının Habur sınır kapısı ile mi olacak? Habur sınır kapısı sadece belli bir grubu zengin ediyor, onlarda Türkiye’ye düşmanlık besliyor ve PKK’ye destek veriyor, PKK ise Türk askerini şehit ediyor. Türkiye sadece Kürt yönetimi ile değil, komşuları ile ticaretini olabildiğince geliştirmek istiyorsa yeni kapılar açmalıdır, ki Iraklılar ve bölge ülkelerinin insanları da bu ticaretten yararlansın, çünkü bölge ülkeleri ile ticari ilişkilerindeki artış, bu ülkelerle sosyal, kültürel ve siyasal ilişkileri de olumlu etkileyecektir, ne dersiniz?

No comments: