Monday 14 January 2013

Günlük siyasi gazete Röportaj Engin Şenol 19 Ocak 1997 Pazar


Türkiye
Günlük siyasi gazete
Röportaj Engin Şenol 19 Ocak 1997 Pazar 



Bağdat’ta 17 Yıl Zindan Zulmü

Kerküklü Sadun Köprülü, sırf ben Türkmen’im dediği için aylarca işkencenin her çeşidini görmüş yıllarca hapis yatmış. Anlattıkları, Iraktaki korkunç zulmü bir defada gözler önüne seriyor.

Sultanahmet
Yüzyıllık medeniyetlerin iç içe geçtiği meydan, ışıklandırılmış Ayasofya ve Sultanahmet Caminin ruha derinlik veren güzelliği.
Gece vakti.
Üzerimize sinen karanlığının  etkisiyle adımlarımızı biraz yavaş. Sultanahmet sadun köprülü adlı bir Kerküklü bir gençle buluşacağız. Sadun Bağdat üniversitesi Kanun ilahiyat fakültesi mezunu. Kendisi kerkükte tanınmış bir şair, yazar birkaç kitabı yanında
Altın köprü adlı bir şiir kitabı mevcut.
Sessizce kapıdan giriyor. Biraz ürkek, biraz da  çekingen. Selamlaşıyoruz. Çaylarımızı yudumlarken başlıyor anlatmaya.


Bir yıl 8 ay sürecek işkence yolculuğu

Fakülteden sonra Bağdat’a evlilik ve boşanma, şeriat konusunda staj yapıyordum. Bir hafta sonra Kerkük’e gittim. Hiç unutmuyorum tarih 29.1.1980 saat de 12.00 eve girdiğimde sivil kıyafetli iki görevli sizinle beş dakikalık işimiz var deyip koluma girdi babam kapıyı tuttu. Aylar önce oğlum, Ümit’ide böyle götürdünüz. Hala haber alamıyorum çocuğumun suçu ne? Fakat ne fayda.
Biri kapalı jeep iki araç Kerkük sokaklarında yol alırken Sadun elleri, gözleri sıkıca bağlanır. Ensesine şiddetli bir dipçik iner. Kerkük Emniyet Müdürlüğü bodrumundaki ilk saatlerinde işkenceyle tanışır. 5-6 sivil, tekme tokat vurur neresine gelirse. Akşama kadar devam eder bu dayak. Sonra ara verirler.

‘’NEDEN BAAS’ KAYDOLMADIN?’’
Sadun kendine geldiğinde işkence tekrar başlar. Dönen dev bir vantilatöre bağlanır. Döndükçe bakır telle vurulur. Sonra üst katlardaki Emniyet müdür’ünün karşısına çıkarılır. Tek bir soru sorulur. ‘‘ Neden ailenizden hiç kimse Baas Partisi’ne kaydolmadı? Türkiye ile bağlantın var mı?
Sadun’un bir yıl 8 ay süren işkence günlerinde hiç değiştirmeyeceği günlerinde hiç değiştirmeyeceği ifadeler dökülür ağzından.
‘‘Hiçbir örgütle ilişkim yok Türkmen’im. Kimliğimi değiştirmeyeceğim. Türkmen Ocağı’na giderim. Şiir yazmayı çok seviyorum. Bunlar suçsa suçumu kabul ediyorum.’’
Emir verilir.
‘‘Ameliyathaneye indirin.’’
Tekrar işkence Üstellik metotlar daha ağırlaşır. Sadun 17 saattir gözaltında, gece Kerkük Emniyet Müdürlüğü’nün bodrumunu feryatlar sarar. Türk, Yezidisi, Hristiyanı, Kürdü, komünisti Hizip Allah, Dava  her kesimden insan vardır işkence merkezinde. Kısaca BAAS partisine kaydolmayan herkes. Konuşmayanlar için karar verilir. Onlar başkentte gönderilecektir.
Bağdat’a sevk edilenler 11 kişidir. Sadun da bunlarda biri…  Sabahın 5’inde yola çıkan tutuklularının yüzü soluk. Nasıl olmasın? Bağdat’a sevk demek, devrim mahkemesi demek. Onarlın hükümü ise değişmez kural gibi: idam.
‘‘ Bağdat emniyet Müdürlüğü’ne vardık. İlk iş bizi soyup elbise verdiler. Sadun köprülü yerine bana 12 numara demeye başladılar. Beni her tarafı kırmızıyla boyanmış bir odaya attılar. Bu renk çekilir gibi değil. Kapı vuruluyor.’’ ‘Şimdi idama giriyorsunuz.’ Diye bağırılıyor, garip sesler çıkarılıyor. Yerde uzanmışım. Yer beton. Gece yarısına doğru 3 kişi geldi. Biri karnıma tekme attı. Ayağa kalktım. İşkence odasına götürdüler. Devamlı dua ediyorum. Etraf her türlü işkence aletiyle dolu. Bir masaya oturttular. ‘Konuş.’ Ne konuşayım. Ardından bir yumruk. Masadan düştüm. Kaldırdılar. ‘Neden Baas’a kaydolmadın. Gizli cemiyetteki arkadaşların kim?’ Yine aynı cevabı verdim. Biri yüzüme balyoz gibi bir yumruk indirdi. Ardından elime değen bir sopa. Kendimi kaybettim. Elektrik vermişlerdi. Tekrar ayağa kaldırdılar. Bu sefer başka bir aletle elektrik verdiler. Karşı duvara fırladım. Ardından tekmeler, yumruklar… Gerisini hatırlamıyor. Kendimden geçmişim. Üzerime su döktüler. Uyandım. İşkence odasının gökyüzüne açılan küçük bir penceresi var. Hafif bir güneş ışığı sızıyor. ‘Demek ki gündüz olmuş diyorum.’
Sadun Köprülü’yü Bağdat Emniyet Müdürlü Sebavi sorgular Sebavi devlet Irak başkanı Saddam Hüseyin’in üvey kardeşidir defalarca işkence odasına gönderir çağırır tekrar sorgular fakat sonuç alamaz Kerküklü genç Bağdat
Emniyet müdürlüğü muhaberat kısmına sevkedilir.



Saddamın kardeşinden tokat

Yine bir gece götürdüler gözlerim bağlı üst katlara çıkıyoruz. Bir odaya soktular biri gür sesle emir verdi. ‘Açın gözünü.’Açtılar sesimi duyuyor musun? Duyuyorum dedim. ‘Nerede olduğunu biliyor musun? Hayır, yine duvara bakmamı isteyerek sordu. Bu resmi tanıyor musun? Saddam Hüseyin. Irak devleti başkanı peki Beni tanıdın mı hayır tanımadım Berzan Tikriti amcanı nasıl tanımazsın? Şiddetli bir tokat attı suratıma. Bir o tokatı bir de kötü laflar ‘Dünyada bir tane iyi Türk gösterebilirmisin ki? Türkmen’im diye inat ediyorsun’ sözünü hiç unutamıyorum sonra yine işkence günleri

Kedi kezzap küvetinde yok oldu
Sadun günde tam 4 kez işkence seansına tutulurdu sabah 8.00 öğlenden sonra 14.00 akşam 19.00 ve gece 02.00’de bazen günlerce baygın yatar. Hatta bir defasında 8 günlerce baygın yatar. Hatta bir defasında 8 gün yemek yiyemez. 70 kiloluk Türkmen genci 48 kiloya düşerdi
Defalarca gelsin Türk hükümeti sizi kurtarsın. Basa kaydolup rahatınıza baksanız Kerkük, Musul’u Türkiye’ye bağlamayı hayal etmekten kurtulsanız olmaz mı? Hakaretlerine uğrar

71 yıllık esaret
Kimliğim her şeyim Kerküklü şair, gazeteci Sadun köprülü, baskı işkence 17 yıllık zindan hayatına rağmen bugün dimdik ayakta kaya gibi davasına sadık şimdi Irak’ta olsam yine kimliğimden vazgeçemiyor diyor
Çile insanları
Irak deyimi ilk defa 642 yılında kullanılmaya başlandı. Bölge 1055 yılında Selçuklu,1534 yılında Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdi.

1.dünya savaşı sonrası sahneye İngiltere çıktı hedef bölgedeki zengin petrol yataklarını ele geçirmekti. Bir bir 100 yılık Sina planlar sahneye konuldu bu Irak Türkmenlerinin acılarla dolu hayatının da başlangıcı demektir.
İngiltere ilk olarak bölgenin yönetiminin Milletler Cemiyeti’ne geçmesini sağladı. Böylece bölgede yüzyıllarca süren Türk hâkimiyeti sona erdi.

Osmanlı devleti kararı tanımadı. Lozan ardından haliç konferansı sonuç vermedi. 5 Haziran 1926’daki Ankara Antlaşması ile bugünkü sınırlar tespit edildi. Bu antlaşmayla Türkiye, Irak üzerindeki hakkından vazgeçti. Türkiye antlaşmaya göre 25 yıl süreyle Musul, Kerkük Petrolarından yüzde 10 pay alacaktı Sonra 500 bin İngiliz sterlini karşılığında bu baktın da vaaz geçildi

Vahşet başlıyor
1924 yılında bölgede ilk Türkmen soykırımı yaşandı. 1946 da gavurbağı 1959 ‘da Kerkük katliamında binlerce Türkmen şehit edildi hele Kerkük katliamında yaşananlalar vahşetin son perdesidir Türkmen ileri gelenlerin bazıları çıldırdı.1968 yılında Irakta Baas yönetimi iktidara geldi… İşkenceler, kanunsuz uygulamalar yine devam etti. 28 Mart 1991’de 7-8 yaşlarındaki çocukların bile kurşuna dizildiği Altın köprü katliama gerçekleşti…
İşte Canlı Şahit
Türkmenler, Kerkük, Musul, Erbil, Süleymaniye ‘de yaşar. Irak’ta Türkmen denilince akla, baskı, hapis, idam gelir. Bunun en canlı şahidi Sadun Köprülü adlı Türkmen genci. Gazeteci şair olan Sadun Köprülü, 8 ay boyunca bizzat Saddam’ın üvey kardeşleri Barzani Tikriti ve Sebavi tarafından sorgulandı. Vücudunda işkencenin her çeşidi denendi. Devrim mahkemesi tarafından sorgulandı. Vücudunda işkencenin her çeşidi denendi. Devrim mahkemesi tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Irak yöntemi tam 23 defa bütün mahkûmları içine alan af çıkarttı fakat Sadun bunlardan yararlanamadı. O şimdi Türkiye ‘de hangi suçlarla yargılandı? Nasıl gözaltına alındı? Hapishaneden nasıl çıktı, sonrasında neler yaşandı? Şuanda ki duyguları ne?
17 YIL ZİNDAN ZULMÜ
Bir gün yine gece yarısı işkence odasını incelediler. Yatırdılar ve ayaklarını bağladılar kerpetenle sağ ayak tırnağını söktüler. Sonra da düşüp bayıldım, vücudum yanıklarla ayakaltlarım hal işkence izleri ile dolu yine gözümün önünde bir kediyi kezzap dolu bir küvete attılar. Kedi bir anda yok oldu. ‘Kardeşi ümit ile karşılaşır.’ Bağdat emniyet müdürlüğü salonundan aylardan berri kayıp olan kardeşi Ümit ile karşılaşır. Ümit kardeşim diye haykırır, bir dipçikle yere yığılır. Ümit’i de sürükleyerek götürürler. Sarılamaz bile artık işkence dolu 1 yıl 2 ay gözaltı sonuna gelinir. Sadun’nun yargılamadan dosyasına idam Ümit’inkine 6 yıl hapis hükmü düşürür. Güya Irak devleti bu iki Türkmen kardeşleri avukat’ta tutmuştur. Ne var ki avukatların savunması yargılama komedisidir adeta müvekilerime öyle bir ceza verin ki bütün Türkmenlere ibret olsun diye savunma yapar, yargılanma sonunda Sadun Köprülü ömür boyu hapis Ümit’te 6 yıl hapse çarptırılır. Ümit 1986 affından dışarı çıkar. Fakat Sadun bu aftan nedense yararlanamaz. ‘ yararlanamıyordum çünkü devrim mahkemesi dosyama cezasını doldursa bile Salı verilmeyecek. Şerh’i düşmüş.
Özgürlük ve Merhaba Türkiye
Tam 17 yıl geçer. Tarih 30 kasım 1995 babası gelir ve genel bir affın çıktığını söyler oğluna affın  birleşmiş milletler ve insan hakları örgütlerinin baskısı ile çıktığını öğrenir akşama doğru salıverir Kerkük’e gece yarısı ulaşır sabahında mevlüd okutur hemen. Ne var ki Kerkük emniyetinden gelen bir yazı huzurunu kaçırmaya yeter hemen emniyet müdürlüğüne gelmeniz gerekir giderler ailece Köprülü ailesinin 12 ferdi Irak’ın güneyine sürgün edilmiştir karar verilir aile kuzey bölgesine kaçar. Anne kardeşlerinin, bir yolunu bulup Türkiye’ye geçmelerini sağlar. Kendi Türkmen Kuruluş Cephesinin yayın organı Türkmen eli gazetesinde yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlar.

Toprağı Kokladım Öptüm
Bir yolunu bularak Haburdan Türkiye’ye geçtim ilk iş olarak eğildim bir avuç toprak aldım kokladım öptüm ağladım aklıma kollarımda can veren Enver Neftçi geldi 1993 yılı ocak ayında kollarımda can verdi. Türkiye’de en büyük yardımı Enver ağa beyin oğlu Aras Neftçiden gördüm bu dramatik konuşma boyunca fotoğraf çeken Arasa bakıyorum çünkü bu Aras hapishane zindanlarında can veren Sadun’un kollarında ebedi hayata kavuşan işte o Enver Neftçinin oğlu.
Türkiye Günleri
Sadun köprülü şimdi 20 milyon maaşla bir şirkette çalışıyor kardeşi Ümit Aksaray’da seyar satıcılık yapıyor tabi zabıtanın izin verdiği ölçüde 11kişilik Köprülü ailesi fatihte iki odalı bodrum katında yaşıyor. Türkiye sevgisi uğruna işkence gören Sadun, konuşmanın sonuna doğru çözülüyor gözleri buğulanıyor  ‘’ en çok gücüme giden ne biliyor musunuz? Anneme, kardeşlerime ikamet vermiyorlar. Her an sınır dışı edilme, Saddam zulmüne gönderilme korkusu yaşıyoruz Demirlere Kerkük türküsü iki gün geçiyor aradan evime bir telefon sesinden tanıyorum artık yine ürkek bir sesle konuşuyor Türkmen genci ağabey birleşmiş milletler Ankara bürosundan dan bir mektup aldım. Bana ve Aileme siyasi mülteci hakkı tanımışlar Amerika’ya gidiyorum. Fakat anam, babam gelmiyorlar öteki kardeşlerim ne olacak? Ya yurt dışı ederlerse? Sonra susup bir de istekte bulunuyor acep sizin gazeteyi Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel okur mu ki? Okur diyorum o zaman bir olanı daha anlatacağım. Yazar mısın? Tabi ki diyorum başlıyor türkü mırıldanmaya
  Ağam Süleyman                            
Paşam Süleyman
Evleri köprü dibinde
Boyuna hayran

Boyu boylardan güle
Ağam Süleyman 
 Benziysen gonca güle
Men sana hayran

Kerkük’ün bu Sarayı
Acaba yoktur neyi?
Asılıp da bayrağı
Hani ne yılduzu ne ayı


O zamanın Başkanı Süleyman Demirel 1967-1977 yılında Kerkük’e geldi şimdi Cumhurbaşkanı olan Süleyman ağamıza koro halinde, milli kıyafetlerle bu türküyü okuduk. Çok neşelenmişti o zaman. Demirel  Iraktan ayrıldıktan sonra bizi 8 Ay  hapsettiler ağabey bilirmisin o türküyü okuyan gençlerden 8 tanesi bugün şehit edilmiş durumda.acaba Cumhurbaşkanımız.1967 yılındaki bu olayı hatırlar mı acaba? Boğazıma bir şey düğümleniyor inşallah diyebiliyorum.




   NOT: Bu yazı Türkiye gazetesinde 19 Ocak 1997 yılında engin Şenol röportajı olarak yayınlanmışıdır.  

          

No comments: