Kerkük’ün Su Sorunu
Dr. Tuğba Evrim MADEN, ORSAM Su Araştırmaları Programı Danışmanı, Aksaray Üniversitesi U.İ.B.
Özellikle son dört aydır Irak basınında, Kerkük bölgesinde yaşayan Arap çiftçilerin Dokan(1) Barajı’ndan yeterli su bırakılmadığına dair şikayetlerini içeren ve bu durumun Erbil merkezli Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) tarafından maksatlı biçimde uygulanan bir politika olduğunu ifade eden haberler yer almaktadır. Sözkonusu sorunların ve bu sorunların yansıdığı haberlerin artmasında Irak genelinde ortalama yıllık yağış miktarında yaşanan azalmanın önemli bir etkisi olduğu da düşünülebilir.
Genel yıllık ortalama yağışın 216mm/yıl olduğu Irak’ta son dönemlerde yağışlar uzun yıllar ortalamasının yarısı seviyesinde seyretmektedir bu durum Irak’ta su sıkıntısının daha da artmasına neden olmaktadır.(2) Yağışların %50 azaldığı Irak’ta, Kerkük bölgesinde yıllık yağış oranı 100 mm’dir(3). Kerkük bölgesinde yaşayan Arap çiftçiler, KBY’nin kış aylarında Dokan Barajı’nın vanalarını kapattığını ve kendilerine zarar uğrattığını belirtmişlerdir. Bölgede yaşayan çiftçiler Haziran–Eylül dönemlerinde çok fazla su bırakıldığını fakat geri kalan dönemlerde hiç su bırakılmadığını, bölgede içme suyu ve sulama suyu yetersizliği yaşandığını aktarmaktadırlar. (4)
Petrol zengini bir vilayet olarak da bilinen Kerkük’te 250,000 hektar alan ekilebilir arazidir ve nüfusun %85’i çiftçidir. Basında yer alan haberlerde, Arap köylülerinin, Kürt otoritesini Dokan Barajı’ndan gelen suyu Arapların Kerkük’teki topraklarından ayrılıp bölgeyi boşaltmaları için bir koz olarak kullandıkları görüşünde olduğu görülmektedir. Arap köylülerin verdiği bilgiye göre, KBY yetkilileri meseleyi teknik bir sorun olarak görmekten kaçınmaktadır. KBY yetkilileri tarafından meseleyi yapay siyasi sorun haline getirmekle itham edilmektedirler(5).
Söz konusu olan Dokan Barajı KBY sınırları içerisinde Süleymaniye vilayetindedir ve 1961 yılında sulama ve enerji amacıyla inşa edilmiştir. Kerkük’ün 75 km kuzeydoğusunda yer alan baraj 116 m (temelden yüksekliği) yüksekliğinde ve 6800 milyon metreküp normal su kotunda göl hacmine sahiptir.(6)
Barajın üzerinde yer aldığı Küçük Zap Suyu İran’dan doğmaktadır. Samad ve binlerce çiftçi için önemli bir su kaynağı olan Küçük Zap Suyu, Dicle ile birleşmeden önce Kerkük’ten geçmektedir. Yağış oranının düşmesi Dokan Barajı’nda depolanan su miktarının düşmesine de neden olmuştur. Şubat 2011’de Dukan barajı su seviyesi geçen yıla kıyasla 6 metre düşmüştür. Dukan barajından Kerkük su projesine ulaşan su miktarı normal dönemde saniyede 75 metreküpken, şimdi bu rakam saniyede 30 metreküp olduğu ifade edilmektedir. Çiftçiler bu su miktarının içme suyu için yeterli olmadığını belirtmişlerdir(7).
Arapların eleştirilerine karşılık veren Kürt tarafının beyanatlarında genel olarak meselenin teknik sorunlardan kaynaklandığına vurgu yapılmaktadır. Kürt Bölgesel Yönetimi’nin eski su bakanlarından Tahseen Kader, Dokan Barajı kapaklarının kapatılmasının rutin bir durum olduğunu ve endişe edilmemesi gerektiğini, suyun bahar sonlarında kullanılmak üzere sulama ve elektrik üretimi amacıyla depolandığını belirtmiştir. Diğer Kürt uzman ve yetkililer de durumun siyasi bir durum olmadığı, teknik bir mesele olduğuna dikkat çekmeye çalışmaktadırlar.(8)
Bu arada Kürt yetkililerin de sıkça dikkat çektiği üzere, İran’ın yakın gelecekte su politikalarından kaynaklanacak bazı uygulamaların da Dokan Barajı’nın durumunu zora sokacağı anlaşılmaktadır. BM verilerine göre Küçük Zap suyu üzerinde İran’ın şu an için bir barajı bulunmamaktadır. (9). Ancak İran’ın Küçük Zap suyu üstüne baraj yapmayı planladığı ve yapılacak baraj nedeniyle su sıkıntısının artacağı yönünde bilgiler mevcuttur.
BM verilerine göre Dokan Barajı’nın normal su kotunda göl hacmi 6.800 milyon metre küptür. Irak basınında yer verilen verilere göre de, barajda ortalama 1.3 milyon metre küp su depolanmaktadır. Bu rakamın 700.000 metre küpü stratejik depolamadır (kullanılmaması gereken), geriye kullanılabilecek 600.000 metre küp su kalmıştır. Başta Kürt yetkililer olmak üzere, pek çok Iraklı, halihazırda yağışların azalmasından olumsuz etkilenen Dokan Barajı’nın, İran’ın yakın gelecekte tamamlanacak su projeleri nedeniyle daha da olumsuz etkileneceği kaygısını taşımaktadır. (10)
Kerkük’te yoğunlukla Arapların yaşadığı Havice bölgesinde kışın buğday, arpa, mısır, fasulye ve kış meyveleri yetiştirilirken, yaz aylarında sarı mısır, domates, salatalık, pamuk, biber, patlıcan ve kabak yetiştirilmektedir. Ancak son gelen haberlere göre Kerkük ve Havice sulama projeleri, Dokan Barajı’ndaki su seviyesinin düşmesi nedeniyle beklentileri karşılayamamaktadır. Kerkük şehri yakınlarında bulunan ve sulama amacıyla yapılan Plakana ve Shirin barajlarının Kerkük’ü rahatlatabileceği düşünülmüş olsa da, halen bu projeler halen tamamlanamamıştır. Kerkük’te tüketilen suyun önemli bir bölümü de artezyen kuyularından çekilen yeraltısularından elde edilmektedir. (11)
Sonuç olarak, Irak’ın en sorunlu bölgelerinden biri olan Kerkük üzerinde yapılan tartışmalara önümüzdeki dönemde su sorununun da eklenmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Kaynaklar
(1) Dokan barajı bazı kaynaklarda Dukan barajı olarak da yer almaktadır.
(2) “Iraq water shortages raise ethnic tensions”, 29/01/2011,http://www.terradaily.com/reports/Ir
aq_water_shortages_raise_ethnic_tensions_999.html; http://www.fao.org/nr/water/aquastat/main/index.stm
(3) “Low water level in Dukan Lake causes cancellation of irrigation Project”, 02/04/2011, http://kirkuknow.com/english/index.
php/2011/04/low-water-level-in-dukan-lake-cancelled-irrigation-project/
(4) “Iraq water shortages raise ethnic tensions”, 29/01/2011,http://www.terradaily.com/reports/Iraq_w
ater_shortages_raise_ethnic_tensions_999.html
(5) “Iraq water shortages raise ethnic tensions”, 29/01/2011,http://www.terradaily.com/reports
/Iraq_water_shortages_raise_ethnic_tensions_999.html
(6) http://www.fao.org/nr/water/aquastat/main/index.stm;
"Dokan and Derbandikhan Emergency Hydro Power Project" 2006.
Retrieved 11 February 2011.http://www.krg.org/pdf/WBPID_HydroPower.pdf.
(7) “Water - a New Battleground Between Kurds and Arabs”, Zanko Ahmed, 31/03/2011, http://www.aina.org/news/20110330205446.htm; “Dukan Dam at Center of Ethnic Conflict in Northern Iraq”,14/04/2011, http://www.ooskanews.com/middle-e
ast-africa/dukan-dam-center-ethnic-conflict-northern-iraq
(8) “Iraq water shortages raise ethnic tensions”, 29/01/2011,http://www.terradaily.com/reports/Iraq_water_shor
tages_raise_ethnic_tensions_999.html
(9) http://www.fao.org/nr/water/aquastat/main/index.stm
(10) “Low water level in Dukan Lake causes cancellation of irrigation Project”, 02/04/2011, http://kirkuknow.com/english/index.php/2011/0
4/low-water-level-in-dukan-lake-cancelled-irrigation-project/;“Dukan Dam at Center of Ethnic Conflict in Northern Iraq”,14/04/2011, http://www.ooskanews.com/middle-eas
t-africa/dukan-dam-center-ethnic-conflict-northern-iraq
(11) “Low water level in Dukan Lake causes cancellation of irrigation Project”, 02/04/2011, http://kirkuknow.com/english/index.php/2011/04/low
-water-level-in-dukan-lake-cancelled-irrigation-project/; “Arabs Accuse Kurds Over Water From Kirkuk’s Dukan Dam”, 04/04/2011, http://www.ooskanews.com/middle-
east-africa/arabs-accuse-kurds-over-wat
er-kirkuk%E2%80%99s-dukan-dam
Friday, 29 April 2011
KERKUK: Gunmen kidnap son of Abid Mutlak al-Jubouri, former deputy PM
Unidentified gunmen kidnapped the son of Iraqi former deputy prime minister in the northern city of Kirkuk, a local police source told Xinhua.
The gunmen stormed at dawn an apartment of Sa'ad Abid Mutlak al- Jubouri and kidnapped him in Kirkuk, some 250 km north of Baghdad, the source said on condition of anonymity.
No group immediately claimed the abduction yet, the source said, adding that the police are investigating the incident.
Sa'ad is the son of Abid Mutlak al-Jubouri, a Sunni Arab former deputy prime minister in the Iraqi Transitional Government after the U.S.-led invasion and a former lawmaker.
Jubouri is also a former major general in Saddam Hussien's army.
The oil-rich Kirkuk province and its capital Kirkuk City are part of the disputed areas between the Kurds and both Arabs and Turkomans. The area has long been the hotbed of insurgency since the U.S.-led invasion in 2003.
Source: Xinhua
The gunmen stormed at dawn an apartment of Sa'ad Abid Mutlak al- Jubouri and kidnapped him in Kirkuk, some 250 km north of Baghdad, the source said on condition of anonymity.
No group immediately claimed the abduction yet, the source said, adding that the police are investigating the incident.
Sa'ad is the son of Abid Mutlak al-Jubouri, a Sunni Arab former deputy prime minister in the Iraqi Transitional Government after the U.S.-led invasion and a former lawmaker.
Jubouri is also a former major general in Saddam Hussien's army.
The oil-rich Kirkuk province and its capital Kirkuk City are part of the disputed areas between the Kurds and both Arabs and Turkomans. The area has long been the hotbed of insurgency since the U.S.-led invasion in 2003.
Source: Xinhua
Wednesday, 27 April 2011
Muhtaroğlu: Irak Türkmenleri Tehlikede
Türkmenlerin yaşadığı Irak'ın Tuzhurmatu ilçesinde dün meydan gelen patlamanın ardından Salahaddin il meclisi üyesi Ali Haşim Muhtaroğlu bugün Orta mahallesini ziyaret etti. Muhtaroğlu, Salahaddin vali yardımcısı Ahmet Koca tarafından karşılandı. Yıkılan binaları dolaşan Muhtaroğlu mahalle sakinlerine geçmiş olsun dileklerini iletti ve terör eylemini yapanları lanetledi. DHA'ya konuşan Ali Haşim Muhtaroğlu şunları söyledi:
'Her zaman Türkmenler ve Türkmen bölgeleri terör tarafından hedef alınıyor. Bu kez de bir Türkmen mahallesi teröristlerin hedefi oldu. Patlamanın bulunduğu bölgede hiç bir resmi yada askeri devlet binası olmamasına rağmen terör yine hedef almak istedi ama vatandaşların teyakkuzlu olması ve emniyet güçlerine durumun bildirilmesi büyük bir faciayı engelledi. Irak hükümeti bugüne kadar Türkmen bölgelerinin emniyetine Türkmen vatandaşının mal ve can güvenliğine önem vermemiştir. Bir daha Irak hükümetine sesleniyoruz: Türkmen bölgeleri ve insanları çok tehlikededirler. Güvenliği sağlamak hükümetin görevidir. ' (Doğan Haber Ajansı)
'Her zaman Türkmenler ve Türkmen bölgeleri terör tarafından hedef alınıyor. Bu kez de bir Türkmen mahallesi teröristlerin hedefi oldu. Patlamanın bulunduğu bölgede hiç bir resmi yada askeri devlet binası olmamasına rağmen terör yine hedef almak istedi ama vatandaşların teyakkuzlu olması ve emniyet güçlerine durumun bildirilmesi büyük bir faciayı engelledi. Irak hükümeti bugüne kadar Türkmen bölgelerinin emniyetine Türkmen vatandaşının mal ve can güvenliğine önem vermemiştir. Bir daha Irak hükümetine sesleniyoruz: Türkmen bölgeleri ve insanları çok tehlikededirler. Güvenliği sağlamak hükümetin görevidir. ' (Doğan Haber Ajansı)
Thursday, 21 April 2011
Student protesters held hostage in Iraqi Kurdistan
Ekklesia
April 19, 2011
A number of student protesters are being held captive within an Iraqi Kurdistan governate, Ekklesia has heard from peace workers in the area.
Following 62 days of continuous protest in Suleimaniya, Iraq, against corruption and tribal rule within the Kurdistan Regional Government, legal permission for the protest has been revoked.
A source within the armed Peshmerga Forces has now said that they have been given orders to shoot to kill any demonstrators.
The otherwise nonviolent demonstrations in Suleimaniya at Azadi (Freedom) Square ended in major violence on 17 and 18 April 2011.
On both days, security forces formed a ring around Azadi Square. Claiming they were provoked by groups of young men throwing rocks, the forces entered the square which has been filled with an average of 1,000 unarmed and nonviolent demonstrators , shooting tear gas and live bullets, beating people with batons and clearing the square of all demonstrators.
At 6.30pm local time on 18 April, the armed forces burned down the stage and platform used by speakers at the demonstration.
Nine people have so far been killed and close to 1,000 injured since the demonstrations began on 17 February. Hundreds have been arrested and disappeared.
The independent television station NRT was burned to the ground in February and hundreds of journalists have been detained, beaten, kidnapped and tortured.
Today (19 April) students from Suleimaniya University planning to demonstrate at the Suleimaniya Courthouse off 60 Meter Highway were taken hostage by Asaish and are currently being held in Qularaisy Village, just outside of Sechnar.
Seven thousand Peshmerga, Asaish, and Emergency Protection Force loyal to PUK party leaders are positioned throughout the city of Suleimaniya, reports Christian Peacemaker Teams (www.cpt.org).
www.ekklesia.co.uk/node/14593
April 19, 2011
A number of student protesters are being held captive within an Iraqi Kurdistan governate, Ekklesia has heard from peace workers in the area.
Following 62 days of continuous protest in Suleimaniya, Iraq, against corruption and tribal rule within the Kurdistan Regional Government, legal permission for the protest has been revoked.
A source within the armed Peshmerga Forces has now said that they have been given orders to shoot to kill any demonstrators.
The otherwise nonviolent demonstrations in Suleimaniya at Azadi (Freedom) Square ended in major violence on 17 and 18 April 2011.
On both days, security forces formed a ring around Azadi Square. Claiming they were provoked by groups of young men throwing rocks, the forces entered the square which has been filled with an average of 1,000 unarmed and nonviolent demonstrators , shooting tear gas and live bullets, beating people with batons and clearing the square of all demonstrators.
At 6.30pm local time on 18 April, the armed forces burned down the stage and platform used by speakers at the demonstration.
Nine people have so far been killed and close to 1,000 injured since the demonstrations began on 17 February. Hundreds have been arrested and disappeared.
The independent television station NRT was burned to the ground in February and hundreds of journalists have been detained, beaten, kidnapped and tortured.
Today (19 April) students from Suleimaniya University planning to demonstrate at the Suleimaniya Courthouse off 60 Meter Highway were taken hostage by Asaish and are currently being held in Qularaisy Village, just outside of Sechnar.
Seven thousand Peshmerga, Asaish, and Emergency Protection Force loyal to PUK party leaders are positioned throughout the city of Suleimaniya, reports Christian Peacemaker Teams (www.cpt.org).
www.ekklesia.co.uk/node/14593
Türkmenlerin gözbebeği Kerkük Türk’tür
Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ
Kerkük, bir Türk şehri olarak, Anadolu coğrafyasının devamında Irak’ın kuzeyine düşmektedir. Esasen tarih öncesinden itibaren Türk-Turan boylarının yaşadığı bu coğrafyada Sümerlerden, Selçuklu Atabeylerine ve Selçuklu öncesi döneme ait Türk devlet ve beyliklerinde olsun, har zaman bu topraklar Türklükle harmanlaşmış ve bugüne kadar bu topraklar hep Türk-Turan boylarının yurdu vatanı olmuştur. Selçukludan günümüze bu topraklarda, ortaya çıkan Türk medeniyetlerine ait tüm nişanlar ayaktadır ve bunun en önemlileri olarak ta kurulan şehir ve kasabalar, buralardaki maddi manevi varlığı ile dipdiri ayaktadır.
Türk şehirleri olarak Erbil, Musul…Bu şehirler, doğusunda Süleymaniye batısından Kifri, Selahattin şehri, güneyinden Bekuba, Diyala şehirleri ile birleşmekle, Bağdat’ın 248 km uzaklığındaki bu güzel şehir Irak’ın en zengin petrol bölgelerindendir. Kerkük bir Türk şehri olarak tüm değişmelere, hatta Osmanlıdan sonra İngiliz işgalliyle başlayan, ve günümüzde değişik biçimleriyle uygulanan soykırımlar, toplu katliamlar sürüp gitmiş, buna bir de Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte inkâr, asimilasyon ve yok sayma saldırganlığı eklenince durumun vahameti anlaşılacaktır… Bugüne kadar Irak’ta hüküm süren kıyıcı rejimler, uzun yıllar daha ziyade İngiliz, Rus ve başka güçlerin elde tuttuğu feodal güçler ve onların tüm varlık sebebi eşkıyalık ve ayrıcalık olan bazı unsurlarla birleşerek Türklüklerini yaşayan insanlarımıza karşı her gün ve her an bu insanlık dışı uygulamalarına yeni biçimler ekleyerek sürdürmektedir. Baskı ve yıldırmalar sunucu on binlerce Irak Türk gençlerini, erlerini idam olmadan, her türlü işkence odalarında, canlarını vererek olumsuz Irak savaşlarında ölerek, binlerce insanlarda Kerkük’ün bağrından kopararak, uzaklaştırmakla güneye, çöllere sürgün olarak, yerlerini bırakmadan milli davalarını korumuşladır.
Gönüllerinde içli Türkçülüklerinden, milliyetlerinden hiçbir temiz atılgan gençler baba yiğitlerimiz vazgeçmeyerek, milli davalarında Kerkük için savaşarak dönmediler, Çünkü Kerkük tüm Türk milletinin atar damarı Türklük kalesi, baş tacı ve gönlüdür.
Saddam dönemi her türlü baskı, işkence sistemli bir hale getirilmiş, amaç, bu yöredeki Türk izlerini yok etmek, Türk varlığını sindirmek olmuştur.
Değişik uydurma gerekçelerle yapılan zoraki kitlesel yer değiştirmeler bir yerde “topyekun sürgündür”;özellikle petrol varlığı bilinen Kerkük ve çevresinde uygulanmıştır bu göç ettirmeler. Buna karşın Kerkük’ün kahir ekseriyetle Türk varlığı yok edilememiş, aksine toplumsal bir karşı koyuş ve direniş ruhu Türk Milletini yurduna toprağına sahip çıkma duygusunu kuvvetlendirmiş,bu bir milli mücadele halinde gelişmiştir.
Kerkük’ün bir Türk şehri olduğu gerçeği uğruna yapılabilecek her mücadele sürdürülmüştür…Türkçe çok değişik türlerde destanı eserlerle bu mücadelenin en önemli aracı olmuştur.
Hoyratlar, şiirler, destanlar, ağıtlar, maniler,öyküler bir bakıma Irak Türklüğünün sığınağı olmuştur.
Gerek Türkiye’deki, Türk dünyasında kardeşlerimiz gerekse tüm dünya bu gerçeği bir kere daha görmüş veya görmek durumunda kalmıştır.
Kerkük, Erbil, Musul, Telafer, Tazehurmatu, Kifri, Bayat, Kümbetler, Altunköprü ve tüm Türkmenelinde yegane sonsuza tek gururu büyük Türklükçün milli dava simgesi sayılmaktadır.
Kerkük Türk milletimizle, artik bu simgeyi sonsuza dek yaşatarak gücüne güç katarak, onu canımızdan fazla korumalıyız yaşatmalıyız.
Kendimizi sevdiğimiz kadar sevmeliyiz.
Kerkük şehri bir Türk şehri olarak Irak’ın kuzeyine düşmektedir Erbil, Musul şehirleri doğudan ise Süleyman iye Batısından Kifri, Selahattin şehri
Güneyinden Bekuba, Diyala, şehri ile birleşmekle Bağdat’tan 248 km uzaklığında olarak, Irak’ın en zengin petrol bölgelerinden sayılmaktadır.
1974 yılına kadar Kerkük şehri 6 ilçe ile, 23 bucaktan oluşmakla 1976 tarihinde, Kerkük şehrinin Baas Saddam rejimi tarafından, adi değişilerek,
Irak Türkleri buna karşı durarak, Kerkük hiç gönüllerden, dillerden düşmeyerek değişmedi, akıllarından yüreklerinden Türkçülük duyguları hiç ayrılmadı.
Akılları sıra Kerkük’ün yapısını bozdular. Kerkük şehrinin ilçelerinin sayısı ikiye düşürüldü, bucakları yedi idi…
Kerkük’ün toplam alanı 19, 543 kilometre kare iken 7734 km kareye düşmüştür.
Kerkük’e bağlı birçok kasaba ve köy Saddam döneminde Basçıların hesaplarına uygun başka illere bağlamıştır.
Bu durum yeniden düzeltilmelidir. Irak hükümeti 29- 01 -1976 tarihinde 41- 42 sayılı kararına göre uygulamıştır.
Kerkük nüfusu 1957 – 1965 ve 1977 sayılarına göre sırasıyla 388,939, 473, 226 ve 495, 425 olarak, Irak’ın toplam nüfus oranı ise % 6, % 5-8 ve % 4 olmasını kapsamakla ve 1965 yılında Türklerin % 100 Türk olmasına karşın sistematik eritme ve yok etme siyasetleri nedeniyle yer dengeler bozulmaya çalışılmıştır.
Saddam döneminde yürütülen Araplaştırma –hatta rejim budalalığı adına “Basçılaştırma”- siyaseti çok derin yaralar açmışken, bunu ABD, İngiliz öncülüğündeki işgal güçleri bir başka şekilde devam ettirmiştir. Balkanlarda Hıristiyan batının, açık adıyla haçlı ruhunun yüzlerce yılda yaptığı “alt kültürleri geliştirme”, ve kan ve gözyaşı “balkanlaştırma “ siyasetlerinin bir benzeri, bu topraklarda bir laboratuar çalışmasının başka şekli halinde yapılmaya çalışılmaktadır.
Yani, bir alt kültürü öne çıkararak aşiret-kabile-feodal çetelerden türeteceği bir “Kürtçüleştirme” ve “Kürtleşme, yani kabilelerden başka bir yaratık türetmek…”
Vahşetin boyutu değişmemiştir.
Hatta yöntem olarak soygun, gasp, insan kaçırma, hiçbir yasal tarafı olmadan –sözüm ona üretilen- yerel yönetimlerce sorgusuz sualsiz tutuklamalar, ev ve semtleri ateşe vermeler, zorla ev ve işyerlerine haraç kesmeler (kibarlaştırarak “ceza kesme”, namusa saldırı, mala mülke el koymalar o boyuttadır ki, kale burçlarından ecdadın yattığı mezarlıklara kadar bu saldırıyı genişletmişlerdir. Abu Garipte yapılanların bir başka görüntüsü halinde… Saddam devrinde yerlerinden edilen Türkmen aileler dönüşünde kendi mülklerinin feodal güçlerce başkalarına verildiğini görmüş, daha önce sürgün yaşadığı toprakları da kaybetmiştir.
30 Ocak 2005 tarihinde uygulanan her türlü sahte oyunlar seçimlerde Irak Türklerine karşı, Kürt grupları yüz binlerce Türkiye, Suriye, Iran ve Irak’ın bir çok yerinden değişik vaat ve imkânlarla yerine göre zorla getirilen değişik unsurlar Kerkük Türk şehrine yerleştirilerek şehrin nüfus ve kültür yapısı tahribe çalışılmıştır.
Saddam Baas rejimi düşmeden önce, Kerkük şehri idari bölümünden Kerkük ilçesi Kara Hasan bucağı, Şiven bucağı, Tazehurmatu bucağı, Dakuk – (Tavuk) bucağı, Havice ilçesi, Abbas bucağı, Riyaz bucağı.
Kerkük şehrine bağlı köylerse Ömer Mandan, Leylan, Kümbetler,
Bul hava, Topzava, Çardaklı, Yaycı, Türk alan, Beşir, Yorgan tepe, Kerkük şehri Hasa çayı ile ikiye bölünür iki yaka halındadır.
Kerkük ile ilgili olarak son günlerde Kerkük dünya ve Kürtlerin gündeminde yer almakla, kimsesiz öksüzlerin mallarını bölme biçimde, her bir taraf Kerkük Türkmen şehrine el koyarak, Kürtler, Araplarda Kerkük kendilerinden bir parça olduğunu öne sürmektedirler.
Bunu iki tarafın bilmesinde yarar vardır Kerkük bir Türk şehridir; statüsü hakkında yalnız Irak Türkleri karar vere bilecekler 1970 yıllarından Kerkük’te ve tüm Türkmenelinde, Irak Türklerine karşı asimilasyon her türlü zorlukla, baskıyla topraklarını, yerlerini değiştirmekle Irak Arap Baas partisi Saddam cellâdı 1980 yılında 1391 numaralı bildirisi ile Irak Türklerini rejim güneye zorla göç ederek evlerini mülklerini ellerinden alarak “Araplaştırma Politikası”yla Türklerin yerlerini istimlâk ederek, güneyden ve Arap devletlerinden, Türkmeneline yerleştirmişlerdir.
Kerkük şehri Osmanlı İmparatorluğu dönemi öncesi ve sonrasında bir Türk şehri olduğunu göstermekle, ayrıca İngiliz işgalinden sonra, Irak Krallığı Irak Cumhuriyeti döneminde asimile başlamakla, yene Kerkük şehri Türkçülük simgesini sürdürmekle, Türk kimliğini kanıyla canıyla savunmaktadır.
Irak Türkleri, her türlü bu işkence baskılara karşı, dayanarak tüm güçleriyle, Türk dillerini milletlerini unutmadılar.
Dikta Saddam rejimi de, Irak
Türklerine acımadan, her türlü politikalar uygulayarak, yok etme, eritme politikası yürütmekle, Kerkük Türk şehrini etkilemekle, acımasız Kerkük ve
tüm Türkmeneline karşı yapılan asimilasyon sindirme, politika uygulamakla hapishane, idam, işkence ile Türkleri yok etmekle baskı soykırımı, katliamlarla
Türkmenler kendi yerlerinde, topraklarında, ev satın almalarını yasaklayarak, devlete bir iş almadan atanmadan, çeşitli ekonomik siyasi
Kültürel, baskılar artarak, siyasi partiler sosyal, kültürel dernekler kurmalarını yasaklamakla, onları Irak toplumundan uzaklaştırmıştır.
Irak Türkleri kendi dilleriyle, okuma yazma eğitimi, dergi gazete kitap çıkartma, yayma haklarına sahip olmayarak, her zaman gözaltına alınmışlardır.
Irak Türkleri uzun yıllar süren 3 ayrı mücadele devresinde çok sayıda şehitler vermek durumunda kalmış, her bir bakımdan ezilmişlerdir.
35 yıl süren Saddam dikta rejimi, 9 Nisan 2003 tarihinde ABD ve uluslar güçleri, Irak’ı işgal etmişleridir. Güya zulme, baskıya son vererek demokrasiyi getireceklerdir.
İnsan hakları korunacaktır. Bu duruma sevinenlerden birisi de “sahipsiz Türkmenler/ Irak Türklüğü” olmuştur. Baas rejiminin düşmesinden sonra Türk şehri Kerkük belirli gurupları akınına uğrayarak, her türlü baskılar onlara karşı sürdürmüşlerdir. Daha fazla Türkler bugünde Kürtlerin, işgaline maruz kalarak, bunun yanında
Türklüğün direnç noktaları vardır. Kıbrıs, Kerkük bunların başında gelmektedir. Türkiye’nin dillendirdiği “kırmızı çizgiler” bir bir düşürülmüş, milletin haysiyeti incinmiş, başta “çuval olayı” olmak üzere İşgal güçlerinin yönlendirdiği Kürt aşiret reisleri gerek Irak’ın kuzeyinde yaşayan başta Türkmenler olmak üzere aşireti dışındaki unsurları adeta işgalcilerin yöntemleriyle eritme, sindirme, tehdit, kanunsuz ahlak dışı hareketlerle “toplama kampına sürükleme” gibi tutuklatıyor, evlerinden yerlerinden ediyor mal ve mülküne el koyuyor… Tüm olup bitenler karşısında beylik açıklamalar veya daha sorunsuzu görmezlikten gelme, duymama, kulaklarını tıkama şeklinde “sessizlik” tercih edilmiş, vahşeti uygulayanlar hadlerini aşan açıklama ve tehditlere yöneltmiştir ne yazık ki… Bir başka şekilde belirtelim: bu vahşet, Kürt aşiret reisleri ırkçıların emrindeki kültür ve insanlık bilmez güçlere havale edilmiştir.
85 yıldan fazla süren Irak Türklerinin acı çilesi başlarına gelen soykırımlar, katliamlara karşı tüm dünya sessiz kalmıştır.
Yetmemiş, hangi aklın eseri bilinmez sevdiğimiz devleti de aynı sürecin bir parçası olmaktan kurtulamamıştır. Habur gümrük kapısı onlara yüksek bir gelir sağlamıştır.
Türk medyası Kürtlere daha fazla, her türlü önemi vermekle, Irak Türklerini uzaklaştırmakla, onlarla ilgilenmemiştir .
Irak Türklerinin tek varlığı bas ülkeleri, gönüller, milli Türklük toprakları olan Kerkük şehri, bugün düşmanlar her türlü siyaset senaryoları
ve yeni çözümler üretmektedirler.
Kerkük tanılan bir Türk şehri olarak, her bir yerinden, Türkçülük coşmakla kokmaktadır, her bir yeri Türk’çedir Kale tarafından Çay, Musalla, Köprü başı , Şehitler köprüsü, İmam Kasım, Iskân, Bulak, Yedi kızlar, Helvacılar, Avcılar, Meydan, Çukur, Şorca, Piryadı, Kasaphane, yeni damlar, Hüseyin
Avni, Tokat hamam mahalleleri öteki yaka Mecidiye, Sarı Kahya, Arafa, Almaz, Bekler, Gavur bağı, Neft deresi, Cirit Meydanı, Beşiktaş mahallesi, Molla Abdullah tepesi, Talim tepe,
Rahim ova, Korya, Baba Gür, gür, Tisin Bağdat yolu.
Kerkük şehrini ikiye bölen Hasa çayı üzerinde, Osmanlı döneminde yapılan, Kerkük Türklerin yanında, çok önemli yer olan Taşköprü, Irak hükümeti
Tarafından yıkılarak yalnız adı kalmıştır.
Kerkük şehri bam başka, özellik yansıtır, tüm çevrenin güzelliğini taşmaktadır, hiçbir zaman ışık güneşi sönmeden, geceleri umut dolu ayrı, ayrı canlılık baba gür, gür ateşi yöreye güzellik vermektedir.
Kerkük’ün mezarlık toprak yapıtları, mahalleri, büyük Türk devletlerinden, Türk Sümerler, Atabeylerinden, İmparatorluklarından günümüze eski kalıntılar, büyük ulu tarihimizi tüm insanlara dünyaya yansıtmaktadır.
Artik Kerkük şehri, Irak Türklerinin ana şehri olarak, hiçbir zaman düşmanların olmayacaktır. Çünkü her bir karış toprağında binlerce Türk şehitlerimiz kanlar dökmüştür, bizlerde bu uğurda özveri olarak Kerkük için her Türkmeneli toprak, şehir, bucak, ilçe, köylerimiz için kan vermek, şehit düşmek ne mutlu, büyük Türk milletimize, biz Irak Türklerinin ilkesi, simgesi Kerkük demek tüm Türk dünyası, Türkiye, Türkmeneli demektir.
Bizlerde hiçbir zaman ayrımcılık, iklimcilik, köycülük, şehircilik, mezhepçilik olmayacaktır bizler biriz bir kalacağız tek dostumuz yalnız Türk’tür ve yene de Türk kalacaktır Türk olacaktır.
Kerkük, bir Türk şehri olarak, Anadolu coğrafyasının devamında Irak’ın kuzeyine düşmektedir. Esasen tarih öncesinden itibaren Türk-Turan boylarının yaşadığı bu coğrafyada Sümerlerden, Selçuklu Atabeylerine ve Selçuklu öncesi döneme ait Türk devlet ve beyliklerinde olsun, har zaman bu topraklar Türklükle harmanlaşmış ve bugüne kadar bu topraklar hep Türk-Turan boylarının yurdu vatanı olmuştur. Selçukludan günümüze bu topraklarda, ortaya çıkan Türk medeniyetlerine ait tüm nişanlar ayaktadır ve bunun en önemlileri olarak ta kurulan şehir ve kasabalar, buralardaki maddi manevi varlığı ile dipdiri ayaktadır.
Türk şehirleri olarak Erbil, Musul…Bu şehirler, doğusunda Süleymaniye batısından Kifri, Selahattin şehri, güneyinden Bekuba, Diyala şehirleri ile birleşmekle, Bağdat’ın 248 km uzaklığındaki bu güzel şehir Irak’ın en zengin petrol bölgelerindendir. Kerkük bir Türk şehri olarak tüm değişmelere, hatta Osmanlıdan sonra İngiliz işgalliyle başlayan, ve günümüzde değişik biçimleriyle uygulanan soykırımlar, toplu katliamlar sürüp gitmiş, buna bir de Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte inkâr, asimilasyon ve yok sayma saldırganlığı eklenince durumun vahameti anlaşılacaktır… Bugüne kadar Irak’ta hüküm süren kıyıcı rejimler, uzun yıllar daha ziyade İngiliz, Rus ve başka güçlerin elde tuttuğu feodal güçler ve onların tüm varlık sebebi eşkıyalık ve ayrıcalık olan bazı unsurlarla birleşerek Türklüklerini yaşayan insanlarımıza karşı her gün ve her an bu insanlık dışı uygulamalarına yeni biçimler ekleyerek sürdürmektedir. Baskı ve yıldırmalar sunucu on binlerce Irak Türk gençlerini, erlerini idam olmadan, her türlü işkence odalarında, canlarını vererek olumsuz Irak savaşlarında ölerek, binlerce insanlarda Kerkük’ün bağrından kopararak, uzaklaştırmakla güneye, çöllere sürgün olarak, yerlerini bırakmadan milli davalarını korumuşladır.
Gönüllerinde içli Türkçülüklerinden, milliyetlerinden hiçbir temiz atılgan gençler baba yiğitlerimiz vazgeçmeyerek, milli davalarında Kerkük için savaşarak dönmediler, Çünkü Kerkük tüm Türk milletinin atar damarı Türklük kalesi, baş tacı ve gönlüdür.
Saddam dönemi her türlü baskı, işkence sistemli bir hale getirilmiş, amaç, bu yöredeki Türk izlerini yok etmek, Türk varlığını sindirmek olmuştur.
Değişik uydurma gerekçelerle yapılan zoraki kitlesel yer değiştirmeler bir yerde “topyekun sürgündür”;özellikle petrol varlığı bilinen Kerkük ve çevresinde uygulanmıştır bu göç ettirmeler. Buna karşın Kerkük’ün kahir ekseriyetle Türk varlığı yok edilememiş, aksine toplumsal bir karşı koyuş ve direniş ruhu Türk Milletini yurduna toprağına sahip çıkma duygusunu kuvvetlendirmiş,bu bir milli mücadele halinde gelişmiştir.
Kerkük’ün bir Türk şehri olduğu gerçeği uğruna yapılabilecek her mücadele sürdürülmüştür…Türkçe çok değişik türlerde destanı eserlerle bu mücadelenin en önemli aracı olmuştur.
Hoyratlar, şiirler, destanlar, ağıtlar, maniler,öyküler bir bakıma Irak Türklüğünün sığınağı olmuştur.
Gerek Türkiye’deki, Türk dünyasında kardeşlerimiz gerekse tüm dünya bu gerçeği bir kere daha görmüş veya görmek durumunda kalmıştır.
Kerkük, Erbil, Musul, Telafer, Tazehurmatu, Kifri, Bayat, Kümbetler, Altunköprü ve tüm Türkmenelinde yegane sonsuza tek gururu büyük Türklükçün milli dava simgesi sayılmaktadır.
Kerkük Türk milletimizle, artik bu simgeyi sonsuza dek yaşatarak gücüne güç katarak, onu canımızdan fazla korumalıyız yaşatmalıyız.
Kendimizi sevdiğimiz kadar sevmeliyiz.
Kerkük şehri bir Türk şehri olarak Irak’ın kuzeyine düşmektedir Erbil, Musul şehirleri doğudan ise Süleyman iye Batısından Kifri, Selahattin şehri
Güneyinden Bekuba, Diyala, şehri ile birleşmekle Bağdat’tan 248 km uzaklığında olarak, Irak’ın en zengin petrol bölgelerinden sayılmaktadır.
1974 yılına kadar Kerkük şehri 6 ilçe ile, 23 bucaktan oluşmakla 1976 tarihinde, Kerkük şehrinin Baas Saddam rejimi tarafından, adi değişilerek,
Irak Türkleri buna karşı durarak, Kerkük hiç gönüllerden, dillerden düşmeyerek değişmedi, akıllarından yüreklerinden Türkçülük duyguları hiç ayrılmadı.
Akılları sıra Kerkük’ün yapısını bozdular. Kerkük şehrinin ilçelerinin sayısı ikiye düşürüldü, bucakları yedi idi…
Kerkük’ün toplam alanı 19, 543 kilometre kare iken 7734 km kareye düşmüştür.
Kerkük’e bağlı birçok kasaba ve köy Saddam döneminde Basçıların hesaplarına uygun başka illere bağlamıştır.
Bu durum yeniden düzeltilmelidir. Irak hükümeti 29- 01 -1976 tarihinde 41- 42 sayılı kararına göre uygulamıştır.
Kerkük nüfusu 1957 – 1965 ve 1977 sayılarına göre sırasıyla 388,939, 473, 226 ve 495, 425 olarak, Irak’ın toplam nüfus oranı ise % 6, % 5-8 ve % 4 olmasını kapsamakla ve 1965 yılında Türklerin % 100 Türk olmasına karşın sistematik eritme ve yok etme siyasetleri nedeniyle yer dengeler bozulmaya çalışılmıştır.
Saddam döneminde yürütülen Araplaştırma –hatta rejim budalalığı adına “Basçılaştırma”- siyaseti çok derin yaralar açmışken, bunu ABD, İngiliz öncülüğündeki işgal güçleri bir başka şekilde devam ettirmiştir. Balkanlarda Hıristiyan batının, açık adıyla haçlı ruhunun yüzlerce yılda yaptığı “alt kültürleri geliştirme”, ve kan ve gözyaşı “balkanlaştırma “ siyasetlerinin bir benzeri, bu topraklarda bir laboratuar çalışmasının başka şekli halinde yapılmaya çalışılmaktadır.
Yani, bir alt kültürü öne çıkararak aşiret-kabile-feodal çetelerden türeteceği bir “Kürtçüleştirme” ve “Kürtleşme, yani kabilelerden başka bir yaratık türetmek…”
Vahşetin boyutu değişmemiştir.
Hatta yöntem olarak soygun, gasp, insan kaçırma, hiçbir yasal tarafı olmadan –sözüm ona üretilen- yerel yönetimlerce sorgusuz sualsiz tutuklamalar, ev ve semtleri ateşe vermeler, zorla ev ve işyerlerine haraç kesmeler (kibarlaştırarak “ceza kesme”, namusa saldırı, mala mülke el koymalar o boyuttadır ki, kale burçlarından ecdadın yattığı mezarlıklara kadar bu saldırıyı genişletmişlerdir. Abu Garipte yapılanların bir başka görüntüsü halinde… Saddam devrinde yerlerinden edilen Türkmen aileler dönüşünde kendi mülklerinin feodal güçlerce başkalarına verildiğini görmüş, daha önce sürgün yaşadığı toprakları da kaybetmiştir.
30 Ocak 2005 tarihinde uygulanan her türlü sahte oyunlar seçimlerde Irak Türklerine karşı, Kürt grupları yüz binlerce Türkiye, Suriye, Iran ve Irak’ın bir çok yerinden değişik vaat ve imkânlarla yerine göre zorla getirilen değişik unsurlar Kerkük Türk şehrine yerleştirilerek şehrin nüfus ve kültür yapısı tahribe çalışılmıştır.
Saddam Baas rejimi düşmeden önce, Kerkük şehri idari bölümünden Kerkük ilçesi Kara Hasan bucağı, Şiven bucağı, Tazehurmatu bucağı, Dakuk – (Tavuk) bucağı, Havice ilçesi, Abbas bucağı, Riyaz bucağı.
Kerkük şehrine bağlı köylerse Ömer Mandan, Leylan, Kümbetler,
Bul hava, Topzava, Çardaklı, Yaycı, Türk alan, Beşir, Yorgan tepe, Kerkük şehri Hasa çayı ile ikiye bölünür iki yaka halındadır.
Kerkük ile ilgili olarak son günlerde Kerkük dünya ve Kürtlerin gündeminde yer almakla, kimsesiz öksüzlerin mallarını bölme biçimde, her bir taraf Kerkük Türkmen şehrine el koyarak, Kürtler, Araplarda Kerkük kendilerinden bir parça olduğunu öne sürmektedirler.
Bunu iki tarafın bilmesinde yarar vardır Kerkük bir Türk şehridir; statüsü hakkında yalnız Irak Türkleri karar vere bilecekler 1970 yıllarından Kerkük’te ve tüm Türkmenelinde, Irak Türklerine karşı asimilasyon her türlü zorlukla, baskıyla topraklarını, yerlerini değiştirmekle Irak Arap Baas partisi Saddam cellâdı 1980 yılında 1391 numaralı bildirisi ile Irak Türklerini rejim güneye zorla göç ederek evlerini mülklerini ellerinden alarak “Araplaştırma Politikası”yla Türklerin yerlerini istimlâk ederek, güneyden ve Arap devletlerinden, Türkmeneline yerleştirmişlerdir.
Kerkük şehri Osmanlı İmparatorluğu dönemi öncesi ve sonrasında bir Türk şehri olduğunu göstermekle, ayrıca İngiliz işgalinden sonra, Irak Krallığı Irak Cumhuriyeti döneminde asimile başlamakla, yene Kerkük şehri Türkçülük simgesini sürdürmekle, Türk kimliğini kanıyla canıyla savunmaktadır.
Irak Türkleri, her türlü bu işkence baskılara karşı, dayanarak tüm güçleriyle, Türk dillerini milletlerini unutmadılar.
Dikta Saddam rejimi de, Irak
Türklerine acımadan, her türlü politikalar uygulayarak, yok etme, eritme politikası yürütmekle, Kerkük Türk şehrini etkilemekle, acımasız Kerkük ve
tüm Türkmeneline karşı yapılan asimilasyon sindirme, politika uygulamakla hapishane, idam, işkence ile Türkleri yok etmekle baskı soykırımı, katliamlarla
Türkmenler kendi yerlerinde, topraklarında, ev satın almalarını yasaklayarak, devlete bir iş almadan atanmadan, çeşitli ekonomik siyasi
Kültürel, baskılar artarak, siyasi partiler sosyal, kültürel dernekler kurmalarını yasaklamakla, onları Irak toplumundan uzaklaştırmıştır.
Irak Türkleri kendi dilleriyle, okuma yazma eğitimi, dergi gazete kitap çıkartma, yayma haklarına sahip olmayarak, her zaman gözaltına alınmışlardır.
Irak Türkleri uzun yıllar süren 3 ayrı mücadele devresinde çok sayıda şehitler vermek durumunda kalmış, her bir bakımdan ezilmişlerdir.
35 yıl süren Saddam dikta rejimi, 9 Nisan 2003 tarihinde ABD ve uluslar güçleri, Irak’ı işgal etmişleridir. Güya zulme, baskıya son vererek demokrasiyi getireceklerdir.
İnsan hakları korunacaktır. Bu duruma sevinenlerden birisi de “sahipsiz Türkmenler/ Irak Türklüğü” olmuştur. Baas rejiminin düşmesinden sonra Türk şehri Kerkük belirli gurupları akınına uğrayarak, her türlü baskılar onlara karşı sürdürmüşlerdir. Daha fazla Türkler bugünde Kürtlerin, işgaline maruz kalarak, bunun yanında
Türklüğün direnç noktaları vardır. Kıbrıs, Kerkük bunların başında gelmektedir. Türkiye’nin dillendirdiği “kırmızı çizgiler” bir bir düşürülmüş, milletin haysiyeti incinmiş, başta “çuval olayı” olmak üzere İşgal güçlerinin yönlendirdiği Kürt aşiret reisleri gerek Irak’ın kuzeyinde yaşayan başta Türkmenler olmak üzere aşireti dışındaki unsurları adeta işgalcilerin yöntemleriyle eritme, sindirme, tehdit, kanunsuz ahlak dışı hareketlerle “toplama kampına sürükleme” gibi tutuklatıyor, evlerinden yerlerinden ediyor mal ve mülküne el koyuyor… Tüm olup bitenler karşısında beylik açıklamalar veya daha sorunsuzu görmezlikten gelme, duymama, kulaklarını tıkama şeklinde “sessizlik” tercih edilmiş, vahşeti uygulayanlar hadlerini aşan açıklama ve tehditlere yöneltmiştir ne yazık ki… Bir başka şekilde belirtelim: bu vahşet, Kürt aşiret reisleri ırkçıların emrindeki kültür ve insanlık bilmez güçlere havale edilmiştir.
85 yıldan fazla süren Irak Türklerinin acı çilesi başlarına gelen soykırımlar, katliamlara karşı tüm dünya sessiz kalmıştır.
Yetmemiş, hangi aklın eseri bilinmez sevdiğimiz devleti de aynı sürecin bir parçası olmaktan kurtulamamıştır. Habur gümrük kapısı onlara yüksek bir gelir sağlamıştır.
Türk medyası Kürtlere daha fazla, her türlü önemi vermekle, Irak Türklerini uzaklaştırmakla, onlarla ilgilenmemiştir .
Irak Türklerinin tek varlığı bas ülkeleri, gönüller, milli Türklük toprakları olan Kerkük şehri, bugün düşmanlar her türlü siyaset senaryoları
ve yeni çözümler üretmektedirler.
Kerkük tanılan bir Türk şehri olarak, her bir yerinden, Türkçülük coşmakla kokmaktadır, her bir yeri Türk’çedir Kale tarafından Çay, Musalla, Köprü başı , Şehitler köprüsü, İmam Kasım, Iskân, Bulak, Yedi kızlar, Helvacılar, Avcılar, Meydan, Çukur, Şorca, Piryadı, Kasaphane, yeni damlar, Hüseyin
Avni, Tokat hamam mahalleleri öteki yaka Mecidiye, Sarı Kahya, Arafa, Almaz, Bekler, Gavur bağı, Neft deresi, Cirit Meydanı, Beşiktaş mahallesi, Molla Abdullah tepesi, Talim tepe,
Rahim ova, Korya, Baba Gür, gür, Tisin Bağdat yolu.
Kerkük şehrini ikiye bölen Hasa çayı üzerinde, Osmanlı döneminde yapılan, Kerkük Türklerin yanında, çok önemli yer olan Taşköprü, Irak hükümeti
Tarafından yıkılarak yalnız adı kalmıştır.
Kerkük şehri bam başka, özellik yansıtır, tüm çevrenin güzelliğini taşmaktadır, hiçbir zaman ışık güneşi sönmeden, geceleri umut dolu ayrı, ayrı canlılık baba gür, gür ateşi yöreye güzellik vermektedir.
Kerkük’ün mezarlık toprak yapıtları, mahalleri, büyük Türk devletlerinden, Türk Sümerler, Atabeylerinden, İmparatorluklarından günümüze eski kalıntılar, büyük ulu tarihimizi tüm insanlara dünyaya yansıtmaktadır.
Artik Kerkük şehri, Irak Türklerinin ana şehri olarak, hiçbir zaman düşmanların olmayacaktır. Çünkü her bir karış toprağında binlerce Türk şehitlerimiz kanlar dökmüştür, bizlerde bu uğurda özveri olarak Kerkük için her Türkmeneli toprak, şehir, bucak, ilçe, köylerimiz için kan vermek, şehit düşmek ne mutlu, büyük Türk milletimize, biz Irak Türklerinin ilkesi, simgesi Kerkük demek tüm Türk dünyası, Türkiye, Türkmeneli demektir.
Bizlerde hiçbir zaman ayrımcılık, iklimcilik, köycülük, şehircilik, mezhepçilik olmayacaktır bizler biriz bir kalacağız tek dostumuz yalnız Türk’tür ve yene de Türk kalacaktır Türk olacaktır.
Kurds alter cultural and linguistic fabric of non-Kurdish areas around Iraq’s Mosul
By Samer Saeed
Azzaman, April 19, 2011
There are grave concerns in Mosul, the provincial capital of Nineveh, that Kurds are on their way to add the provincial districts and villages they control to their dominions.
A statement, issued by the Unified National Trend, a political faction in the city, said the Kurds, relying on their heavily armed militias, were treating the provincial areas under their control as part of Kurdish territory.
The statement, signed by the group’s leader, Nourideen al-Hayali, said the Kurds were even trying to alter the linguistic and cultural character of the provincial districts they occupied shortly after the 2003-U.S. invasion of Iraq.
Most of the small towns and villages to the north and north west of Mosul, which administratively are an integral part of Nineveh Province, are now under Kurdish militia occupation.
The administration of education, health and local government in these areas is a prerogative of Nineveh Province and the provincial council in Mosul.
But the Kurds are reported to be seizing the opportunity of the absence of Iraqi troops and security forces to spread their cultural domination of the areas under their control.
Hayali claimed in his statement that the Kurds were forcing their language as the medium of instruction in schools in districts and villages where Arabs, Turkmen or Syriac-speaking Iraqi Christians are the majority.
He said more than 200 school which used to offer courses and programs in Arabic have been seized, and their teaching staff replaced by Kurdish-speaking instructors.
He cited Baashiqa, a predominantly Syriac-speaking Christians, and its environs, where he said more than a 1000 schools have been forced to switch to Kurdish.
http://www.azzaman.com/english/index.asp?fname=news%5C2011-04-19%5Ckurd.htm
Azzaman, April 19, 2011
There are grave concerns in Mosul, the provincial capital of Nineveh, that Kurds are on their way to add the provincial districts and villages they control to their dominions.
A statement, issued by the Unified National Trend, a political faction in the city, said the Kurds, relying on their heavily armed militias, were treating the provincial areas under their control as part of Kurdish territory.
The statement, signed by the group’s leader, Nourideen al-Hayali, said the Kurds were even trying to alter the linguistic and cultural character of the provincial districts they occupied shortly after the 2003-U.S. invasion of Iraq.
Most of the small towns and villages to the north and north west of Mosul, which administratively are an integral part of Nineveh Province, are now under Kurdish militia occupation.
The administration of education, health and local government in these areas is a prerogative of Nineveh Province and the provincial council in Mosul.
But the Kurds are reported to be seizing the opportunity of the absence of Iraqi troops and security forces to spread their cultural domination of the areas under their control.
Hayali claimed in his statement that the Kurds were forcing their language as the medium of instruction in schools in districts and villages where Arabs, Turkmen or Syriac-speaking Iraqi Christians are the majority.
He said more than 200 school which used to offer courses and programs in Arabic have been seized, and their teaching staff replaced by Kurdish-speaking instructors.
He cited Baashiqa, a predominantly Syriac-speaking Christians, and its environs, where he said more than a 1000 schools have been forced to switch to Kurdish.
http://www.azzaman.com/english/index.asp?fname=news%5C2011-04-19%5Ckurd.htm
Tuesday, 19 April 2011
Turkmen fight for identity in Kirkuk
Turkmen fight for identity in Kirkuk
Iraq's third largest ethnic group complain of cultural erosion in disputed city.
For the video please click on:
http://english.aljazeera.net/video/middleeast/2011/04/2011418194514456402.html
Last Modified: 18 Apr 2011 21:42
The third largest ethnic group in Iraq, the Turkmen have long complained of discrimination, especially in the city of Kirkuk where the local government has been largely controlled by Kurdish parties.
That began to change recently with a Turkmen politician elected as head of the provincial council, but many say more needs to be done to preserve the Turkmens' ethnic identity.
Al Jazeera's Rawya Rageh reports from Kirkuk.
Iraq's third largest ethnic group complain of cultural erosion in disputed city.
For the video please click on:
http://english.aljazeera.net/video/middleeast/2011/04/2011418194514456402.html
Last Modified: 18 Apr 2011 21:42
The third largest ethnic group in Iraq, the Turkmen have long complained of discrimination, especially in the city of Kirkuk where the local government has been largely controlled by Kurdish parties.
That began to change recently with a Turkmen politician elected as head of the provincial council, but many say more needs to be done to preserve the Turkmens' ethnic identity.
Al Jazeera's Rawya Rageh reports from Kirkuk.
Saturday, 16 April 2011
Friday, 15 April 2011
To the crew members of Turkish ferry boat ANKARA MF: Thank you!
Turkish ferryboat arrives in Alexandria with 1025 Misrata evacuees on board Communications 4/15/2011 12:38:00
AM I am very grateful to the crew members of Turkish ferryboat "ANKARA MF "for evacuating my relatives from the besieged city of Misrata.
title="http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id="" href="http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id=2160074&Language=en">http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id=2160074&Language=en
CAIRO, April 14 (KUNA) -- A Turkish ferryboat arrived at Alexandria seaport Thursday coming from Libya with 1025 passengers on board, most of them are Egyptians who were evacuated from the Libyan city of Misrata.
Turkish Ambassador to Egypt Hussein Avni Botsali said, in a statement to the press, that the ferryboat "Ankara M.F." also has on deck passengers from other nationalities like Palestinians, Jordanians, Syrians, Iraqis, Tunisians, Moroccans, Algerians, and Bulgarians, besides some Libyan families that had been evacuated from the besieged Misrata, and which is being repeatedly attacked.
Botsali said that measures were taken to transport those passengers who have health problems in order to receive treatment, noting that representatives of the Egyptian Ministry of Foreign Affairs, Turkish Consul General in Alexandria, and represetatives of countries to which the passengers belong were all at the reception of the ferryboat Botsali added that the Turkish ferryboat will head once again to Libya in case there are other Egyptians who are still besieged within Misrata, asserting the spirit of solidarity, and the deep-seated historic ties binding the Egyptian and Turkish peoples.
(end) rg.aff KUNA 150038 Apr 11NNNN
AM I am very grateful to the crew members of Turkish ferryboat "ANKARA MF "for evacuating my relatives from the besieged city of Misrata.
title="http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id="" href="http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id=2160074&Language=en">http://www.kuna.net.kw/NewsAgenciesPublicSite/ArticleDetails.aspx?id=2160074&Language=en
CAIRO, April 14 (KUNA) -- A Turkish ferryboat arrived at Alexandria seaport Thursday coming from Libya with 1025 passengers on board, most of them are Egyptians who were evacuated from the Libyan city of Misrata.
Turkish Ambassador to Egypt Hussein Avni Botsali said, in a statement to the press, that the ferryboat "Ankara M.F." also has on deck passengers from other nationalities like Palestinians, Jordanians, Syrians, Iraqis, Tunisians, Moroccans, Algerians, and Bulgarians, besides some Libyan families that had been evacuated from the besieged Misrata, and which is being repeatedly attacked.
Botsali said that measures were taken to transport those passengers who have health problems in order to receive treatment, noting that representatives of the Egyptian Ministry of Foreign Affairs, Turkish Consul General in Alexandria, and represetatives of countries to which the passengers belong were all at the reception of the ferryboat Botsali added that the Turkish ferryboat will head once again to Libya in case there are other Egyptians who are still besieged within Misrata, asserting the spirit of solidarity, and the deep-seated historic ties binding the Egyptian and Turkish peoples.
(end) rg.aff KUNA 150038 Apr 11NNNN
Thursday, 14 April 2011
Beginning of THY Direct Flights from Istanbul to Erbil, Iraq
TURKEY-IRAQ-AVIATION -Turkish and Kurdish peoples together for past one thousand years, Turkish finmin says IRBIL - Turkey's national air carrier Turkish Airlines, or THY, began direct flights to its 135th foreign destination, Irbil, Iraq on Thursday.
Speaking at a ceremony to mark the beginning of THY flights to Irbil, Turkish Finance Minister Mehmet Simsek said that the Turkish and Kurdish peoples had been living together for the past one thousand years.
No one can hurt the brotherhood that exists between the Turks and Kurds, Simsek stressed. THY's first flight to Irbil arrived in Irbil at 11.30 hours. Finance Minister Simsek, Undersecretary of the Turkish Ministry of Energy and Natural Resources Metin Kilci, President of the Executive Board of THY Hamdi Topcu, many businesspeople and journalists were in the THY plane that arrived in Irbil.
In his speech that began in the Kurdish language, continued in Turkish and was concluded in Kurdish, Mehmet Simsek said that he was very happy to be present in Irbil. I am from the province of Batman. I have brought you regards from Turkey and province of Batman. As Turkey, we attach high importance to the region's stability, welfare, democratization and development, Simsek said.
In the recent years, we are developing our relations with the neighboring countries based on a policy of zero-problem and through strong cooperation as well as more investments. THY's flights to Irbil is a physical indication of the existing ties between the hearts of the Turks and Iraqis.
Hopefully, THY flights will make great contributions to trade, investments and cooperation between our peoples. The Turkish and Kurdish peoples have been together for the past thousand years. No one can hurt the brotherhood that exists between our peoples. Such cooperation will continue until the doomsday, Simsek also said.
Under the flight schedule, THY will fly from Istanbul to Irbil on Tuesdays and Saturdays and from Irbil to Istanbul on Wednesdays and Sundays. Based in Istanbul, Turkish Airlines is one of the fastest growing and prosperous airlines in the world. It carries approximately 25 million passengers a year, with direct flights to 134 international and 37 domestic destinations.
The company was founded in 1933 with a fleet of five airplanes that carried a total of 28 passengers. THY made its first domestic flight in 1933 and the first international flight in 1947. (SOL-MS) 14 Nisan 2011 Perşembe -- 14:24:00
Speaking at a ceremony to mark the beginning of THY flights to Irbil, Turkish Finance Minister Mehmet Simsek said that the Turkish and Kurdish peoples had been living together for the past one thousand years.
No one can hurt the brotherhood that exists between the Turks and Kurds, Simsek stressed. THY's first flight to Irbil arrived in Irbil at 11.30 hours. Finance Minister Simsek, Undersecretary of the Turkish Ministry of Energy and Natural Resources Metin Kilci, President of the Executive Board of THY Hamdi Topcu, many businesspeople and journalists were in the THY plane that arrived in Irbil.
In his speech that began in the Kurdish language, continued in Turkish and was concluded in Kurdish, Mehmet Simsek said that he was very happy to be present in Irbil. I am from the province of Batman. I have brought you regards from Turkey and province of Batman. As Turkey, we attach high importance to the region's stability, welfare, democratization and development, Simsek said.
In the recent years, we are developing our relations with the neighboring countries based on a policy of zero-problem and through strong cooperation as well as more investments. THY's flights to Irbil is a physical indication of the existing ties between the hearts of the Turks and Iraqis.
Hopefully, THY flights will make great contributions to trade, investments and cooperation between our peoples. The Turkish and Kurdish peoples have been together for the past thousand years. No one can hurt the brotherhood that exists between our peoples. Such cooperation will continue until the doomsday, Simsek also said.
Under the flight schedule, THY will fly from Istanbul to Irbil on Tuesdays and Saturdays and from Irbil to Istanbul on Wednesdays and Sundays. Based in Istanbul, Turkish Airlines is one of the fastest growing and prosperous airlines in the world. It carries approximately 25 million passengers a year, with direct flights to 134 international and 37 domestic destinations.
The company was founded in 1933 with a fleet of five airplanes that carried a total of 28 passengers. THY made its first domestic flight in 1933 and the first international flight in 1947. (SOL-MS) 14 Nisan 2011 Perşembe -- 14:24:00
Wednesday, 6 April 2011
Bu Milli yoldan ayrılmayız, Sadun Köprülü
Bu Milli yoldan ayrılmayız
Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ
Büyük Türk Milletinin tarihinde güneş gibi, ışığını, ısısını her bir yana saçan çok önemli parlak yıldızı olarak hiç sönmeyen karanlık yaşantımıza aydınlık taşarak, dünyada tanınan büyük şahsiyetler, liderler, Şehitlerimiz bulunmaktadır.
Yüce, ulu tarihimizde Türk aydınlarımız, şahsiyetlerimiz, büyük Türk milletimizin uğrunda geleceğine yönelik, değer vermekle milli dava yolunda çok önemli işler yapmışlar, çalışmalarıyla tarihimize özverilikle geçerek, altın heriflerle damgasını vurmuşlardır ve kendilerini Türk milletine adamışlardır.
Büyük liderlerimizin Başlatmış oldukları milli mücadele hayatlarının sonuna kadar siyaset içinde varlıklarını sürdürmekle, doğru, temiz Türkçü milletsever kuşakları genç Boz kurtları yabancı ellerden, yayımcı akım kötü düşüncelerden, yıkıcı ilkel etkisinden kurtarmakla, doğru, dürüst, çalışkan, Türkçülük, Ülkücülükle coşan bu kuşaklarımız, milli ilkeyle sistemli Türk milliyetçiliğini, Turancılığını öğretmekle, büyük Liderlerimizin bütün sağlam Türk olanlara çalışma milli hakları vardır, bu uğurda gençlerin, yiğitlerin yetirmesinde büyük katkıları olmuştur.
Bizler bu Milli Türkçülük yolunu atılgan, çalışkan aydın öğrencilerimize, gençlerimize göstermek üzerimize düşen kutsal görevi birlikte ödemeliyiz, milli mücadele dava yolunda haklarını, yorgunluklarını vermiş oldukları kanlarını, şehitlerimiz asla ödemeyeceğiz. Türkçülük Şuurumuz, gönül borcumuz için liderlerimizin, büyüklerimizin yollarında yürüyerek, hiç bir zaman dönmeden, ayrılmadan erek prensiplerimize doğru kendimizi bayrağımız, toprağımız, Türk dünyamız için adamalıyız.
Kerkük Irak Türklerinin de, Milliyetçilik, Türkçülük, Türkiye’yi anavatan bir kurtarıcı sanarak uzun yıllardan bu yana tarih yapraklarına atılganlık, kahramanlıkla girerek, büyük devletler kurmuşlardır.
Ve milli davaları yolunda yüzlerce şehitler vermiştir. Dinamik bir yapıya sahip olmakla sürekli gelişme, kalkınma uygarlaşma ilerlemekle kendi konumlandırmakla temel şuura yeni dinamiklere yorumlamayı bilmekle, çok önemli adımlar atılmıştır. Her zaman Milletini severek Türk sevdalısı olmuşlardır.
Büyük Türk milleti yardımı, hizmeti, varlığı için Anavatan, Türkiye'mizi kalkması için devletler içinde önder olması için, milletimizin birliği kalkınmasını mutluluğuna her alanda ilerlemesine ne gerekiyorsa onu yapmakla, Bu uğurda hiç bir özveri can, kan vermeden kaçınmadan bizde bu kutsal milli Türkçülük ödevimizden, görevimizden kaçınmamalıyız, üzerimize düşen bu milli görevlerimizi annemizin sütü gibi temiz olarak başarmalıyız, toprağımıza, Al bayrağımıza, İstiklal Marşımıza, Andımıza sahip çıkmalıyız. Milletimiz düşünce şuuruna ve kültürüne önem vermekle, belli başlı öngörülerde haklı olarak, Türk milletinin özelliklerini toplumsal, kültürünü, efendilik, şeref, töresini yansıtarak değer sunmuştu.
Kerkük Irak Türklerinin siyasi erek ilkesini toplumun tümüne anlatmakla, konuşmakla, her bir kesimde ayrımcılığı Mezhep, İklimciliği kaldırmakla, buda bizde olmadığı için diktatör Saddam, ve öteki rejimlerin bunu ortaya atmaya uzun yıllar çalışmışlardır. Bizler Türkler olarak şehirli, köylüsü de doğru anne babalı Türklerle kucaklaşmakla, hoşgörü birlikte yaşamak beraberlikle milli Türkçülük ilkesini yaymakla, birlik dirilik el gönül duygu birleşmesi için çalışmakla, bu yolda her bir türlü özveriliğe katlanmaktayız.
Türk milletimizin ciddi çalışma yorulmasıyla, saygınlık kazanmakla, siyasette güven duymakla, mücadelesinde sürekli kararlı olarak, yoluna ilkeye, bayrak, vatana, toprağa, sevgisini kavramakla, gönlü Türkçülük, Ülke, Bayrak, Toprak, sevgisiyle kafası hizmet etmekle, duygu milli aşkla dolan baba yiğit gençlerimizin, Öğrencilerimizin birbirlerine yaklaşma birliğiyle iç milli duygu sevgileriyle bu vatan onların, ümitleriyle üzerinde yükselmekle kalkacaktır. En önemlisi Türk milleti büyük Türkiye'yi kurmakla milliyetçilik, Türkçülüğe doğru yürümekle, bilgi gelişme iletmeyle teknoloji gelişmesiyle, ekonomisini birliğimizle yardımlaşmayla düzelmesi, iyileşmesi için, dönüşüne hazırlanması çalışmaların hızla tamamlanması gerekmektedir.
Çalışmayı çabuk kavramakla geçmişle geleceğin arasında, bağlık kopmadan, sosyal hayatımızı derinden etkileyen değişim, dönüşüm doğru anlamlarla milletimizin her bir yararına görevlenerek hazırlanmalıyız. Birbirimize yaklaşım, birliğimiz tüm Türk dünyasında hoşgörü saygıyla karşılaşır.
Bizler çabalar sarf etmekle doğru birliğimiz yolundan ayrılmadan zorluk, çetin engelleri aşmakla, gelişen ululaşan Türkçülük şuuru geleceğe uzanarak yolculuğunu başarmakla Atatürk, Oğuz han, Enver Paşa, Nihal Atsız, Ziya Gök Alp, Alparslan Türkeş, Elçi bey, Şeh Şamil, Cemil Kırım oğlu, Muhammed Taki Zehtabi, Necdet Koçak, Rıza Demirci, Abdullah Abdulrrahman, Adıl Şerif, Mehmet Korkmaz tüm Şehitlerimize uzanarak, her türlü engelleri aşarak, yoluna Dokuz ışı, Ülkücüler, Boz kurtlarla devam edecek, bunun güçlü kaynağı Türkçülük, Milliyetçilik, Ülkücülük tecrübeli birikimi biricik millet, vatan toprak sever Türkçülerdir.
Bu yolu tutmayan, Türklüğe gönlü atmayan, millet sevgisini tatmayanlar, büyük liderlerimizin yollarını tutmayanlar, bu büyük millete hiç bir zaman yaramazlar. Milletimizin Onur, gurur, birlik duyacağı için milliyetçi doğru Türkçü, Demokratik hukuk devleti olarak, Türkçü politikacıların görevi birlik, beraberliğimize bütünleşmemize diriliğimize etki zarar gelmeyen milliyetçi, Türkçü Türkiye’mizin sona dek varolması parlaması, İlerlemesi düşmanlara hizmet edenleri vatanı bölen ajanslardan katillerden, İşbirlikçilerden kurtarmakla, Türklük, Türk dünyası için kucak açan bir yurt etmekle ve Türklükle coşarak, yalnız Türklere kalacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Türklerindir Türklere de kalacaktır, Al bayrağımız sonsuza dek şehitlerimizin kanlarıyla dalgalanacaktır, taşımızda, toprağımızda, denizimizde, göğümüzde, dağlarımızda, canlanacaktır Türk dünyası yurduda olarak hep Türkçülükle tanınacaktır, birliğimizle, varlığımızla yaşayacaktır. Büyük lider Merhum Alparslan Türkeş’in ölümünden sonra gönüller Türkeş, Türkeş diye atarak bu milli davayı gençlerimiz İzlemektedirler. Türkeş paşa, Atatürk ölmedi onların yolunu tutan kahraman, yiğit Türk milleti bulunmaktadır.
Bizce en önemlisi tün dünya milletleri kahraman büyük Türk milletini iyice tanıması ve iyice bilmesidir. Türk milleti 16 devlet İmparatorlar uygarlık kuran tarihli milliyetçi bir millet olarak, kutsal Türk tarihini dünya okumalı gerçeği kavramalı. Bu yurtlar, bu topraklar Türklerin yurdu olarak, hep Türklerinde kalacaktır.
Ne mutlu bizlere başımız gökyüzüne kaldırmakla bugünde bağımsızlığına, özgürlüğüne kavuşan Türk Cumhuriyetlerimiz varoluşu bizlere güç vermekle, bir gün gelecek ki yakında İnşallah Allah’ın yardımıyla Türkler birleşecekler büyük devletlerini kuracaklar.
Bizim Türkiye devletimiz düşmanların arzu ümit ettiği gibi hiç bir zaman etnik mezhep ayrımcılığı olmayacak. Milliyetçi Türkçü insanlarımız da Türk milletinin çıkarını her şeyden, canından bile önde görmekle, Savunucusu olarak, temiz yoluna devam ederek, çalışacaktır ve canıyla, kanıyla, Kahraman Türk ordusu Mehmetçikle toprağının koruyacaktır.
Bu Yüce tarihimizde bu kutsal dava Türkçülük uğruna vermiş olduğumuz Türk şehitler, yolumuzu onların kanlarıyla aydınlatarak, düşmanlarımızı da iyice tanımakla bilmeliyiz.
Acımayan, kıyıcı düşmanlar Tarihte insanlığa Türklüğe yapmış oldukları baskı, zulüm işkenceler gelecekte bu haklar gitmeden alınarak kuşaklarımız Türkçülük bayrağını elleriyle Türk ülkesinde şehit büyük Liderlerimizin kanlarıyla dalgalandıracaklar.
Türk milletinin taşıdığı bayrak kutsal Türk milliyetçilik davası uğrunda ölmek, Türk düşmanı hainlerin kurşunlarıyla canını, kanını veren toprağa düşerek şehitlerimiz kılıç kıran Boz kurtlar şehit kardeşlerimizin ruhları her an bizimle beraberdir, onlar canlarıyla hak yolunda vatan Türkçülük, uğrunda şehit oldular, onlar şehitlerimizdiler, şehitlerimiz büyük milletimizin özgür mutlu bağımsız tüm milli haklar elde etmeleri için varlığı beraberliğini kurmak için mücadeleyi sürdürmekle şehit olmuşlardır.
Artık hiç bir zaman Türkçülük, Türkeş sevisini gönlümüzden, iç duygularımızdan atmayarak, Başbuğ Türkeş’in yolunda davasıyla bırakmış ilkesiyle Türkçülük milli davamızı ölene tek başaracağız, dünya Türkleri olarak bu yolda kanımızı, canımızı vererek yürüyeceğiz Alparslan Başbuğ Türkeş’in ölümünün yıl döneminde bizler büyük Türk milleti olarak bu milli Türkçülük davamız yolunda birleşerek, Atsız ile Atatürk, Türkeş ile yaşamalıyız çünkü onlar ölmediler onlar bizim İlkemizde, bilinç düşüncemizde gönlümüzde yaşamaktadır.
Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ
Büyük Türk Milletinin tarihinde güneş gibi, ışığını, ısısını her bir yana saçan çok önemli parlak yıldızı olarak hiç sönmeyen karanlık yaşantımıza aydınlık taşarak, dünyada tanınan büyük şahsiyetler, liderler, Şehitlerimiz bulunmaktadır.
Yüce, ulu tarihimizde Türk aydınlarımız, şahsiyetlerimiz, büyük Türk milletimizin uğrunda geleceğine yönelik, değer vermekle milli dava yolunda çok önemli işler yapmışlar, çalışmalarıyla tarihimize özverilikle geçerek, altın heriflerle damgasını vurmuşlardır ve kendilerini Türk milletine adamışlardır.
Büyük liderlerimizin Başlatmış oldukları milli mücadele hayatlarının sonuna kadar siyaset içinde varlıklarını sürdürmekle, doğru, temiz Türkçü milletsever kuşakları genç Boz kurtları yabancı ellerden, yayımcı akım kötü düşüncelerden, yıkıcı ilkel etkisinden kurtarmakla, doğru, dürüst, çalışkan, Türkçülük, Ülkücülükle coşan bu kuşaklarımız, milli ilkeyle sistemli Türk milliyetçiliğini, Turancılığını öğretmekle, büyük Liderlerimizin bütün sağlam Türk olanlara çalışma milli hakları vardır, bu uğurda gençlerin, yiğitlerin yetirmesinde büyük katkıları olmuştur.
Bizler bu Milli Türkçülük yolunu atılgan, çalışkan aydın öğrencilerimize, gençlerimize göstermek üzerimize düşen kutsal görevi birlikte ödemeliyiz, milli mücadele dava yolunda haklarını, yorgunluklarını vermiş oldukları kanlarını, şehitlerimiz asla ödemeyeceğiz. Türkçülük Şuurumuz, gönül borcumuz için liderlerimizin, büyüklerimizin yollarında yürüyerek, hiç bir zaman dönmeden, ayrılmadan erek prensiplerimize doğru kendimizi bayrağımız, toprağımız, Türk dünyamız için adamalıyız.
Kerkük Irak Türklerinin de, Milliyetçilik, Türkçülük, Türkiye’yi anavatan bir kurtarıcı sanarak uzun yıllardan bu yana tarih yapraklarına atılganlık, kahramanlıkla girerek, büyük devletler kurmuşlardır.
Ve milli davaları yolunda yüzlerce şehitler vermiştir. Dinamik bir yapıya sahip olmakla sürekli gelişme, kalkınma uygarlaşma ilerlemekle kendi konumlandırmakla temel şuura yeni dinamiklere yorumlamayı bilmekle, çok önemli adımlar atılmıştır. Her zaman Milletini severek Türk sevdalısı olmuşlardır.
Büyük Türk milleti yardımı, hizmeti, varlığı için Anavatan, Türkiye'mizi kalkması için devletler içinde önder olması için, milletimizin birliği kalkınmasını mutluluğuna her alanda ilerlemesine ne gerekiyorsa onu yapmakla, Bu uğurda hiç bir özveri can, kan vermeden kaçınmadan bizde bu kutsal milli Türkçülük ödevimizden, görevimizden kaçınmamalıyız, üzerimize düşen bu milli görevlerimizi annemizin sütü gibi temiz olarak başarmalıyız, toprağımıza, Al bayrağımıza, İstiklal Marşımıza, Andımıza sahip çıkmalıyız. Milletimiz düşünce şuuruna ve kültürüne önem vermekle, belli başlı öngörülerde haklı olarak, Türk milletinin özelliklerini toplumsal, kültürünü, efendilik, şeref, töresini yansıtarak değer sunmuştu.
Kerkük Irak Türklerinin siyasi erek ilkesini toplumun tümüne anlatmakla, konuşmakla, her bir kesimde ayrımcılığı Mezhep, İklimciliği kaldırmakla, buda bizde olmadığı için diktatör Saddam, ve öteki rejimlerin bunu ortaya atmaya uzun yıllar çalışmışlardır. Bizler Türkler olarak şehirli, köylüsü de doğru anne babalı Türklerle kucaklaşmakla, hoşgörü birlikte yaşamak beraberlikle milli Türkçülük ilkesini yaymakla, birlik dirilik el gönül duygu birleşmesi için çalışmakla, bu yolda her bir türlü özveriliğe katlanmaktayız.
Türk milletimizin ciddi çalışma yorulmasıyla, saygınlık kazanmakla, siyasette güven duymakla, mücadelesinde sürekli kararlı olarak, yoluna ilkeye, bayrak, vatana, toprağa, sevgisini kavramakla, gönlü Türkçülük, Ülke, Bayrak, Toprak, sevgisiyle kafası hizmet etmekle, duygu milli aşkla dolan baba yiğit gençlerimizin, Öğrencilerimizin birbirlerine yaklaşma birliğiyle iç milli duygu sevgileriyle bu vatan onların, ümitleriyle üzerinde yükselmekle kalkacaktır. En önemlisi Türk milleti büyük Türkiye'yi kurmakla milliyetçilik, Türkçülüğe doğru yürümekle, bilgi gelişme iletmeyle teknoloji gelişmesiyle, ekonomisini birliğimizle yardımlaşmayla düzelmesi, iyileşmesi için, dönüşüne hazırlanması çalışmaların hızla tamamlanması gerekmektedir.
Çalışmayı çabuk kavramakla geçmişle geleceğin arasında, bağlık kopmadan, sosyal hayatımızı derinden etkileyen değişim, dönüşüm doğru anlamlarla milletimizin her bir yararına görevlenerek hazırlanmalıyız. Birbirimize yaklaşım, birliğimiz tüm Türk dünyasında hoşgörü saygıyla karşılaşır.
Bizler çabalar sarf etmekle doğru birliğimiz yolundan ayrılmadan zorluk, çetin engelleri aşmakla, gelişen ululaşan Türkçülük şuuru geleceğe uzanarak yolculuğunu başarmakla Atatürk, Oğuz han, Enver Paşa, Nihal Atsız, Ziya Gök Alp, Alparslan Türkeş, Elçi bey, Şeh Şamil, Cemil Kırım oğlu, Muhammed Taki Zehtabi, Necdet Koçak, Rıza Demirci, Abdullah Abdulrrahman, Adıl Şerif, Mehmet Korkmaz tüm Şehitlerimize uzanarak, her türlü engelleri aşarak, yoluna Dokuz ışı, Ülkücüler, Boz kurtlarla devam edecek, bunun güçlü kaynağı Türkçülük, Milliyetçilik, Ülkücülük tecrübeli birikimi biricik millet, vatan toprak sever Türkçülerdir.
Bu yolu tutmayan, Türklüğe gönlü atmayan, millet sevgisini tatmayanlar, büyük liderlerimizin yollarını tutmayanlar, bu büyük millete hiç bir zaman yaramazlar. Milletimizin Onur, gurur, birlik duyacağı için milliyetçi doğru Türkçü, Demokratik hukuk devleti olarak, Türkçü politikacıların görevi birlik, beraberliğimize bütünleşmemize diriliğimize etki zarar gelmeyen milliyetçi, Türkçü Türkiye’mizin sona dek varolması parlaması, İlerlemesi düşmanlara hizmet edenleri vatanı bölen ajanslardan katillerden, İşbirlikçilerden kurtarmakla, Türklük, Türk dünyası için kucak açan bir yurt etmekle ve Türklükle coşarak, yalnız Türklere kalacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Türklerindir Türklere de kalacaktır, Al bayrağımız sonsuza dek şehitlerimizin kanlarıyla dalgalanacaktır, taşımızda, toprağımızda, denizimizde, göğümüzde, dağlarımızda, canlanacaktır Türk dünyası yurduda olarak hep Türkçülükle tanınacaktır, birliğimizle, varlığımızla yaşayacaktır. Büyük lider Merhum Alparslan Türkeş’in ölümünden sonra gönüller Türkeş, Türkeş diye atarak bu milli davayı gençlerimiz İzlemektedirler. Türkeş paşa, Atatürk ölmedi onların yolunu tutan kahraman, yiğit Türk milleti bulunmaktadır.
Bizce en önemlisi tün dünya milletleri kahraman büyük Türk milletini iyice tanıması ve iyice bilmesidir. Türk milleti 16 devlet İmparatorlar uygarlık kuran tarihli milliyetçi bir millet olarak, kutsal Türk tarihini dünya okumalı gerçeği kavramalı. Bu yurtlar, bu topraklar Türklerin yurdu olarak, hep Türklerinde kalacaktır.
Ne mutlu bizlere başımız gökyüzüne kaldırmakla bugünde bağımsızlığına, özgürlüğüne kavuşan Türk Cumhuriyetlerimiz varoluşu bizlere güç vermekle, bir gün gelecek ki yakında İnşallah Allah’ın yardımıyla Türkler birleşecekler büyük devletlerini kuracaklar.
Bizim Türkiye devletimiz düşmanların arzu ümit ettiği gibi hiç bir zaman etnik mezhep ayrımcılığı olmayacak. Milliyetçi Türkçü insanlarımız da Türk milletinin çıkarını her şeyden, canından bile önde görmekle, Savunucusu olarak, temiz yoluna devam ederek, çalışacaktır ve canıyla, kanıyla, Kahraman Türk ordusu Mehmetçikle toprağının koruyacaktır.
Bu Yüce tarihimizde bu kutsal dava Türkçülük uğruna vermiş olduğumuz Türk şehitler, yolumuzu onların kanlarıyla aydınlatarak, düşmanlarımızı da iyice tanımakla bilmeliyiz.
Acımayan, kıyıcı düşmanlar Tarihte insanlığa Türklüğe yapmış oldukları baskı, zulüm işkenceler gelecekte bu haklar gitmeden alınarak kuşaklarımız Türkçülük bayrağını elleriyle Türk ülkesinde şehit büyük Liderlerimizin kanlarıyla dalgalandıracaklar.
Türk milletinin taşıdığı bayrak kutsal Türk milliyetçilik davası uğrunda ölmek, Türk düşmanı hainlerin kurşunlarıyla canını, kanını veren toprağa düşerek şehitlerimiz kılıç kıran Boz kurtlar şehit kardeşlerimizin ruhları her an bizimle beraberdir, onlar canlarıyla hak yolunda vatan Türkçülük, uğrunda şehit oldular, onlar şehitlerimizdiler, şehitlerimiz büyük milletimizin özgür mutlu bağımsız tüm milli haklar elde etmeleri için varlığı beraberliğini kurmak için mücadeleyi sürdürmekle şehit olmuşlardır.
Artık hiç bir zaman Türkçülük, Türkeş sevisini gönlümüzden, iç duygularımızdan atmayarak, Başbuğ Türkeş’in yolunda davasıyla bırakmış ilkesiyle Türkçülük milli davamızı ölene tek başaracağız, dünya Türkleri olarak bu yolda kanımızı, canımızı vererek yürüyeceğiz Alparslan Başbuğ Türkeş’in ölümünün yıl döneminde bizler büyük Türk milleti olarak bu milli Türkçülük davamız yolunda birleşerek, Atsız ile Atatürk, Türkeş ile yaşamalıyız çünkü onlar ölmediler onlar bizim İlkemizde, bilinç düşüncemizde gönlümüzde yaşamaktadır.
Kurdistan opposition unanimously demands govt. reshuffle
Wednesday, April 6th 2011 10:09 AM Sulaimaniya, April 6 (AKnews)- The three opposition factions to the Kurdistan Region parliament announced a common reform project after meeting Tuesday, whereby they reiterated call for forming a transitional government. Senior leaders from the Goran (Change) Movement, Kurdistan Islamic Union (KIU) and Kurdistan Islamic Group (KIG) met in Sulaimaniya city Tuesday to discuss previous meetings with the ruling parties.
The Patriotic Union of Kurdistan (PUK) and Kurdistan Democratic Party (KDP) met with the three parties in the past week individually. The assemblies were to find a solution to convince the stretchy rallies of thousands of reform-demanding protesters in Sulaimaniya province. The opposition agreed on a reform project which was revealed at a press conference Tuesday afternoon. The statement said the opposition unanimously demands dissolving the current government and replacing it with a transitional one, based on “accord” principle.
It was only Goran which called for government break up late January, not the two Islamic parties. The transitional government, the leaders said, should enforce the 20 basic and multi-dimensional perform provisions that the opposition has stipulated so far. After the protests in Sulaimaniya led to violence Feb.17 onwards, parliament arranged for some urgent sessions where the opposition factions jointly proposed some terms to calm the outraged demonstrators; observers said some of these terms were purely opposition demands and some were public demands.
The transitional government is also required to set the stage for “free and transparent general elections under the auspices of an impartial government.” Governmental institutions should also prevent fraud or any illegal interference, providing equal opportunities for all the participants. The third point of the project compels the opposition parties to jointly and with one common agenda meet with the ruling parties in any future dialogs.
As for the procedures details of forming the transitional government, Mohammed Hakim, a KIG politburo member at the press conference said that will be discussed in a five-sided meeting with the ruling parties, “if they agree on such an assembly.” In the press conferences after separate meetings with each opposition faction, the PUK politburo member, Mala Bakhtiyar, said the leading parties are preparing for two other sessions of talks with the opposition.
The first one which would gather leaders from all the five parties was supposed to be followed by another one, on the level of presidents of the five parties. However, such meetings were no meant to discuss government dissolution but “boosting relations and calming protesters.” Since the eruption of violence in Sulaimaniya, one of the three provinces of the semi-autonomous Kurdish government in northern Iraq, nine have been killed, over 250 wounded and tens arrested. Asked if opposition will participate in the would-be transitional government it propose, Abubakir Karwani from the KIU politburo said “it is early to talk about that.” What matters is that the five parties should discuss the reform project, he added, hoping that would be feasible.
In March Kurdistan Region president, Massoud Barzani initially sanctioned early elections by asking parliament to discuss the possibility. However, no decision is made so far and speculations say at least six months is required to hold such elections. Shortly after president’s public address, Goran issued a statement, saying it does not recognize and will not back such elections if a transitional government is not formed ahead of the voting. At a time when the Kurdistan Region is preparing for Provincial Council Elections Sept.10, the chance for general elections seems quite slim.
Reported by Dilshad Saifaddin Lh/AKnews
The Patriotic Union of Kurdistan (PUK) and Kurdistan Democratic Party (KDP) met with the three parties in the past week individually. The assemblies were to find a solution to convince the stretchy rallies of thousands of reform-demanding protesters in Sulaimaniya province. The opposition agreed on a reform project which was revealed at a press conference Tuesday afternoon. The statement said the opposition unanimously demands dissolving the current government and replacing it with a transitional one, based on “accord” principle.
It was only Goran which called for government break up late January, not the two Islamic parties. The transitional government, the leaders said, should enforce the 20 basic and multi-dimensional perform provisions that the opposition has stipulated so far. After the protests in Sulaimaniya led to violence Feb.17 onwards, parliament arranged for some urgent sessions where the opposition factions jointly proposed some terms to calm the outraged demonstrators; observers said some of these terms were purely opposition demands and some were public demands.
The transitional government is also required to set the stage for “free and transparent general elections under the auspices of an impartial government.” Governmental institutions should also prevent fraud or any illegal interference, providing equal opportunities for all the participants. The third point of the project compels the opposition parties to jointly and with one common agenda meet with the ruling parties in any future dialogs.
As for the procedures details of forming the transitional government, Mohammed Hakim, a KIG politburo member at the press conference said that will be discussed in a five-sided meeting with the ruling parties, “if they agree on such an assembly.” In the press conferences after separate meetings with each opposition faction, the PUK politburo member, Mala Bakhtiyar, said the leading parties are preparing for two other sessions of talks with the opposition.
The first one which would gather leaders from all the five parties was supposed to be followed by another one, on the level of presidents of the five parties. However, such meetings were no meant to discuss government dissolution but “boosting relations and calming protesters.” Since the eruption of violence in Sulaimaniya, one of the three provinces of the semi-autonomous Kurdish government in northern Iraq, nine have been killed, over 250 wounded and tens arrested. Asked if opposition will participate in the would-be transitional government it propose, Abubakir Karwani from the KIU politburo said “it is early to talk about that.” What matters is that the five parties should discuss the reform project, he added, hoping that would be feasible.
In March Kurdistan Region president, Massoud Barzani initially sanctioned early elections by asking parliament to discuss the possibility. However, no decision is made so far and speculations say at least six months is required to hold such elections. Shortly after president’s public address, Goran issued a statement, saying it does not recognize and will not back such elections if a transitional government is not formed ahead of the voting. At a time when the Kurdistan Region is preparing for Provincial Council Elections Sept.10, the chance for general elections seems quite slim.
Reported by Dilshad Saifaddin Lh/AKnews
Subscribe to:
Posts (Atom)