Irak Anayasası ve Türkmenler
Dr.İsmet A. Bekir
1925 ila 1970 yılları arasında kalan dönem içerisinde beş anayasa hazırlanmış ve yürürlüğü konulmuştur. Bunlar; Irak Kanun-i Esasisi (1925 Yılı Krallık Anayasası), 1958 Yılı Irak Geçici Anayasası, 1964, 1968 ve 1970 yıllarına ait anayasalardır. Bunların yanında 1990 yılında da bir anayasa projesi hazırlanmıştır. Ancak bu anayasaların hiç biri, Türkmenlerin, Irak’taki varlığına ve haklarına değinmemiştir. Sadece 1970 Anayasası, Irak toprak birliği kapsamında bütün azınlıkların meşru haklarını tanıyan bir hüküm içermiştir. Söz konusu hüküm, 1990 yılı anayasa projesinde de yer alıyordu. 1970 Anayasası ve 1990 yılına ait Anayasa projesi sadece bu hükme yer vermekle yetinip “azınlık” ve “meşru haklar” kavramının açıklamasını içermemiştir. (Meşru haklardan bahsederken acaba gayri meşru haklar da mı vardı?). Bütün bu anlatılanların yanına, Irak Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri Türkmenlere uygulanan mezalim ve haksızlıkları da ekleyebiliriz. Yıllar geçtikçe ve yöneticiler değiştikçe, bu baskıcı ve zalimce uygulamalar da artmıştır ve 09 Nisan 2003 tarihinde dikta rejimin sona ermesine kadar devam etmiştir. 8 Temmuz 2004 tarihinde yayımlanan Irak Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu, Türkmenlerin varlık ve haklarını tanıyan, yönetim, siyasi ve kültürel haklarını güvence altına alan ve Türkmence dilinde eğitim olanağını tanıyan ilk yerel anayasa niteliğindedir. Irak Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu ve Irak’ın 2005 Yılı Anayasasını incelersek Türkmenleri ilgilendiren konuları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1. Kerkük Meselesi
Irak’ın Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu’nun 53. maddesinin (c) fıkrası, Bağdat ve Kerkük illeri dışında herhangi üç ilin (üç ilden fazla olmamak kaydıyla) birleşerek kendi aralarında bir bölgesel yönetim kurma hakkını tanımıştır. Görüldüğü gibi Kerkük, herhangi bir bölgesel yönetime ilhak edilememektedir. Bununla birlikte 58. madde, Irak’ın birçok bölgesinde özellikle de Kerkük’te gerçekleştirilen demografik değişiklikleri yok etmek için alınması gereken önlemlerden (referandum, sayım ve normalleştirme gibi) bahsetmektedir. Bütün bu işlemlerin, adalet ilkelerine uygun bir şekilde ve daimi anayasanın onaylanmasına kadar yapılması gerekir.
Irak’ın 2005 yılı Anayasası, 20 Mayıs 2006 tarihinde yürürlüğe girdiğinde, sadece Bağdat’ın kurulacak olan bölgesel yönetimlere katılamayacağı hükmü vardı. Bu Anayasa, sadece Bağdat’ı istisna kabul ederek Kerkük’e değinmedi ve Geçiş Kanunu’nun 58. maddesi hükümleri, Anayasa’nın 140. maddesine yerleştirildi ve 58. maddenin hükümlerinin yerine getirilmesi ve gereken işlemlerin (normalleştirme, sayım ve referandum) Kerkük’te en geç 31 Aralık 2007 tarihine kadar gerçekleştirme yetkisi yürütme erkine verildi. Peki, bu tarih geldiğine ve işlemler tamamlanamadığına göre, 140. maddenin geçerliliği sona ermiş olmaz mı?
2008 yılına ait 36 numaralı Yerel ve İl Meclisi Seçimi Kanunu’nun 23. maddesi, söz konusu seçimleri, idari, güvenlik yetkilerinin ve kamu görevlerinin paylaştırılmasını takip eden evreye erteledi. Söz konusu paylaştırma eşit bir şekilde olacaktır ve 7 kişiden oluşan bir komisyon oluşturulacaktır. Bu üyelerin 2’si Türkmen, 2’si Kürt, 2’si Arap ve 1’i Hıristiyan olacaktır. Bu üyeler, Temsilciler Meclisi üyeleri arasından seçilecektir. Söz konusu Komisyon’un en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar oluşturulması gerekiyordu. Gerçekten de bu komisyon kurulmuş ve Temsilciler Meclisi’ne aşağıda sayılan hususları içeren bir rapor sunmuştur:
a- Kerkük’te yetkilerin paylaştırılması mekanizması
b- Kerkük’te 9 Nisan 2003 tarihi öncesi ve sonrası gerçekleştirilen kamu ve özel mülkiyetlere tecavüzlerin belirlenmesi ve bunların geçerli olan kanunlara uygun olarak düzeltilmesi ve kaldırılması.
c- Kerkük nüfusu ile ilgili (seçmen kütüğü dahil) sicil ve verilerin incelenmesi ve gözden geçirilmesi ve bununla ilgili öneri ve tavsiyelerin Yüksek Seçim Kuruluna sunulması.
d- Komisyon, oluşturduğu raporunu, en geç 31 Mart 2009 tarihine kadar Temsilciler Meclisi’ne sunmalıdır. Temsilciler Meclisi de Komisyon’un işleyişini izler. Seçimler, Temsilciler Meclisi’nin hazırlayacağı özel kanuna uygun olarak yapılır; bu kanun, tek bir seçim dönemi için geçerli olacaktır. Böyle bir kanun çıkarılamazsa, Başkanlık Konseyi, Başbakanlık ve Temsilciler Meclisi Başkanlığı, Birleşmiş Milletler’in yardımıyla Kerkük’te seçimlerin yapılması için uygun koşulları belirler. Bütün bunlar, şimdiden söz konusu özel kanunun projesini hazırlamayı gerektirir. Bizim kanaatimize göre bu kanun şu hususları içermelidir: İdari ve güvenlik yetkileri ve kamu görevleri, %32’si Türkmenlere, %32’si Kürtlere, %32’si Araplara ve %4’ü Hıristiyanlara olmak üzere paylaştırılmalı ve güvenlik dosyası orduya teslim edilmelidir. Bu mecliste, Türkmenlere, Kürtlere ve Araplara onar sandalye ve Hıristiyanlara iki sandalye verilmelidir. Bu dağılım, ilçe ve bucak meclislerinde de geçerli olmalıdır.
2. Türkmence Eğitim Hakkı
Irak’ın Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu, ilk bakışta, Türkmence dili ile eğitim hakkı tanıyan ilk kanun olarak görülebilir. Ancak bu hakkı tanıyan ilk kanun, 1931 yılına ait 74 sayılı kanun olmuştur. Bu kanun; Kerkük, Kifri ve birçok ilçe ve bucak mahkemelerinde dilin, Türkçe olduğuna hükmetmişti. Dava dilekçeleri Türkçe sunulabilirdi ve mahkeme kararlarından Türkçe nüsha alınabilirdi. Bu kanunda ayrıca, Kerkük ve Kifri’de resmi dil Türkçe olarak tanımlanıyordu. Ancak bu hükümlerin uygulama alanı daha sonra sınırlandırıldı. En sonunda, Türkçe dili, sadece okullarda okutulan tek bir ders haline geldi. Bu kanunun hükümlerinin uygulanmasına, 1937 yılında son verildi; ancak yaptığımız araştırma ve incelemeler neticesinde, bu kanunun iptal edildiğine ilişkin hiçbir resmi gazete bulamadık. Dolayısıyla bu kanun geçerli olmakla birlikte uygulanmamaktadır. 1970 yılında ise, dağılmış olan Devrim Konseyi tarafından çıkarılan 89 sayılı karar, eğitimin sadece ilkokullarda Türkmence olacağı hususunu düzenledi. Bu karar uygulamaya konularak okullar açıldı. Ancak hükümet kısa bir sürede bu kararı inkâr edip Türkmenlere kötü muamele ve zarar vermeye başladı; diğer yandan Türkmen okullarını da kapattı.
Irak’ın Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu yayımlandığında, söz konusu kanunun 9. maddesi, Irak halkına, kamuya ait eğitim kurumlarında, ana dillerini öğretme ve öğrenme hakkı tanıdı. Bu hüküm daha sonra, “eğitim kurallarına uygun olarak” ibaresi eklenerek 2005 Anayasası’nın 4.maddesinin 1. bendine yerleştirildi. Kanaatimize göre, Arapça ve İngilizce’yi öğretmekle birlikte, eğitimin dilinin tüm aşamalarının Türkmence olması gerekir.
3. Resmi Dil Olarak Türkmence
2005 Anayasası’nın 4.maddesi, Türkmen nüfusunun yoğun olduğu idari birimlerde resmi dilin Türkmence olduğuna hükmetmektedir. Ancak bu madde nüfus yoğunluğu kavramına ve bu dilin kullanma alanları konusuna bir açıklık getirmemiştir. Bu nedenle bu hükmü daha etkin bir hale getirmeliyiz. Şahsi görüşüme göre bu hüküm, resmi dilin resmi kamu işlerinde, mahkemelerde, kamu dairelerinde kullanılması anlamına gelmektedir. Türkmence isimlerin mağazalara, sokaklara ve semtlere verilmesi, şikâyet ve başvuru dilekçelerinin Türkmence yazılması buna örnek olarak verilebilir.
4. İdari, Kültürel, Siyasi ve Eğitimsel Haklar
Irak’ın Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu’nun 53/d maddesi, Türkmenlerin idari, kültürel ve siyasi haklarını güvence altına alıyordu. Ancak bu madde bu hakların ne anlama geldiğini açıklamamıştı. 2005 Anayasası yürürlüğe girdiğinde 125. madde Türkmenler, Keldaniler ve Asurlular gibi çeşitli milletlerin kültürel, idari, siyasi ve eğitimsel haklarını güvence altına alıp bu hakları daha sonra çıkarılacak bir kanun ile düzenleyecekti. Ancak bu kanun şimdiye kadar çıkmadı. Biz kendi açımızdan bu hakları inceledik ve bunlarla ilgili düşünce ve önerilerimizi sunduk (Beşir Gazetesinin 20 numaralı ve 29/03/2004 tarihli sayısında yayımlanan “Türkmenlerin Hakları ve Yayımlanan Anayasa” başlıklı makaleme ve Bağdat’taki Baba Gürgür araştırmalar Merkezinin 2005 yılında yayımladığı Avrak Turkmaniyye dergisinin 93-112 sayfalarında “Irak Anayasalarında Türkmenlerin Hakları” başlıklı raporuma bakınız). Anayasa’daki madde hükmünün uygulanmasını sağlamak için bu hükmü düzenleyen kanunun çıkarılmasında katkıda bulunmalıyız. Bu nedenle de bu kanunla ilgili bir hazırlık çalışması niteliğinde olan bir proje sunduk ve Avrak Turkmaniyye dergisinin Temmuz 1006 sayısında yayımladık. Çalışmada sunduğumuz düşünce ve planlardan yararlanılabilir.
Sonuç
Sunduğumuz projede en önemli düşüncemiz, Tuzhurmatu ve Telafer’i birer ile dönüştürme fikridir. İle dönüştürülen Telafer ve Tuzhurmatunun valisi ve ayrıca Kerkük’ün valisi Türkmen olacaktır. Diğer Türkmen ilçelerinde de kaymakamlar ve mahkeme başkanları Türkmen olmalıdır. Kentler, ilçe ve bucaklar, köyler yeniden adlandırılmalı, daha doğrusu 1920 yılında taşıdığı isimler geri getirilmelidir. Devlet makamlarında ve önemli kamu kurumlarında Türkmenlerin de yeri olmalı ve devlet, Türkmence eğitime ve Türkmen kültürüne maddi ve manevi destekte bulunmalıdır. Son olarak, siyasi alanda çalışmalara ve siyasi teşekküllere fırsat verilmelidir.
Irak Danıştayı Eski Başkanı
No comments:
Post a Comment