Tuesday 5 November 2013

ORSAM New Topic in Iraq: Disputes on the Presidency and its Impact on Politics (English and Turkish)


New Topic in Iraq: Disputes on the Presidency and its Impact on Politics
Bilgay Duman, ORSAM Middle East Specialist


Speaker of Iraq's Council of Representatives Usama al-Nujayfi has stated that the vacant seat of Iraqi President Jalal Talabani, who has been away from his post due to serious health problems, cannot remain unfilled.

Following his statement, a new topic of debate arose in Iraq, which is heading towards the electoral process and where disputes on electoral law still prevail. Al-Nujayfi asserted that a new president must be elected if Talabani cannot continue in the position.

Disputes on the presidency: In Iraq, political positions are assigned according to ethnicity and sect or religion, as they are in Lebanon. The post-2003 Iraqi president was Kurdish, the prime minister was Shiite and the speaker of the parliament was Sunni, both in the administrations formed by the US and in the elected government. As a matter of fact, the balance between these authorities has been maintained, and two deputy positions have also been assigned for each authority. Thus, while one of the deputies of the Kurdish president was Shiite, the other was Sunni; one of the deputies of the Shiite prime minister was Sunni, and the other was Kurdish; similarly, while one of the deputies of the Sunni speaker of parliament was Kurdish, the other was Shiite.

However, demands and suggestions not to give the presidential post to a Kurd were raised due to the possibility that Talabani might not maintain his position as president after suffering a stroke in December 2012 and the problematic relations between the Kurdistan Regional Government (KRG) and Iraq's central government. It appears that both Shiite and Sunni Arabs in Iraq took a stand that the new president should be of Arab origin. What is really at issue is not only an Arab taking the presidential post, but that Sunni Arabs desire the position because Vice President Tariq al-Hashimi is abroad due to the murder accusations against him. On the other hand, Shiite Arabs, the majority of the country's population, seek to take the presidential post as well. However, it might be asserted that certain nationalist Shiite Arabs lean towards the idea of a Sunni Arab president in the absence of a Shiite Arab president since Iraq is a country with a majority Arab population.

Disputes on leadership in the Patriotic Union of Kurdistan (PUK): If Talabani leaves his post as president, the existing leadership disputes within the PUK, of which Talabani is leader, will worsen. PUK is currently split within itself. The distance and competition within the PUK between Kosrat Rasul Ali, Hero Talabani, Barham Salih and Molla Bahtiyar have become especially clear. It is expected that PUK will hold a congress to elect a new leader in the near future.

Disputes on candidacy in Kurdish internal politics: If Talabani does leave his presidential position, a dispute on the choice of a presidential candidate will probably add to disputes in Kurdish politics over whether a Kurdish candidate will hold the presidential post. Talabani was elected president in accordance with the agreement between the Kurdistan Democratic Party (KDP) of Massoud Barzani, president of Iraq's autonomous Kurdistan region, and PUK.

The competition within PUK which might occur in the post-Talabani period may damage the presidential alliance between the KDP and PUK. On the other hand, the Islamist parties and especially the Goran Movement, which are against the KDP-PUK coalition in the KRG, would also like to have a voice in the selection of a presidential candidate. In that case, several presidential candidates could appear among the Kurds, and there might be disagreement on the subject.

Impacts on Kurdish internal politics: The uncertainty which will arise in a post-Talabani PUK would have a negative impact also on the internal politics of the KRG. This situation might be a setback for the formation of a government after the elections which will be held in the KRG on Sept. 21, 2013. According to a strategic agreement signed between the KDP and PUK in 2004, both parties will alternately head the KRG government for two years. During the post-2013 political process in the KRG, PUK was in power for only two years, while the KDP was in power for eight years. However, after the elections of 2013, PUK's ranking as the third party after Goran, as well as the competition within PUK, may have damaged the KDP-PUK coalition. Even though KDP officials state that the coalition with PUK will continue, considering the number of deputies in the Goran Movement and Islamist parties, it appears that the new government will have a structure different from that of the KDP-PUK coalition. In that case, a broad-based government including all political parties will probably be formed as in the central government of Iraq.

Impacts on local politics: Developments taking place in a post-Talabani PUK would have significant effects on the areas under PUK control. More clearly, there might be some changes in local politics in Kirkuk, where PUK has a much bigger influence than the KDP and in Sulaymaniyah, which is controlled by PUK. As a result of the split within PUK, different areas of control might appear under PUK leaders in Sulaymaniyah and Kirkuk. Furthermore, PUK's loss of integrated power after a split within the party might lead to the expansion of other parties' areas. The Goran Movement's power and area of influence especially might increase in Sulaymaniyah and more importantly, PUK's loss of power would be an advantage for the KDP, which seeks to increase its dominance in Kirkuk. In that case, the KDP could possibly move against PUK.

In conclusion, if it is understood that Talabani can no longer hold the presidential post, it is possible that this situation will lead to some major changes in the internal politics of Iraq, the KRG and PUK. These changes could create new dynamics, and these dynamics could create new conflicts and crisis points. It might be expected that these crises and conflicting interests will even have an impact on foreign politics.





4 November 2013


Irak’ta Yeni Gündem Maddesi: Cumhurbaşkanlığı Tartışmaları ve Siyasete Etkisi
Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı


Irak Parlamento Başkanı Usame Nuceyfi, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yerinin boş kalmaya devam edemeyeceğini açıkladı. Bu açıklamanın ardından seçim sürecine geçme aşamasında olan ve seçim yasası tartışmalarının yaşandığı Irak’ta yeni bir gündem maddesi daha ortaya çıktı. Nuceyfi, Celal Talabani’nin sağlık durum hakkında bilgi alındıktan sonra eğer Celal Talabani görevine devam edemeyecekse yeni cumhurbaşkanının seçilmesi gerektiğini belirtti. Ancak Celal Talabani’nin bu durumu sadece Irak Cumhurbaşkanlığı makamının doldurulmasına ilişkin bir meseleden ibaret değildir. Celal Talabani’nin sağlık durumuna ilişkin görevlerini yerine getiremeyeceğine yönelik yapılacak bir açıklama Irak’ta yeni cumhurbaşkanının yeniden seçilmesini gündeme taşıyacağı gibi, Celal Talabani’nin lideri olduğu KYB içerisindeki dengeler ve hükümet kurma sürecine girecek olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) açısından da önemli olacaktır. Bu faktörlerin ayrı ayrı ele alınması, Irak’ta önümüzdeki kritik sürece ışık tutacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Tartışmaları: Irak’ta anayasal bir uygulama olmasa da fiili durum itibariyle Lübnan’da olduğu gibi makamların etnisite ve mezhepsel/dini paylaşıma göre yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. 2003’ten sonraki duruma bakıldığında hem ABD tarafından oluşturulan yönetimler hem de seçimler sonucu kurulan hükümetlerde cumhurbaşkanı Kürt, başbakan Şii, parlamento başkanı da Sünni olmuştur. Hatta sayılan bu makamlar arasında da denge gözetilmiş, her makam için iki yardımcı pozisyonu teşkil edilmiştir. Böylece Kürt olan cumhurbaşkanının yardımcılarından biri Şii diğeri Sünni, Şii olan başbakanın yardımcılarından bir Sünni diğer Kürt, Sünni olan parlamento başkanının yardımcılarından bir Kürt diğeri Şii olmuştur. Ancak Celal Talabani’nin Aralık 2012’de beyin kanaması geçirdikten sonra görevine devam edemeyeceği ihtimalinin ortaya çıkması ve IKBY ile Irak merkezi hükümeti arasında yaşanan sorunlu ilişkiler nedeniyle, cumhurbaşkanlığı makamının Kürtlere verilmemesi yönünde talepler ve öneriler ortaya çıkmıştır. Bu süreçten sonra Irak’ta hem Şii hem de Sünni Araplar Irak’ın yeni cumhurbaşkanının bir Arap olması gerektiği yönünde tavır almış görünmektedir. Burada temel mesele sadece bir Arap’ın cumhurbaşkanı olması değil, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi’nin hakkındaki terör suçlamalarından dolayı yurt dışında olması nedeniyle Sünni Arapların bu makamı istemesidir. Diğer taraftan ülkedeki nüfus çoğunluğunu elinde bulunduran Şii Araplar da cumhurbaşkanlığı makamını istemektedir. Hatta bazı milliyetçi Şii Arapların da cumhurbaşkanının Şii Araplardan olmasa bile Irak’ın Arapların çoğunlukta yaşadığı bir ülke olması nedeniyle Sünni Arap bir cumhurbaşkanına sıcak baktıkları söylenebilir. Ancak Irak’ta cumhurbaşkanı seçimlerinin yeniden bir gündem oluşturması, Irak’taki var olan siyasi istikrarsızlığı ve şiddeti körükleyebilecektir.

KYB’de Başkanlık Tartışmaları: Celal Talabani’nin cumhurbaşkanlığını bırakması durumunda KYB içerisinde zaten var olan başkanlık tartışmaları daha da alevlenecektir. KYB içerisinde mevcut durumda bir bölünmüşlük söz konusudur. Özellikle KYB içerisinde Kosrat Resul, Hero Talabani, Berham Salih ve Molla Bahtiyar arasında ayrışma ve çekişme net olarak belirginleşmiştir. KYB’nin yakın zaman içerisinde yeni lideri seçmek için bir kongre yapması beklenmektedir. Bu kongrede KYB içerisindeki güçlü adaylar arasında yaşanacak liderlik yarışı ve olası ittifaklar KYB’nin geleceğine de şekil verebilecek düzeydedir. Bu kongrede alınacak sonucun KYB’yi de partisel olarak bölebileceği gibi, parti içerisinden yaşanacak kopmalar sonucu yeni partilerin ortaya çıkması ya da Goran Hareketi’ne geçişler muhtemel gözükmektedir.

Kürt İç Siyasetinde Adaylık Tartışmaları: Celal Talabani’nin cumhurbaşkanlığı görevini bırakması durumunda Kürt iç siyaseti açısından da yeni cumhurbaşkanının Kürtlere verilip verilmeyeceği tartışmalarına ek olarak cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda bir tartışmanın yaşanması muhtemeldir. KDP ve KYB arasındaki anlaşmaya dayanarak Celal Talabani cumhurbaşkanı olmuştur. İki ana Kürt partisinden biri IKBY, diğeri Irak genel siyaseti üzerine eğilmiştir. Celal Talabani sonrası KYB içerisinde yaşanacak çekişmenin KDP ve KYB arasındaki cumhurbaşkanlığına ilişkin olan ittifaka zarar verebilir. Bu durumda yeni cumhurbaşkanı adayının KDP’den olması ya da KDP tarafından desteklenen bir kişi olması, KDP’ye yönelik olarak IKBY içerisinde tek parti yönetimine gittiğine yönelik eleştirilerin ve KDP karşıtlığının yükselmesi muhtemel gözükmektedir. KDP’nin KYB ile cumhurbaşkanlığı konusundaki ittifakını sürdürmesi durumunda bile KYB içerisinde aday belirleme konusunda problemler yaşanabilir. Zira daha önce de ifade edildiği gibi, KYB içerisindeki güçlü aktörler arasında bir ayrışma vardır. Bu ayrışmanın cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda sorun yaratması muhtemeldir. Bununla birlikte IKBY’deki KDP-KYB işbirliğine karşı çıkan başta Goran Hareketi olmak üzere muhalefette yer alan İslamcı partiler de cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda söz sahibi olmak isteyecektir. Bu durumda Kürtler arasında birden fazla cumhurbaşkanı adayının ortaya çıkması ve bu konuda bir anlaşma sağlanamaması ihtimal dahilindedir.

Kürt İç Siyasetine Etkisi: Celal Talabani’nin sonrası KYB’de yaşanacak belirsizlik IKBY’nin iç siyasetini de olumsuz yönde etkileyecektir. Bu durum 21 Eylül 2013’te IKBY’de yapılan seçimler sonrası hükümet kurma çalışmalarını sekteye uğratabilir. KDP ve KYB arasında 2004’te imzalanan stratejik anlaşmaya göre, iki parti arasında ikişer yıllık dönemler halinde IKBY hükümetine başkanlık yapması düşünülmüştür. Ancak IKBY’nin 2003’ten sonraki siyasi süreci içerisinde KYB sadece 2 yıl hükümeti yönetebilmiş, geri kalan 8 yıl KDP tarafından yürütülmüştür. Ancak 2013’te yapılan seçimler sonrasında KYB’nin üçüncü parti olarak ortaya çıkması ve KYB içerisindeki çekişme, KDP-KYB ittifakına zarar verebilir. Her ne kadar KDP yetkilileri KYB ile ittifakın devam edeceğini açıklamış olsa da Goran Hareketi ve İslamcı partilerin elde ettiği milletvekili sayıları göz önünde bulundurulduğunda yeni hükümetin KDP-KYB işbirliğinden farklı bir yapıda ortaya çıkacağını gösterir niteliktedir. Bu durumda Irak merkezi hükümetinde olduğu gibi seçimde milletvekili elde eden bütün siyasi partilerin içerisinde yer aldığı geniş tabanlı bir hükümetin kurulması muhtemel durumdadır. Bu durum itibariyle KYB’nin IKBY hükümeti etkisi oldukça düşecektir. KYB’nin Goran Hareketi’nin ardından hem üçüncü parti olması hem de İslamcıların KYB’den sadece 2 milletvekili az almış olması düşünüldüğünde, IKBY iç siyasetinde farklılaşmanın ortaya çıkması muhtemeldir.

Yerel Siyaset Üzerindeki Etkisi: Celal Talabani sonrasında KYB içerisinde yaşanacak gelişmeler, KYB’nin kontrol ettiği alanlara ilişkin olarak önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Daha açık bir ifadeyle KYB’nin kontrolünde olan Süleymaniye ve KYB etkisinin KDP’ye nazara çok daha ağır olduğu Kerkük’teki yerel siyasette değişimler yaşanabilir. KYB içerisindeki bölünmeyle birlikte Süleymaniye ve Kerkük’te KYB liderlerinin kontrolünde farklı hakimiyet alanları ortaya çıkabilecektir. Daha da ötesinde KYB içerisindeki bölünmenin etkisiyle birlikte KYB’nin bütüncül gücünü kaybetmesi, diğer partilerin etki alanlarının genişlemesine yol açabilir. Özellikle Süleymaniye’de Goran Hareketi’nin güçlenmesi ve etki alanının genişlemesi söz konusu olabileceği gibi daha da önemlisi KYB’nin güç kaybetmesi Kerkük’teki ağırlığını arttırmak isteyen KDP’ye avantaj sağlayacaktır. Bu durumda KDP’nin KYB’ye karşı hamleler yapması muhtemeldir.

Sonuç olarak Celal Talabani’nin görevini yerine getiremeyeceğinin anlaşılmasıyla bu durumun Irak, IKBY ve KYB’nin iç siyasetinde önemli değişikliklere yol açacağını söylemek mümkündür. Bu değişiklikler yeni dinamikler ortaya çıkarabileceği gibi yeni dinamikler de yeni çatışma ve kriz noktaları yaratabilecektir. Bu kriz ve çatışma noktalarının dış politika üzerinde dahi etki yapması beklenebilecek bir durumdur.





04 KASIM 2013

No comments: