Monday, 28 November 2011

Sunday, 27 November 2011

NASEER SHAMMA & THE BEAUTIFUL STRINGS

NASEER SHAMMA & THE BEAUTIFUL STRINGS
FESTIVAL DU MONDE ARABE DE MONTREAL







Naseer Shamma:

Naseer Shamma is a renowned Arab Iraqi musician and oud player. He was born in 1963 in Kut, a city on the Tigris River. He is born to a Fayli Kurdish father and a Khazrajite Arab mother. He began studying the oud at the age of 12 in Baghdad, following in the footsteps of Jamil and Munir Bashir. When he was 11-years old, Shamma saw an oud for the first time, in the hands of a stylish music teacher. Although Shamma's father, a shop owner, was religiously conservative, he did not object to his son's artistic ambitions. In 1985, Shamma played his own compositions at his first concert, attended by several renowned Iraqi artists. At the time, he worked closely with the late Iraqi master Munir Bashir. But Shamma wanted to blaze his own path. Master Munir invented the technique of contemplation with oud, but Shamma wanted his music to carry content, an idea or image that is shocking. He received his diploma from the Baghdad Academy of Music in 1987. He began to teach oud after three years at the academy, as well as continuing his own studies. Shamma has composed music for films, plays and television.



Ashraf Sharif Khan:

Ashraf Sharif Khan is the worthy son of the Sitar maestro Ustad Muhammad Sharif Khan Poonchwala of the famous Poonch Gharana who has been a contemporary musician of late Ustad Vilayat Khan and Pandit Ravi Shankar. Ashraf has been a child prodigy and has shown his immense talent in playing the sitar at the age of ten. He has been brought up in the Guru Sishya / Ustad to student tradition, inheriting a musical tradition handed down from father to son. Ashraf's music combines an astounding technical proficiency with perfection in musical expression. The melodic beauty of his style, accentuated by his dynamic rhythmic development and the virtuoso technique provide an unique style of his own. His music transcends regional boundaries, and is accessible to all. His first performance at the age of ten left a lusty impression on the music lovers of Pakistan. He has toured all over Pakistan extensively after that.



Romero Iglesias:

Born in Montellano in the area of Sevilla (Andalusia, Spain), Romero Iglesias learned the ways and skills of the guitarra flamenca with Master Manuel Morilla from Moron de la Frontera. He has given concerts all over the world, from Germany, Austria, France, Switzerland, Venezuela, Mexico and Spain. Romero also has done several recordings for R.N.E. (Spanish National Radio) and WDR (German National Television).

Thursday, 24 November 2011

Irak Türklerine Uygulanan İnsan Hakları İhlalleri sürmektedir

Yazan: Av Sadun KÖPRÜLÜ



Tarihten önce bu topraklarda Yaşayan Irak Türkleri her türlü

Asimilasyon, soykırım, katliamlara maruz kalmışlardı. günümüze

Kadar 24 soykırım, katliam gören Irak Türkleri, şimdide

Türklüğünü, milli mücadele davasını vermiş olduğu şehitlerin kanıyla

Her türlü baskıya rağmen Savunmaktadır.



Irak Türkleri Irak devletinin 1926 yılında kurulduğundan bu yana hiç

Bir Bağdat yönetimine karşı durmayarak,

Silahlı eyleme katılmayan tüm haklarını demokratik yollardan elde

Edilmeye çalışmışlardır.



Türk milletine inanarak, tüm amaç ve arzuları, milli ve kültürel

Kimliklerini koruyarak, kendi topraklarında özgürce yaşamayı umut

Etmişlerdir.





Irak Türkleri her bir dönemde çile acılarla yaşayarak, Irak Türklerine karşı Irak Başına gelen iktidarlar her

türlü baskılarla acımasız, işkence, sinsi yok etme politikayla, insanlık dişi ve ürpertici

Kıyıcı politikalar uygulayarak, bu kimsesiz, tek başına kalan bu

Milleti yok etmeye hala baskılar sürerek ve birçok anayasal haklarına

Kavuşmayarak Irak'ta Saddam döneminde Araplaştırma politikası, yerine

Amerika işgalinden sora Kürt politikası devam ederek, her türlü

Baskılar, Irak Türklerini aleyhine hareket etmektedir.



Irak rejimi, nüfusları 3 milyonun üstünde olan ve ülke toplam nüfusunun %15

ünü oluşturan Irak Türklerinin kimliğini, varlığını açıkça inkâr

Edilerek, Irak'ın hukuk sisteminde Türklerin gözerdi olduğu

Anayasasıyla açıkça meydana koymaktadır.



Irak başına gelen bu dikta rejimler böylece, çok açık ve net olarak

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen insan hakları Evrensel

Beyannamesi günümüze kadar ihlal etmektedirler.



Aydın Türk insanının baskıyla kaçırtması, para fidye vermesi, baskı

Patlama olayları korkusuyla kendi yerini, yurdunu, köyünü, toprağını bırakarak Türkiye,

ve üçüncü Avrupa devletlerine uzaklaşmasıyla böylece nüfusunun sayımda

çok az görünmesiyle, Ana yurtları Olan, Kerkük, Erbil, Musul,

Altunköprü, Tuzhurmatu, Telafer Türkmeneli bölgelerine yüz binlerce

Kürtler, Araplar yerleşmektedir, günümüze kadar 800 yüz bin olan

Kerkük Türk şehrinin nüfüsü günümüzde 1 milyon 700 bine çıkmış yüzde,

Yüz bir Türk şehri Kerkük'e 700 benin üstünde Irak'ın her bir

Yerinden, komsu ülkelerden Kürtler akın ederek, yerleşmişlerdir tapu,

Nüfus dairelerini yakıp, yandırarak, mezar taşlarını bile kırarak

Türk kimliğini ortadan kaldırmaya uğraşmaktadırlar.



Irak Türkleri ana problemi büyük ölçüde buradan, yani Irak

Anayasasında Türklerinin etnik kimliklerini, anayasal ve politik

Haklarını tanımamasıyla eşit olarak başkaları gibi yaşamayı istiyorlar.



Irak Türkler

1- Doğru bir

Sayım olursa Irak Topraklarında nüfusunun % 17 sini kapsayacaktır.

Baskıyla yok sayılmakta olarak,

Irak içinde hiç bir platformda genel haklarını tam doğruca savunmamaktadırlar, birçok

Toprakları Araplar, Kürtler tarafından el koymuştur hala bu haklar

Almadan verilmemiştir.

2-Irak devletinin kurulusundan bugüne kadar 85 yıl içerisinde Irak

Başına gelen bütün iktidarlar hükümetler tam olarak haklarını

Vermemişlerdir.





3-Irak'ta kraliyet döneminde bile Türkler genel olarak haklarına kavuşmayarak,

Yene o dönemde bir parlamento vardı. Ve Türklerden bile o dönemde iki

Ya da üç milletvekili meclise bulunmaktaydı.



1958 de Irak

Cumhuriyetinin kuruluşu ile böylece Türklere hiç bir zaman mecliste

Temsil hakkı verilmedi,



Irak Türkleri, kraliyet döneminde her türlü anayasal haklardan yoksun

Kalarak, bu dönemde de 1924 ve 1946 yıllarında Türklere karşı iki

Katliam gerçekleşti ve Türk aydınları işlerinden oldular ve Irak'ın

Güneyine sürüldüler ve zorunlu olarak yaşadılar.



Cumhuriyetin döneminde Irak rejimi Türk aydınlardan yüzlercesi sürgüne

Gönderildi, memurları toplu olarak güney atandılar. Kerkük'te Türkçe

ve Arapça çıkmakta olan gazeteler, dergiler kapatıldı 14 Temmuz 1959

günü Kerkük'te korkunç bir katliam 3 gün geceli, gündüzlü olarak

Yaşandı. Yüzlerce Türkler her türlü baskıyla, canavarca öldürüldü,

Sürüklendi,

Asıldı, kesildi, bu katliamı, Komünistler ve Kürtler Molla Mustafa

Barzani tarafından uyguladılar.



Irak Türkleri daha acısını 35 yıl çile, baskısı, katliamı, soykırımı,

Baas partisinin 1968 yılında yapmış olduğu bir darbeyle Irak

yönetimini ele alarak, kıyıcı rejim 1968 ve 1990 tarihli

Anayasalarında, 3 milyon Türkleri yok sayarak, Irak halkı Arap ve

Kürtlerden oluştuğunu söyleyerek, Türkleri anayasal haklarından yoksun

Ederek, ve dünyanın gözü önümde Türkleri asimile etme, Türk

Bölgelerini Araplaştırma ve 3 milyon Türkü çeşitli yollarla yerinden

Yurdundan ederek, bölgenin etnik yapısını değiştirerek, oraları

Araplaştırma çalışarak yüz binlerce Arapları, Arap devletlerinden ve

Irak'ın güneyinden ev, para vererek Kerkük ve öteki Türk bölgelerine

Yerleştirildi,



1970 tarihinde beri en ağır ve çirkin biçimde

Uygulamaya başladı,

1975 tarihinde gizli bir kararla Irak'ın kuzeyinde bir Türk kalmayacak

Diye 10 yılık bir proje uygulamayı planladı.



Irak Türklerinin kimlik varlığını yok etmekle



1947.1957.1965.1977 ve 1987 yıllarında yapılan nüfus sayımlarında Irak

Türklerinin sayısını az sayarak % 2 olarak gösterilişlerdir,

Yalnız 1957 nüfus sayımında Türkmen'lerin nüfusu, resmi açıklamaya

Göre 500.000 olarak toplam Irak nüfus sayısı ise altı buçuk milyon

idi. Irak'ın nüfusu 25 milyon olarak Türkmen nüfusu günümüzde ne kadar

Artmıştır acaba binlerce Türkmen aşiretleri, oymakları zorla, baskıyla

bir dönem Arap, yazar şimdide Kürtlerin baskısıyla Kürt yazmaktadır.



1987 Irak nüfus sayımında Türklere "kendinizi ya Arap ya da Kürt

yazdırın" diye her türlü tehditleri, öldürme korkusu yapılmıştır.

Nüfusta Türk yazanlar sürgün, hapishane, idam, tutulmakla tehdit

Edilirdi.



Saddam’a karşı çıkan birçok köy ve yerleşim bölgeleri,

Köyleri zorla boşatılarak, köyler yıktırıldı, Türkleri Arap

Bölgelerine askeri araçlarla dağıtarak ve oralarda zorunlu yaşama

Mecbur ettiler.



Irak Saddam rejimi, Türk şehir, kasaba ve köylerin Türkçe olan

Adlarını Arap adlarıyla değiştirdi. Onlarca mahalle, cadde ve

Sokakların adı Arapça oldu.

Bu arada Kerkük'ün, Altunköprünün adı

değişildi,







1980 -16 Ocağında, Irak Türk lider ve aydın kesimlerini oluşturan

Onlarca insanimiz gizli yargılama sonunda idam edildi. Bunların

Başında: Emekli Albay Abdullah Abdurrahman, Doç. Dr. Necdet Koçak,

Ziraatçı Dr. Rıza Demirci, Adil Şerif, Yarbay Halit Akkoyuncu ögretmen

Mehmet Korkmaz gelmektedir.



Saddam dikta rejimi yüzlerce Türkmen genci

ve aydını idam ederek, Birçok Türkleri hapiste iken işkence sırasında

Hayatini kaybetmektedir. Yapılan yargılama herkese kapalı yürütülmekte

ve sanıklara avukat tayin etmek hakki tanınmaktadır.



Abu Garip Hapse mahkûm edilen aydınlar arasında Çok sayıda gemç öğrenciler, yaşlılar:

Türkçülük,

Türkiye'den dolayı Abu Garip siyasi hapishanesinde yatmışlardıt, ve daha

nice suçsuz gençler idam olmuşlardır.



Son senelerde, tutuklandıktan sonra kaybolan Türkmen'lerin sayısının

çok olduğu bellidir. Birleşmiş Milletler tarafından görevli özel

Raportör’ün 13 Temmuz 1994 tarihli raporunda: 27 Kasım 1993 tarihinde

Ordunun yüksek rütbeli birçok Türk subaylar tutuklanarak idam

Olmuşlardır.



1991 ayaklanması sırasında Kerkük, Erbil, Kifri, Tuzhurmati,

Altunköprü şehir ve kasabaları ordu tarafından top ateşine tutularak,

Binlerce Türk şehit olarak 28 Mart 1992 tarihinde Altunköprü

Katliamında Ramazan ayında oruç sırasında, Kuran okuyarak, iki yüzün

Üstünde Saddam rejimi tarafından kuşuna dizilerek, şehit olmuşlardır,



Ve çok sayıda Saddam idam, kurşunundan kaçarak Türkiye'ye göç etmeye

Mecbur kalarak yollarda yüzlerce Saddam helikopterlerden açılan ateşle

Öldürülmüştür.



Açlık ve hastalıktan da onlarca insanimiz dağlarda can

Vermiştir ve üçüncü devlete gitmek için denizde boğulmuşlardır.



Ayni günlerde, Altunköprü kasabasında Kürtlerin ve ordunun iki ateşi

Arasında kalan ve bir binaya sığınan 80 Türkmen genci Irak

Askerlerinin yaylım ateşine tutularak, korkunç bir katliam sonucu şehit

Olmuşlardır.



Ve Son yıllarda Saddam rejiminin aldığı ve resmi gazetede yayınladığı

Karalar gereğince yüzlerce Türkler ailesi, güneydeki Arap bölgelerine

Sürülüp orada zorunlu yaşamaktadırlar.



Saddam döneminde acılar, işkenceler bitmeyerek 3003 Saddam dikta

Rejimi düştükten sonra demokrasi söylenen Irak Milleti özellikle Türkler

bu baskılardan, acı, işkencelerden kurtulur diye sevindi mutlu oldular,

Saddam düştü ve işgalci Amerika geldi Kürtleri yanına alarak

Kullanarak yine Saddam döneminde Irak Türkleri görmüş oldukları baskı,

Çile acıyı yaşayarak 2004 yılından 2007 yılana kadar Telafer katliamında

Binlerce Türkler şehit olarak çok sayıda Telaferli Türkler Kürtlerin

Hapishanesine atıldılar günümüze kadar 24 katliam Telafer, Musul,

Erbil, Kerkük, Şirinhan, Karatepe, Karakoyunlu, Yengice, Amirli, Tuzhurmat, Tazehurmatu, Kerkük, ve

Birçok Türk bölgelerinde uygulanarak, binlerce Türkler şehit olmuştur.



Amerika'n Demokrasi sistemiyle baskıları artarak günümüzde Aydın, önemli Türk şahsiyetler

Dokturlar, gençler kaçırılarak şehit olmaktadır ve tüm Türk bölgelerinde

Patlama, suikast ve fidye karşılığında yüzlerce Türkler kaçırılarak,

Öldürülmektedir.



Saddam Rejimin Araplaştırma politikası yanında günümüzde Mesut Barzani

Ve Peşmergeler tarafından Kürtleşme politikası artarak 31

Ağustos 1996 tarihinde çok sayıda Erbil Türkleri şehit edilerek, şimdi

tam olarak Türk şehri Erbil Barzani yönetimi eltinde her türlü

Baskılar, haksızlıklar uygulanmaktadır.



Kerkük Türk şehri Araplaştırmadan sonra şimdi Kürtleşme politikasıyla

Asimilasyon, baskı sürerek ,tüm resmi daireler, kuruluşlar tam olarak

Kürtlerin yönetim altındadır baskıyla, zorlukla patlama, kaçırma

Olaylarıyla Türkler yerlerini, toprakları bırakarak göç etmektedirler.



Saddam dönemi giderek, ama her türlü acılar, baskılar, çileler Irak

Türklerine karşı ve Tüm İnsan Hakları ihlalleri günümüze kadar

Sürmektedir.



Not:

Bu yazı olduğu gibi II. Türk Dünyası Hukuk Kurultayında dile getirilerek, okunmuştur.

Saturday, 19 November 2011

IRAQ: No easy solutions to the chaos created by the US-led invasion

Break-up of Iraq?



As Iraq's Sunni Arabs bid for autonomy within a federal Iraqi state, is this the prelude to the country's balkanisation, asks Salah Nasrawi

________________________________________

Since the modern Iraqi state came into being in the 1920s, the country's Sunni Arabs have prided themselves on being a bulwark of Arab nationalism and the guardians of Iraq's unity in the face of Kurdish secessionism and Shia disenchantment with Sunni domination.

Most Sunnis boycotted the referendum on the new constitution drafted after the 2003 US-led invasion on the grounds that the document was a recipe for the end of Iraq as a unitary state as it allowed ethnic groups, or provinces, to set themselves up as autonomous regions under a federal system, something argued for by the Kurds and backed by the Shias.

The country's Sunnis abandoned their boycott and participated heavily in last year's elections, later joining a "partnership government" in the hope of ending their marginalisation under the Shia and Kurdish-controlled governments that came to power in the country after the ousting of former Iraqi president Saddam Hussein.

But over recent months many Sunnis have been breaking a national taboo by declaring that the country's Sunnis should secede from an ethnically-divided and violence-ridden Iraq and seek their own autonomy.

On 2 November, a Sunni-dominated province of Iraq created uproar when its local council voted to establish itself as an "independent region within a unified Iraq."

The provincial council of Salaheddin, which hosts Saddam's hometown of Tikrit, voted by 20 votes out of 28 to set up the new federal region, sparking speculation that other Sunni provinces may now follow suit.

In trying to explain the shift, the council's leaders said that the establishment of an autonomous region was a reaction to the Iraqi government's negligence, exclusion and marginalisation of Sunnis.

They said that the request to set up an autonomous region had been intended to boost the province's share of federal revenues and to protest against the domination of Iraqi Prime Minister Nuri Al-Maliki's Shia-led government.

Coming in the aftermath of a nationwide crackdown on former Saddam loyalists, the timing of the vote seemed to have been spurred by the firing of more than 100 lecturers at Tikrit University for alleged Baath Party connections and a roundup of suspected Baathists in the province.

Hundreds of former Baathists have been arrested in recent weeks following government reports that they were conspiring to overthrow Al-Maliki's government.

The move to set up an autonomous Sunni province prompted criticism from Iraqi Shia leaders, who accused the Salaheddin provincial officials of sectarianism and separatism.

Al-Maliki rejected the decision, accusing Sunni politicians of seeking a safe haven for members of the banned Baath Party. Radical Shia cleric Muqtada Al-Sadr also voiced concern and urged council members to "work to preserve Iraq's unity." Other members of his political bloc accused neighbouring countries of seeking Iraq's partition.

In protesting against the Sunni move, the Shias may be contradicting themselves, however, since it was they who argued for a federal Iraq after Saddam's ouster in an attempt to decentralise the government's policy and decision making.

Four predominantly Shia provinces -- Basra, Maysan, Thi Qar and Muthanna -- have discussed plans to make themselves autonomous regions, and some Shias have advocated the construction of a larger federal region that would include all nine southern and central provinces, which are predominately Shia.

Although the mainly Sunni Iraqiya parliamentary bloc did not support the Salaheddin province's decision, the move received wide support from fellow Sunni leaders. Officials and tribal leaders in the predominantly Sunni province of Anbar have said that they are also considering a request for their province to be given autonomy.

Iraq's Sunnis have been increasingly showing interest in autonomy from the rest of Iraq, with some even calling for Sunni provinces to secede from the Iraqi state.

In June this year, Osama Al-Nujaifi, a leader of the Sunni-backed Iraqiya List and speaker of the Iraqi parliament, announced that Iraq's Sunni minority felt "frustrated" and might declare "a region" of its own in the country.

Al-Nujaifi said that Sunnis had strong feelings that they were being treated as second-class citizens in Iraq and not partners in the government. He warned that if things got worse the country's Sunnis might even think of separation.

On Monday, Al-Nujaifi chaired a meeting of provincial officials to discuss decentralisation policies and called for the abolition of five central government ministries, which he accused of mismanagement. The meeting was boycotted by representatives of the Shia and Kurdish provinces.

For the Salaheddin council decision to take effect, it must be approved by a referendum of residents of the province, and the council has asked the country's independent elections commission to set a date for the referendum.

Under Article 119 of the Iraqi constitution, "one or more governorates shall have the right to organise into a region based on a request to be voted on in a referendum."

If the Salaheddin province succeeds in its bid, it would be the second designated autonomous region in Iraq after Kurdistan, the northern Kurdish region which now almost enjoys the status of being a separate state.

The move in Salaheddin comes as political tensions and violence are escalating in Iraq as the United States prepares to withdraw its remaining forces from the country by the end of December.

In a bid to defuse the dispute, Al-Maliki met with the Salaheddin governor and lawmakers from the province on Friday to discuss the situation.

A statement from his office said that Al-Maliki had explained the "internal and external challenges and dangers facing Iraq" and that he had promised to travel to Salaheddin to discuss the province's grievances further.

However, governor of Salaheddin province Ahmed Abdullah Al-Jubouri said that the decision to declare the province a region was final and it should be determined by a referendum.

Judging by the vehemence of the arguments on both sides, the issue looks to be much more than a Sunni outcry against mismanagement or against a new campaign of arrests of former Baathists.

As American troop withdrawal nears, Sunnis fear that the Shia-led Iraqi government will exploit the political and security vacuum to set further limits on their status, further unbalancing the partnership between the two communities that will shape the new Iraq.

Sunni Arabs are afraid of a complete Shia takeover of the state and their being pushed aside. In resorting to federalism, they may have come to realise that establishing autonomous regions is fundamental to their well-being and protection.

The country's Shias need to alleviate concerns among the Sunnis in order to advance the development of a cohesive Iraqi national identity and to reduce feelings of deprivation and exclusion among Sunnis.

However, in order to understand what is happening to relations between the diverse ethnicities in Iraq and the structure of the state, it is also necessary to look at regional forces.

Turkey, Iran and Saudi Arabia all have stakes in Iraq, and they fear that separatism in the country may spill over into their territories even as they are seeking to expand their spheres of influence within Iraq.

The ongoing Arab Spring is also expected to create further instability in the region by increasing social and political cleavages in other countries.

In the light of these developments, Iraqis are confronted with fateful decisions relating to their vision of the country: either they entertain catastrophic sectarian and ethnic agendas, or they engage in genuine nation-building.

There are no easy solutions to the chaos created by the US-led invasion, but Iraq is not yet doomed to balkanisation.

http://weekly.ahram.org.eg/2011/1072/re3.htm?

Thursday, 17 November 2011

IRAK'TA TÜRKMENLERİN YOĞUNLUKTA OLDUĞU SELAHATTİN İLİ ÖZERKLİK TALEBİNDE




"Kuzey Irak'a verilen hakların hiçbiri buraya verilmiyor. Bizler mağdur ediliyoruz. Biz de il meclisi olarak 'Özerklik Talebi' kararını almayı uygun gördük. Bu kararımız meclis, halk, vilayetteki aşiretler ve kanaat önderleri tarafından da destekleniyor"

"Irak Türkleri Osmanlı'dan bu yana sürekli hedef haline gelmişlerdir"

Irak'ta nüfusu 1 milyon 200 bini aşan Selahattin İli meclisinin aldığı 'Özerklik' kararı Türkmenler ve ilde yaşayan diğer etnik gruplar tarafından da olumlu karşılandı.

İle bağlı 8 ilçeden, Türkmenlerin yoğunlukta olduğu Tuzhurmatu'da da karara destek tam. 80 binden fazla Türkmen'in yaşadığı 170 bin nüfuslu ilçede Kürt ve Arap'lar da kararın kendileri için iyi sonuçlanacağını belirtti.

İl meclisinde 28 üyeden 24'ünün desteği ile alınan karar da 2'si Türkmen 1'i Kürt olan 3 Tuzhurmatu meclis üyesinin de desteği var.

Türkmenleri il meclisinde temsil eden Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı ve Selahattin İl Meclisi Türkmen Grubu Başkanı Ali Haşim Muhtaroğlu, il meclisinin aldığı özerklik talebi kararının yasal olduğunu, Irak anayasasının 119. maddesinde il meclisi üyelerinin 3'te 1'inin bu isteği imzalamasıyla böyle bir istekte bulunması hakkının verildiğini belirterek, "Biz il meclisi olarak 28 üyenin 24'ünün onayı ile bu kararı aldık. Bu karara Başbakan Maliki karşı çıkıyor ancak meclisimizi ziyaret eden Irak Parlamento Başkanı Usame El-nuceyfi bu isteğin yasal olduğunu ve bunu desteklediklerini belirtti. Hükümet tüm illere karşı aynı mesafede değil. Kuzey Irak'a verilen hakların hiçbiri buraya verilmiyor. Bizler mağdur ediliyoruz. Biz de meclis olarak böyle bir karar almayı uygun gördük. Bu kararımız meclis, halk, vilayetteki aşiretler ve kanaat önderleri tarafından da destekleniyor" dedi.

Karardan geri adım atmayacaklarını belirten Muhtaroğlu bunu halk oylamasına da götürebileceklerini belirtti. Başbakan Nuri El-maliki'nin Selahattin ilinin bu talebinin arkasında Baas Partisi'nin bu bölgede rahat hareket sağlama talebinin yattığı yönündeki iddiasına karşın Muhtaroğlu, "Bu açıklama Başbakana yakışmıyor. Ayrıca özerklik isteğine Baas Partisi de karşı çıkıyor. Maliki'nin bu yaklaşımı tek adam, dikta rejim tutkusudur, hiç kimsenin halk iradesi olmadan tek başına karar alması söz konusu değildir" dedi.

TÜRKMENLER DESTEKLİYOR

Selahattin'de Türkmenlerin bu kararı desteklediğini söyleyen Muhtaroğlu, "Türkmenler vilayet içinde mağdur olanların başında geliyor. Göz ardı siyasetinin yanı sıra tartışmalı bölge çıkmazına merkezin hiç bir çözüm geliştiremediği için ayrıca iş fırsatları olsun hizmet olsun Türkmen bölgeleri hep arka planda bu yüzden biz de sonuna kadar bu isteği destekliyoruz" dedi.

IRAK TÜRKMENLERİ MAĞDUR

Irak'ta yaşayan Türklerin Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra kendi kaderine bırakıldığını söyleyen Muhtaroğlu, "Burada Türkler sürekli katliamlara maruz kalıyor, bazen bu merkezi hükümetler tarafından uygulanıyor bazen de merkez hükümetin gözü önünde yapılıyor. Bu şekilde çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti. Özerk bölgenin oluşması ile bölgedeki Türkmenlerin kaderi değişecek çünkü burada ağırlığımız var ve her şeyi yapabiliriz" diye konuştu.

VATANDAŞLAR ÖZERKLİK İSTİYOR

ITC Selahattin kolu Enformasyon Sorumlusu Türkeş Tuzlu da "İl meclisinin aldığı kararı destekliyoruz çünkü bu istek Irak halkının meşru bir hakkıdır" dedi.

Tuzhurmatu'da yaşayan vatandaşlar da 2003'ten bu yana Tuzhurmatu'da kendilerine yapılan saldırıların yoğunluğuna dikkat çekerek, bunun ancak özerklik haklarının kazanılması ile son bulacağını söyledi.

Ali Haşim Muhtaroğlu ile röportaj

ITC Selahattin il binası görüntüsü
IRAK / DHA

Najat Hussein:We will investigate the spending of funds received as small loans

Posted in Iraqi Turkmen Front newspaper


Najat Hussein, the chairman of the Integrity Committee of the Kirkuk Provincial Council said their committee will investigate the spending of funds received as small loans.

“We suspect that many applicants gained funds through a small loan program of the government, but some of them are not qualified to do so,” Hussein told Kirkuk Now. According to him the Intergrity Committee will hold an investigation into the funding that may have been distributed to fake names.
“We’ve come to the belief that 10.000 USD has been distributed to fake people in the small loan program,” Hussein said and he promised to send their report concerning the issue to the Integrity Committee of Iraq. “This way they can punish such people,” he added
TURKMEN ASPECT

Sunday, 13 November 2011

Bakshi: INTERVIEW WITH BARHAM SALIH PRIME MINISTER OF IRAQI KURDISTAN

CNN

Excerpt:

On the status of Kirkuk

For a long time, the status of Kirkuk has remained unresolved. How long can that go on?

Kirkuk's status is an important issue for Iraq and it is not a Kurdish problem. It is an Iraqi problem, because we have to remember that Kirkuk was the scene of a vile policy of ethnic cleansing. Thousands and thousands of Kurds and Turkmens were deported, replaced by Arab settlers that Saddam Hussein brought in as a way of changing the demographic characteristics.

Ethnic cleansing cannot stand. Sometimes the Kirkuk debate is portrayed as if it is a solely Kurdish issue. I assert to my colleagues in Baghdad whenever I go and talk about this issue, this is an Iraqi issue. This is a test. This is a challenge for the new Iraqi state.

Are we serious about changing the direction of the country from what Saddam Hussein wanted to do or not? This is a moral responsibility. This is a constitutional responsibility. And I daresay, also, an important requirement for political stability.

This has gone on for too long. I was in Baghdad about a week ago or so. I met with Prime Minister Maliki and other colleagues in the government. We have agreed on a set of measures to expedite the implementation of Article 140, consistent with the constitution and the wishes of the various communities in Kirkuk and the region. We do not want to impose a Kurdish solution on Kirkuk. This will not work. There has to be an Iraqi solution. And the Iraqi solution is through the constitution, implementing that provision, but also fundamentally is about bringing justice and eliminating the legacies of that vile policy of ethnic cleansing.

I hope, from what I have heard in Baghdad, that we will be soon moving, starting an important process of some parliamentary laws that needs to be passed, some other administrative decisions that the government of Iraq will have to undertake in order to start this process going and with a settlement of this dispute.

Full article: http://globalpublicsquare.blogs.cnn.com/2011/11/11/bakshi-interview-with-prime-minister-of-iraqi-kurdistan/