Monday, 25 June 2012

Muqtada Al-Sadr: Government reforms need PM's ouster

Iraq cleric: Government reforms need PM's ouster


By LARA JAKES
Associated Press …

NAJAF, Iraq (AP) — The firebrand Iraqi cleric whose followers make up a crucial swing vote said Sunday the prime minister must resign as a first step to pull Iraq out of the morass that has all but paralyzed its government.



Speaking to reporters from his headquarters in the holy Shiite city of Najaf, cleric Muqtada al-Sadr said he would not bow to pressure from Iran and other Shiite religious leaders to continue supporting Prime Minister Nouri al-Maliki. He joins Sunni and Kurdish officials who seek to oust al-Maliki, a Shiite, in the first major Shiite defection against the premier.



Al-Sadr accused al-Maliki's government of keeping Iraq's minorities away from power and failing to fix legal systems and other public services. He said he would direct his party's 40 lawmakers to support a no-confidence vote against al-Maliki if he is sure other political blocs in parliament will provide the rest of the 163 votes needed.



"The reforms are main goal, and the no-confidence vote is the beginning of the reforms," al-Sadr said in a rare and wide-ranging hour-long news conference. "And like ablution before prayers, reforms cannot happen without pressuring the government."



He added, "If the head is reformed, everything beyond it is reformed."



His declaration delivers a sharp blow to al-Maliki's efforts to hold on to power. Al-Sadr's followers are the first major Shiite party to take sides against al-Maliki.



Al-Maliki media adviser Ali al-Moussawi declined to comment on al-Sadr's statements. The prime minister's aides have previously predicted any vote to replace al-Maliki would fall short — as has Iraqi President Jalal Talabani, a Kurd.



Two other top Iraqi politicians — Kurdish regional president Massoud Barzani and the parliament speaker, Osama al-Nujaifi, a Sunni, are pushing for al-Maliki to resign.



Political tensions that pit Iraq's main political coalitions against each other have been simmering for years. They split largely along religious and ethnic lines within days of U.S troops leaving Iraq last December. Al-Maliki's critics say he is using the government to settle old scores with Sunni Muslims after decades under Saddam Hussein's regime, and to prevent Kurds from raking in huge oil revenues at the expense of Baghdad.



The prime minister's supporters deny he has let personal politics dictate government policy, pointing to Sunni and Kurdish officials in his Cabinet as evidence that he is inclusive.



Months of speculation that al-Sadr would defect from a political coalition that al-Maliki cobbled together to keep his job after falling short in the 2010 national election, have spurred widespread fears that would cause an irreparable fracturing among Iraq's majority Shiites.



In recent weeks, al-Sadr has been summoned to Iran to discuss the political situation in what was seen as pressure by Tehran to remain with al-Maliki. One of al-Sadr's mentors, Grand Ayatollah Kazim al-Haeri, has urged him to avoid dividing Iraq's Shiites over political disputes and published a fatwa, or religious edict, forbidding support for secular politicians in Iraq's government.



On Sunday, al-Sadr said that he respects al-Haeri's opinion but that since Iraq's constitution is based on Islamic law, any secular leader would have to follow it. He also dismissed suggestions he could be swayed by Tehran.



"You know me," he chided the journalists. "If I insist on an opinion, no one can influence me, not Iran or any other."



Al-Sadr seemed comfortable with the media, whom he called to his office to express support for press freedoms. Over the last 18 months, he has returned to Iraq and launched something of a charm offensive as he gains political clout.



He denounced a new attempt by the government to shut down at least 44 news organizations in Iraq that officials said have failed to properly license their operations. The list newspapers, radio and television stations targeted for shutdown was compiled a month ago but became public only on Sunday.



An Iraqi press freedom group called it a warning to the media that threatens the future of Iraq's fledgling democracy.



"It is a government message to the media outlets that if you are not with us, then you are against us," said Ziyad al-Aajely, head of the Journalistic Freedoms Observatory.



Safaa Rabie, head of Iraq's Communications and Media Commission that regulates the news media, denied that. "It is an organizational matter, not a crackdown on the press," he said.



Most of the targeted media outlets are based in Iraq, although foreign broadcasters, including the BBC and Voice of America, were on the list as well as the U.S.-funded Radio Sawa. Voice of America does not operate from Iraq, and the BBC has significantly pared down its staff.



An official at Radio Sawa said it does have a license and could not explain Sunday why it had been singled out.



"We were surprised ... because we think that we work in accordance with all Iraqi laws," Sawa deputy director Salah Nasrawi said. "Bureaucracy and the delays in the government offices might be behind this."

Associated Press Writers Kay Johnson and Bushra Juhi contributed to this report.

Tuesday, 19 June 2012

Dr Hassan Aydinli attended the laying of the first stone of the new athletics stadium of Mons by Belgium's Prime Minister Mr. Elio Di Rupo



Dr Hassan Aydinli, ITF EU Representative, received an invitation from Belgium's Prime Minister and Burgomaster of the city of Mons Mr. Elio Di Rupo to attend the laying of the first stone of the new athletics stadium of the city of Mons, Belgium on 16th June 2012.

The ceremony was attended by Mr. André Antoine, Minister of Sports for Wallonia and by the aldermen and members of Mons municipality college.

Dr. Aydinli took the opportunity to establish contacts with several Belgian politicians who attended the reception.



Tuesday, 12 June 2012

Kerkük’ü Irak Türkleri ölürler, bırakamazlar



Sadun KÖPRÜLÜ

sadunkoprulu@gmail.com


Irak Türklerine karşı Saddam döneminde olduğu gibi, bugünde sinsi asimilasyon Politikası bu defa Kuzey Irak yönetimi Barzani, peşmergeler tarafından ağır olarak gündemde yer almaktadır, ERBİL, KERKÜK Türklerine karşı yeni uygulamalar, planlar tüm yöneyle sürmektedir.



Son günlerde Türkiye Kürtlerle diyalog kurması, VE Kürt açılımı bunun boyutur , böylece Türkler arka plana alındılar ve unuttular, bu günde üst düzeyde Türki’nin Kürt peşmergeler ile görüşmesi, Kürtler daha fazla güç alda etmek üzere umutlarına kavuşmak için eski dönüşleriyle yine Kerkük’ü gündeme almak üzere tahditler savunmakla, Kuzey ırak’a bağlanmasından söz etmektedirlerTürkmen şehri Kerkük konusunun gündeme gelmesi dünya, ve tüm Türkler tarafından önem taşmaktadır, böylece endişeye kapanmakltadırlar, Kerkük ile ilgili Kürt peşmergelerin açıklama konuşmaları üç milyonun üstünde olan Türkleri tedirgin etmemtedir, ve 14 Temmuz 1959 Kerkük katliamını hatırlatmaktadır, bu dönem Türkler aynı acı, baskı, tehlikeli durumdadırlar, Saddam dönemi gibi Türkmenlerinin ana haklarına karşı hiçbir ağırlık koyulmamıştır, her gün başka baskılar, planlar, etnik milli soykırımlar sürmektedir.



Çünkü Türkiye ne kadar Kürt peşmergeler yönetimiyle ilişki kurulursa da dün olduğu gibi, bugünde PKK teröristlerini desteklemek üzere, her türlü lojistik yataklık kuzey Irak peşmergeler tarafından vermektedir.



Kürtlerle olan bu gün bu diyalog Türkmenlerle aynı eşit olmasıyla her türlü yardım, destek verilmesiyle Türkmen eli bölgelerinde yatırım, işbirliği, çalışma, fabrikaların, Türk hastane, okullarının açılması çok önem sağlayacaktır. Kürtlere karşı olan bu özellik taşmakta olan tutumun Irak Türklerine karşı uygulamkla haklarını savunmalı, korumalıdır ve görüş birliği sağlanmakla Türkmen politiksini değerlendirmeli ve desteklemek gerekmektedir.



Saddam döneminde anayasada üçüncü millet olarak yer almayan Türkmenler, bugünde Amerika işgali 9 Nisan 2003 sonra Irak’ın önde gelen kültürlü, efendi, toprak bütünlüğünü savunan milleti olarak ve kurucu unsurlarından olmasına rağmen, ne yazık önemli siyasi, anayasal haklarına kavuşmamdan ana yurtları Kerkük, ERBİL, TELAFER şehirleri üstünde Kürt yönetimleri tarafından her türlü oyunlar oynanmakla, topraklarına, yerlerine el koyularak, her türlü haksızlıklara maruz kalarak kimsesiz hala düşmektedirler



Saddam Irak Türklerini yok saymakla, her türlü bahane uydurarak, baskı işkenceler idamlara kalkarak, Türkiye’den bir parça olduklarından dolayı cezalandırılarak, Bağdat hükümeti ise Türkmen politikasın geliştirmeden hep baskıların sürdürmüşlerdir ve tüm sorunların karşısında yalnız bırakılarak, Saddam’ın eski hatalarını olumsuz olarak bugün Kürtler başarmaktadırlar. Bu gibi haksızlığa karşı Türkmenler şehitler vererek, mücadelelerini kanlarıyla sürdürmek için, başkalarınden dah fazla büyük düzeyde yeteneklere sahiptiler ve haklarını savunmak için, kendi milletleri olan Türkiye’nin yanlarına olmasını ve Kerkük konusunun gündemde tutulmasını ve milli mücadelelerine destek verilmesini arzuluyorlar.



Yakında Irak’ta olacak genel, yerel seçimlerin bugün Barzani ve öteki Irak’ı yönetenler tarafından yürütülerek, her taraf bir pazarlık içindedirler, artık bu seçimde Türk şehri Kerkük’ün geleceğini belirlemek istiyorlar 31 Ağustos tarihin ortadan kalkan Kürt referandumu yerine eşitlik bulmaya uğraşıyorlar Türkmenler Kerkük’te olduğu gibi Türkmenler ERBİL, MUSUL, DİYALA, VASİT, BAĞDAT ve Irak’ın birçok yerlerinde ağırlıkta oldukları belli olmasına karşı, Kürt yönetimi Türkmenlerin toprak bölgelerini Kuzey Irak yönetiminin idari coğrafyasına katılmasına tüm yolları denemektedirler, bu gün Irak işgal altında olarak, istikrar ve güvenliği olmadan Türkmenler tek başlarına acı dertleriyle, yok olma politikasıyla uğraşarak ve Irak’ın işgaline bölünmesine karşı durarak toprak bütünlüğünü savunmaktadır, Kürt yönetimi ise kendi çıkarları için Kerkük petrolünü ele geçirmekle daha fazla pay almak için Kerkük Türkmen şehrini kuzey Irak’a katmaya uğraşmaktadır, ve kendi çıkarları için Irak’ı bölmek , parçalama işbirliği içindedirler Türkmenlerce tüm bu çıkardan önce, Irak devleti bir an önce istikrara kavuşması daha önemli olarak, Türkmenlerde eşit haklarına sahip olmalarını umudunda yaşamaktadırlar.



Türkmenler Irak’ta üçüncü millet olarak Kerkük, ERBİL, MUSUL, ALTUNKÖPRÜ, TUZHURMATU, TELAFER ve Irak’ın Türkmen yoğunluğu olan yerlerde dillerinin resmi dil olarak Irak’ın genelinde kullanılması ve eğitim yapılması yanında, ekonomik, ticaret alanında HABUR kapısından yararlanmalı gerekmekle, Ovaköy kapısının açılmasıyla, Türkmenler güçlenmekle yeni projelerini, iş yerlerinin, ticari alanları kurulması ile yeni gelişmeler, istikrar, güvenlik sağlanacaktır.





Kerkük’te ve tüm Türkmen elinde Irak’ın genelinde önemli görevler Türkmenlere dağıtılmalıdır.



Kerkük bir Türkmen şehri olarak, Kürtlerin istekleri gibi, yüzde otuz iki değil yüzde 80 oranının üstünde temsil edilmesi doğal bir haklarıdır, Kerkük, Araplaşmadan, Kürtleşmeden önce yüzde, yüz Türkmen şehri olarak her türlü araç, politika baskı, asimilasyon, katliam, soykırımla Türkleri kendi toprak, yurtlarından uzaklaşmaya çalıştılar.



Bir Türkmen şehri olan ERBİL, MUSUL ve öteki Türkmen yerlerinde Türkmenler yüzde, yüz oranda haklar almalı gerekmektedir

arak Kerkük’te önemli görevler Türkmenlere verilmelidir Kerkük Valisinin ve daire müdürleri ayrıca birçok kuruluşların Türkmenler tarafında yürütülerek Türkiye, Amerika, BM ve Avrupa devletleri, insan hakları baskısıyla, Türkmenler önemli doğal haklarına kavuşmalıdırlar, çünkü Türkmenler Irak’ın kurucu unsurlarından olarak azınlık değildiler, tam olarak bir seçim, sayım yapılırsa türklmenler Irak’ın her bir yerinde bulunmaktadırlar% 30 üstünde Araplaşmışlar, ve Kürtleşmelerdir.



Bölgesel Kürt yönetimi NEÇİRVAN Barzani önceki tehditleri ile Mesut Barzani’ni ve Talabani’n tehditleri hiçbir zaman Türkmenleri milli dava mücadelelerinden, ana haklarsından bıktıramadı, uzaklaşmadı, bu uğurda çok sayıda şehitler vererek haklarını almaya kanlarını, canlarını vermeye ön sırada durmaktadırlar.



Kerkük bir Türkmen şehri olarak, 700 bin Kürt’ün Kerkük’e haksız yere yerleşmesiyle, Kerkük’te iktidarı Türkmen’den başka hiç kimse de önce paylaşılmaz, Kerküklü olmayalar hiçbir zaman Türkmen bölgesine çözüm getiremezler.



Önce Kerkük’e yerleşen peşmergeler Kürtler derhal Kerkük’ten çıkmaları gerekir, referanduma 140 maddesine karşı olduğumuz gibi, Türkmenlere verilen yüzde 32 ye karşı olarak, artık ortadan kalkan Kürt referandumu tam olarak Aralık ayında gerçekleştirilemedi ve ve hayal kırgınlığına uğramışlardır.



Kerkük’te Türkmenler tüm hakların almak için Türkmenlerin yapmış oldukları boykot Türkmen tüm haklarını elde etmek için şartlarını Irak hükümeti, BM ve Amerika’ya bildirmişlerdir, Kerkük yüzde yüz bir Türkmen şehri olmakla, Türkmenler tüm haklarını elde etmekleri ile yüzde 32 formülü değil yoğun olan nüfusları bakımında daha fazlasına sahip olmalarıdır.



NEÇİRVAN önceden, tehditler savunmadan Türkmen şehri Kerkük’e başka yerlerden getirilen yerleşen 700 Kürt peşmergelerin yerlerine dönmelerine karşı durmadan, bir an önce el koydukları Türkmen arazileri, yerlerine geri dönmeleriyle Kerkük’ün özel bir statüye kavuşmasıyla Kerkük’ten Saddam ve sonrası patlama, kaçırma, öldürme olayında yerlerin evlerini bırakan Türkmenler tekrar Türkiye, BM Amerika Avrupa gözetimi altında yerlerine dönmeleriyle doğru yasal seçimler, sayım gerçekleşecektir.



NEÇİRVAN düşmancasına besleyen tehdit dolu sözleriyle, Araplarla anlaşmadan konuşarak iktidarı Araplarla paylaşacağını söyleyerek, Kerkük’ün öz be öz sahibi olan Türkmenleri arka plana da tutmaktadırlar.



NEÇİRVAN’İN hiçi bir hakkı Kerkük’te olmadığını iyi bilmelidir ve iyice düşünmelidir.



Çünkü Kerkük’ün durumu, konusu yalnız ve yalnız Türkmenleri ilgilendirmektedir.



ERBİL, MUSUL, KERKÜK DİYALA ve onlara bağlı Türkmen köy ilçeleri Türkmenlerin toprakları, yurtlarıdır.

Türkmenler şimdiye kadar Süleymaniye, Dahuk, Zaho, Basra, Selahattin, Bağdat ilgili ile konuşamadılar, hiç söz açmadılar. ilgilenmediler

Oralarda o topraklarda hiçbir hak istemediler, onlarda Türkmenlere haklar verilsin diye söylemedik, konuşmadık, buna dair NEÇİRVAN Barzani’nin konuşması Türkmenleri ilgilendirmektedir, Kerkük bir Türkmen şehri olarak NEÇİRVAN Kerküklü olmadığı için Kerkük içişlerine katılmasal karışması hiçte yasal olmayacaktır. Çünkü burada nasıl olursa bir Irak hükümeti ve yasa vardır, Kerküklü olmayanlar Kerkük’ün biyografisi, statüsü ilgili hiçte konuşamaz.



Kerkük Türkmen şehridir, ne Kürt nede Arap şehri değildir ve hep Türkmen şehri kalacaktır.



Bizler Türkmenler olarak ve Kerkük Türkmen şehrine özel statü isteyerek, yoksa da Bağdat başkentine bağlanmasıyla, kuzey Irak’a katılmasına her bir yönüyle karşı durarak, Kerkük’te yaşayanlar Kerkük’ün konusuyla, durumuyla ilgilenmelidirler,

Kerkük’ün demografik yapısı değiştirmeye kalkan Kürt peşmergeler yönetimi referandum yapılacak diye 140 maddesini ortaya atarak önkoşullarda bu maddeye bağlı olan Nüfus sayımı ve normalleştirme ile ilgili bugüne kadar bir gelişme olmadan, Türkmenlerin mal, mülk arazileri ellerine verilmeden ve günümüze kadar Saddam döneminde, Saddam’dan sonra Kerkük’e yerleşen yüz binlerce Araplar ve Kürtler kendi yerlerine dönemeden, nasıl bir seçim, bir sayım olacaktır.

Bizler ortadan kalkan, yok olan referandumu tanımayız.



Söz konusu yüzde 32 paylaşım Türkmen, Arap, Kürt, Hıristiyanlar arasında olacaktır, o zaman bu yöntem, yönetim paylaşmalar Irak’ın her yerinde bulunan Türkmenleri kapsamalıdır, özellikle EERBİL, MOSUL, DİYALA, SELAHATTİN, ve Türkmenlerin yaşadığı velayetlerinde, köylerinde, ilçelerinde uygulanmalıdır.



Her bakımdan Türkmenler Saddam döneminde oldukları gibi, bugünde ana haklarına kavuşmadılar ve birçok durumları çözülemedi.



Bugün baktığımızda tüm Türkmen bölgeleri yanında, Hıristiyanların yaşadıkları bölgelerde Kürt yönetimi eli altında kendi yerleri, toprakları olduklarını bildirmektedirler, bugün kuzeybatıdan başlayarak Dahuk, Erbil ve Süleymaniye, Sincar Telafer, Mahmur, Şirvan Kalesi, Karatepe, Hanekin ve Mandallı, İmadiya, Bakşika, Karakuş, Şihan, Şehraban, Telkif, Hemdaniya, Akra, Beledroz, Şebekler gibi, ayrıca çok sayıda Hıristiyan, Yezidi, topraklarına, yerlerine toplu olarak Kürtleştirmekle, Süleymaniye, Erbil, Dahuk, Musul’a bağlı birçok ilçe köyler baskıyla Kürt peşmergeler yönetimleri bağlanmıştır.

Ve baskılar her yönüyle artmaktadır.

Kürtler bir yandan 450 kilometrelik bir alanı İşgalci Amerika yardımı ile Kuzey Irak yönetimine

Katmışlardır.

Öte yandan Araplar Irak’ın güneyin İran’a bağlamaklar İran hükümeti güneyde istediği gibi yönetimini sürdürmektedir hiçbir kimsedn bile ses çıkmamaktadır.



Böylece NEÇİRVA Barzani, BERHAM Salih’in son açıklamasına tehditleri güç ve siyasi otoritenin sonucuyla Türkmen şehrini ele geçirmeleri bir hayal olarak, hiçbir zaman gerçek olamayacaktır.



Kerkük Irak Türklerin anayurdu,

Gönülleri, başkentleri, milli topraklarıdır, bu topraklar Türk toprakları olarak, onu tüm düşmanlara, hainlere, işbirlikçilere karşı savunacaklardır, son damla kanları kalıncaya kadar, Kerkük ne Saddam tarafından zorla yerleştirilen Araplar, nede Amerika, İsrail, İngiliz tarafından bugüne kadar kullanılan Kürt peşmergelerin olacaktır.



Bizler Irak Türkleri olarak ölürüz, bir karış, bir parça Kerkük, Türkmen eli topraklarına sahip çıkarak, kanımızla, canımızla bu uğrunda yüzlerce şehitler, verdik, vererek, milli dava mücadelemizi sürdürerek, hiçbir düşmanlara baş eğmeden milletimizi, topraklarımızı, yerlerimizi koruyacağız, koruyacağız.

Ve hiçbir düşmanlara vermeyeceğiz ölürüz bırakmayacağız.

Irak Türklerinin - Anayurdu, gözbebeği Kerkük Şehri


Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ

sadunkoprulu@gmail.com


Kerkük, bir Türk şehri olarak, Anadolu coğrafyasının devamında Irak’ın kuzeyine düşmektedir.

Esasen tarih öncesinden itibaren Türk-Turan boylarının yaşadığı bu coğrafyada Sümerlerden, Selçuklu Atabeylerine ve Selçuklu öncesi döneme ait Türk devlet ve beyliklerinde olsun, har zaman bu topraklar Türklükle harmanlaşmış ve bugüne kadar bu topraklar hep Türk-Turan boylarının yurdu vatanı olmuştur.



Selçukludan günümüze bu topraklarda, ortaya çıkan Türk medeniyetlerine ait tüm nişanlar, izler ayaktadır ve bunun en önemlileri olarak ta kurulan şehir ve kasabalar, buralardaki maddi manevi varlığı ile dipdiri ayaktadır.



Türk şehirleri olarak Erbil, Musul, Bu şehirler, doğusunda Süleymaniye batısından Kifri, Selahattin şehri, güneyinden Bekuba, Diyala şehirleri ile birleşmekle, Bağdat’ın 248 km uzaklığındaki bu güzel şehir Irak’ın en zengin petrol bölgelerindendir. Kerkük bir Türk şehri olarak tüm değişmelere, hatta Osmanlıdan sonra İngiliz işgalliyle başlayan ve günümüzde değişik biçimleriyle uygulanan soykırımlar, toplu katliamlar sürüp gitmiş, buna bir de Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte inkâr, asimilasyon ve yok sayma saldırganlığı eklenince durumun vahameti anlaşılacaktır…



Bugüne kadar Irak’ta hüküm süren kıyıcı rejimler, uzun yıllar daha ziyade İngiliz, Rus ve başka güçlerin elde tuttuğu feodal güçler ve onların tüm varlık sebebi eşkıyalık ve ayrıcalık olan bazı unsurlarla birleşerek, Türklüklerini yaşayan insanlarımıza karşı her gün ve her an bu insanlık dışı uygulamalarına yeni biçimler ekleyerek sürdürmektedir.



Baskı ve yıldırmalar sunucu on binlerce Irak Türk gençlerini, erlerini idam olmadan, her türlü işkence odalarında, canlarını vererek olumsuz Irak savaşlarında ölerek, binlerce insanlarda Kerkük’ün bağrından kopararak, uzaklaştırmakla güneye, çöllere sürgün olarak, yerlerini bırakmadan milli davalarını korumuşladır.



Gönüllerinde içli Türkçülüklerinden, milliyetlerinden hiçbir temiz atılgan gençler baba yiğitlerimiz vazgeçmeyerek, milli davalarında Kerkük için savaşarak dönmediler.

Çünkü Kerkük tüm Türk milletinin atar damarı Türklük kalesi, baş tacı ve gönlüdür.



Saddam dönemi her türlü baskı, işkence sistemli bir hale getirilmiş, amaç, bu yöredeki Türk izlerini yok etmek, Türk varlığını sindirmek olmuştur.



Değişik uydurma gerekçelerle yapılan zoraki kitlesel yer değiştirmeler bir yerde “topyekûn sürgündür”;özellikle petrol varlığı bilinen Kerkük ve çevresinde uygulanmıştır bu göç ettirmeler.



Buna karşın Kerkük’ün kahir ekseriyetle Türk varlığı yok edilememiş, aksine toplumsal bir karşı koymuş ve direniş ruhu Türk Milletini yurduna toprağına sahip çıkma duygusunu kuvvetlendirmiş, bu bir milli mücadele halinde gelişmiştir.



Kerkük’ün bir Türk şehri olduğu gerçeği uğruna yapılabilecek her mücadele sürdürülmüştür…



Türkçe çok değişik türlerde destanı eserlerle bu mücadelenin en önemli aracı olmuştur.



Hoyratlar, şiirler, destanlar, ağıtlar, maniler, öyküler bir bakıma Irak Türklüğünün sığınağı olmuştur.



Gerek Türkiye’deki, Türk dünyasında kardeşlerimiz gerekse tüm dünya bu gerçeği bir kere daha görmüş veya görmek durumunda kalmıştır.



Kerkük, Erbil, Musul, Telafer, Tazehurmatu, Kifri, Bayat, Kümbetler, Altunköprü ve tüm Türkmenelin de yegane sonsuza tek gururu büyük Türklükçün milli dava simgesi sayılmaktadır.



Kerkük Türk milletimizle, artik bu simgeyi sonsuza dek yaşatarak gücüne güç katarak, onu canımızdan fazla korumalıyız yaşatmalıyız.

Kendimizi sevdiğimiz kadar sevmeliyiz.



Kerkük şehri bir Türk şehri olarak Irak’ın kuzeyine düşmektedir Erbil, Musul şehirleri doğudan ise Süleyman iye Batısından Kifri, Selahattin şehri

Güneyinden Bekuba, Diyala, şehri ile birleşmekle Bağdat’tan 248 km uzaklığında olarak, Irak’ın en zengin petrol bölgelerinden sayılmaktadır.



1974 yılına kadar Kerkük şehri 6 ilçe ile, 23 bucaktan oluşmakla 1976 tarihinde, Kerkük şehrinin Baas Saddam rejimi tarafından, adi değişilerek, Irak Türkleri buna karşı durarak, Kerkük hiç gönüllerden, dillerden düşmeyerek değişmedi, akıllarından yüreklerinden Türkçülük duyguları hiç ayrılmadı.



Akılları sıra Kerkük’ün yapısını bozdular. Kerkük şehrinin ilçelerinin sayısı ikiye düşürüldü, bucakları yedi idi…

Kerkük’ün toplam alanı 19, 543 kilometre kare iken 7734 km kareye düşmüştür.



Kerkük’e bağlı birçok kasaba ve köy Saddam döneminde Basçıların hesaplarına uygun başka illere bağlamıştır.

Bu durum yeniden düzeltilmelidir. Irak hükümeti 29- 01 -1976 tarihinde 41- 42 sayılı kararına göre uygulamıştır.



Kerkük nüfusu 1957 – 1965 ve 1977 sayılarına göre sırasıyla 388,939, 473, 226 ve 495, 425 olarak, Irak’ın toplam nüfus oranı ise % 6, % 5-8 ve % 4 olmasını kapsamakla ve 1965 yılında Türklerin % 100 Türk olmasına karşın sistematik eritme ve yok etme siyasetleri nedeniyle yer dengeler bozulmaya çalışılmıştır.



Saddam döneminde yürütülen Araplaştırma –hatta rejim budalalığı adına “Basçılaştırma”- siyaseti çok derin yaralar açmışken, bunu ABD, İngiliz öncülüğündeki işgal güçleri bir başka şekilde devam ettirmiştir.

Balkanlarda Hıristiyan batının, açık adıyla haçlı ruhunun yüzlerce yılda yaptığı “alt kültürleri geliştirme”, ve kan ve gözyaşı “balkanlaştırma “ siyasetlerinin bir benzeri, bu topraklarda bir laboratuar çalışmasının başka şekli halinde yapılmaya çalışılmaktadır.



Yani, bir alt kültürü öne çıkararak, aşiret-kabile-feodal çetelerden türeteceği bir “Kürtçüleştirme” ve “Kürtleşme, yani kabilelerden başka bir yaratık türetmek…”

Vahşetin boyutu değişmemiştir.



Hatta yöntem olarak soygun, gasp, insan kaçırma, hiçbir yasal tarafı olmadan –sözüm ona üretilen- yerel yönetimlerce sorgusuz sualsiz tutuklamalar, ev ve semtleri ateşe vermeler, zorla ev ve işyerlerine haraç kesmeler (kibarlaştırarak “ceza kesme”, namusa saldırı, mala mülke el koymalar o boyuttadır ki, kale burçlarından ecdadın yattığı mezarlıklara kadar bu saldırıyı genişletmişlerdir.



Abu Garipte yapılanların bir başka görüntüsü halinde… Saddam devrinde yerlerinden edilen Türkmen aileler dönüşünde kendi mülklerinin feodal güçlerce başkalarına verildiğini görmüş, daha önce sürgün yaşadığı toprakları da kaybetmiştir.



30 Ocak 2005 tarihinde uygulanan her türlü sahte oyunlar seçimlerde Irak Türklerine karşı, Kürt grupları yüz binlerce Türkiye, Suriye, Iran ve Irak’ın bir çok yerinden değişik vaat ve imkânlarla yerine göre zorla getirilen değişik unsurlar Kerkük Türk şehrine yerleştirilerek şehrin nüfus ve kültür yapısı tahribe çalışılmıştır.



Saddam Baas rejimi düşmeden önce, Kerkük şehri idari bölümünden Kerkük ilçesi Kara Hasan bucağı, Şiven bucağı, Tazehurmatu bucağı, Dakuk – (Tavuk) bucağı, Havice ilçesi, Abbas bucağı, Riyaz bucağı.



Kerkük şehrine bağlı köylerse Ömer Mandan, Leylan, Kümbetler, Kızıl yar, Bul hava, Topzava, Çardaklı, Yaycı, Türk alan, Beşir, Yorgan tepe, Kerkük şehri Hasa çayı ile ikiye bölünür iki yaka halındadır.



Kerkük ile ilgili olarak son günlerde Kerkük dünya ve Kürtlerin gündeminde yer almakla, kimsesiz öksüzlerin mallarını bölme biçimde, her bir taraf Kerkük Türkmen şehrine el koyarak, Kürtler, Araplarda Kerkük kendilerinden bir parça olduğunu öne sürmektedirler.



Bunu iki tarafın bilmesinde yarar vardır Kerkük bir Türk şehridir; statüsü hakkında yalnız Irak Türkleri karar vere bilecekler 1970 yıllarından Kerkük’te ve tüm Türkmenelin de, Irak Türklerine karşı asimilasyon her türlü zorlukla, baskıyla topraklarını, yerlerini değiştirmekle Irak Arap Baas partisi Saddam cellâdı 1980 yılında 1391 numaralı bildirisi ile Irak Türklerini rejim güneye zorla göç ederek evlerini mülklerini ellerinden alarak “Araplaştırma Politikası”yla Türklerin yerlerini istimlâk ederek, güneyden ve Arap devletlerinden, Türkmeneline yerleştirmişlerdir.



Kerkük şehri Osmanlı İmparatorluğu dönemi öncesi ve sonrasında bir Türk şehri olduğunu göstermekle, ayrıca İngiliz işgalinden sonra, Irak Krallığı Irak Cumhuriyeti döneminde asimile başlamakla, yene Kerkük şehri Türkçülük simgesini sürdürmekle, Türk kimliğini kanıyla canıyla savunmaktadır.



Irak Türkleri, her türlü bu işkence baskılara karşı, dayanarak tüm güçleriyle, Türk dillerini milletlerini unutmadılar.



Dikta Saddam rejimi de, Irak Türklerine acımadan, her türlü politikalar uygulayarak, yok etme, eritme politikası yürütmekle, Kerkük Türk şehrini etkilemekle, acımasız Kerkük ve tüm Türkmeneline karşı yapılan asimilasyon sindirme, politika uygulamakla hapishane, idam, işkence ile Türkleri yok etmekle baskı soykırımı, katliamlarla

Türkmenler kendi yerlerinde, topraklarında, ev satın almalarını yasaklayarak, devlete bir iş almadan atanmadan, çeşitli ekonomik siyasi

Kültürel, baskılar artarak, siyasi partiler sosyal, kültürel dernekler kurmalarını yasaklamakla, onları Irak toplumundan uzaklaştırmıştır.



Irak Türkleri kendi dilleriyle, okuma yazma eğitimi, dergi gazete kitap çıkartma, yayma haklarına sahip olmayarak, her zaman gözaltına alınmışlardır.



Irak Türkleri uzun yıllar süren 3 ayrı mücadele devresinde çok sayıda şehitler vermek durumunda kalmış, her bir bakımdan ezilmişlerdir.



35 yıl süren Saddam dikta rejimi, 9 Nisan 2003 tarihinde ABD ve uluslar güçleri, Irak’ı işgal etmişleridir. Güya zulme, baskıya son vererek demokrasiyi getireceklerdir.



İnsan hakları korunacaktır. Bu duruma sevinenlerden birisi de “sahipsiz Türkmenler/ Irak Türklüğü” olmuştur. Baas rejiminin düşmesinden sonra Türk şehri Kerkük belirli gurupları akınına uğrayarak, her türlü baskılar onlara karşı sürdürmüşlerdir.

Daha fazla Türkler bugünde Kürtlerin, işgaline maruz kalarak, bunun yanında

Türklüğün direnç noktaları vardır.



Kıbrıs, Kerkük bunların başında gelmektedir. Türkiye’nin dillendirdiği “kırmızıçizgiler” bir bir düşürülmüş, milletin haysiyeti incinmiş, başta “çuval olayı” olmak üzere İşgal güçlerinin yönlendirdiği Kürt aşiret reisleri gerek Irak’ın kuzeyinde yaşayan başta Türkmenler olmak üzere aşireti dışındaki unsurları adeta işgalcilerin yöntemleriyle eritme, sindirme, tehdit, kanunsuz ahlak dışı hareketlerle “toplama kampına sürükleme” gibi tutuklatıyor, evlerinden yerlerinden ediyor mal ve mülküne el koyuyor… Tüm olup bitenler karşısında beylik açıklamalar veya daha sorunsuzu görmezlikten gelme, duymama, kulaklarını tıkama şeklinde “sessizlik” tercih edilmiş, vahşeti uygulayanlar hadlerini aşan açıklama ve tehditlere yöneltmiştir ne yazık ki… Bir başka şekilde belirtelim: bu vahşet, Kürt aşiret reisleri ırkçıların emrindeki kültür ve insanlık bilmez güçlere havale edilmiştir.



85 yıldan fazla süren Irak Türklerinin acı çilesi başlarına gelen soykırımlar, katliamlara karşı tüm dünya sessiz kalmıştır.

Yetmemiş, hangi aklın eseri bilinmez sevdiğimiz devleti de aynı sürecin bir parçası olmaktan kurtulamamıştır. Habur gümrük kapısı onlara yüksek bir gelir sağlamıştır.



Türk medyası Kürtlere daha fazla, her türlü önemi vermekle, Irak Türklerini uzaklaştırmakla, onlarla ilgilenmemiştir.



Irak Türklerinin tek varlığı bas ülkeleri, gönüller, milli Türklük toprakları olan Kerkük şehri, bugün düşmanlar her türlü siyaset senaryoları ve yeni çözümler üretmektedirler.



Kerkük tanılan bir Türk şehri olarak, her bir yerinden, Türkçülük coşmakla kokmaktadır,

her bir yeri Türk’çedir Kale tarafından Çay, Musalla, Köprü başı, Şehitler köprüsü, İmam Kasım, Iskân, Bulak, Yedi kızlar, Helvacılar, Avcılar, Meydan, Çukur, Şorca, Piryadı, Kasaphane, yeni damlar, Hüseyin Avni, Tokat hamam mahalleleri öteki yaka Mecidiye, Sarı Kahya, Arafa, Almaz, Bekler, Gavur bağı, Neft deresi, Cirit Meydanı, Beşiktaş mahallesi, Molla Abdullah tepesi, Talim tepe,

Rahim ova, Korya, Baba Gür, gür, Tisin Bağdat yolu.

Kerkük şehrini ikiye bölen Hasa çayı üzerinde, Osmanlı döneminde yapılan, Kerkük Türklerin yanında, çok önemli yer olan Taşköprü, Irak hükümeti Tarafından yıkılarak yalnız adı kalmıştır.



Kerkük şehri bam başka, özellik yansıtır, tüm çevrenin güzelliğini taşmaktadır, hiçbir zaman ışık güneşi sönmeden, geceleri umut dolu ayrı, ayrı canlılık baba gür, gür ateşi yöreye güzellik vermektedir.



Kerkük’ün mezarlık toprak yapıtları, mahalleri, büyük Türk devletlerinden, Türk Sümerler, Atabeylerinden, İmparatorluklarından günümüze eski kalıntılar, büyük ulu tarihimizi tüm insanlara dünyaya yansıtmaktadır.



Artik Kerkük şehri, Irak Türklerinin ana şehri olarak, hiçbir zaman düşmanların olmayacaktır.

Çünkü her bir karış toprağında binlerce Türk şehitlerimiz kanlar dökmüştür, bizlerde bu uğurda özveri olarak Kerkük için her Türkmeneli toprak, şehir, bucak, ilçe, köylerimiz için kan vermek, şehit düşmek ne mutlu, büyük Türk milletimize, biz Irak Türklerinin ilkesi, simgesi Kerkük demek tüm Türk dünyası, Türkiye, Türkmeneli demektir.



Bizlerde hiçbir zaman ayrımcılık, iklimcilik, köycülük, şehircilik, mezhepçilik olmayacaktır bizler biriz bir kalacağız tek dostumuz yalnız Türk’tür ve yene de Türk kalacaktır Türk olacaktır.

Monday, 4 June 2012

U.S. Embassy Baghdad: Announcing Opportunities for Study and Travel to the United States

PRESS RELEASES


Announcing Opportunities for Study and Travel to the United States

U.S. EMBASSY BAGHDAD

Office of the Spokesman

_________________________________________________________
FOR IMMEDIATE RELEASE MAY 31, 2012

ANNOUNCING OPPORTUNITIES FOR


STUDY AND TRAVEL TO THE UNITED STATES

The U.S. Embassy in Baghdad is pleased to announce that we are now accepting applications for two U.S. Government-sponsored exchange programs focused on developing leadership, public service, and English teaching skills. The programs will provide Iraqi mid-career professionals and young teachers of English the opportunity to travel to the United States to improve their professional skills at the graduate level, refine their teaching skills, increase their English-language proficiency, and extend their knowledge of the cultures and customs of the United States. These programs work to support the goals of the U.S.-Iraq Strategic Framework Agreement and to build ties of mutual understanding between the United States and Iraq.

The following programs are now accepting applications:

• Hubert H. Humphrey Fellowship Program: The Hubert H. Humphrey Fellowship Program is a Fulbright program that brings accomplished young and mid-career professionals with demonstrated leadership potential to the United States for a year of non-degree graduate-level study, leadership development, and professional enrichment. The program’s goal is to provide future leaders and policy makers with experience in U.S. society, culture, and professional fields to provide a basis for lasting, productive ties between Americans and professional counterparts in Iraq and other countries. Mid-career professionals with a minimum of a bachelor’s degree, at least five years of professional experience, and a commitment to public service in the public or private sector are encouraged to apply.

• Fulbright Foreign Language Teaching Assistant (FLTA) Program: The FLTA Program is a nine-month non-degree program that provides young teachers of English an opportunity to refine their teaching skills, increase their English-language proficiency, and extend their knowledge of the society and culture of the United States, while being teaching assistants of Arabic to U.S. students and strengthening foreign language instruction at U.S. colleges and universities. Applicants must be between 21 and 29 years old, be current teachers of English, and possess a bachelor’s degree by June 2013.

For both programs, applicants must have fluency in English, no or limited prior U.S. experience and be Iraqi citizens residing in Iraq. The programs will not support family members. There is no cost to apply to these programs. The U.S. Department of State will fully fund participants’ travel, educational program costs, health insurance, housing, and a modest living stipend.

Prospective applicants are encouraged to review the program information and eligibility guidelines available on our website, http://iraq.usembassy.gov/exchangesprograms.html.
 The deadline for submitting applications to both programs is August 1, 2012. For more information, applicants may email FulbrightIraq@state.gov.