Friday, 23 March 2012

IRAK TÜRK'Ü İLE İRAN TÜRK'ÜNÜN MİLLİ COŞKUSUYLA, KANINI, KARDEŞİNE ADAMASI

IRAK TÜRK'Ü İLE İRAN TÜRK'ÜNÜN MİLLİ COŞKUSUYLA, KANINI,


KARDEŞİNE ADAMASI



Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ



Milli Duygu, Milli sevgi öyle bir iç kutsal sevgidir ki, her zaman

insanlar ilkeleri

Uğrunda canlarını, kanlarını vermeye hiçte çekinmeden adamaya hazır olurlar.



Türkiye, Dünya Türkleri ile bizleri birbirimize bağlayan, kaynaştıran

bu milli ilkeye inananlar kendi yaşamını, çıkarını, geleceğini, en

önemli olan canını düşünmeden Türk Dili, toprağı, Bayrağı, yurduna,

bağlı olduğu simgesi, milli duygusuyla kan kardeşi, için kanını,

canını adamaya bir milli görev olarak hiçte çok görmeden seve, seve

çekinmeden verecektir.



Irak Türkleri ile İran Türkleri bu kutsal ilkenin bir örneği

sayılarak, Türkçülük sevgisiyle, milli ilke bağlantısıyla yoluna inanarak, uzun

yıllardan beri bu milli dava sevgisi onları birbirine gönülden

bağlayarak, tüm Dünya Türkleriyle bir parça olduklarını uzaklarda

olursalar bile temiz kanla, millet aşkıyla coşmaktadırlar.



Sekiz yıl süren İran, Irak savaşı binlerce Müslümanlar iki rejimin

sürdürmesiyle canlarını kayıp etmişlerdir, en çok olan iki taraftan

Türklere olmuştur.



İran, Irak savaşında iki taraf zorla Türkleri ön sıraya bırakarak, ya

savaş yapacak, yoksa idam olacaklar, başka bir seçenek Irak, İran

Türkleri karşısında yok idi, böylece binlerce iki tarafın birbirlerine

düşmanlıkları nedeniyle her türlü, baskı, işkence, zorlukla Türkler yüklenerek,

şehit olarak evlerinden, yerlerinden, topaklarından olmuşlardır,

Kimide

idam olarak ve hapishaneye atılmışlardır.



Uzun Yıllar Abu Garip Siyasi hapishanesinde Türkiye, Türklük

davasından dolayı hapis olduğum sırada bir Türk şehidinin öyküsü çok

acı, çile, özlem dolu, işkence sırasında Savaş nedeniyle tutsak olan

bir işkence hücresine yaşayan bir İran Türk'ünden duydum.



Bu Öykü bu hikâye doğru bilinçlerde kalarak yıllar geçse bile hiçte unutulmayan savaş alanından canlanmaktadır.



Bakın canım kan kardeşlerim, ülküdaşlarım Dünya Türklerinde olan bu milli duygu

Türkçülük, milliyetçilik duygusuyla coşan, sevgisi aşk büyük bir

düzeyde Türklük, birliğini Türk aşkını canlandırmaktadır,

Bu aşk, bu sevgi her bir Türk'ün iç milli Türkçülük duygusunda

örnekleri hiçte az değildir tarih boyu görünmüştür,her bir Türk topraklarında bu aşk

yaşanmaktadır..



Artık bizler Türkler olarak birbirimize inanarak, can, gönülden

birbirimiz sevmeliyiz, birbirimize yanmalıyız çünkü bizim dostumuz Türk'ten başka hiç kimse

olamaz Dünyanın her yerinde eskiden olduğu gibi günümüzde de Türklere

yönelik, her türlü baskılar, Soykırımlar, katliamlar, işkenceler, tüm

hızıyla sürmektedir.



Dünyanın her bir yerinde Türklere karşı her türlü asimilasyon planlar

her yönüyle, bilinmektedir.



Türk düşmanları uyumadan, her türlü oyunları uygulayarak, Türkleri

sindirme politikaları yönetmeye uğraşmaktadırlar.



Bu baskılar, işkenceler yok etme planları, günümüzde Türk dünyası

Kerkük, Musul, Telafer, Altunköprü, tüm Türkmeneli de, batı, Trakya,

Doğu Türkistan, Suriye Arap devletlerinde Amerika'da Kızılderili

Türklere karşı ve dünyanın her yerinde baskı, ayrımcılık yaşanmaktadır.



Son günlerde İran rejiminin düşmanlık baskıları Türklere karşı

sistemli bir Farslaştırma politikası gütmektedir. Sayıları 40 milyonun

üstünde olan İran Türkleri Tebriz, Urumya, Diazziye, Erdebil, Türkmen

Sahra ve Bölgenin çoğunluğu Türkler olarak İran Türkleri Kaşğarlar,

Türkmenler, Hamseler, Kara papalılar, Geyikler, Şah sevenler,

Karadağlılar, Şatrunlu, Kalkanlar Delikanlılar, Bey bağlılar,

Bocağcılatlar, Halaçlar, Karaylar, Bayatlar, Timur taşlar ve

Afşarlar. Bu topraklar kendi vatanları olarak her bir ana, kültürel,

tarihsel haklarından yoksun kalarak hiçbir milli, kültürel alanında

basın, yayın, ana dilde okuma, yazma eğitim görme hiçbir haklara kavuşmadan

Acem rejimi sistemli bir Farslaştırma politikasıyla ayrımcılık

yapmaktadır.



Uzun yıllardan kendi toprakları, yurtları olan İran Türkleri tarih

boyunca büyük Türk devletleri kurmuşlardır.



Her dönemde olduğu gibi tüm İran Türkleri acımasız diktatörlük

Farslaştırma politikasıyla Tek Tebriz Türk şehrinde 35 bin Türk rejime

karşı mücadele vererek şehit olmuştur.



Geçmişte olan

Baskılar bu gün olduğu gibi geçmiş dönemde milliyetçi, Kazım Şeriat

Medarı ya karşı olan haksızlığı ve onu sıkıyönetimi altına almalarını

unutmayalım, Rahmetli Şeriat Medarı her şeyi İran Türk davasına adamak

için görevden alınmıştır.



Kahraman, Yiğit İran Türkleri milli benliklerini Türkçülük

kimliklerini davalarını korumak, savunmak için tarih boyunca mücadele

ederek şehitler vermişlerdir.



Günümüzde de güney Azerbaycan Milli oyaniş Hareketin Lideri Dr. Cagri

Cohreqanli bey bu milli Türkçülük uğrunda İran

Türklerinin milli mücadele davasını tüm dünyaya ulaştırmakla Türkçülük

davasını yaymakla çalışarak, İran Türklerinin milli haklarını savunmakla

yıllar boyu bu davasına can atarak dava arkadaşları Türk birliği

yolunda, Atatürk'ün Elçi beyin izinde yürümektedir.



Dr. Mahmut ali Çöhreganlı, İran Türklerinin liderin, bundan sonra İran

Türklerinin yoğun olarak yaşadığı 7-8 kentte birleşerek Türkçülük

davaları tüm dünya Türklerinin ve Türkiye Cumhuriyetinin katkı desteği

ile haklarını kazanacaklarına inanarak, milli mücadelelerin

sürdürmektedirler.



Dünya Türklerinin bir parçası sayılan İran Türkleri, nüfusları 40

milyonun üstünde olmalarına rağmen ana yasal haklarına kavuşmadan,

haklarını almadan, her türlü acı işkence, baskılara tutuklamaya kıyıcı rejim

tarafından maruz kalmaktadırlar



İran Şahı döneminden bu yana İran Türklerin dillerini, milli

davalarını Acemler Farslar ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.



İran

Türkleri bugün Tahran, İsfahan, Tebriz, Urumya, Erdebil, Kum, Türkmen

Sahra, Afşarlar, Kağşarlar, Horasan, Hazar Denizi bölgelerinde büyük

bir Türk nüfusuna sahip olarak, İran Türklerden çok az olan Acemler

Farslar, bugün İran İslam Cumhuriyeti Türklerinin kontrol altında

olmakla Farslar birkaç milyonla devleti ellerinde tutarak Türklerin

ana haklarına dillerine karşı durarak onları mezheple

kaynaştırma kalkmaktadır lar.



İran Türkleri Mezhep yanında tüm Türk dünyasında olduğu gibi Türklerin

dilleri yüce eski tarihleriyle, büyük bir millet olduklarından dolayı

onları yok etmeye tüm Türk düşmanları çalışmaktadırlar.



300 milyonun üstünde olan Dünya Türkleri ne mutlu bugün eskiden olduğu

gibi, bir devlet altında toplanmalarıyla Türk birliğini İran

Türklerinin kurtuluşuyla kurulmalıdır.



Bizler bu gün mutlu olarak dünya yüzünde bir kaç Türk devletlerimizin

olması ve dünyanın her bir yerinde Türk milleti onuruyla, töresiyle

yaşaması bizlere umut vermektedir.

her bir ülkede Şanıyla, yiğitliğiyle yaşamaktadır.



Tarih boyunca bu ülkelerde yüzlerce yıl önceleri çok sayıda Türk

devletleri İran Türkleri kurmuşlardır.



İran hükümeti İran Türklerine karşı, dil, soy kırımı uygulaması

Ruslar tarafından büyük Azerbaycan ikiye bölünmeseydi bugün Azerbaycan

Cumhuriyeti, büyük bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyetinin yanında

olmaktaydı,



Artık Güney İran ile Azerbaycan Cumhuriyeti birleşmelidir, ayrıca İran

bulunan büyük Türk milleti bir an önce kurtulmalıdır.



Tüm dünya Türklerinde bir bayrak altında yaşamalıdır büyük Türkiye bir

gün önce kurulmalıdır.



Ve Türkçülük, milliyetçilik duygusu Türk devletlerinde esmelidir,

canlanmalıdır, milli bayrağımız Türk olan topraklarda dalgalanmalıdır.



8 yıl Humeyni ile Saddam rejimi arasında, İran, Irak savaşında iki

taraftan binlerce insanlar ölerek, binlerce insanlar yaralanmıştır.

Şehit olanlar arasında çok sayıda Irak, İran Türkleri bulunmaktaydı,

İki taraf Türkleri ön sıraya bırakarak onları öldürerek kurşuna

dizmişlerdir.



Önemlisi iki Türk düşmanı olan rejimler için hangi tarafından ölürse

ölsün, yeter Türk ölmesidir, savaşa katılmayan Türkler iki rejim

tarafından idam olmaktaydı.



İran, Irak savaşında ülkelerine, topraklarına bağlı olan Türkler iki

devlet arasında kalarak, binlerce Türk insanlarımız şehit düşmüştür,

birçok insanlarda iki tarafın İslam olduğundan dolayı savaşa

katılmayarak kendi kardeşini öldürmemek için tutuklanarak idam

olmuşlardır, kurşun dizilmiştir.



İran, Irak savaşında 1980 yılında savaş başlar iken, Irak gizli servis genel

muhaberatında tutuklu olduğum sıralarda 58 odada kalıyordum, çok

sayıda İranlı subaylar pilotları tutuklanmıştır, savaş tutsağı diye bir

koğuşa onları yerleştirilmişlerdir.



Benim bulunduğum koğuşun yan tarafında, yanlış olarak bir İranlı

tutsak bulunmaktaydı,

İran Türkçesiyle sesler kulaklarıma gelmekteydi, yansımaktaydı.



En çok sesizce sürekli olarak söylediklerinin tekrarlamaktaydı. Kurak

vererek yavaşça sesini duymaktaydım, men hardayım, ben nerdeyim, canım çıktı

men özüm ölürüm, sabrım dökendi, bitti ölmeden bir Irak Türk kardeşle danışmak, konuşmak

istiyorum, içimde olanı bildirmem gerek, konuşmasını, sözlerini

duymaktaydım.



Bensem dayanmıyordum bu acı, dertli sözlere, nasıl onunla kapı

arasından konuşacağımı düşünüyordum, beni Emniyet, İstihbarat duyarsa yakacaklar,

öldürecekler, işkenceyle idam edecekler götürecekler, birde o İranlı olunca, Türk

olunca durum başka değişecek,

çok zor ne yapa bilirim ki adamın

ihtiyacı var bir Türk ile konuşmaya



Artık ben nasıl cevap vereceğim,

bu kardeşimin durumunu öğrenmek isterim, acaba derdi nedir, ne

söylemek istiyor ki? bir da İran Türküdür, Fars Acem değil, o benim

kan kardeşimdir öldürseler bile yine konuşacağım, derdine ortak olmam gerekir, kapının arasında o

yana bu yana bakarak, bu kış çok soğuk gecenin son saatlerinden

yaralanarak, ölümü göze alarak kendime güç vererek, ne olursa olsun, ölüm bir defa olacaktır.



Kapı yanına

yaklaşarak, kardeş, kardeş beni duyurumsun, ben Türk'üm Iraklı

Türk'üm, konuş neyin var, inan bana korkma yavaş, yavaş kimse duymasın sesini sesiz olarak

sonra öldürecekler ikimizi de



İranlı Türk kardeş

Allah'a şükür, sen Türk'sün, ah çok

sevindim, birkaç ay oldu tutsağım, uçağımı düşürdüler ben hiç savaşa

katılmadım bomba atamadım Irak ordusu top savarla uçağımı vurdu

düşürdüler, İran ordusu kurtardı beni, tekrar beni asker diye savaşa

gönderdiler

Allah'a şükür ölmeden şimdi seni en sonunda umuduma kavuştum,



Bir Türk olduğunu duyunca şimdi ölsem de ne mutlu bana, ben sana bir konuyu derdimi anlatmak istiyorum, bunu sen ve tüm Irak,

İran Türkleri bilmelidir, ben sana konuşacağım doğru

Bu büyük bir Türkçülük, milli dava destanıdır, benim adım yüz başı

Mehmet Ali Hüseyin Erdebil'liyim, Serpil Zehapta uçağım vurularak,

yaralanarak, İran ordusu kurtardı, yine beni tekrar savaşa asker diye

gönderdiler bu defa tutsak düştüm, ümit ederdim Iraklı Türk şehit

kardeşimin yanında, bende şehit düşeydim, öleydim daha iyi olurdu,



Kanımız birbirine

katılsaydı, birleşseydik, o dünyada bende şehit olsaydım, onun gibi

beni o gün savaşta görmeseydi şehit olamazdı.



Ben bu durumu büyük yiğitlik kahramanlığı sana anlatmak istiyorum bunu

her Türk milleti bilmelidir, bunun gibi yiğit Türklerle başımız yüksek

olacaktır. Dim dik duracaktır



Tarih 12/ 11/ 1980 saat 10 sabah İran, Irak Askerleri 700 yüze yakın

olmaktaydı, tanklarla, her çeşit silah araçlarla, iki güç birbirine

yaklaşarak, savaş tüm hızıyla, yönüyle sürmekteydi, geddikçe iki

taraftan ölenlerin, yaralıların sayıları artmaktaydı.



Ben uçaktan bomba atmadığım için insanları suçsuz yere öldürmek

istemedim İran rejimi Türk olduğum için Subay

Rütbem

elimden alarak beni savaşta asker diye ön sıraya bıraktı beni yine

savaş yapmadım, kimseni öldürmedim Ben hiç silahımı kullanamadım,

karşı tarafa Irak ordusuna hiçbir kurşun atamadım, çünkü onlar zorla

askere gönderilmişler, biliyordun, kimse savaş yapmak istemiyordu.



Ben Türk olduğum için birde bunların içinde kan kardeşlerimiz, Irak

Türklerinin var diye, zorla ön sıra gönderdiklerini biliyordum.



Bir tarafta bakıp durdum, kurşun atamadım, ölümden idamdan kokmadan,

ne yaparsa İran rejimi, güçleri yapsınlar, kurşuna dizseler bile

kimseni öldüremem, onlarda bizim gibi İslam'dırlar ayrıca çok korktum

ataş kurşun atarsam bir Türk'ü öldürtsem ne yapacağım, kendimi

öldürürüm

Hep bunu ,düşünerek karşı Irak taraftan toplar, kurşunlar üstümüze

başımıza düşmekteydi, her kes vuruluyordu, ölüyordu, yaralanıyordu.



Irak ordusu içinde, uzaktan gördüğüm, bir asker yalnız biride benim

gibi, kurşun kullanmıyordu, atamıyordu, hep sesiz durduğunu görüyordum,

birkaç saat savaş alanı sustu, silah sesleri durdu, benim gibi karşı

tarafta, bir Irak askeri oda beni izliyordu.



Savaş tekrar devam etmeye başladı, iki ordu birbirine girişti,

yaklaştı bu sırada iki kurşun küsküme doğru saplandı başka bir

taraftan biri vurdu beni yaralandım, bir kurşun karşı tarafa atamadan

yere düştüm, yuvarlandım kanlar içinde ölüm halında, çok susuz idim,

vah, ah anne diyerek bayıldım, düştüm.



O sırada Irak ordusu yüze yakın İranlıları ablukaya sokarak,

yakaladılar, tutsak etiler bende onların içinde, vurmaya başladılar

ellerimizi, gözlerimizi bağladılar, derin yarama dayanmadan çok acıdım

yüce bir sesle öldüm Allah'ım, harda sen annem söyledim, hemen

karşımda gördüğüm, hiç silah kullanmayan, o Iraklı asker bana yaklaşarak.

Kucakladı beni kaldırdı.



Sen Türkçe konuştun Türk'sün? Evet kardeşim ben Türk'üm İran

Türk'üyüm, ben senin Türk olduğun anlamıştım gönlüm öyle duymuştu,

kanım coşmuştu önceden sana baktığım an çok duygulanmıştım ilk seni

görende silah kullanmıyorsun Türk olduğunu bildim, biz hem Türk hem

Müslüman seni görünce çok sevindim.



İran, Irak Savaş Cephesinde iki Türk kardeşin olayı çok acıydı, çok zor durum

Benim adım Mehmet Ali Hüseyin, Erdebil şehrindenim Türk'üm, bende

Mendilli Türk'üm, adım Hamza Kerim Ahmet, Iraklı Türk kardeş elinde

olan suyu bana uzatarak, içim yanarak içmeye başladım, nasıl olursa

bir az sevinçten kendime geldim, huzur içinde oldum Iraklı Türk kardeşimin karşısında.





Bizleri seyreden Irak askerleri ve subayla

birlikte şaşa kaldılar bizlere yaklaşarak, elinde olan silahla Subay Hamza Kerimin

başına vurarak ve tekme tokatlar atarak atarak, Arapça sözlerle sen ne

yapıyorsun hain? Kendini nerde sanıyorsun Bu hain İranlı ile ne

konuşuyorsun, nasıl dilini biliyorsun?yoksa sende İranlı çıktın? Ne söyledin ona?



Yoksa Ajansın?

Hamza: Arapça bildiği için ona Arapça cevap vererek oda benim gibi bir İranlı Türk, biz bir

milletiz, bir ırkız. Onun yaralı olduğunu ve susuz olduğunu görünce

benimde görevim önce insan olarak ona yardım ettim, sonra Türk olarak içimden geldi, bu bir suç değil!



Subay: o zaman sen bir hain İranlı ile ilgilenmene karşı, sende

hainsin?



O bize silah vuruyor kurşun atıyor bizleri öldürüyor, sende ona yardım

ediyorsun?



Ben seni defalarca gördüm, silahını kullanmıyorsun kurşun

atmıyorsun? Bunu hangi hain olmayan asker yapar, o zaman sen vatan

haini sayılırsın,



Birde senin bir düşman İranlıya

Su vermen, ilgilenmen büyük hıyanet, sayılamaktadır, neden su

veriyorsun ve onu kucaklıyorsun! Bence o İranlı Türk olmasaydı, sen

ona su vermezdin ve ona yardım etmezdin bir an bile düşünmeden

öldürürdün onu bu kadar milletini seviyorsun kendini tehlikeye attın ondan dolayı,



Hamza: Yok komutanım, ben insanim oda insan, birde İslam'dı, onu

yaralı ve susuz görünce ölüyor diye yardım ettim buda askerlik

kurallında bulunmaktadır.



Subay: Sus sen konuşma eğer hain değilsen

silahı al ve hemen o İranlı'yı kurşuna dizmelisin, öldürmelisin, yoksa öleceksin!



Hamza: Yok, komutanım nasıl olur nasıl kabul edersin hiç olmasa o bir

tutsaktır, bir tutsak dünya kurallarına göre hiçte öldürülmez hiçte

o kurşuna dizilmez, yapamam!



öldürsen bile yapamam Her kim olursa

tutsaktır ve insandır ona yardım ederim, bu benim düşüncem!



Subay: her ne ise sen hainsin? Çünkü düşmana karşı silahını

kullanmadın ve kurşun atamadın, birde Türk olduğundan dolayı, ona su

verip, yarasını bağladın, kucaklaştınız, seni çok mutlu gördüm. O Türk

olduğundan dolayı yardım ettin cezanı çeleceksin?



Subayla birlikte 25 kişiye yakın bir grup, Irak ordusunun askeri olan,

Türk Hamza'nın ellerini, gözlerini bağlayarak bir ağaca asarak kurşuna

dizediler, hiç acımadan, insanlık davranışına aldırmadan, onu gözüm önünde şehit ettiler, öldürdüler.



Mehmet âli: onlara yalvararak, yalararak,

Allah yoluna, Allah aşkına yapmayın öldürmeyin onu ellenini öptüm bir

kaç defa söyledim, bağırdım, ağladım, çağırdım, bu zulüm, yapmayın o bir şey

yapmadı, o insandı,

onun hiçbir suçu yok, günahı yol ben söyledim ona su versin bana içim,

yanıyordu yaralıydım, ölüyordum oda bir insandır İslam'dır , ben

ondan yardım istedim, siz çok zalimsiniz? Türk olduğundan dolayı o şehit ettiniz?

Yazıklar olsun sizlere Allah cezanizi versin!



Bu sırada Iraklı Subay çok sınırlanarak, kızarak benim sözlerime karşı

Silahını çelerek, bana uzatarak,

iki kurşun ayaklarıma vurdu beni yere düşürdü!



Arapça sus hain ve kötü sözler, laflar söyleyerek.



Ben isem kamlar içinde olarak Iraklı

Türk kardeşimin yanına, doğru ellerimle yürümeye başladım, Allah, Allah

çağırarak Türk milleti sağ olsun, yaşasın söyleyerek, birbirimize yaklaşarak, sarılarak, kuçaklaşarak son damla

suyu ağzına verdikten sonra, ruhunu vermek üzere, tekrar bana sarılarak, dayanarak can

vermeden, ölmeden önce benim gibi yaşasın büyük Türk milleti, yaşasın Türklük,

Türk dünyası diyerek, nasıl olursa biz şehit oluruz bir gün ve yakında

bu topraklarda eskiden olduğu gibi Al bayrağımız dalgalanacaktır, canlanacaktır, büyük

Türk devletimiz Türk birliğiyle kurulacaktır.



Ulu Tanrı diyerek, Peygamber, Kuran, diyerek temiz Ruhunu, canını vererek şehit oldu, benim yüzümden değil, Türk olduğumdan

dolayı birde kendisinde olan milli Türkçülük duygusundan, dolayı bu

özveriliğe kalkmıştır.





Irak subayı askerleriyle birlikte onu benim

yalvarmama rağmen tekrar öldürmek için kurşuna dizdikten sonra, alıp götürdüler.



Beni yaralı halde başka İranlılarla birlikte, bir arabaya bırakarak

hastaneye götürdüler vura, vura, sonradan buraya getirdiler, ama neden

sonra Türk kardeşimi kaybettim, kıyıcılar şehit ettiler. ondan dolayı çok suçluyum,çok dertli

özgünüm, yaralıyım çünkü yazıklar olsun bana bu mili görevimi başarmadım,

korkudan elimden hiçbir şey gelmedi birde ellerim bağlı idi, o Türk

kardeşim, Hamza Kerim, şehit olduğu için onun hakkını almadım

silaha sarılıp subayı öldürmem gerekirdi, ama ne yapayım, silahımı

aldılar gözlerimi , ellerimi bağladılar işkence yaptılar, canımı yaktılar, gözümün önünde kıyıcasına Türk, lan kardeşimi, öldürdüler, şehit ettiler hiçte acımadan.



Artık bizler tüm dünya Türkleri olarak düşmanlarımızı tanımalıyız, bilmeliyiz, birleşmeliyiz, birbirimizi

sevmeliyiz.



Bir an önce büyük Türk devletini bir kurmalıyız, bizleri

sevmeyen düşmanlar çokturlar, birbirimizi sevmeliyiz, birbirimizle kaynaşmalıyız, çıkarımız, geleceğimiz, yolunmuz, ilkemiz, mücadelemiz, milli davamız bir olmalıdır.



Birlikte çalışmalıyız,

Türk milletimiz için dünyanın her bir yerinde, her b,r ülke, toprağında kanlar, canlar adak vermeliyiz.



Büyük liderimiz önder Ata Türk'ün yolunda, izinde yürümeliyiz.



Bende bu tutsaklıktan bir gün özgür olursam, kardeşim Hamza'yı hiçte

unutmayacağım oğlumun adını Kerkük Türk bırakacağım, yaşasın büyük

Türk milleti, Yaşasın Ulu önder Mustafa Kemal Paşa ve tüm dünya

Türkleri Türk şehitleri ölmeden yüreğimizde,

Milli Türkçülük duygumuzda bilinçlerimizde yaşayacaktır.



İran Türk kardeşimin Konuşmasına dalarak, kendimi gözyaşları içinde tutamadan,

unutmuştum, bir türlü kendime gelemedim çok duygulandım, ağladım, özlem çektim, bu sırada

emniyet subayını kabının yanında gizlice ikimizin konuşmamız duyunca

bizi görünce, olduğum yerimden hemen odanın karşısına kendimi atı

verdim koştum, yarım saat sonra, Subayla on iki kişi ile birlikte

kabını vura, vura açarak, beni yerimden alarak tokatladı işkence

yapmaya başladılar, vura, vura solunumu kestiler Emniyet odasına

götürdüler.



Neden sen İranlı ile konuşuyorsun?, ona ne söyledin, ne

bilgi verdin ne bilgi aldın, ben hiç konuşmadım kendi, kendime şarkı

söylüyordum birde burada kimin olduğunu nasıl bileyim kapı üstüme

bağlı, kapalı ben başka diller bilmiyorum, ve burada bir İranlı olduğunu

nasıl bileceğim ki?



Emniyet subayı bizce senin suçun daha ağır

olacaktır?



İdamın yaklaştı, konuş doğru söyle nerden tanıyorsun bu

İranlıyı, ben tanıyamam ben Iraklıyım, nerden tanıyacağım onu,



Üç ay beni tek odaya atarak, bırakarak tekrar işkenceler başladı, ayaklarımın tırnaklarını söktüler bile,



Üç

aydan sonra bir daha İranlı Türk kardeşimi göremedim, tam bir ay sonra

beni yargı evine götürerek, 158- 204 maddesiyle Türklükten,

Türkiye'den dolayı önce idam verdiler, sonradan hayat boyu hüküm oldum ve

Bağdat Abu Garip siyasi hapishanesinde 17 yıl hapis yattım.



Dünyanın neresinde olursa olsun her zaman Türk milleti, Türk milletini

sevecek, toprağına, bayrağına sarılacak, öpecek milli ilkesinden

Türkçülük duygusundan vazgeçemeyecek ayrılamayacak.



Dünyanın neresinde Türk varsa, onunla prensibimiz, ilkemiz, yolumuz,

duygumuz, mücadelemiz, milli davamız birdir, bir kalacaktır.



1990 den 1991 yılına kadar, Saddam'a karşı muhalefet tarafından

yapılan ayaklama, silkinme sonucu Saddam Kerkük'ü kimyasal ile vurmaya

kalktığı sırada, millet birden Irak'ın sınırından Türkiye Ve İran'a

göç ederek, kaçmaya başladılar, ve yerleşmişlerdir, benim ailemden Annem dört kardeşim İran

Urumya şehrine, bir bölüm ailemde Türkiye Anavatan geddiler yerleştiler.



Onları İran Türk kardeşlerimiz çok iyi karşıladılar, misafir konak

ederek, aylarca ağırladılar, dönmelerinden dolayı ağladılar,

bırakmadılar anne, kardeşlerim İran Türk kardeşlerini canlarından

fazla sevmekteydiler, çok mutlu olmuşlardır.



Bizler dünyanın her yerinde bir milletiz oda Türk milletiyiz,

İşte bu bizim ilkemiz, iç milli duygumuz nerde bir Türk varsa orda

davanız, Milli Mücadelemiz başlayacak, tek sevgimiz, aşkımız

Türkçülük, milliyetçilikten başlamaktadır, gelmektedir, dünyanın her

yerinde iyi temiz Türkler Türkçüdür, Milliyetçidir içli duyguludur,

Özveridir, dillini, milletini, toprağını, bayrağını severek, kan

kardeşine can, kan verendir, ne mutlu Ulu Tanrı bizleri Türk yarattı,

bizlere uygarlığı, büyük Devletleri, Türk Cumhuriyetleri, Yiğitliği,

verdi, bizlerde bir gönül, bir duygu, bir dava, bir prensip olarak bu

milli Türkçülük yolumuzu seçerek bu yolda yürümeliyiz, çalışmalıyız bu

yolda kan, can verip ölmeliyiz,

Büyük Türk birliğimizle, devletimizi bir Türk bayrağı altında kurmalıyız.

ALTUNKÖPRÜ TÜRKLERİ, SADUN KÖPRÜLÜ

ANALİZ

YAZAN: SADUN KÖPRÜLÜ


Irak Topraklarında uzun çağlardan beri Irak Türkleri yaşayarak dillerini, tarih, varlıklarını hiçbir zaman unutmadılar her türlü asimilasyon, soykırıma karşı Irak Türkleri topraklarına kanlarını vererek onlarca devletler, atabeyler kurmuşlardır.

Altunköprü Türkleri milli mücadele yolunda yüzlerce şehitler vererek kendilerini bu davaya adayarak kendi çıkarlarını düşünmeden kahramanca, yiğitçe çalışarak tüm Irak Türklerinin , dünya Türklerinin yanında oldular,Eski tarihine bağlı olarak Altunköprü hep gelenek,göreneklerine dayanarak tüm iktidarlarının baskısına rağmen Tarih boyunca adı Altunköprü olarak hiçbir güçler onu değiştiremez.ve Altunköprü Türkçe olan adıyla sonsuza dek tüm düşmanlara karşı var olacaktır yaşayacaktır. Araplaştırma, ve Kürtleşme politikasına karşı Altunköprü hep Türk kalacaktır. Türk diye gençleri, yaşlıları, kadınları ölecektir.



1. 28 Mart 1991 yılında ALTUNKÖPRÜ Türklerine yapılan katliam,



kıyıcı Saddam rejiminin işlemiş olduğu büyük cinayeti, bizleri Türkçülük mücadelemizden bıktıramadan, bıktıramaz tüm şehitler onurlu, temiz Irak Türklerinin dünya Türklerinin bilinç, iç duygusunda,



gönlünde Kanında yaşayarak ölmeyecektir.

ALTUNKÖPRÜ HAKKINDA


Altunköprü bir Türk ilçesi olarak Stratejik, Tarih, coğrafik, uygarlık, kültür bakımından, çok eski Türk tarihinde özel yeri olan bu ALTUN KÖPRÜ Türk kasabası, Türk Şehri (Kerkük, Bağdat ve Kerkük, Türk şehirleri Erbil, Musul) gibi kuzey şehirlerle ilişkisi bulunmaktadır. ticaret ve turizm yolu üzerine düşen bu Türk kasabası eskiden beri ve bu güne kadar da Irak’ın diğer şehirleri ile yolculuk geçidi sayılmaktadır.







Tabii güzellikte de her gönlü vurgun âşık olana yeri barınak milletine kucak açarak, bu kasabanın havası güzel, kokusu mis amber, suyu bal tatlı sabah erkenden ılık meltem kokusu esen rüzgâr, yeli, küçük zabta rengi avluya düşerek, etrafı çam, orman, ağaçlarla sarılarak, süsleyerek gönüllerde sevgi, Aşk büyütmektedir, milleti yüzde yüz temiz Türk olan ülkücülük davasına sahip çıkarak, Türklükle coşan serin, şirin havası, yeri güzel baharda renkli, renkli güller kokular açılarak, umutlar, mutluluklar insanlara vermektedir, hiçte solmayan büyütücü tadıyla, kokusuyla milli duygular gönülden, gönülle eserek, İnsanları birbirine bağlamaktadır.

2.

3. ALTUN KÖPRÜ Türkmen bölgesi bam başka anavatan Türkiye’yle ilişkisi olarak bir gezici yer sayılmakla, çok önemli kapsamlı yeri bu günümüze kadar bulunmaktadır.



Altun köprü Türk şehri Kerkük kuzeybatısından 44 kilometre sağına düşerek, Türk Erbil şehrinden ise 50 kilometre uzaktadır.



Aşağı Zab, Küçük Zab söylenen ırmak Altunköprü'nün yukarısından ikiye bölünmüştür her biri kasabanın bir yanından akmaktadır, iki kilo aktıktan sonra kayabaşı köyünden dalgalanarak altında birleşir ve bir tek ırmak oluşturmakla kasaba böylece üç yere ayrılır, yukarı, aşağı, orta Kerkük’e yakın olan semte (Salıhıya) orta adaya (Orta yaka) Erbil yoluna düşene (Tısın) adı söylenir.



Tasın tümü Türk olarak önce kasaba iken şimdi Kerkük’ün büyük bir mahallesi sayılmaktadır ikiye ayrılmıştır yeni ve eski Tısın, kıyıcı Saddam Tısın Türklerinden çok sayıda idam ederek, uzun yıllar Mahpushaneye atmıştır, baba, anne, oğul yaşlı genç kadın olarak, her evden üç dört masum suçsuz Türkmenleri idam ederek, kurşuna dizmiştir, birçoğunda yıllar boyu kayıp etmişti.


Bugün Tisin önceden olduğu gibi Türkistan’da bulunmaktadır.


Altunköprü da iki köprü bulunmaktadır, büyük köprü, küçük köprü,ve Altun su köprüsü da söylenir, son yıllarda diktatör Saddam bu zavallı milletin durumunu ekonomi, siyasi durumunu ele almakla, kasabanın uzaklığında Altunköprü Türk kasabasına gelmekte olan araba yolcular, ticaretten, gelirden Türkler yararlanmasın diye başka bir köprü yapmakla, kasabada işler çalışmalar durgun hala gelmiştir..


Altunköprü eskiden kervanlar buraya uğramak zorunda Kalmakla,

Şimdide güney, orta bölgelerini kuzeye bağlamakta, ve yıllarca seyyah gezicilerin Avrupalıların aramış oldukları önemli büyük yol olarak buraya



Uğramaktaydılar, ve çok yapıtlarda da Altunköprü ye yer verilmiştir.



Kasabanın kuzey batısından gelen (Haçar) deresi ise ırmakla karşılaşmaktadır.



Altunköprü'nün ne zamandan kurulduğu belli değil, çok eski bir tarihi verdir Irak devletinin kuruluşundan daha öncelere gelmektedir

4. Tarihte köprülere önem vermekle milattan binlerce yıl önce buralara

5. Uygar lık gelişme kalkınma ve Türk adında bir Milletin yaşadığını kaydederek, yazmaktadırlar.

6. Artık buralarda hiç Bir millet olmadan Türk milleti varmış yaşarmış- buralarda sayısız devletler büyük Türk milletimiz kurmuştur.





7. Altunköprü Türkçe birleşik ad olarak hakkında Tarih ve millet arasında da neden bu adın verilmesi hakkında yazılar, söylentilerde çoktur..



ALTUNKÖPRÜ İLE İLGİLİ SÖYLENTİLER


1-Altunköprünün ilk yapılışında bir Altun halka köprüye takılmasıyla ilgilidir.

2-Altunköprünün, köprüsünün yapılmasında millet onu kolaylaştırmak için aralarında parça, parça Altın toplamakla hükümete vererek, Türk ALTUNKÖPRÜ, kalkınması ve ilerlemesi iktisadının dehada iyileşmesi için ve kasabanın varlığı geleceği için bu yardıma katılmışlardır.

3-Altun köprü toprağının çok önemli, verimli olduğu için, Altun ocağı olmakla, geçit yol olarak gelir sağladığından dolayı bu ad verilmiştir.

4-Altunköprü yapılırken uzaktan gelen kervanlar büyük Köprüsünde bir halka gömmüş, küçük köprüsünde bir halka Altun görmekle ve çırak gibi aydın ışıklı yanarak Altun ocağı söyleyerek oradan kalmışlardır.

5-Altunköprü hakkında tarihte de küçük zabin yukarısı (Altun su ) diye tanıtmakla, köprü yapıldıktan sonra (Altun su köprüsü) Söylenmiştir. kısaltmak üzere (Altunköprü )ye dönmüştür.

(Hofman)

6-Tanınmış tarihçi dördüncü sultan Murat 1638 miladi yılında Bağdat yolculuğunda küçük Zab üzerinde bir köprünün yapılmasını emir vermiştir, Altun ağırlığında olmasını söylemiştir, böylece iki köprü olmuştur.



ALTUNKÖPRÜNÜN ADI


7-ALTUNKÖPRÜ adına sultan Murattan 78 yıl önce seyahate başlayan, Portekizli (Efso ) yapıtında Altunköprüden] konuşulmuştur..


8-Tarihçi (Rüstem paşa ) uzun, uzun Altunköprüyü anlatmaktadır.

9-Fars tarihçisi(Şerafeddin ali yazdı ) Altunköprünü miladi 1424 yazmış olduğu (Zafer name )yapıtında Altunköprüyle ilgilenmiş (Faruk Sümer ) Türk tarihçisi ise Altunköprü adı 14 yüzyılın ortalarında var olduğunu anlatmaktadır.

8. 10- Hüseyin Namık Orhun’un yapıtında ise iki köprünün Zab üzerinde dördüncü sultan Murat 1907 yapıldığını Musul salnamesinde belli etmektedir.



Altunköprü Türklerinin arasında geçen açıklama söylenti dördüncü sultan Murat, Şah Abbas’a karşı giriştiği Bağdat seferinde Kerkük Türk şehrine bir kumandan göndermiştir, kumandan Altunköprüye geldiği zaman bir köprü yapılmasıyla uğraşır, savaş vaktinde kumandanın boş yere vaktini geçirdiğini gören sultan savaşa katılmadığını ve korkak olduğunu düşünerek, çok kızıp öfkelenerek yapmış olduğu köprüye yaklaşmadan, binmiş olduğu atla suya sürerek, Irak Türkleri arasında tanılan (Hoyrat ) bir tür şiir cinaslı bir kaç anlam taşıyan hoyratını söyler.



Su seni


Su büyütmüş, Süseni


Geçme namert Köprüsünden


Koy aparsın, su, seni


Yatma tilki yatağında[gölgesinde]


Koy(bırak) yesin Aslan, seni


Türk ordusunun kahraman yiğit olduğundan dolayı Sultan ister kumandan, asker er olsun savaştan kaçmak olmaz, çünkü düşmanla karşı karşıya korku ölüm bilmeden savaşmalı cephede durmalıdır.


BURALAR TÜRKLERİN YERİ

Eski çağdan beri Türk milleti bu bölgelerde yaşamışladır, Karakoyunlu devleti başbuğu Bayram hoca 14 yüzyılın ortasında kış mevsimi Altunköprü, Kerkük’te geçirtmekteydi.


Altunköprü kasabası Türk yerleşim merkezi olarak, buradaki Türkler milattan önce burası Türk’ün vatanları olduğu tarih kitaplarında görünmektedir, böylece Irak Türkleri bir bölüm yazarların söylediklerine göre, bizler Osmanlı imparatorluğundan,ve Abbasiler, Amavilarla Irak’a yerleşmiştik, Irak’ta hiç bir millet olmadan bizler burada olmamız bellidir. daha Milattan önce (Şemiro) olan Altunköprü adı (Derin köy) olmuştur ayrıca Sümerlerin Türk oldukları tüm tarih kitap, yapıtlarında bellidir, Sümerler


ilk millet olarak Irak’ın kuzeyi ve güneyinde yaşayarak uygarlığı kurmuşlardır, her bir alanda ilerlemişlerdir, böylece bizler Sümerlerden bir parça olarak Irak olmadan bu topraklar bizlerden kalmıştır.

9.

10. Kerkük şehri yüzde yüz bir Türk şehri olarak etrafı ve içi Türklükle yaşamaktadır. Altunköprü gibi.

Bayat, Oğuz , Ak koyunlu, Kara koyunlu, gibi bu bölgede yerleşen Türk kabilelerde gelmişlerdir birde dördüncü(Murat) dönemindeki Osmanlı imparatorluğundan ve Selçuk imparatorluklarından bir bölümü burada kalmışlardır,.



ALTUN KÖPRÜ OYMAKLARI



Altunköprü Oymaklarına gelince, Demirel, Ateş, Acem, Ağalar, Bekler, Allaf, Attar, Bakkal, Balıkçı, Balyemez, Bayraktar, Behlüller, Dilber, Azizler, Hayyav ,Oruç, Sıncana, Bayat, şurba, Salıhı, Seyitler, Kervancı, Doğramacı, Sarhoş, Dağstanı, Acem evi, acemli, siyan, düşap, Ateş, Fereç, Keleş evi, divana,haydara,Köprülü,Derviş, Zade ve başka oymaklarda bulunmaktadır..



ALTUNKÖPRÜ KASABASINDA TANINANLAR



ALTUNKÖPRÜ bir Türk bölgesi olarak çok sayıda yazarlar, şairler ses sanatkarı, bilginler yetiştirmiştir bunlardan Şükür Han zad, Şevket Ateş oğlu, Muhsin Behçet, Av Tarik Zeynel, Ziyat Köprülü, Sadun Köprülü, Faruk Faik, Zanun Taha, Bektaş Köprülü, Molla Sadun, Molla Haşim Köprülü, Ümit Osman Köprülü, Satıh Köprülü, Zühdü Namık, Abdurrahman Gör ses, Kamil Köprülü, Sinan Köprülü, Abid Köprülü, Sitar Köprülü, Ablukadır Ömer, Zanun Tüfik, Kara Sadi, Cuma Kasapoğlu, Mahmut, Adnan Kasap, Diyar Köprülü, Ömer Köprülü ve başkaları.



ALTUNKÖPRÜ 1959 Kerkük katliamı



11.

12. 14 Temmuz 1959 Yılında Kürtler hazırlık görerek Altunköprü kasabasına saldırı yapmaya plan çizerek Peşmergeler üç gün bekleyerek, bir türlü Altunköprü’ye giremediler çünkü Türk milleti tüm güçleriyle karşı durmaya ölmeye can, kan vermeye toprağa, bayrağa ant ederek bir yabancını Altunköprü’ye girmesini yasaklayarak engel durdular. kadınlar, çocuklar yaşlılar bile hazırlık görerek her türlü kollanan aletleri eve bırakarak gece gündüz uyumadan uyak kaldılar, beklediler gelenleri saldıranları yok etmeye tüm insanlarımız birleştiler böylece düşman Altunköprü’ye korkudan giremediler.



ALTUNKÖPRÜ VE KÖPRÜLÜ SOYADI.



Altunköprü kasabasında Köprülü soy adı bugün Türkiye’nin bir çok yerinde bulunmaktadır özellikle İstanbul, Ankara Altunköprü aileleri Türkiye’de bulunan Köprülü Zada Ailesiyle akraba olarak dördüncü Sultan Murat döneminde Altunköprü kasabasına yerleşerek, o dönemde bir çok Altunköprülü Türkiye’ye yerleşerek ,Köprülü soyadını kollanmaktadırlar Türkiye’de tanınan Köprülü zada ailesinden önde gelenlerden Mehmet Fuat Köprülü zadadır. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm Türkler bir ailedir kan kardeş olarak birbirleriyle kan ırk Türkçülük duyguları bulunmaktadır.




ALTUNKÖPRÜ SADDAM REJİMİNDEN SONRA



ALTUNKÖPRÜ Türkleri Saddam düştükten sonra çok sevinerek, kutsal şehitlerinin mezarda ruhları şad olarak, demokrasiye inanarak, ana dilleri Türkçe’yi tüm çalışma çabaları ile Türkçe okullar açarak çocuklarını kendi ana dillerini öğrenmek için yazdırmışlar bugün tüm baskı engellere reğman Türkçe okullar ve Türkmen Cephesinin kolu ile Türkmen milli parti ,dernekler açılarak adlar Türkçe bırakılmıştır. Ve tüm evlerde Türkçe kanallar ve Türkmeneli televizyonu izlenmektedir.

13.

14. Her ne Kadar Kürtlerin baskılarına karşı Altunköprü Türkleri direnerek, haklarını şehitlerin kanıyla milli mücadele ile korumaktadırlar..



DİKTATÖR SADDAM’IN ALTUNKÖPRÜ SOY

KIRIMI ,KANLI KATLİAMI



Irak baas hükümeti iktidara gelmesinden bu yana, uyguladığı baskı politikasından Türk Şehirleri canım Kerkük, Erbil, Musul, Diyala



Türk Telafer, Kifri, Ömer mandan, Şahreban, Selamiye, Karakoyunlu, Tuzhurmatu,Tazehurmatu, Beşir, Tısın, Hanekın, Mendili, Köy, bucak, İlçe,

Kasabalarımız, Türk Altunköprü özellikle nasibini almıştır.



Buların hesabı çok zor olmuştur, çünkü kendileri Türk, dilleri Türk



Tarihleri Türk, Altunköprü da Türk’ten başka hiç bir millet yoktur, ve olmamıştır köyden, dağdan başka Türk olmayan yerlerden gelenler hiçte Kerküklü, Erbil’i, Musullu ,Altunköprü, Telaferli olamazlar, bu yerlerde öteki Türk yerlerimizle Türk’tür, Türk kalacaktır, Kerkük ve tüm Türk yerlerimiz ne Kürdün, ne Arap başkalarının boş sözüyle Türklüğünden soyluğundan yurdundan toprağından ölse de ayrılamaz vazgeçmeyecektir..


Çünkü büyük milletimiz ahlaklı, dürüst, şerefli, çalışkan, gelenek, göreneklerine bağlı olmaları nedeniyle, iktidarın zulmüne maruz kalmışlardır.



Nice kötü kara günler yaşamışlardır.



28 Mart 1991 tarihinde ayaklamada Kürtler Türk toprağına girmekle,yağma talan ettikten sonra, Türk olduklarından dolayı, onları korumak istemeyerek, Irak İstihbarat askeri güce engel olmadan,bu yerleri korkudan bırakarak, kaçarak ve bu milletin yok olmasına çalışarak, Kendilerini kurtarmakla, milletimizi ölüme karşı bırakmışlardır.


Bu milletin bir kısmı rejime, karşı ölümü göze alarak, yollarından dönmeden,

durup mücadele vermeye başlamışlardır, çünkü diktatör yıllarca gençlerini idam etmekle, zindana atarak, milletini sürgün etmiştir.



diğerleri ise korkusundan, arkası olmadığından kimsesiz olduğunu


düşünerek başka ülkelere kaçmışlardır, çoğunluk Anavatan Türkiye’ye yerleşmişlerdir.


Baas partisinin (1968)yılından itibaren iktidara gelip planlı olarak


çizilmiş siyaset programlarını bu kimsesiz talihsiz halka uygulamakta idi. milli duygularını yok etmek için uygarlığa ahlak Şerefe uymayan insan ilkesine aykırı davranış baskı yollarla tecavüzde bulunmuştur.

Saddam istihbarat askerleri 28 Mart 1991 ayaklanmasından sonra Türk


ALTUNKÖPRÜ kasabasında yaşlı kadın erkek çocuğa karşı hava destek vermekle, bu kasabaya girerken herkese ateş açarak evleri basarak, tank zırhlı birliklerle saldırarak top ateşine tutuktan sonra, toplu halde kaçanların önüne geçerek hepsini birden soruşturmasız kurşuna dizerek, idam etmiştir ve cesetlerini (Şafulla) kepçeyle toprağa gömerek gizli tutmuştur, bunların içinde[(7-8) yaşında çocuklarla,80 yaşında yaşlılarda, kadılarda bulunmaktadır, bu yaralı günahsız silahsız Türkler kutsal Ramazan ayı dolayısıyla, oruç olarak susuz yemeksiz oruçlarını bile açmadan toprak altına atılmışlardır gömülmeden, kanlı giysileriyle, artık bu doğru hak uğrunda şehitlerimizin haberlerini bayramdan 15 gün sonra öğrenilmiştir, bu soykırımda, iki yüzden fazla Türkmen Altunköprü kasabasında kurşuna dizilerek, şehit olmuşlardır. bu korkunç canavarcasına.ülküdeş soydaşlarımıza yapılan kıyıcılık sorgusuz, yargısız olarak en acı, haincesine yapılmıştır.



Bu katliam Bağdat’tan cellatlar Saddam ve oğulları Kusay, Uday, Ali hasan Mecit tarafından uygulanmıştır. zalim diktatörün özel askerleri eliyle işlenmiştir böyle canavarca, vahşice insanlık dışı, uygarlığa yakışmayan bu olay zevatlı AltunKöprü Türklerine uygulandı.



aylarca birden (kız, çocuk, yaşlı) ayrımı yapmadan yalnız Türk oldukları önlerine gelen herkesi suçsuz kanlarıyla ailesine vermeden, yer altına bırakmıştır, Saddam rejimini Irak Türkleri için büyük bir felakettir sayılmaktaydı. Ama ne mutlu bugün milletimizi bu kanlı rejimden kurtararak şehitlerimizin ruhları mezarlarında şad olmuştur. .



Saddam’ın acı olaylarından (Altun Köprü. Dibis) ilçesindeki Bay Hasan bölgesinde insafsızca gün ertesi uygulanan Altunköprü katliamında vicdansız Baas Saddam zalimleri bunlara hiç Acımadan göz yaşlarına bakmadan kıyasıca acı bir sahne ile (oğlum diye Çırpınır sitemleri göğe çıkan Anneler ağlayarak, Babam diyen yetim öksüz kalan çocuklar, vah ah kardeşim seni niçin zalimler Saddamcılar, kıyıcılar, öldürdüler bağırıp, çağıran bacılar kardeşler) kollarını ellerini, gözlerini bağlamakla suçsuz yere zalim Saddamcılar hepsini ölüm cezasına çaptırdı.

15. Irak Türklerini azınlık gören tüm millet örgütler nerde idi bilsinler ki bizler Irak’ın her bir yerinde varız ve Irak bizimdir kimsenin değil bizleriz Irak’ın kültürünü, tarihini, şeref, töresini koruyan en eski ve büyük millet bizleriz, her şeyimiz belli, nerde, kim bu zavallı insanların hakkını alacak uluslararası örgütler neredeydi, İnsan hakkını savunan Birleşmiş Milletler bu hakkı neden niçin savunmuyorlar? Siyasi teşkilatların görevi nedir? yeni çağda din, ırk ayrımı yapılmadan insanlar sevgi,,barış güven içinde yaşama arzusu duyarken talihsiz, kimsesiz bu millet kanlı ve korkunç olayları yaşaması acaba haksızlık değil mi?



Milletimize karşı baskısı önüne gelen her şeyi yıkıp, yıkıp, Türkleri berbat perişan etmiştir.



16.

17. Ne zaman zalimlerin hesabı sorulacak?



Uluslararası adalet mahkemesi ve adalet yerin bularak Saddam cezalandı ve hakkını alarak şehitlerimizin kanları yerde kalmadı..ve Türk milletine karşı çıkan başka düşmanlarla, böylece utanç verici olaylardan kıyıcı rejim Türkmen halkına Altunköprü Milletini tedirgin edip korkuda yaşatıyorlar Saddam gibi Altunköprünün adını değiştirmeye kalkıyorlar yüzlerce Kürt aileleri ilçeye bölgeye yerleştiriyorlar .



işkence , güç , idam, Kurşuna dizmekle bu Türk milletini yok etmek silmeye çalışmaktadır, artık Saddam’ın yok olmasıyla tüm düşmanlarda bir gün yok olacaklar.


TÜRK ALTUN KÖPRÜ KASABASINDA ŞEHİT OLANLARIN ADLARI.



1-Ahmet köprülü–1948


2-Hazım Enver Abdullah–1962


3-Atilla Ahmet Enver- 1976


4-Turan Ahmet Enver–1974


5-Adnan Halit Menden–1958


6-Mehmet Halit Menden–1952


7 -Oğuz Semi Emin–1983


8-Cengiz Mazlum Nuri–1968



9-Mensur Mazlum Nuri–1967



10-Nuri Mazlum Nuri–1971



11-Hani Mithat izzet–1970



12-Isam Mithat İzzet–1964



13-Amir Mithat İzzet–1960



14-Melik Faysal Süleyman–1966



15- Şalan Faysal Süleyman–1967



16-Abbas Salih Sait–1973



17-Abdullah Kâhya–1973



18- Ali Abdullah Kâhya–1974



19-Abdul selam Reşit Hasan–1966



20-Adil Bayız Hurşit–1972



21-Ali Hüseyin Abbas–1973



22-Atilla Nasıh Bezirgân–1968



23-Ayat Kadir Rahman–1966



24-Aziz Ali Sait- 1955



25-Aziz TACIL–1953



26-Cebbar Sıdık–1957



27-Celil Fethi Mehmet- 1945



28-Cemal Ahmet Ferac–1962



29-Cemal Şükür Sait–1964



30-Cevdet Haydar Behrem–1959



31-Çetin Esat Behçet–1974



32-Erdal İhsan Mahmut–1972



33-Erşat Hurşit Reşit–1955



34-Eyüp Salah Sait -1975



35-Fazıl Cihat Fettah–1954



36-Halil Fettan–1945



37-Halil Fethi Mehmet–1956



38-Hamit Garip- 1942



39-Haşim Haydar–1968



40-Haşim Mehmet Tavik–1966



[iki kardeş görmek halı olmayan]



41-Kasım Mehmet Tavik–1962



42-Haydar Gaydan–1956



43-Hışam İhsan Ali–1971



44-Hüseyin Ali Ahmet -1958



45-Hüseyin Ali Ekber–1965



46-İhsan Ali Feyzullah–1932



47-İhsan Mahmut Veli–1940



48-Mehmet Reşit Veli–1925



49-İmat Mehmet Reşit–1960



50-Isam Osman Cemil–1964



51-İsmail Şükür–1973



52-Yıldırım Kakıl kerim–1979



53-Mahmut Attar -1940



54-Mehmet Selim–1982



55-Mustafa Süleyman1974



56-İskender Ali -1957



57-Necat Teki–1967



58-Necip Sait Salih–1957



59-Nevzat Kadir Rahman–1968



60-Nihat Abdülkerim Ali–1965



61-Nizamettin Şükür Hamdı–1958



62-Nurettin Terzi Ve İki Çocuğu



63-Orhan Hamit–1967



64-Osman Cemil–1930



65-Ömer Hurşit Salih–1936



66-Amir Ömer Hurşit–1954



67-Sabah Ahmet Hamdı–1944



68-Saddam Reşit Hasan -1971



70-Saib Tatar Kadir–1955



71-Salah Sait Salih–1938



72-Sattar Rahman Aziz–1945



73-Suud Hattap Osman–1967



74-Şahap Ahmet Ferac–1961



75-Şahin Nasıh Bezirgân–1975



76-Şükür Hamdı Mehmet–1932



77-Tarik Bayız Hurşit–1963



78-Adnan Bayız Hurşit–1964



79-Yaşar Hamit Abdurrahman–1965



80-Zaim İsmail Hasan -1961



81-Zeynel abdın Fazıl -1946



82-Zeynel abdın İbrahim- 1975



83-Hasip Müşir Rıza–1953



84-Abdurrahman Müşir Rıza–1995



85-Selam Reşit -1954



86-Nedim Reşit -1965



87-Hışam İhsan Ali Rıza–1957



88-İhsan Ali Rıza -1958



89- Mahmut Reşit -1954



90-Cünit Seat Behçet–1972



91-Cemil Süleyman Abbas–1983



92-Kemal Sabır Ahmet–1981



93-Sezer Cuma Yasin–1978



94-Secide Hişam Tüfik–1975



95-Şükriye Semin hasan–1944



96-Bedriye Halit–1936



97-Şamil Abdulrrahim–1947



98-Kabil Abbas Burhan–1928



99-Rüştü Halil–1967



100-Nazar Mehdi–1957



101-Ercuman Keylan Mehmet- 1956



102-Abdülmecit Abdülkerim–1941



103-Adıl Ömer Hurşit–1965



7 Nisan 1986 kıyıcı Kürtler tarafından arkadan kurşunla vurulmuştur.



104-Mehmet hac Halil -1968



14 Haziran 1986 Kürtler tarafından şehit olmuştur.



105-Rüştü hac Halil–1967



106–1987 yılında Kürtler tarafından arkadan vurularak şehit edilmiştir.



107- Nazar Mehdi–1957



1986 kıyıcı Kürtler tarafından arkadan kurşunla vurularak şehit olmuştur.



108- Ayet Müşir–1970



Kürtler tarafından arkadan kurşunla vurularak şehit olmuştur.



109- Orhan hac Ekram1971



Kürtler tarafından arkadan kurşunla şehit edilmiştir.



110-Fatih Nefi -1956



Türkiye mezunu Türklük Turancılıkla Türkiye’yle suçlanarak tutuklanarak bir arabaya bomba bırakarak Saddam rejimi el ayağını



1980 keserek şehit etmişlerdir. Mühendis



111- Hüsamettin hac Nuri Behçet–1952



Türkiye mezunu mühendis Milli Türklük doygusundan dolayı Saddam diktatörü arabasına bomba bırakarak şehit olmuştur.



112-Mehmet Hac Nuri–1955



Bir süre kayıp olduktan sonra Saddam cellâdı tarafından idam olmuştur...



113-Selahattin köprülü -



14 Temmuz 1959 tarihinde Kürtler komünistler tarafından canavarcasına asılarak şehit edilmiştir.



203-Kemal Abdul Samet Ferit -



14 -Temmuz 1959 Kürtler komünistler tarafından işkenceyle Şehit Edilmiştir.



114- Muzaffer Müzhir–1962



1982 yılında Türkiye ile ilgili Saddam rejimi cellâdı Şehit Etmiştir.



115- Abdulkadır Esat -1932



1982 tutuklanarak 1986 de özgür olduktan sonra Irak Muhaberatı Tarafından zehirlenerek şehit olmuştur…

Wednesday, 21 March 2012

ITFTurkey Representative visited the Kirkuk Governor’s Office

 

 
Iraqi Turkmen Front Turkey Representative and MKYK member Dr. Hicran Kazancı visited the Kirkuk Governor’s Office. Dr. Kazancı met with Kirkuk Governor Dr. Necmettin Kerim and with Head of Kirkuk Province Assembly Hasan Turan. The recent events in Kirkuk, the political, social and security issues were the topics of the meeting

kerkuk.net