Friday, 23 March 2012

IRAK TÜRK'Ü İLE İRAN TÜRK'ÜNÜN MİLLİ COŞKUSUYLA, KANINI, KARDEŞİNE ADAMASI

IRAK TÜRK'Ü İLE İRAN TÜRK'ÜNÜN MİLLİ COŞKUSUYLA, KANINI,


KARDEŞİNE ADAMASI



Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ



Milli Duygu, Milli sevgi öyle bir iç kutsal sevgidir ki, her zaman

insanlar ilkeleri

Uğrunda canlarını, kanlarını vermeye hiçte çekinmeden adamaya hazır olurlar.



Türkiye, Dünya Türkleri ile bizleri birbirimize bağlayan, kaynaştıran

bu milli ilkeye inananlar kendi yaşamını, çıkarını, geleceğini, en

önemli olan canını düşünmeden Türk Dili, toprağı, Bayrağı, yurduna,

bağlı olduğu simgesi, milli duygusuyla kan kardeşi, için kanını,

canını adamaya bir milli görev olarak hiçte çok görmeden seve, seve

çekinmeden verecektir.



Irak Türkleri ile İran Türkleri bu kutsal ilkenin bir örneği

sayılarak, Türkçülük sevgisiyle, milli ilke bağlantısıyla yoluna inanarak, uzun

yıllardan beri bu milli dava sevgisi onları birbirine gönülden

bağlayarak, tüm Dünya Türkleriyle bir parça olduklarını uzaklarda

olursalar bile temiz kanla, millet aşkıyla coşmaktadırlar.



Sekiz yıl süren İran, Irak savaşı binlerce Müslümanlar iki rejimin

sürdürmesiyle canlarını kayıp etmişlerdir, en çok olan iki taraftan

Türklere olmuştur.



İran, Irak savaşında iki taraf zorla Türkleri ön sıraya bırakarak, ya

savaş yapacak, yoksa idam olacaklar, başka bir seçenek Irak, İran

Türkleri karşısında yok idi, böylece binlerce iki tarafın birbirlerine

düşmanlıkları nedeniyle her türlü, baskı, işkence, zorlukla Türkler yüklenerek,

şehit olarak evlerinden, yerlerinden, topaklarından olmuşlardır,

Kimide

idam olarak ve hapishaneye atılmışlardır.



Uzun Yıllar Abu Garip Siyasi hapishanesinde Türkiye, Türklük

davasından dolayı hapis olduğum sırada bir Türk şehidinin öyküsü çok

acı, çile, özlem dolu, işkence sırasında Savaş nedeniyle tutsak olan

bir işkence hücresine yaşayan bir İran Türk'ünden duydum.



Bu Öykü bu hikâye doğru bilinçlerde kalarak yıllar geçse bile hiçte unutulmayan savaş alanından canlanmaktadır.



Bakın canım kan kardeşlerim, ülküdaşlarım Dünya Türklerinde olan bu milli duygu

Türkçülük, milliyetçilik duygusuyla coşan, sevgisi aşk büyük bir

düzeyde Türklük, birliğini Türk aşkını canlandırmaktadır,

Bu aşk, bu sevgi her bir Türk'ün iç milli Türkçülük duygusunda

örnekleri hiçte az değildir tarih boyu görünmüştür,her bir Türk topraklarında bu aşk

yaşanmaktadır..



Artık bizler Türkler olarak birbirimize inanarak, can, gönülden

birbirimiz sevmeliyiz, birbirimize yanmalıyız çünkü bizim dostumuz Türk'ten başka hiç kimse

olamaz Dünyanın her yerinde eskiden olduğu gibi günümüzde de Türklere

yönelik, her türlü baskılar, Soykırımlar, katliamlar, işkenceler, tüm

hızıyla sürmektedir.



Dünyanın her bir yerinde Türklere karşı her türlü asimilasyon planlar

her yönüyle, bilinmektedir.



Türk düşmanları uyumadan, her türlü oyunları uygulayarak, Türkleri

sindirme politikaları yönetmeye uğraşmaktadırlar.



Bu baskılar, işkenceler yok etme planları, günümüzde Türk dünyası

Kerkük, Musul, Telafer, Altunköprü, tüm Türkmeneli de, batı, Trakya,

Doğu Türkistan, Suriye Arap devletlerinde Amerika'da Kızılderili

Türklere karşı ve dünyanın her yerinde baskı, ayrımcılık yaşanmaktadır.



Son günlerde İran rejiminin düşmanlık baskıları Türklere karşı

sistemli bir Farslaştırma politikası gütmektedir. Sayıları 40 milyonun

üstünde olan İran Türkleri Tebriz, Urumya, Diazziye, Erdebil, Türkmen

Sahra ve Bölgenin çoğunluğu Türkler olarak İran Türkleri Kaşğarlar,

Türkmenler, Hamseler, Kara papalılar, Geyikler, Şah sevenler,

Karadağlılar, Şatrunlu, Kalkanlar Delikanlılar, Bey bağlılar,

Bocağcılatlar, Halaçlar, Karaylar, Bayatlar, Timur taşlar ve

Afşarlar. Bu topraklar kendi vatanları olarak her bir ana, kültürel,

tarihsel haklarından yoksun kalarak hiçbir milli, kültürel alanında

basın, yayın, ana dilde okuma, yazma eğitim görme hiçbir haklara kavuşmadan

Acem rejimi sistemli bir Farslaştırma politikasıyla ayrımcılık

yapmaktadır.



Uzun yıllardan kendi toprakları, yurtları olan İran Türkleri tarih

boyunca büyük Türk devletleri kurmuşlardır.



Her dönemde olduğu gibi tüm İran Türkleri acımasız diktatörlük

Farslaştırma politikasıyla Tek Tebriz Türk şehrinde 35 bin Türk rejime

karşı mücadele vererek şehit olmuştur.



Geçmişte olan

Baskılar bu gün olduğu gibi geçmiş dönemde milliyetçi, Kazım Şeriat

Medarı ya karşı olan haksızlığı ve onu sıkıyönetimi altına almalarını

unutmayalım, Rahmetli Şeriat Medarı her şeyi İran Türk davasına adamak

için görevden alınmıştır.



Kahraman, Yiğit İran Türkleri milli benliklerini Türkçülük

kimliklerini davalarını korumak, savunmak için tarih boyunca mücadele

ederek şehitler vermişlerdir.



Günümüzde de güney Azerbaycan Milli oyaniş Hareketin Lideri Dr. Cagri

Cohreqanli bey bu milli Türkçülük uğrunda İran

Türklerinin milli mücadele davasını tüm dünyaya ulaştırmakla Türkçülük

davasını yaymakla çalışarak, İran Türklerinin milli haklarını savunmakla

yıllar boyu bu davasına can atarak dava arkadaşları Türk birliği

yolunda, Atatürk'ün Elçi beyin izinde yürümektedir.



Dr. Mahmut ali Çöhreganlı, İran Türklerinin liderin, bundan sonra İran

Türklerinin yoğun olarak yaşadığı 7-8 kentte birleşerek Türkçülük

davaları tüm dünya Türklerinin ve Türkiye Cumhuriyetinin katkı desteği

ile haklarını kazanacaklarına inanarak, milli mücadelelerin

sürdürmektedirler.



Dünya Türklerinin bir parçası sayılan İran Türkleri, nüfusları 40

milyonun üstünde olmalarına rağmen ana yasal haklarına kavuşmadan,

haklarını almadan, her türlü acı işkence, baskılara tutuklamaya kıyıcı rejim

tarafından maruz kalmaktadırlar



İran Şahı döneminden bu yana İran Türklerin dillerini, milli

davalarını Acemler Farslar ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.



İran

Türkleri bugün Tahran, İsfahan, Tebriz, Urumya, Erdebil, Kum, Türkmen

Sahra, Afşarlar, Kağşarlar, Horasan, Hazar Denizi bölgelerinde büyük

bir Türk nüfusuna sahip olarak, İran Türklerden çok az olan Acemler

Farslar, bugün İran İslam Cumhuriyeti Türklerinin kontrol altında

olmakla Farslar birkaç milyonla devleti ellerinde tutarak Türklerin

ana haklarına dillerine karşı durarak onları mezheple

kaynaştırma kalkmaktadır lar.



İran Türkleri Mezhep yanında tüm Türk dünyasında olduğu gibi Türklerin

dilleri yüce eski tarihleriyle, büyük bir millet olduklarından dolayı

onları yok etmeye tüm Türk düşmanları çalışmaktadırlar.



300 milyonun üstünde olan Dünya Türkleri ne mutlu bugün eskiden olduğu

gibi, bir devlet altında toplanmalarıyla Türk birliğini İran

Türklerinin kurtuluşuyla kurulmalıdır.



Bizler bu gün mutlu olarak dünya yüzünde bir kaç Türk devletlerimizin

olması ve dünyanın her bir yerinde Türk milleti onuruyla, töresiyle

yaşaması bizlere umut vermektedir.

her bir ülkede Şanıyla, yiğitliğiyle yaşamaktadır.



Tarih boyunca bu ülkelerde yüzlerce yıl önceleri çok sayıda Türk

devletleri İran Türkleri kurmuşlardır.



İran hükümeti İran Türklerine karşı, dil, soy kırımı uygulaması

Ruslar tarafından büyük Azerbaycan ikiye bölünmeseydi bugün Azerbaycan

Cumhuriyeti, büyük bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyetinin yanında

olmaktaydı,



Artık Güney İran ile Azerbaycan Cumhuriyeti birleşmelidir, ayrıca İran

bulunan büyük Türk milleti bir an önce kurtulmalıdır.



Tüm dünya Türklerinde bir bayrak altında yaşamalıdır büyük Türkiye bir

gün önce kurulmalıdır.



Ve Türkçülük, milliyetçilik duygusu Türk devletlerinde esmelidir,

canlanmalıdır, milli bayrağımız Türk olan topraklarda dalgalanmalıdır.



8 yıl Humeyni ile Saddam rejimi arasında, İran, Irak savaşında iki

taraftan binlerce insanlar ölerek, binlerce insanlar yaralanmıştır.

Şehit olanlar arasında çok sayıda Irak, İran Türkleri bulunmaktaydı,

İki taraf Türkleri ön sıraya bırakarak onları öldürerek kurşuna

dizmişlerdir.



Önemlisi iki Türk düşmanı olan rejimler için hangi tarafından ölürse

ölsün, yeter Türk ölmesidir, savaşa katılmayan Türkler iki rejim

tarafından idam olmaktaydı.



İran, Irak savaşında ülkelerine, topraklarına bağlı olan Türkler iki

devlet arasında kalarak, binlerce Türk insanlarımız şehit düşmüştür,

birçok insanlarda iki tarafın İslam olduğundan dolayı savaşa

katılmayarak kendi kardeşini öldürmemek için tutuklanarak idam

olmuşlardır, kurşun dizilmiştir.



İran, Irak savaşında 1980 yılında savaş başlar iken, Irak gizli servis genel

muhaberatında tutuklu olduğum sıralarda 58 odada kalıyordum, çok

sayıda İranlı subaylar pilotları tutuklanmıştır, savaş tutsağı diye bir

koğuşa onları yerleştirilmişlerdir.



Benim bulunduğum koğuşun yan tarafında, yanlış olarak bir İranlı

tutsak bulunmaktaydı,

İran Türkçesiyle sesler kulaklarıma gelmekteydi, yansımaktaydı.



En çok sesizce sürekli olarak söylediklerinin tekrarlamaktaydı. Kurak

vererek yavaşça sesini duymaktaydım, men hardayım, ben nerdeyim, canım çıktı

men özüm ölürüm, sabrım dökendi, bitti ölmeden bir Irak Türk kardeşle danışmak, konuşmak

istiyorum, içimde olanı bildirmem gerek, konuşmasını, sözlerini

duymaktaydım.



Bensem dayanmıyordum bu acı, dertli sözlere, nasıl onunla kapı

arasından konuşacağımı düşünüyordum, beni Emniyet, İstihbarat duyarsa yakacaklar,

öldürecekler, işkenceyle idam edecekler götürecekler, birde o İranlı olunca, Türk

olunca durum başka değişecek,

çok zor ne yapa bilirim ki adamın

ihtiyacı var bir Türk ile konuşmaya



Artık ben nasıl cevap vereceğim,

bu kardeşimin durumunu öğrenmek isterim, acaba derdi nedir, ne

söylemek istiyor ki? bir da İran Türküdür, Fars Acem değil, o benim

kan kardeşimdir öldürseler bile yine konuşacağım, derdine ortak olmam gerekir, kapının arasında o

yana bu yana bakarak, bu kış çok soğuk gecenin son saatlerinden

yaralanarak, ölümü göze alarak kendime güç vererek, ne olursa olsun, ölüm bir defa olacaktır.



Kapı yanına

yaklaşarak, kardeş, kardeş beni duyurumsun, ben Türk'üm Iraklı

Türk'üm, konuş neyin var, inan bana korkma yavaş, yavaş kimse duymasın sesini sesiz olarak

sonra öldürecekler ikimizi de



İranlı Türk kardeş

Allah'a şükür, sen Türk'sün, ah çok

sevindim, birkaç ay oldu tutsağım, uçağımı düşürdüler ben hiç savaşa

katılmadım bomba atamadım Irak ordusu top savarla uçağımı vurdu

düşürdüler, İran ordusu kurtardı beni, tekrar beni asker diye savaşa

gönderdiler

Allah'a şükür ölmeden şimdi seni en sonunda umuduma kavuştum,



Bir Türk olduğunu duyunca şimdi ölsem de ne mutlu bana, ben sana bir konuyu derdimi anlatmak istiyorum, bunu sen ve tüm Irak,

İran Türkleri bilmelidir, ben sana konuşacağım doğru

Bu büyük bir Türkçülük, milli dava destanıdır, benim adım yüz başı

Mehmet Ali Hüseyin Erdebil'liyim, Serpil Zehapta uçağım vurularak,

yaralanarak, İran ordusu kurtardı, yine beni tekrar savaşa asker diye

gönderdiler bu defa tutsak düştüm, ümit ederdim Iraklı Türk şehit

kardeşimin yanında, bende şehit düşeydim, öleydim daha iyi olurdu,



Kanımız birbirine

katılsaydı, birleşseydik, o dünyada bende şehit olsaydım, onun gibi

beni o gün savaşta görmeseydi şehit olamazdı.



Ben bu durumu büyük yiğitlik kahramanlığı sana anlatmak istiyorum bunu

her Türk milleti bilmelidir, bunun gibi yiğit Türklerle başımız yüksek

olacaktır. Dim dik duracaktır



Tarih 12/ 11/ 1980 saat 10 sabah İran, Irak Askerleri 700 yüze yakın

olmaktaydı, tanklarla, her çeşit silah araçlarla, iki güç birbirine

yaklaşarak, savaş tüm hızıyla, yönüyle sürmekteydi, geddikçe iki

taraftan ölenlerin, yaralıların sayıları artmaktaydı.



Ben uçaktan bomba atmadığım için insanları suçsuz yere öldürmek

istemedim İran rejimi Türk olduğum için Subay

Rütbem

elimden alarak beni savaşta asker diye ön sıraya bıraktı beni yine

savaş yapmadım, kimseni öldürmedim Ben hiç silahımı kullanamadım,

karşı tarafa Irak ordusuna hiçbir kurşun atamadım, çünkü onlar zorla

askere gönderilmişler, biliyordun, kimse savaş yapmak istemiyordu.



Ben Türk olduğum için birde bunların içinde kan kardeşlerimiz, Irak

Türklerinin var diye, zorla ön sıra gönderdiklerini biliyordum.



Bir tarafta bakıp durdum, kurşun atamadım, ölümden idamdan kokmadan,

ne yaparsa İran rejimi, güçleri yapsınlar, kurşuna dizseler bile

kimseni öldüremem, onlarda bizim gibi İslam'dırlar ayrıca çok korktum

ataş kurşun atarsam bir Türk'ü öldürtsem ne yapacağım, kendimi

öldürürüm

Hep bunu ,düşünerek karşı Irak taraftan toplar, kurşunlar üstümüze

başımıza düşmekteydi, her kes vuruluyordu, ölüyordu, yaralanıyordu.



Irak ordusu içinde, uzaktan gördüğüm, bir asker yalnız biride benim

gibi, kurşun kullanmıyordu, atamıyordu, hep sesiz durduğunu görüyordum,

birkaç saat savaş alanı sustu, silah sesleri durdu, benim gibi karşı

tarafta, bir Irak askeri oda beni izliyordu.



Savaş tekrar devam etmeye başladı, iki ordu birbirine girişti,

yaklaştı bu sırada iki kurşun küsküme doğru saplandı başka bir

taraftan biri vurdu beni yaralandım, bir kurşun karşı tarafa atamadan

yere düştüm, yuvarlandım kanlar içinde ölüm halında, çok susuz idim,

vah, ah anne diyerek bayıldım, düştüm.



O sırada Irak ordusu yüze yakın İranlıları ablukaya sokarak,

yakaladılar, tutsak etiler bende onların içinde, vurmaya başladılar

ellerimizi, gözlerimizi bağladılar, derin yarama dayanmadan çok acıdım

yüce bir sesle öldüm Allah'ım, harda sen annem söyledim, hemen

karşımda gördüğüm, hiç silah kullanmayan, o Iraklı asker bana yaklaşarak.

Kucakladı beni kaldırdı.



Sen Türkçe konuştun Türk'sün? Evet kardeşim ben Türk'üm İran

Türk'üyüm, ben senin Türk olduğun anlamıştım gönlüm öyle duymuştu,

kanım coşmuştu önceden sana baktığım an çok duygulanmıştım ilk seni

görende silah kullanmıyorsun Türk olduğunu bildim, biz hem Türk hem

Müslüman seni görünce çok sevindim.



İran, Irak Savaş Cephesinde iki Türk kardeşin olayı çok acıydı, çok zor durum

Benim adım Mehmet Ali Hüseyin, Erdebil şehrindenim Türk'üm, bende

Mendilli Türk'üm, adım Hamza Kerim Ahmet, Iraklı Türk kardeş elinde

olan suyu bana uzatarak, içim yanarak içmeye başladım, nasıl olursa

bir az sevinçten kendime geldim, huzur içinde oldum Iraklı Türk kardeşimin karşısında.





Bizleri seyreden Irak askerleri ve subayla

birlikte şaşa kaldılar bizlere yaklaşarak, elinde olan silahla Subay Hamza Kerimin

başına vurarak ve tekme tokatlar atarak atarak, Arapça sözlerle sen ne

yapıyorsun hain? Kendini nerde sanıyorsun Bu hain İranlı ile ne

konuşuyorsun, nasıl dilini biliyorsun?yoksa sende İranlı çıktın? Ne söyledin ona?



Yoksa Ajansın?

Hamza: Arapça bildiği için ona Arapça cevap vererek oda benim gibi bir İranlı Türk, biz bir

milletiz, bir ırkız. Onun yaralı olduğunu ve susuz olduğunu görünce

benimde görevim önce insan olarak ona yardım ettim, sonra Türk olarak içimden geldi, bu bir suç değil!



Subay: o zaman sen bir hain İranlı ile ilgilenmene karşı, sende

hainsin?



O bize silah vuruyor kurşun atıyor bizleri öldürüyor, sende ona yardım

ediyorsun?



Ben seni defalarca gördüm, silahını kullanmıyorsun kurşun

atmıyorsun? Bunu hangi hain olmayan asker yapar, o zaman sen vatan

haini sayılırsın,



Birde senin bir düşman İranlıya

Su vermen, ilgilenmen büyük hıyanet, sayılamaktadır, neden su

veriyorsun ve onu kucaklıyorsun! Bence o İranlı Türk olmasaydı, sen

ona su vermezdin ve ona yardım etmezdin bir an bile düşünmeden

öldürürdün onu bu kadar milletini seviyorsun kendini tehlikeye attın ondan dolayı,



Hamza: Yok komutanım, ben insanim oda insan, birde İslam'dı, onu

yaralı ve susuz görünce ölüyor diye yardım ettim buda askerlik

kurallında bulunmaktadır.



Subay: Sus sen konuşma eğer hain değilsen

silahı al ve hemen o İranlı'yı kurşuna dizmelisin, öldürmelisin, yoksa öleceksin!



Hamza: Yok, komutanım nasıl olur nasıl kabul edersin hiç olmasa o bir

tutsaktır, bir tutsak dünya kurallarına göre hiçte öldürülmez hiçte

o kurşuna dizilmez, yapamam!



öldürsen bile yapamam Her kim olursa

tutsaktır ve insandır ona yardım ederim, bu benim düşüncem!



Subay: her ne ise sen hainsin? Çünkü düşmana karşı silahını

kullanmadın ve kurşun atamadın, birde Türk olduğundan dolayı, ona su

verip, yarasını bağladın, kucaklaştınız, seni çok mutlu gördüm. O Türk

olduğundan dolayı yardım ettin cezanı çeleceksin?



Subayla birlikte 25 kişiye yakın bir grup, Irak ordusunun askeri olan,

Türk Hamza'nın ellerini, gözlerini bağlayarak bir ağaca asarak kurşuna

dizediler, hiç acımadan, insanlık davranışına aldırmadan, onu gözüm önünde şehit ettiler, öldürdüler.



Mehmet âli: onlara yalvararak, yalararak,

Allah yoluna, Allah aşkına yapmayın öldürmeyin onu ellenini öptüm bir

kaç defa söyledim, bağırdım, ağladım, çağırdım, bu zulüm, yapmayın o bir şey

yapmadı, o insandı,

onun hiçbir suçu yok, günahı yol ben söyledim ona su versin bana içim,

yanıyordu yaralıydım, ölüyordum oda bir insandır İslam'dır , ben

ondan yardım istedim, siz çok zalimsiniz? Türk olduğundan dolayı o şehit ettiniz?

Yazıklar olsun sizlere Allah cezanizi versin!



Bu sırada Iraklı Subay çok sınırlanarak, kızarak benim sözlerime karşı

Silahını çelerek, bana uzatarak,

iki kurşun ayaklarıma vurdu beni yere düşürdü!



Arapça sus hain ve kötü sözler, laflar söyleyerek.



Ben isem kamlar içinde olarak Iraklı

Türk kardeşimin yanına, doğru ellerimle yürümeye başladım, Allah, Allah

çağırarak Türk milleti sağ olsun, yaşasın söyleyerek, birbirimize yaklaşarak, sarılarak, kuçaklaşarak son damla

suyu ağzına verdikten sonra, ruhunu vermek üzere, tekrar bana sarılarak, dayanarak can

vermeden, ölmeden önce benim gibi yaşasın büyük Türk milleti, yaşasın Türklük,

Türk dünyası diyerek, nasıl olursa biz şehit oluruz bir gün ve yakında

bu topraklarda eskiden olduğu gibi Al bayrağımız dalgalanacaktır, canlanacaktır, büyük

Türk devletimiz Türk birliğiyle kurulacaktır.



Ulu Tanrı diyerek, Peygamber, Kuran, diyerek temiz Ruhunu, canını vererek şehit oldu, benim yüzümden değil, Türk olduğumdan

dolayı birde kendisinde olan milli Türkçülük duygusundan, dolayı bu

özveriliğe kalkmıştır.





Irak subayı askerleriyle birlikte onu benim

yalvarmama rağmen tekrar öldürmek için kurşuna dizdikten sonra, alıp götürdüler.



Beni yaralı halde başka İranlılarla birlikte, bir arabaya bırakarak

hastaneye götürdüler vura, vura, sonradan buraya getirdiler, ama neden

sonra Türk kardeşimi kaybettim, kıyıcılar şehit ettiler. ondan dolayı çok suçluyum,çok dertli

özgünüm, yaralıyım çünkü yazıklar olsun bana bu mili görevimi başarmadım,

korkudan elimden hiçbir şey gelmedi birde ellerim bağlı idi, o Türk

kardeşim, Hamza Kerim, şehit olduğu için onun hakkını almadım

silaha sarılıp subayı öldürmem gerekirdi, ama ne yapayım, silahımı

aldılar gözlerimi , ellerimi bağladılar işkence yaptılar, canımı yaktılar, gözümün önünde kıyıcasına Türk, lan kardeşimi, öldürdüler, şehit ettiler hiçte acımadan.



Artık bizler tüm dünya Türkleri olarak düşmanlarımızı tanımalıyız, bilmeliyiz, birleşmeliyiz, birbirimizi

sevmeliyiz.



Bir an önce büyük Türk devletini bir kurmalıyız, bizleri

sevmeyen düşmanlar çokturlar, birbirimizi sevmeliyiz, birbirimizle kaynaşmalıyız, çıkarımız, geleceğimiz, yolunmuz, ilkemiz, mücadelemiz, milli davamız bir olmalıdır.



Birlikte çalışmalıyız,

Türk milletimiz için dünyanın her bir yerinde, her b,r ülke, toprağında kanlar, canlar adak vermeliyiz.



Büyük liderimiz önder Ata Türk'ün yolunda, izinde yürümeliyiz.



Bende bu tutsaklıktan bir gün özgür olursam, kardeşim Hamza'yı hiçte

unutmayacağım oğlumun adını Kerkük Türk bırakacağım, yaşasın büyük

Türk milleti, Yaşasın Ulu önder Mustafa Kemal Paşa ve tüm dünya

Türkleri Türk şehitleri ölmeden yüreğimizde,

Milli Türkçülük duygumuzda bilinçlerimizde yaşayacaktır.



İran Türk kardeşimin Konuşmasına dalarak, kendimi gözyaşları içinde tutamadan,

unutmuştum, bir türlü kendime gelemedim çok duygulandım, ağladım, özlem çektim, bu sırada

emniyet subayını kabının yanında gizlice ikimizin konuşmamız duyunca

bizi görünce, olduğum yerimden hemen odanın karşısına kendimi atı

verdim koştum, yarım saat sonra, Subayla on iki kişi ile birlikte

kabını vura, vura açarak, beni yerimden alarak tokatladı işkence

yapmaya başladılar, vura, vura solunumu kestiler Emniyet odasına

götürdüler.



Neden sen İranlı ile konuşuyorsun?, ona ne söyledin, ne

bilgi verdin ne bilgi aldın, ben hiç konuşmadım kendi, kendime şarkı

söylüyordum birde burada kimin olduğunu nasıl bileyim kapı üstüme

bağlı, kapalı ben başka diller bilmiyorum, ve burada bir İranlı olduğunu

nasıl bileceğim ki?



Emniyet subayı bizce senin suçun daha ağır

olacaktır?



İdamın yaklaştı, konuş doğru söyle nerden tanıyorsun bu

İranlıyı, ben tanıyamam ben Iraklıyım, nerden tanıyacağım onu,



Üç ay beni tek odaya atarak, bırakarak tekrar işkenceler başladı, ayaklarımın tırnaklarını söktüler bile,



Üç

aydan sonra bir daha İranlı Türk kardeşimi göremedim, tam bir ay sonra

beni yargı evine götürerek, 158- 204 maddesiyle Türklükten,

Türkiye'den dolayı önce idam verdiler, sonradan hayat boyu hüküm oldum ve

Bağdat Abu Garip siyasi hapishanesinde 17 yıl hapis yattım.



Dünyanın neresinde olursa olsun her zaman Türk milleti, Türk milletini

sevecek, toprağına, bayrağına sarılacak, öpecek milli ilkesinden

Türkçülük duygusundan vazgeçemeyecek ayrılamayacak.



Dünyanın neresinde Türk varsa, onunla prensibimiz, ilkemiz, yolumuz,

duygumuz, mücadelemiz, milli davamız birdir, bir kalacaktır.



1990 den 1991 yılına kadar, Saddam'a karşı muhalefet tarafından

yapılan ayaklama, silkinme sonucu Saddam Kerkük'ü kimyasal ile vurmaya

kalktığı sırada, millet birden Irak'ın sınırından Türkiye Ve İran'a

göç ederek, kaçmaya başladılar, ve yerleşmişlerdir, benim ailemden Annem dört kardeşim İran

Urumya şehrine, bir bölüm ailemde Türkiye Anavatan geddiler yerleştiler.



Onları İran Türk kardeşlerimiz çok iyi karşıladılar, misafir konak

ederek, aylarca ağırladılar, dönmelerinden dolayı ağladılar,

bırakmadılar anne, kardeşlerim İran Türk kardeşlerini canlarından

fazla sevmekteydiler, çok mutlu olmuşlardır.



Bizler dünyanın her yerinde bir milletiz oda Türk milletiyiz,

İşte bu bizim ilkemiz, iç milli duygumuz nerde bir Türk varsa orda

davanız, Milli Mücadelemiz başlayacak, tek sevgimiz, aşkımız

Türkçülük, milliyetçilikten başlamaktadır, gelmektedir, dünyanın her

yerinde iyi temiz Türkler Türkçüdür, Milliyetçidir içli duyguludur,

Özveridir, dillini, milletini, toprağını, bayrağını severek, kan

kardeşine can, kan verendir, ne mutlu Ulu Tanrı bizleri Türk yarattı,

bizlere uygarlığı, büyük Devletleri, Türk Cumhuriyetleri, Yiğitliği,

verdi, bizlerde bir gönül, bir duygu, bir dava, bir prensip olarak bu

milli Türkçülük yolumuzu seçerek bu yolda yürümeliyiz, çalışmalıyız bu

yolda kan, can verip ölmeliyiz,

Büyük Türk birliğimizle, devletimizi bir Türk bayrağı altında kurmalıyız.

No comments: