IRAK TÜRK'Ü İLE İRAN TÜRK'ÜNÜN MİLLİ COŞKUSUYLA, KANINI,
KARDEŞİNE ADAMASI
Yazan: Sadun KÖPRÜLÜ
Milli Duygu, Milli sevgi öyle bir iç kutsal sevgidir ki, her zaman
insanlar ilkeleri
Uğrunda canlarını, kanlarını vermeye hiçte çekinmeden adamaya hazır olurlar.
Türkiye, Dünya Türkleri ile bizleri birbirimize bağlayan, kaynaştıran
bu milli ilkeye inananlar kendi yaşamını, çıkarını, geleceğini, en
önemli olan canını düşünmeden Türk Dili, toprağı, Bayrağı, yurduna,
bağlı olduğu simgesi, milli duygusuyla kan kardeşi, için kanını,
canını adamaya bir milli görev olarak hiçte çok görmeden seve, seve
çekinmeden verecektir.
Irak Türkleri ile İran Türkleri bu kutsal ilkenin bir örneği
sayılarak, Türkçülük sevgisiyle, milli ilke bağlantısıyla yoluna inanarak, uzun
yıllardan beri bu milli dava sevgisi onları birbirine gönülden
bağlayarak, tüm Dünya Türkleriyle bir parça olduklarını uzaklarda
olursalar bile temiz kanla, millet aşkıyla coşmaktadırlar.
Sekiz yıl süren İran, Irak savaşı binlerce Müslümanlar iki rejimin
sürdürmesiyle canlarını kayıp etmişlerdir, en çok olan iki taraftan
Türklere olmuştur.
İran, Irak savaşında iki taraf zorla Türkleri ön sıraya bırakarak, ya
savaş yapacak, yoksa idam olacaklar, başka bir seçenek Irak, İran
Türkleri karşısında yok idi, böylece binlerce iki tarafın birbirlerine
düşmanlıkları nedeniyle her türlü, baskı, işkence, zorlukla Türkler yüklenerek,
şehit olarak evlerinden, yerlerinden, topaklarından olmuşlardır,
Kimide
idam olarak ve hapishaneye atılmışlardır.
Uzun Yıllar Abu Garip Siyasi hapishanesinde Türkiye, Türklük
davasından dolayı hapis olduğum sırada bir Türk şehidinin öyküsü çok
acı, çile, özlem dolu, işkence sırasında Savaş nedeniyle tutsak olan
bir işkence hücresine yaşayan bir İran Türk'ünden duydum.
Bu Öykü bu hikâye doğru bilinçlerde kalarak yıllar geçse bile hiçte unutulmayan savaş alanından canlanmaktadır.
Bakın canım kan kardeşlerim, ülküdaşlarım Dünya Türklerinde olan bu milli duygu
Türkçülük, milliyetçilik duygusuyla coşan, sevgisi aşk büyük bir
düzeyde Türklük, birliğini Türk aşkını canlandırmaktadır,
Bu aşk, bu sevgi her bir Türk'ün iç milli Türkçülük duygusunda
örnekleri hiçte az değildir tarih boyu görünmüştür,her bir Türk topraklarında bu aşk
yaşanmaktadır..
Artık bizler Türkler olarak birbirimize inanarak, can, gönülden
birbirimiz sevmeliyiz, birbirimize yanmalıyız çünkü bizim dostumuz Türk'ten başka hiç kimse
olamaz Dünyanın her yerinde eskiden olduğu gibi günümüzde de Türklere
yönelik, her türlü baskılar, Soykırımlar, katliamlar, işkenceler, tüm
hızıyla sürmektedir.
Dünyanın her bir yerinde Türklere karşı her türlü asimilasyon planlar
her yönüyle, bilinmektedir.
Türk düşmanları uyumadan, her türlü oyunları uygulayarak, Türkleri
sindirme politikaları yönetmeye uğraşmaktadırlar.
Bu baskılar, işkenceler yok etme planları, günümüzde Türk dünyası
Kerkük, Musul, Telafer, Altunköprü, tüm Türkmeneli de, batı, Trakya,
Doğu Türkistan, Suriye Arap devletlerinde Amerika'da Kızılderili
Türklere karşı ve dünyanın her yerinde baskı, ayrımcılık yaşanmaktadır.
Son günlerde İran rejiminin düşmanlık baskıları Türklere karşı
sistemli bir Farslaştırma politikası gütmektedir. Sayıları 40 milyonun
üstünde olan İran Türkleri Tebriz, Urumya, Diazziye, Erdebil, Türkmen
Sahra ve Bölgenin çoğunluğu Türkler olarak İran Türkleri Kaşğarlar,
Türkmenler, Hamseler, Kara papalılar, Geyikler, Şah sevenler,
Karadağlılar, Şatrunlu, Kalkanlar Delikanlılar, Bey bağlılar,
Bocağcılatlar, Halaçlar, Karaylar, Bayatlar, Timur taşlar ve
Afşarlar. Bu topraklar kendi vatanları olarak her bir ana, kültürel,
tarihsel haklarından yoksun kalarak hiçbir milli, kültürel alanında
basın, yayın, ana dilde okuma, yazma eğitim görme hiçbir haklara kavuşmadan
Acem rejimi sistemli bir Farslaştırma politikasıyla ayrımcılık
yapmaktadır.
Uzun yıllardan kendi toprakları, yurtları olan İran Türkleri tarih
boyunca büyük Türk devletleri kurmuşlardır.
Her dönemde olduğu gibi tüm İran Türkleri acımasız diktatörlük
Farslaştırma politikasıyla Tek Tebriz Türk şehrinde 35 bin Türk rejime
karşı mücadele vererek şehit olmuştur.
Geçmişte olan
Baskılar bu gün olduğu gibi geçmiş dönemde milliyetçi, Kazım Şeriat
Medarı ya karşı olan haksızlığı ve onu sıkıyönetimi altına almalarını
unutmayalım, Rahmetli Şeriat Medarı her şeyi İran Türk davasına adamak
için görevden alınmıştır.
Kahraman, Yiğit İran Türkleri milli benliklerini Türkçülük
kimliklerini davalarını korumak, savunmak için tarih boyunca mücadele
ederek şehitler vermişlerdir.
Günümüzde de güney Azerbaycan Milli oyaniş Hareketin Lideri Dr. Cagri
Cohreqanli bey bu milli Türkçülük uğrunda İran
Türklerinin milli mücadele davasını tüm dünyaya ulaştırmakla Türkçülük
davasını yaymakla çalışarak, İran Türklerinin milli haklarını savunmakla
yıllar boyu bu davasına can atarak dava arkadaşları Türk birliği
yolunda, Atatürk'ün Elçi beyin izinde yürümektedir.
Dr. Mahmut ali Çöhreganlı, İran Türklerinin liderin, bundan sonra İran
Türklerinin yoğun olarak yaşadığı 7-8 kentte birleşerek Türkçülük
davaları tüm dünya Türklerinin ve Türkiye Cumhuriyetinin katkı desteği
ile haklarını kazanacaklarına inanarak, milli mücadelelerin
sürdürmektedirler.
Dünya Türklerinin bir parçası sayılan İran Türkleri, nüfusları 40
milyonun üstünde olmalarına rağmen ana yasal haklarına kavuşmadan,
haklarını almadan, her türlü acı işkence, baskılara tutuklamaya kıyıcı rejim
tarafından maruz kalmaktadırlar
İran Şahı döneminden bu yana İran Türklerin dillerini, milli
davalarını Acemler Farslar ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
İran
Türkleri bugün Tahran, İsfahan, Tebriz, Urumya, Erdebil, Kum, Türkmen
Sahra, Afşarlar, Kağşarlar, Horasan, Hazar Denizi bölgelerinde büyük
bir Türk nüfusuna sahip olarak, İran Türklerden çok az olan Acemler
Farslar, bugün İran İslam Cumhuriyeti Türklerinin kontrol altında
olmakla Farslar birkaç milyonla devleti ellerinde tutarak Türklerin
ana haklarına dillerine karşı durarak onları mezheple
kaynaştırma kalkmaktadır lar.
İran Türkleri Mezhep yanında tüm Türk dünyasında olduğu gibi Türklerin
dilleri yüce eski tarihleriyle, büyük bir millet olduklarından dolayı
onları yok etmeye tüm Türk düşmanları çalışmaktadırlar.
300 milyonun üstünde olan Dünya Türkleri ne mutlu bugün eskiden olduğu
gibi, bir devlet altında toplanmalarıyla Türk birliğini İran
Türklerinin kurtuluşuyla kurulmalıdır.
Bizler bu gün mutlu olarak dünya yüzünde bir kaç Türk devletlerimizin
olması ve dünyanın her bir yerinde Türk milleti onuruyla, töresiyle
yaşaması bizlere umut vermektedir.
her bir ülkede Şanıyla, yiğitliğiyle yaşamaktadır.
Tarih boyunca bu ülkelerde yüzlerce yıl önceleri çok sayıda Türk
devletleri İran Türkleri kurmuşlardır.
İran hükümeti İran Türklerine karşı, dil, soy kırımı uygulaması
Ruslar tarafından büyük Azerbaycan ikiye bölünmeseydi bugün Azerbaycan
Cumhuriyeti, büyük bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyetinin yanında
olmaktaydı,
Artık Güney İran ile Azerbaycan Cumhuriyeti birleşmelidir, ayrıca İran
bulunan büyük Türk milleti bir an önce kurtulmalıdır.
Tüm dünya Türklerinde bir bayrak altında yaşamalıdır büyük Türkiye bir
gün önce kurulmalıdır.
Ve Türkçülük, milliyetçilik duygusu Türk devletlerinde esmelidir,
canlanmalıdır, milli bayrağımız Türk olan topraklarda dalgalanmalıdır.
8 yıl Humeyni ile Saddam rejimi arasında, İran, Irak savaşında iki
taraftan binlerce insanlar ölerek, binlerce insanlar yaralanmıştır.
Şehit olanlar arasında çok sayıda Irak, İran Türkleri bulunmaktaydı,
İki taraf Türkleri ön sıraya bırakarak onları öldürerek kurşuna
dizmişlerdir.
Önemlisi iki Türk düşmanı olan rejimler için hangi tarafından ölürse
ölsün, yeter Türk ölmesidir, savaşa katılmayan Türkler iki rejim
tarafından idam olmaktaydı.
İran, Irak savaşında ülkelerine, topraklarına bağlı olan Türkler iki
devlet arasında kalarak, binlerce Türk insanlarımız şehit düşmüştür,
birçok insanlarda iki tarafın İslam olduğundan dolayı savaşa
katılmayarak kendi kardeşini öldürmemek için tutuklanarak idam
olmuşlardır, kurşun dizilmiştir.
İran, Irak savaşında 1980 yılında savaş başlar iken, Irak gizli servis genel
muhaberatında tutuklu olduğum sıralarda 58 odada kalıyordum, çok
sayıda İranlı subaylar pilotları tutuklanmıştır, savaş tutsağı diye bir
koğuşa onları yerleştirilmişlerdir.
Benim bulunduğum koğuşun yan tarafında, yanlış olarak bir İranlı
tutsak bulunmaktaydı,
İran Türkçesiyle sesler kulaklarıma gelmekteydi, yansımaktaydı.
En çok sesizce sürekli olarak söylediklerinin tekrarlamaktaydı. Kurak
vererek yavaşça sesini duymaktaydım, men hardayım, ben nerdeyim, canım çıktı
men özüm ölürüm, sabrım dökendi, bitti ölmeden bir Irak Türk kardeşle danışmak, konuşmak
istiyorum, içimde olanı bildirmem gerek, konuşmasını, sözlerini
duymaktaydım.
Bensem dayanmıyordum bu acı, dertli sözlere, nasıl onunla kapı
arasından konuşacağımı düşünüyordum, beni Emniyet, İstihbarat duyarsa yakacaklar,
öldürecekler, işkenceyle idam edecekler götürecekler, birde o İranlı olunca, Türk
olunca durum başka değişecek,
çok zor ne yapa bilirim ki adamın
ihtiyacı var bir Türk ile konuşmaya
Artık ben nasıl cevap vereceğim,
bu kardeşimin durumunu öğrenmek isterim, acaba derdi nedir, ne
söylemek istiyor ki? bir da İran Türküdür, Fars Acem değil, o benim
kan kardeşimdir öldürseler bile yine konuşacağım, derdine ortak olmam gerekir, kapının arasında o
yana bu yana bakarak, bu kış çok soğuk gecenin son saatlerinden
yaralanarak, ölümü göze alarak kendime güç vererek, ne olursa olsun, ölüm bir defa olacaktır.
Kapı yanına
yaklaşarak, kardeş, kardeş beni duyurumsun, ben Türk'üm Iraklı
Türk'üm, konuş neyin var, inan bana korkma yavaş, yavaş kimse duymasın sesini sesiz olarak
sonra öldürecekler ikimizi de
İranlı Türk kardeş
Allah'a şükür, sen Türk'sün, ah çok
sevindim, birkaç ay oldu tutsağım, uçağımı düşürdüler ben hiç savaşa
katılmadım bomba atamadım Irak ordusu top savarla uçağımı vurdu
düşürdüler, İran ordusu kurtardı beni, tekrar beni asker diye savaşa
gönderdiler
Allah'a şükür ölmeden şimdi seni en sonunda umuduma kavuştum,
Bir Türk olduğunu duyunca şimdi ölsem de ne mutlu bana, ben sana bir konuyu derdimi anlatmak istiyorum, bunu sen ve tüm Irak,
İran Türkleri bilmelidir, ben sana konuşacağım doğru
Bu büyük bir Türkçülük, milli dava destanıdır, benim adım yüz başı
Mehmet Ali Hüseyin Erdebil'liyim, Serpil Zehapta uçağım vurularak,
yaralanarak, İran ordusu kurtardı, yine beni tekrar savaşa asker diye
gönderdiler bu defa tutsak düştüm, ümit ederdim Iraklı Türk şehit
kardeşimin yanında, bende şehit düşeydim, öleydim daha iyi olurdu,
Kanımız birbirine
katılsaydı, birleşseydik, o dünyada bende şehit olsaydım, onun gibi
beni o gün savaşta görmeseydi şehit olamazdı.
Ben bu durumu büyük yiğitlik kahramanlığı sana anlatmak istiyorum bunu
her Türk milleti bilmelidir, bunun gibi yiğit Türklerle başımız yüksek
olacaktır. Dim dik duracaktır
Tarih 12/ 11/ 1980 saat 10 sabah İran, Irak Askerleri 700 yüze yakın
olmaktaydı, tanklarla, her çeşit silah araçlarla, iki güç birbirine
yaklaşarak, savaş tüm hızıyla, yönüyle sürmekteydi, geddikçe iki
taraftan ölenlerin, yaralıların sayıları artmaktaydı.
Ben uçaktan bomba atmadığım için insanları suçsuz yere öldürmek
istemedim İran rejimi Türk olduğum için Subay
Rütbem
elimden alarak beni savaşta asker diye ön sıraya bıraktı beni yine
savaş yapmadım, kimseni öldürmedim Ben hiç silahımı kullanamadım,
karşı tarafa Irak ordusuna hiçbir kurşun atamadım, çünkü onlar zorla
askere gönderilmişler, biliyordun, kimse savaş yapmak istemiyordu.
Ben Türk olduğum için birde bunların içinde kan kardeşlerimiz, Irak
Türklerinin var diye, zorla ön sıra gönderdiklerini biliyordum.
Bir tarafta bakıp durdum, kurşun atamadım, ölümden idamdan kokmadan,
ne yaparsa İran rejimi, güçleri yapsınlar, kurşuna dizseler bile
kimseni öldüremem, onlarda bizim gibi İslam'dırlar ayrıca çok korktum
ataş kurşun atarsam bir Türk'ü öldürtsem ne yapacağım, kendimi
öldürürüm
Hep bunu ,düşünerek karşı Irak taraftan toplar, kurşunlar üstümüze
başımıza düşmekteydi, her kes vuruluyordu, ölüyordu, yaralanıyordu.
Irak ordusu içinde, uzaktan gördüğüm, bir asker yalnız biride benim
gibi, kurşun kullanmıyordu, atamıyordu, hep sesiz durduğunu görüyordum,
birkaç saat savaş alanı sustu, silah sesleri durdu, benim gibi karşı
tarafta, bir Irak askeri oda beni izliyordu.
Savaş tekrar devam etmeye başladı, iki ordu birbirine girişti,
yaklaştı bu sırada iki kurşun küsküme doğru saplandı başka bir
taraftan biri vurdu beni yaralandım, bir kurşun karşı tarafa atamadan
yere düştüm, yuvarlandım kanlar içinde ölüm halında, çok susuz idim,
vah, ah anne diyerek bayıldım, düştüm.
O sırada Irak ordusu yüze yakın İranlıları ablukaya sokarak,
yakaladılar, tutsak etiler bende onların içinde, vurmaya başladılar
ellerimizi, gözlerimizi bağladılar, derin yarama dayanmadan çok acıdım
yüce bir sesle öldüm Allah'ım, harda sen annem söyledim, hemen
karşımda gördüğüm, hiç silah kullanmayan, o Iraklı asker bana yaklaşarak.
Kucakladı beni kaldırdı.
Sen Türkçe konuştun Türk'sün? Evet kardeşim ben Türk'üm İran
Türk'üyüm, ben senin Türk olduğun anlamıştım gönlüm öyle duymuştu,
kanım coşmuştu önceden sana baktığım an çok duygulanmıştım ilk seni
görende silah kullanmıyorsun Türk olduğunu bildim, biz hem Türk hem
Müslüman seni görünce çok sevindim.
İran, Irak Savaş Cephesinde iki Türk kardeşin olayı çok acıydı, çok zor durum
Benim adım Mehmet Ali Hüseyin, Erdebil şehrindenim Türk'üm, bende
Mendilli Türk'üm, adım Hamza Kerim Ahmet, Iraklı Türk kardeş elinde
olan suyu bana uzatarak, içim yanarak içmeye başladım, nasıl olursa
bir az sevinçten kendime geldim, huzur içinde oldum Iraklı Türk kardeşimin karşısında.
Bizleri seyreden Irak askerleri ve subayla
birlikte şaşa kaldılar bizlere yaklaşarak, elinde olan silahla Subay Hamza Kerimin
başına vurarak ve tekme tokatlar atarak atarak, Arapça sözlerle sen ne
yapıyorsun hain? Kendini nerde sanıyorsun Bu hain İranlı ile ne
konuşuyorsun, nasıl dilini biliyorsun?yoksa sende İranlı çıktın? Ne söyledin ona?
Yoksa Ajansın?
Hamza: Arapça bildiği için ona Arapça cevap vererek oda benim gibi bir İranlı Türk, biz bir
milletiz, bir ırkız. Onun yaralı olduğunu ve susuz olduğunu görünce
benimde görevim önce insan olarak ona yardım ettim, sonra Türk olarak içimden geldi, bu bir suç değil!
Subay: o zaman sen bir hain İranlı ile ilgilenmene karşı, sende
hainsin?
O bize silah vuruyor kurşun atıyor bizleri öldürüyor, sende ona yardım
ediyorsun?
Ben seni defalarca gördüm, silahını kullanmıyorsun kurşun
atmıyorsun? Bunu hangi hain olmayan asker yapar, o zaman sen vatan
haini sayılırsın,
Birde senin bir düşman İranlıya
Su vermen, ilgilenmen büyük hıyanet, sayılamaktadır, neden su
veriyorsun ve onu kucaklıyorsun! Bence o İranlı Türk olmasaydı, sen
ona su vermezdin ve ona yardım etmezdin bir an bile düşünmeden
öldürürdün onu bu kadar milletini seviyorsun kendini tehlikeye attın ondan dolayı,
Hamza: Yok komutanım, ben insanim oda insan, birde İslam'dı, onu
yaralı ve susuz görünce ölüyor diye yardım ettim buda askerlik
kurallında bulunmaktadır.
Subay: Sus sen konuşma eğer hain değilsen
silahı al ve hemen o İranlı'yı kurşuna dizmelisin, öldürmelisin, yoksa öleceksin!
Hamza: Yok, komutanım nasıl olur nasıl kabul edersin hiç olmasa o bir
tutsaktır, bir tutsak dünya kurallarına göre hiçte öldürülmez hiçte
o kurşuna dizilmez, yapamam!
öldürsen bile yapamam Her kim olursa
tutsaktır ve insandır ona yardım ederim, bu benim düşüncem!
Subay: her ne ise sen hainsin? Çünkü düşmana karşı silahını
kullanmadın ve kurşun atamadın, birde Türk olduğundan dolayı, ona su
verip, yarasını bağladın, kucaklaştınız, seni çok mutlu gördüm. O Türk
olduğundan dolayı yardım ettin cezanı çeleceksin?
Subayla birlikte 25 kişiye yakın bir grup, Irak ordusunun askeri olan,
Türk Hamza'nın ellerini, gözlerini bağlayarak bir ağaca asarak kurşuna
dizediler, hiç acımadan, insanlık davranışına aldırmadan, onu gözüm önünde şehit ettiler, öldürdüler.
Mehmet âli: onlara yalvararak, yalararak,
Allah yoluna, Allah aşkına yapmayın öldürmeyin onu ellenini öptüm bir
kaç defa söyledim, bağırdım, ağladım, çağırdım, bu zulüm, yapmayın o bir şey
yapmadı, o insandı,
onun hiçbir suçu yok, günahı yol ben söyledim ona su versin bana içim,
yanıyordu yaralıydım, ölüyordum oda bir insandır İslam'dır , ben
ondan yardım istedim, siz çok zalimsiniz? Türk olduğundan dolayı o şehit ettiniz?
Yazıklar olsun sizlere Allah cezanizi versin!
Bu sırada Iraklı Subay çok sınırlanarak, kızarak benim sözlerime karşı
Silahını çelerek, bana uzatarak,
iki kurşun ayaklarıma vurdu beni yere düşürdü!
Arapça sus hain ve kötü sözler, laflar söyleyerek.
Ben isem kamlar içinde olarak Iraklı
Türk kardeşimin yanına, doğru ellerimle yürümeye başladım, Allah, Allah
çağırarak Türk milleti sağ olsun, yaşasın söyleyerek, birbirimize yaklaşarak, sarılarak, kuçaklaşarak son damla
suyu ağzına verdikten sonra, ruhunu vermek üzere, tekrar bana sarılarak, dayanarak can
vermeden, ölmeden önce benim gibi yaşasın büyük Türk milleti, yaşasın Türklük,
Türk dünyası diyerek, nasıl olursa biz şehit oluruz bir gün ve yakında
bu topraklarda eskiden olduğu gibi Al bayrağımız dalgalanacaktır, canlanacaktır, büyük
Türk devletimiz Türk birliğiyle kurulacaktır.
Ulu Tanrı diyerek, Peygamber, Kuran, diyerek temiz Ruhunu, canını vererek şehit oldu, benim yüzümden değil, Türk olduğumdan
dolayı birde kendisinde olan milli Türkçülük duygusundan, dolayı bu
özveriliğe kalkmıştır.
Irak subayı askerleriyle birlikte onu benim
yalvarmama rağmen tekrar öldürmek için kurşuna dizdikten sonra, alıp götürdüler.
Beni yaralı halde başka İranlılarla birlikte, bir arabaya bırakarak
hastaneye götürdüler vura, vura, sonradan buraya getirdiler, ama neden
sonra Türk kardeşimi kaybettim, kıyıcılar şehit ettiler. ondan dolayı çok suçluyum,çok dertli
özgünüm, yaralıyım çünkü yazıklar olsun bana bu mili görevimi başarmadım,
korkudan elimden hiçbir şey gelmedi birde ellerim bağlı idi, o Türk
kardeşim, Hamza Kerim, şehit olduğu için onun hakkını almadım
silaha sarılıp subayı öldürmem gerekirdi, ama ne yapayım, silahımı
aldılar gözlerimi , ellerimi bağladılar işkence yaptılar, canımı yaktılar, gözümün önünde kıyıcasına Türk, lan kardeşimi, öldürdüler, şehit ettiler hiçte acımadan.
Artık bizler tüm dünya Türkleri olarak düşmanlarımızı tanımalıyız, bilmeliyiz, birleşmeliyiz, birbirimizi
sevmeliyiz.
Bir an önce büyük Türk devletini bir kurmalıyız, bizleri
sevmeyen düşmanlar çokturlar, birbirimizi sevmeliyiz, birbirimizle kaynaşmalıyız, çıkarımız, geleceğimiz, yolunmuz, ilkemiz, mücadelemiz, milli davamız bir olmalıdır.
Birlikte çalışmalıyız,
Türk milletimiz için dünyanın her bir yerinde, her b,r ülke, toprağında kanlar, canlar adak vermeliyiz.
Büyük liderimiz önder Ata Türk'ün yolunda, izinde yürümeliyiz.
Bende bu tutsaklıktan bir gün özgür olursam, kardeşim Hamza'yı hiçte
unutmayacağım oğlumun adını Kerkük Türk bırakacağım, yaşasın büyük
Türk milleti, Yaşasın Ulu önder Mustafa Kemal Paşa ve tüm dünya
Türkleri Türk şehitleri ölmeden yüreğimizde,
Milli Türkçülük duygumuzda bilinçlerimizde yaşayacaktır.
İran Türk kardeşimin Konuşmasına dalarak, kendimi gözyaşları içinde tutamadan,
unutmuştum, bir türlü kendime gelemedim çok duygulandım, ağladım, özlem çektim, bu sırada
emniyet subayını kabının yanında gizlice ikimizin konuşmamız duyunca
bizi görünce, olduğum yerimden hemen odanın karşısına kendimi atı
verdim koştum, yarım saat sonra, Subayla on iki kişi ile birlikte
kabını vura, vura açarak, beni yerimden alarak tokatladı işkence
yapmaya başladılar, vura, vura solunumu kestiler Emniyet odasına
götürdüler.
Neden sen İranlı ile konuşuyorsun?, ona ne söyledin, ne
bilgi verdin ne bilgi aldın, ben hiç konuşmadım kendi, kendime şarkı
söylüyordum birde burada kimin olduğunu nasıl bileyim kapı üstüme
bağlı, kapalı ben başka diller bilmiyorum, ve burada bir İranlı olduğunu
nasıl bileceğim ki?
Emniyet subayı bizce senin suçun daha ağır
olacaktır?
İdamın yaklaştı, konuş doğru söyle nerden tanıyorsun bu
İranlıyı, ben tanıyamam ben Iraklıyım, nerden tanıyacağım onu,
Üç ay beni tek odaya atarak, bırakarak tekrar işkenceler başladı, ayaklarımın tırnaklarını söktüler bile,
Üç
aydan sonra bir daha İranlı Türk kardeşimi göremedim, tam bir ay sonra
beni yargı evine götürerek, 158- 204 maddesiyle Türklükten,
Türkiye'den dolayı önce idam verdiler, sonradan hayat boyu hüküm oldum ve
Bağdat Abu Garip siyasi hapishanesinde 17 yıl hapis yattım.
Dünyanın neresinde olursa olsun her zaman Türk milleti, Türk milletini
sevecek, toprağına, bayrağına sarılacak, öpecek milli ilkesinden
Türkçülük duygusundan vazgeçemeyecek ayrılamayacak.
Dünyanın neresinde Türk varsa, onunla prensibimiz, ilkemiz, yolumuz,
duygumuz, mücadelemiz, milli davamız birdir, bir kalacaktır.
1990 den 1991 yılına kadar, Saddam'a karşı muhalefet tarafından
yapılan ayaklama, silkinme sonucu Saddam Kerkük'ü kimyasal ile vurmaya
kalktığı sırada, millet birden Irak'ın sınırından Türkiye Ve İran'a
göç ederek, kaçmaya başladılar, ve yerleşmişlerdir, benim ailemden Annem dört kardeşim İran
Urumya şehrine, bir bölüm ailemde Türkiye Anavatan geddiler yerleştiler.
Onları İran Türk kardeşlerimiz çok iyi karşıladılar, misafir konak
ederek, aylarca ağırladılar, dönmelerinden dolayı ağladılar,
bırakmadılar anne, kardeşlerim İran Türk kardeşlerini canlarından
fazla sevmekteydiler, çok mutlu olmuşlardır.
Bizler dünyanın her yerinde bir milletiz oda Türk milletiyiz,
İşte bu bizim ilkemiz, iç milli duygumuz nerde bir Türk varsa orda
davanız, Milli Mücadelemiz başlayacak, tek sevgimiz, aşkımız
Türkçülük, milliyetçilikten başlamaktadır, gelmektedir, dünyanın her
yerinde iyi temiz Türkler Türkçüdür, Milliyetçidir içli duyguludur,
Özveridir, dillini, milletini, toprağını, bayrağını severek, kan
kardeşine can, kan verendir, ne mutlu Ulu Tanrı bizleri Türk yarattı,
bizlere uygarlığı, büyük Devletleri, Türk Cumhuriyetleri, Yiğitliği,
verdi, bizlerde bir gönül, bir duygu, bir dava, bir prensip olarak bu
milli Türkçülük yolumuzu seçerek bu yolda yürümeliyiz, çalışmalıyız bu
yolda kan, can verip ölmeliyiz,
Büyük Türk birliğimizle, devletimizi bir Türk bayrağı altında kurmalıyız.
Friday, 23 March 2012
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment